'Hediye paketi' finans devlerinin gönlünü yapar mı?

Dünya gazetesinden Özkul, MB'nin ikinci Londra ziyaretini yazdı. Özkul ikinci ziyarette heyetin finans çevrelerini memnun edecek bir 'hediye paketi' ile gittiğini belirtti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Dünya gazetesinden İsmet Özkul hükümetin Londra ziyaretlerini ve Merkez Bankası'nın (MB) politikasındaki değişiklikleri anlattı. Özkul finans devlerini ikna etmek için yapılan ilk Londra seyahatinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmaları yüzünden 'bozgunla sonuçlanması' üzerine Türk heyetinin bu kez Londra'ya bir 'hediye paketi' ile gittiğinden bahsetti.

Özkul, MB'nin 'hediye paketi'nde IMF, kredi derecelendirme kuruluşları, Avrupa Birliği ve uluslararası finans kuruluşlarının yıllardır tüm finans çevrelerine önerdiği 'para politikalarında sadeleşme' adımı olduğunu ifade ederken MB'nin geçmişteki, enflasyon hedeflemesi politika çerçevesine göre geliştirilmiş olan normal para politikası uygulamasına geri döndüğünü belirtti. Bu uygulamanın çerçevesini MB'nin  kendisinin oluşturup yıllarca uyguladığını anlatan yazar MB'nin itibar kaybı yaşadığına dikkat çekerken yeniden güven sağlamasının da zor olduğunu anlattı.

Merkez'in 'hediye paketi' Londra finans devlerinin gönlünü yapmaya yeter mi?

Finans devlerini ikna etmek için yapılan birinci Londra seferi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmaları yüzünden bozgunla sonuçlanınca, ikinci bir sefer ihtiyacı hasıl oldu. Türk heyeti, bu kez Londra’ya bir “hediye paketi” ile gitti.

Hediye paketinde IMF’den kredi derecelendirme kuruluşlarına, Avrupa Birliği’nden uluslararası finans kuruluşlarına kadar tüm finans çevrelerinin kaç yıldır önerdikleri ve ısrarla istedikleri “para politikası uygulamasında sadeleşme” adımı var.

Sadeleştirmeye 7 Haziran itibarıyla politika faizinde 8.5, gecelik borç verme faizinde 8.75 ve gecelik borç alma faizinde 7.75 puan, geç likidite penceresi borç verme faizinde ise son 3 puana ek 3 puanlık yeni bir artış eşlik ediyor.

Merkez Bankası, yıllar önce enflasyon hedeflemesi politika çerçevesine göre geliştirilmiş olan normal para politikası uygulamasına geri dönüyor. Bu uygulamanın çerçevesini Merkez Bankası kendisi oluşturmuş ve yıllarca uygulamıştı.

Bu politika, Merkez Bankası’nın piyasa fonlamasını, her gün yapılan bir haftalık repo ihaleleri ile yapmasına dayanıyordu. Bir haftalık repo ihalesi faizi de piyasaların itibar ederek kerteriz aldığı “politika faizi” işlevine sahip idi.

Bu politika çerçevesi dünyada para bolluğu yaşanırken rahatlıkla uygulandı. Global parasal genişleme sona erince durum değişti. Yüksek cari açık ve yüksek dış borçlanma ile sıcak paraya aşırı ölçüde bağımlı hale getirilen ekonomik yapıda sarsıntılar başladı.

Para politikasını yönetmek de zorlaştı. Erdoğan iktidarının faizleri düşürme baskısı, sorunu iyice çetrefil hale soktu.

Siyasi baskı yüzünden faiz artıramayan Merkez Bankası, haftalık repo ihalesini temel fonlama aracı olmaktan çıkarıp para politikasını belirsizleştirip, fonlama faizini yan yollardan artırmaya yöneldi.

Politika faizi piyasanın kerteriz aldığı faiz olmaktan çıktı. Yerine önce Merkez Bankası gecelik borç verme faizi, son olarak da işini iyi yapmayan bankalara uygulanan bir ceza faizi olan geç likidite penceresi borç verme faizi geçti. Merkez Bankası 22 Kasım 2017’den bu yana da tüm kanalları kapatıp bankalara sadece geç likidite penceresinden para veriyor.

Merkez Bankası belirsizliklere dayalı ama aslında kendine güvensiz bu politikayla işleri yürütebileceğini sanıyordu. Öyle olmadığı artık acı tecrübelerle sabit. Çift haneye demirleyen enflasyon, yükselen faizler ve kontrolden çıkmış kurlar ortada.

Asıl hedeflerinde başarısız olan bu politikanın bir faturası da Merkez Bankası’nın itibarı oldu.

Merkez Bankası’nın son düzenlemesi, eski anlaşılmaz politikaları terk etmek anlamına geldiği için olumlu karşılanan bir adım. Buna rağmen, siyasi baskı altında itibar yitiren Merkez Bankası’nın güven sağlaması artık kolay değil. Mevcut siyasi baskının sürmesi halinde ise imkansız.

.