CHP'li Sarıbal: Serpme kahvaltı dönemi bitmiştir

CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, ithalata dayalı tarım politikasının sonuçları konusunda uyardı. Önlem alınmazsa gelecek yıl tarımsal üretimin daha da düşeceğine dikkat çeken Sarıbal, “Bunun sonu gıda fiyatlarının daha da artması demektir. Bu gıda yetersizliği, bu açlık demektir. Öyle serpme kahvaltılar, her istediğimiz yemeği yapalım öyküsü bitmiştir” dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Döviz kurundaki artış, Türk parasının değer yitirmesi tarım ve hayvancılık sektörünü de yakından ilgilendiriyor. CHP Tarım Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal’a göre ekonomik krizin ötesinde, “ulusal bir gıda ve tarım krizi” yaşanıyor. Bunun nedeni de ithalata dayalı tarım ve hayvancılık politikası. Gıda fiyatlarındaki artışla kendini göstermeye başlayan kriz konusunda uyaran Sarıbal, “Tedbir alınmazsa Türkiye’yi gıda yetersizliği, bir anlamda açlık bekliyor” dedi. Sarıbal’ın çözüm için 7 maddeden oluşan bir de acil önlem paketi var.

24 Haziran seçimlerinin ardından yapılan MYK değişikliği ile tarım politikalarından sorumlu genel başkan yardımcısı olan Sarıbal son MYK toplantısında tarım ve hayvancılık sektörüyle ilgili bir sunum yaptı. 16 yıllık AKP iktidarında tarım alanlarından üretime, çiftçi sayısından mera alanlarına, hububattan hayvancılığa ekonomik tabloyu gösteren bir fotoğraf çekmeye çalıştığını söyleyen Sarıbal şu verileri paylaştı:

- AK Parti iktidarı döneminde tarım alanları 26.5 milyon hektardan 23.3 milyon hektara düştü. 32 milyon dönüm arazi azaldı.

- AK Parti iktidar döneminde 189 milyar dolar tarımsal ithalat yapıldı. Bu ithalatın 72 milyar doları hammadde dediğimiz buğday, arpa, yulaf, mısır, pirinç.

- Toplam 6.5 milyon canlı hayvan ithalatı var. Bunun 3.8 milyonu büyükbaş, 2.8 milyonu küçükbaş. 270 bin ton da kırmızı et ithalatı var.

- Mera alanları AKP iktidarında 16.5 milyon hektardan 14 milyon hektara indi. Gerçekte bu alan ıslah edilmeyen, yatırımlar yapılmadığı için bakımsız ve verimsiz olan alanlarla 10-11 milyon hektar.

- 2002 yılında 2.8 milyon kayıtlı üretici 2 milyon 100 bine düştü. Tarımsal istihdamda yüzde 35’lerden yüzde 20’lerin altına geriledi.

- 2002’de tarım ekonomisi hacmi GSMH’nin yüzde 10’u seviyesinden bugün yüzde 5-6 seviyesine düştü.

CHP Tarım Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal

AKP iktidarının kendi ülkesinin insanını doyurmak için ithalata dayalı bir tarım politikası izlediğini anlatan Sarıbal bu yapının 2017 sonu 2018 Ağustos ayı itibariyle daha sıkıntılı hale geldiğine dikkat çekerek son durumu da şu verilerle anlattı:

1 KİLO İHRAÇ ETMİŞ 6 KİLO SATIN ALMIŞIZ: AK Parti döneminde buğday ithalatı 50 milyon ton. Pamuk, ayçiçeği, mısır gibi ürünlerde de ithalat yüksek. Toplamda 72 milyar dolar hammadde ithalatı 12 milyar dolar hammadde bazında ihracaat var. Çiftçi açısından baktığınızda 1’e 6 ihracat-ithalat dengesizliği var. 1 kilo ihraç etmişsek 6 kilo satın almışız. 'İhracaat arttı', diyorlar, doğru ama onlar dışarıdan ithalat yapıp onu sanayi ürününe çevirip dışarıya satıyorlar.

ÇİFTÇİ BORCU 4 MİLYAR 100 MİLYAR DOLARA ÇIKTI: 2.8 milyon çiftçinin borcu bankalar dahil toplam 4-4.5 milyar dolardan 2017 sonu itibariyle sadece Ziraat Bankası tarım kredisi açısından 73 milyar, diğer borçlarla 100 milyar dolara çıktı. Bu üretim biçimiyle çiftçinin bu borcu ödeme şansı yok. İktidar da bu nedenle son 4-5 yıldır borç erteliyor. Bu da borcun daha da katlanarak artmasına yol açıyor.

8 AYDA İKİYE KATLADI: 2017 ile bugün arasında daha büyük kırılma var. Mazot yüzde 50’ye yakın artışla 6.30 kuruş oldu. Gübre yılbaşından bu yana ikiye katladı. Tohumda yüzde 80 ile yüzde 100 artış var. Tarım ilaçlarında yüzde 70-100 arasında artış var. Unda 70-75 olan fiyat 100-110 lira arasında ama baskılanıyor. Henüz soframıza çok fazla yansımadı ama fırıncılar rahatsız.

