Ekonomik krizde sanat galerileri: Akıntıya karşı yürüyor

Ekonomik krizin sanat galerilerine yansımalarını galericilerle konuştuk. Galeristler, galeri yöneticileri ekonomik külfetin arttığından şikayetçi olsalar da "kepenk" indirmeyeceklerini belirtti.

Google Haberlere Abone ol

Osman Çaklı

DUVAR - Korona virüsü salgınıyla gelen izolasyon dönemleri ve ekonomik dar boğaz, kültür dünyasını da derinden etkiliyor. Heykel, tablo, plastik sanatlar vb. sanat ürünlerinin sergilendiği sanat galerilerinin sorunları dönemin konuşulmayanları arasında. Sokağa çıkma kısıtlamalarının kaldırılmasıyla birlikte, galeriler yeniden ziyaretçilere kapısını açtı. Fakat Türkiye'nin ekonomik durumu sanat, sanatçı ve sanatın sergilendiği mekanların sürdürülebilirliğini zorluyor.

Salgının ve ekonomik koşulların sanat galerilerine yansımasını, karşılaşılan zorlukları, Galerist Nisa Taşyar ile The Empire Project'in sahibi ve yöneticisi Kerimcan Güleryüz'le konuşuk.

Nisa Taşyar

SANAT ESERLERİ SATIŞLARININ AZALMASI GALERİLERİ ZORLUYOR

Korona virüsü salgını hayatın pek çok alanını doğrudan etkiliyor. Modern sanatların yaşadığı ekonomik sorunları alanın özneleri, pandemiden ele alarak değerlendiriyor. TÜİK verilerine göre enflasyon yüzde 20 bandının üzerine tırmandı. Bağımsız kuruluşlar ise enflasyonun yüzde 80'e kadar ulaştığını ileri sürüyor. Ekonomik dar boğaz ile bu süreçte en çok karşılaşılan sorunlardan bir tanesinin sanat eserlerinin satışlarında yaşanan azalma olduğuna dikkati çeken galerist Nisa Taşyar, "Sanatçılar satış olmadığı için prodüksiyon desteğini alamadılar" diyor. Vision Art Platformu Sanat Galerisi'nin koleksiyoner kitlesinin, süreç içerisinde sanatçılara prodüksiyon desteği sağladığını sözlerine ekleyen Taşyar, "Biz de bunun sayesinde eser üretimine girip, satış sürecini başlattık" ifadelerini kullandı.

Kamu idarelerince spesifik destek yahut teşvik programlarının galerilere sağlanmaması dayanışma ilişkilerinin gelişmesine yol açıyor. Pandemi nedeniyle gelen izolasyon sürecinde, sanatçıları korumaya çalıştıklarını anlatan Taşyar, izolasyon sürecinin tekrarlanması durumunda, ekonomik koşulları da ele alarak geleceğin belirsiz olduğuna işaret ediyor.

'BÜTÇE PLANLAMASINDA KÜÇÜLMEYE GİTTİK'

Her gün devalüasyon yaşanan bir ülkede normal olmayan koşulların normal olarak algılandığından söz eden Taşyar ekliyor; "Son dönemde sosyalleşme isteğinin olduğunu düşünüyorum. Kaosta yaşadığımız için insanlar nefes alacak ve hayatı normal görecek yerlere ihtiyaç duyuyor." Taşyar, ayrıca sanat galerilerinin pandemi ve krizde ilk gözden çıkarılan yerler olduğunu düşünüyor. Bunu da sanatı ve sanatçıyı öncelemeyen destek programlarına bağlıyor: "Bence insanların ruhu ve psikolojileri için sanat, temel bir ihtiyaç. İnsanlar görmedikleri noktaları görür, farkında olmadıkları şeyleri fark ederler. Zorluklara rağmen, bu motivasyonla kapatmadık."

