Hibrit tohuma karşı atalık tohum takası

2006 yılında çıkan tohumculuk yasasıyla, tarımda atalık tohum ticareti yasaklanarak sertifikalı tohum kullanımına geçildi. Hibrit tohumun gıda güvencesini ortadan kaldırdığını düşünen yerel üreticiler, tohum takas şenlikleriyle atalık tohum kullanımını sürdürmek istiyor. Bakanlık ise hibrit tohumun mahsulün verimini ve kalitesini artırdığını ileri sürüyor. Tohumculuk yasasını meslek örgütleri ve üretici kooperatifleri ile konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

Osman Çaklı

UŞAK - Avrupa Birliği (AB) uyum paketi kapmasında Türkiye’de 2006 yılında çıkarılan ‘Tohumculuk Yasası’ çiftçileri sertifikalı tohum kullanmaya yönlendirdi. İlgili bakanlıktan yetki almadan tohumluk yetiştiren, işleyen, satışa hazırlayan, dağıtan veya satan kişi veya kuruluşlara, idari para ceza uygulaması getirildi. Yasayla birlikte tohum ticareti yapan çiftçiler artık bu işten kazanç elde edemiyor. Konuya dair bakanlığın farklı üretici ve meslek örgütlerinin farklı görüşleri var. Tohumculuk yasasının çıkmasının ardından 14 yılda nelerin ve yaşandığını bir üretici kooperatifi ve uzmanlar ile konuştuk.

SERTİFİKALI TOHUM KULLANMAYANA DEVLET DESTEĞİ KESİLDİ

Tohumculuk yasası atalık tohumun kullanımını yasaklamasa da ticari satışını engelledi. Çiftçilere göre, 2006 yılında kabul edilen tohumculuk yasası Türkiye’deki, tarım ve gıda egemenliği güvencesi tehlikeye atıldı. Ancak Tarım ve Orman Bakanlığı’na göre “hibrit tohum, üretici açısından daha çok verim, tüketici açısından daha çok kalite” anlamına geliyor. Şirketlerin sertifikalanmış hibrit tohumlarını kullanmayan çiftçiye 2018’de açıklanan kararname ile devlet desteği de kesilince, büyük çoğunluğu hibrit tohumu satın alıp kullanmak durumunda kaldı. Kaldı ki bakanlığın açık kaynaklarında sertifikalı tohum kullananlara destek verildiği açıkça belirtiliyor.

'GIDA TİCARİLEŞTİ'

Murat Kapıkıran

Üretici kooperatifleri, Ziraat Mühendisleri gibi yapılar, “atalık tohum kullanımının kısıtlanmasının, binlerce yılda oluşan tarımsal zenginliğe ve yerel tarım kültürüne” olumsuz etki ettiği görüşünde. Ziraat Mühendisleri yasanın en çok ‘Anadolu’da tohum zenginliğini tek tipleştirmesini’ eleştiriyor. Ancak bakanlığa göre yalnızca 2013 yılında 743 bin sertifikalı tohum üretildi.

Tohumculuk Yasası’nın 14 yılda tarımda neyi değiştirdiğini Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Murat Kapıkıran’a sorduk. Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’ne bağlı enstitüler aracılığıyla yürütülen tarımsal Ar-Ge sonucunda, TİGEM'e ait çiftliklerde tohumların üretilip üreticilere dağıtıldığı tarımsal sistemin yok edilmesine dikkat çeken Kapıkıran, “Bu görevler özel sektöre devredildi ve en önemli stratejik alanlardan biri olan beslenme ve gıda alanları ticarileştirildi” dedi.

Türkiye'ye her yıl genetiği değiştirilmiş (GDO'lu) mısır, soya ithal edildiğine dikkat çeken Murat Kapıkıran tohumculuk yasasının şirketlere tanıdığı hakları Gazete Duvar’a şöyle anlattı;

“Artık yabancı şirketler, gen kaynağı olan ülkemizde, herhangi bir tohumumuzu, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebiliyor. Avrupa'daki bitki çeşidine yakın bir sayıda olmak üzere, 3 bini endemik toplam 13 bin bitki çeşidine sahip olan Anadolu coğrafyası, gen bankası niteliğindedir. Hibrit tohum ve GDO’lu tohum işgali, biyolojik çeşitliliğimiz üzerinde büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Aynı yasa çiftçinin tohumluğunu, kendi ürettiği ürününden ayırma hakkını elinden alarak sertifikalanmamış tohum adı altında satışına yasak getirdi. Sertifikalaşma hakkını da tohum şirketlerine verdi.