YERLİ MİLLİ DEĞİL, YABANCI ÜLKELERİ DESTEKLİYORUZ: Tamamen ithalata dayalı, ülke çiftçisini korumayan, ülke topraklarında ekimi reddeden, ithalatı yandaşlarıyla bir ticaret ve zenginleşme aracı olarak kullanan yerli ve milli değil, tam tersi yerli ve milli olmayan her şeyi ülkeye dayatan bir iktidar var. Yabancı ülkelerin çiftçilerini, yabancı ülkelerin tarımını destekleyen bir iktidar konumunda.

TARIM HAYVANCILIK POLİTİKASININ ALTINDA KALDILAR: (Kurban bayramı sonrası bakanlığın hayvan alımına karar vermesini olumlu değerlendirerek) 16 yıldır neden almadın kardeşim. Almadın çünkü hayvancılık ithalatında adeta bakanlarının tüccarları birbiriyle savaştı. Kamu eliyle bir rant yarattılar. Buna gümrük duvarlarının kaldırılması eklendi. Böylece Türkiye bir ithalat cenneti oldu. Şimdi ithal etseniz de çok daha pahalıya mal olacak. Ne oldu, çiftçiyi ve tarımı terbiye etmek için kullandıkları ithalat modeli kendilerini terbiye etmeye başladı. Çiftçiyi ve piyasayı ithalat sopası ile terbiye etmeye çalışan iktidarın kullandığı sopa kendisini terbiye etmeye başladı. Yaşanan budur. Tarım hayvan politikasının çöküşünün altında kaldılar.

GELECEK YIL ÜRETİM DAHA DA DÜŞECEK: Türkiye şu an her şeye rağmen bir miktar mal üretiyor. İyi kötü temel ihtiyaçlarını bir ölçüde karşılıyor. Ancak geleceğe dair endişeliyim. Özellikle iklime bağlı kuruya yapılan tarımda afete karşı çiftçinin sigortalanması, teşvik, prim, alım garantisi gibi destekler verilmezse, doğru bir ürün alım fiyatı erkenden açıklanmazsa hububat, baklagil gibi temel ürünlerde doğru bir politika ortaya konulmazsa gelecek yıl bu ülkede üretimin çok daha fazla düşeceğini şimdiden söyleyebilirim. Bana gelen bilgiler Doğu ve İç Anadolu bölgelerinde kuruya ekimi çok az insan tarafından yapılacağı yönünde. Doğu Anadolu'da bir üretici 3 bin dönümün bir metrekaresini ekmeyeceğini söylüyor, 'varsa gelsin birine vereyim, tarla sürülmemiş olmasın' diye adam arıyor.

SERPME KAHVALTI BİTTİ: Tarımda yaşanacak böyle bir tablonun sonu fiyatların daha da artması demektir. Bu gıda yetersizliği, bu açlık demektir. Öyle serpme kahvaltılar, 'her istediğimiz yemeği yapalım' öyküsü bitmiştir. Ucuz hiçbir ürün yoktur. Üreticinin ucuz sattığını, tüketici pahalı yiyor. Düzen bozuk. Nereden bakarsanız bakın AKP tarımı mahvetmiştir. Yerli ve milli diyerek tarımı tamamen yabancılaştırmıştır. Siyasal iktidar ne zaman yerli milli korumacılık diyorsa bilin ki korumuyor, bilin ki yerli ve milli değil. Tamamen dışarıya, başkalarına çokuluslu şirketlere aracılık ediyor.

ÇÖZÜM İÇİN 7 ÖNERİ: Tedbir alınmazsa Türkiye’yi açlık bekliyor. Açlık derken, gıda yetersizliğinden bahsediyoruz. Zaten dengeli beslenmiyoruz. Bir de gıda güvenliğini de yabancılara teslim etmiş durumdayız. Bu gerçekten ulusal bir gıda ve tarım krizi olarak ekonomik krizin de ötesinde bir durum arz ediyor. Bize göre şunlar yapılmalı:

1- Hükümetin 2006’da çıkardığı tarım kanununda GSMH’nın yüzde 1’i olan ama binde 5-6 dahi vermediği destek yüzde 2’ye çıkarılmalı. Bu 14.5 milyar liralık desteğin 70 milyara çıkarılması demek.

2- Stratejik ürünlerle ilgili ekim yapılmadan alım fiyatları açıklanmalı, alım garantisi verilmesi gerek.

3- Tarımda planlama yapılmalı.

4- Çiftçi kayıt sistemine kaydedilen tüm çiftçiler tarım sigortası kapsamına alınmalı ve tüm primler devlet tarafından ödenmeli.

5- Genç çiftçilerin köyden uzaklaşması önlenmeli, sağlıklı yaşam sürdürmeleri için sosyal güvence sağlanarak SGK primleri hükümetçe ödenmeli.

6- Mazot, gübre, ilaç gibi girdi fiyatlarının tümünde destekleme, sübvansiyon uygulanmalı.

7- Tarım sanayisi geliştirilmeli. Bu ihracatın önünü açacaktır.