Abdullah Aysu: Bilge köylü tarıma geçiş koronaya karşı mücadeledir

Korona virüsünün tehdit ettiği üretim alanları arasında tarım ve hayvancılık da yer alıyor. Endüstriyel tarımdan vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden tarım uzmanı Abdullah Aysu, "Bu musibetten ders çıkarıp sağlıklı gıda üretimine, yerel tohumlarla yerel pazarları buluşturup doğrudan sağlıklı yaşama geçmeliyiz" dedi. Bu alandaki meslek örgütü temsilcileri de acilen atılması gereken adımları anlattı.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA- Uzmanlar, dünyanın pek çok ülkesini etkisi altına alan korona virüsüne karşı mücadelede bağışıklık sistemini güçlü tutmanın ve beslenmenin önemine dikkat çekiyor. "Evde kal" çağrısıyla karantina uygulamalarının bir süre daha devam edeceği önümüzdeki süreçte taze, sağlıklı ve temiz gıdaya ulaşmak da önemli bir sorun alanı olarak tartışılıyor.

Korona virüsünün tarım ve hayvancılık alanına etkisini değerlendiren tarım uzmanı Abdullah Aysu, "Kimyasalsız bilge köylü tarıma bugünden geçiş korona virüse karşı çok temel mücadeledir" ifadelerini kullanırken, bu alandaki meslek örgütü temsilcileri de acilen atılması gereken adımları sıraladı.

'ENDÜSTRİYEL TARIMDAN VAZGEÇMEK GEREKİYOR'

"Tarımın korona virüsüne katkısı var mı yok mu? Varsa nasıl başa çıkılır?" sorusuna odaklanılması gerektiğini ifade eden tarım uzmanı Abdullah Aysu’ya göre bugün dünyayı etkisi altına alan sürecin belli başlı kırılmaları bulunuyor. İnsanların bağışıklık sisteminin zayıflamasında, kimyasala dayalı tarım üretiminin ve hayvanların belli mekanlara kapatılmasının etkisi olduğunu belirten Aysu şunları kaydetti:

"Uzun erimde endüstriyel tarımdan vazgeçmek ve bugünden önümüze bunu iş olarak koymak gerekiyor. Bugünkü uygulamalara bakıldığında belli bir üretim tarzında ısrar var. Aynı zamanda tedarik sürecinin çok uzun olması, ürünlerin altı yedi yere uğrayarak gelmesi, zaten sağlıksız olan ve üzerinde kalıntı olan ilaçların bir sürü şeyle temas ederek evlere kadar geliyor olması sorunu büyütüyor. Bu sorunu çözmenin yolu mesafenin kısaltılması ve sağlıklı gıdanın insanlarla kısa yoldan buluşturulmasıdır."

'YEREL TOHUMLARLA YEREL PAZARLARI BULUŞTURMALIYIZ'

Çok kısa sürede sağlıklı besinlere ulaşmanın mümkün olmadığını, Türkiye topraklarının üç ya da beş yıl içinde kendini yenileyebileceğini belirten Aysu, "Bugünden itibaren biz eğer kimyasal kullanmazsak, işlenmiş olan ürünlerde katkı malzemesi yerine doğal yöntemleri tercih edersek besin değeri yükselir ve bağışıklık sistemlerimiz güçlenir. Bu musibetten ders çıkarıp sağlıklı gıda üretimine, yerel tohumlarla yerel pazarları buluşturup doğrudan sağlıklı yaşama geçmeliyiz. Ekolojinin de bu süre içerisinde yenilenmesine imkân sağlayarak bu tür virüslerin üremesine zemin temin etmeyeceği hale getirmemiz gerekir" dedi.

"Korona virüsüyle iyi tarım politikalarıyla mücadele edilebilir mi?" sorumuza ise Aysu, "İyi tarım politikaları değil. İyi tarım politikaları kimyasallı tarımdır. Onun yerine kimyasalsız bilge köylü tarıma bugünden geçiş korona virüse karşı çok temel bir mücadeledir. Bundan sonraki benzer türev hastalıklara da dayanıklılığı geliştirecek, bir tür engelleyebilme şansı tanıyacaktır. Sisteme bugünden geçmek lazım, yarın geç" yanıtını verdi.

'EKONOMİK PAKETİN İÇİNDE NEDEN TARIM YER ALMADI?'

Tarım ve hayvancılık alanında üretim yapanların şehirde yaşayanlara göre daha sıkıntılı bir duruma sürüklendiğini belirten Aysu, "Çünkü sezon geliyor ve birçok konuda ortak bir çalışma yürütecekler. Birlikte üretecekler, indirecekler, taşıyacaklar ve hasat edecekler. Bu sürecin tamamı iç içeliği gerektiriyor” dedi. Hükümetin bu konuda önlem alıp almadığının bilinmediğini belirten Aysu, kırsalda yaşayanlara ilişkin şunları kaydetti:

"Korona virüsünün kırsala, doğaya doğru akışının önüne geçmek için herhangi bir tedbir alınmış mıdır? Bu doğrultuda bir çalışma var mıdır? Kalkıp da ekonomik paketten söz ediliyor. Bu paketin kendisine baktığımızda bunun içerisinde tarım neden yer almadı? Eğer siz tarımı bunun içine yerleştirmez ve küçük köylünün üretime devam etmesini sağlamazsanız o zaman bu sorunu büyütürsünüz. Aynı zamanda önüne geçmeniz de mümkün olmaz. Çünkü küçük köylülük olmadığı sürece küresel iklim krizinin de önüne geçmek mümkün değil. Küresel iklim krizinin yüzde 47 ile 54 oranındaki müsebbibi endüstriyel tarım ve gıdayı işleme teknikleridir. İklim krizinin bu tür virüslere de kaynaklık ettiği dünyada en çok konuşulan konuların başında gelmektedir.”