Kulak arkası edilen yahut halı altına süpürülen sorunlara galeriler kendileri çözüm arıyor. Nisa Taşyar, kendi galerilerinin bulunduğu lokasyonla biraz avantajlı olduğunu söylese de ekonomik tablo karşısında kendilerince aldıkları tedbirleri şöyle anlatıyor: "Kendi bütçemizde ufak bir küçülmeye girdik. Çalışanlarımızı korumak önceliğimiz oldu. Prodüksiyon desteklerini biraz kısmak zorunda kaldık. Her sergi için bütçe hazırlayıp buna uyum sağlamaya çalıştık."

Kerimcan Güleryüz

'ŞU ANKİ TABLOYU 2017 YILINDA GÖREREK STRATEJİK ADIMLAR ATTIK'

Son yıllarda yaşananların olağanlaştığını ifade eden bir diğer isim ise galeri sahibi Kerimcan Güleryüz. Sanatın toplumsal ifade aracı olduğuna dikkati çeken Güleryüz, "Toplumla bir araya gelinemediği zaman, beslenme ve ilişki kaynakları zarar görüyor" diyor. Pandeminin ve onun getirdiği koşullarda kültür sanat alanının kendi kaderine terk edildiğini düşünen Güleryüz, sorunların yeni olmadığını belirtiyor: "Türkiye'de kültür sanat alanları hep kendi kaderine terk edilmişti. Galeriler hiçbir devlet teşviki ya da yardımından yararlanabilen yerler olmadı."  Güleryüz, ekonomik tablonun kötüleşmesini önceden gördüklerini sözlerine ekliyor ve 2017 yılında aldıkları stratejik adımı anlatıyor: "Empire olarak 20 senedir kalıcı mekanlarda yaptığımız sergilemeden feragat ettik. Son iki sene içerisinde de hem ekonomik hem sağlık sorunları sanat alanını zor bir alana dayadı."

'SANATIN KARA GÜNLERİ'

Güleryüz, matematik hesaplaması ile genel bağlamda sanat galerilerinin içerisinde bulunduğu zorlukları şöyle anlatıyor: "Şehir içerisinde minimum kiralar 7 bin 500 ila 10 bin TL arasında. Mekanın çalıştıracağı en az bir asistan olacağını düşünelim. Onun maaşıyla birlikte tablo bir anda 15 TL'ye çıkıyor. Son gelen zamlarla, elektrik, su, aidat vs. gibi temel girdilerden bahsediyoruz. Hiç hareket etmeden 20 bin TL gider oluyor. Bu, niteliğe göre daha yukarı da çıkabiliyor. Bunun yanında, galeri sahibi ile sanatçıların da kazanması gerekiyor. 100 bin liralık satış yaptığınızı varsayalım. Bunun yüzde 40'ı vergiye gidiyor. Daha stopajı var, sanatçıya vermeniz gereken miktar var. Bu kadar kurumun, kaldı ki 100 bin TL satış yapabilecek ortamı da yok." Güleryüz, genel bir hesaplamadan verdiği örnekle, ortaya çıkan tabloyu sanat ortamı açısından "kara günler" olarak tarif ediyor. Sanatçının sergi sonucunda elde ettiği 20-30 bin liralık gelirin de yıllık olduğuna dikkati çeken Güleryüz, sanatçıların hayatını idame ettirecek başka işler yapmak durumunda olduğunu vurguluyor.

SANAT YALNIZCA MADDİ GELİR İÇİN YAPILMIYOR

Her iki galericinin de ortaklaştığı sonuç, sergilerde satışların düşmesi. Ekonomik krizle birlikte yaşanan sorunlar, gelirlerin düşmesi, sanat galerilerinin sürdürülebilirliğini zorlasa da bir vazgeçme olmayacağını düşünüyor Güleryüz. Bunu ise sanatın yalnızca ekonomik sonucu hedeflemeyen alan olmasına bağlıyor: "Kurumlar, sanatı ‘para kazanıyoruz’ olarak görmüyor. Bu biraz misyon işi, kepenk indirme gibi durum söz konusu olmaz. Kimse bu işi para için yapmadı. Aksine bir dayanışma sürecine girilerek sanatın ayakta kalmasını sağlıyorlar. Dayanışma içerisinde olmak bizi daha farklı şekilde ilerletebilir."