Kendine yeterliliği sağlayacak üretim miktarlarına yeniden ulaşabilmek için tohumculuk yasası topraktan, sudan, tohumdan, çiftçiden ve halktan yana olarak yeniden düzenlenmelidir.”

‘GİRDİ MALİYETLERİ ARTINCA ÇİFTÇİLER TOPRAKLARINI TERK ETTİ’

Ali Bülent Erdem

Değişen tohum yasasının tarımı, şirket tekellerine bıraktığı görüşünde olan Çiftçi-Sen Başkanı Ali Bülent Erdem, “Çiftçiler kendi yerel tohumlarıyla birlikte şirketler karşısında direnme potansiyeline sahiptiler” diyerek, çiftçileri kendi tercihlerinden vazgeçirecek, en önemli noktalardan bir tanesi elindeki tohumu almak olduğunu ifade ediyor. Erdem, 2006 yılında çıkan tohumculuk yasasının tam olarak buna hizmet ettiğini söyledi.

Yasayla birlikte hibrit tohumların yaygınlaştığı bu tohumların da her yıl aynı verimi vermediği için üreticiyi yıl aşırı tohum almaya zorlayan bir sistemin getirildiğini belirten Ali Bülent Erdem şöyle konuştu;

“14 sene de yoğun girdi süreçleri neticesinde çiftçiler topraklarını terk etmeye başladı. Ya da şirketlere bağlandı. Çiftçiler yerli tohumu ticari anlamda kullanamaz, bu yasak. Dünyanın birçok ülkesinde de böyledir. Esasen problem tek başına Türkiye’yi ilgilendirmiyor. IMF ve Dünya Ticaret Örgütünün dayatmasıyla yayılmaya çalışılıyor. Amaç gıda üzerinden insanları teslim almak.”

ALTERNATİF YÖNTEM TOHUM TAKASI

Muğla Fethiye’de 2019’da bir araya gelen çiftçiler, tohumculuk yasasının, atalık tohum ticaretini yasaklamasına karşı ‘Fethiye Ata Tarımsal Kalkınma Kooperatifini kurarak atalık tohum takasına başladı.

Hüseyin Fikret Ünal

Takas şenlikleri ile üreticilerin kendi arasında tohumlarını takas ettiği kooperatif bu şekilde Türkiye’de yaygınlaşmaya çalışıyor. Kooperatif Başkanı Hüseyin Fikret Ünal, hibrit tohum kullanımına karşı atalık tohum kullanımın azaldığını, yeniden yaygınlaşmanın kooperatifler aracılığıyla olacağını düşünüyor. Kooperatifleşmenin yaygınlaşmamış olması nedeniyle tohum takasının ‘hobi’ olarak kaldığını ifade eden Ünal, “köylünün tekrardan atalık tohum kullanarak üretim yapıp, satışa hazırlaması için çabalıyoruz” dedi.

Tohumculuk yasasıyla hibrit tohumların piyasaya sürülmesi girdi maliyetleri artırdı diyen Hüseyin Fikret Ünal şöyle konuştu;

“Atalık tohum kullanımı ilaç ve gübre kullanımı azaltacak. Ancak atalık tohum takaslarının devam edebilmesi için üreticinin örgütlenmesi gerekiyor. Aracılar ancak bu şekilde ortadan kaldırılabilir. Çiftçi hibrit tohum ektiği zaman gübreyi, ilacı dışarıdan almak zorunda bu da daha az kazanç demek olduğundan üretimi bırakıyorlar. Topraklar boş kalınca şirketlere satılacak. Çözüm yerel üretim, yerel tüketim. Böylelikle üretici para kazanmış insanlar gıda güvenliğine erişmiş olacak.”