'TARIM VE GIDA UNUTULMUŞTU'

Temiz tarım, sağlıklı gıda ve gıda temininde sürekliliğin kriz döneminde değil her dönemde birincil konu olması gerektiğini ifade eden Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Suiçmez’e göre özellikle kriz durumunda toplu alışveriş yapılması ve bazı ürünlerin raflarda bulunmaması büyük sorun. Her koşulda üretime devam edilmesi gerektiğini belirten Suiçmez şunları söyledi:

"Tabii ki güvenilir yöntemlerle sağlıklı üretime devam edilmeli. Bu süreçte, ürünlerin tüketiciye ulaşmasında stokçuluk, fahiş fiyat uygulamalarına karşı yetkili makamların gerekli düzenlemeleri ve denetimleri daha hızlı yapması gerekiyor. Tarım ve gıda unutulmuştu. Virüse karşı uzmanların 14 maddelik uyarıları arasında temiz su ve beslenme de yer alıyor. Sağlıklı üretimin azalmadan sürmesi için bakanlığın gerekirse ek destekler vermesi gerekiyor. Kaynak yok gibi bir mazereti kabul etmiyoruz. En önemli şey insan sağlığı ve onun da en önemli alt yapısı sağlıklı beslenme."

‘TARIM BİLİM KURULU KURULMALI’

Krizi fırsata çevirmek cümlesini sevmediğini fakat daha önce yapılması gereken ve ötelenen adımların bu ortamda atılabileceğini ifade eden Suiçmez, "Gecikmeksizin yapılması gereken şeyleri herkes biliyor. Depoların hijyeninden tutun kargolara, ürünlerin saklanma koşullarından lojistik sürecinin planlı yürütülmesine kadar birçok atılması gereken adım bulunuyor. Buralardaki eksiklikleri bakanlık ağırlıklı giderilmesi lazım. Bu ziraat odalarına, üniversitelerin bölümlerine de düşer. Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı gibi tarım bilim kurulu kurulması, çalışmaların ortaklaştırılması gerekiyor."

'ÇİFTÇİLERİN BORÇLARI ERTELENMELİ'

Bu zamana dek yaptıkları açıklama ve çalışmalarda "Sağlıklı toplum için sağlıklı gıda şart" ifadesini kullandıklarını ifade eden Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım Orkam-Sen) Başkanı Hamit Kurt "Covid-19’un yayılma süreci bizi haklı çıkardı" dedi. Tarım ve hayvancılık alanında kriz yaşamamak için atılması gereken adımlara ilişkin ise Kurt şunları kaydetti:

"Bu kabusu önlemek biraz insanların, büyük çoğunluğu da hükümetlerin elinde. Türkiye kendi kendine yetebilecek üretim alanına, tekniklerine ve suya sahiptir. Çiftçilerin beli bükük banka faizleri altında ezilmiştir. Çiftçinin bu dönemde borçları ertelenir ve rahat nefes alması sağlanırsa üretime önem verilir. Riskin ortadan kalkmasına olanak sağlanır. Bu dönemlerde topluma büyük rol düşüyor ve lüks tüketim alışkanlıklarına dikkat etmemiz gerekiyor. Aynı zamanda bizim fırsatçı diye tabir ettiğimiz komisyoncuların da önüne denetimleri arttırarak geçmek gerekiyor. Bunlar yapılırsa büyük bir gıda sorununun ortaya çıkacağını düşünmüyoruz."

‘KÂR HIRSI DÜŞÜNÜLÜRSE TOPRAĞI YİNE YORARIZ’

Bu dönemde yerel tohumların kullanılmasının önemli olduğunu vurgulayan Kurt sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı:

"Genetiği değişmiş yaş meyve ve sebze cenneti haline dönüştürdüler. Bu GDO’lu dediğimiz ürünlerin tohumları piyasada çok. İlk aşamada üreticilerimizin yerel tohumları kullanması çok önemli. Hükümetin destek vermesiyle, yereldeki kooperatiflerle hareket edilmesi çok önemli. Mevsimlik tarım işçilerin hakkını, hukukunu gözetecek bir düzeyde dayanışma içerisinde olunursa bu süreç çok daha kolay aşılabilir. Sermaye ve kâr hırsı düşünülürse dün olduğu gibi toprağı yine yorarız. Yer altı ve yer üstü kaynakların tahrip edilmesinin bugün nasıl bir fatura getirdiğini görüyoruz. İklimin değişmesine neden olunarak hastalıkların çoğalmasına sebep olundu."