Halk Bankası’na ceza Hazine’ye mi yüklenecek?

Son KHK ile Türkiye Varlık Fonu’na Hazine tarafından dış borcun devri, ikrazı ve geri ödeme garantisi verilmesi sağlanıyor. ABD’de devam eden Sarraf davasına dikkat çeken CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’a göre bu düzenleme Halk Bankası’na kesilecek olası bir cezanın Hazine’nin sırtına yüklenmesinin, dolayısıyla faturanın vatandaşa kesilmesinin yolunu açıyor. 

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - 'Darbe ve terör eylemleri'ni bastıran sivillere yargı zırhı ile tutuklulara tek tip kıyafet getiren 696 sayılı KHK'yle ekonomi alanında da birçok düzenleme yapıldı. Kararnamede önemli yer tutan bu düzenlemeler içinde Vakıflar Genel Müdürlüğü hisselerinin Hazine’ye devri, savunma sanayi alanında ASFAT AŞ kurulması, Şeker Kurumu ve Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kapatılması, Cazibe Merkezleri Programı dikkat çekiyor.

OHAL’in keyfi bir ekonomik yapıyı inşa etmek için de fırsat olarak kullanıldığını söyleyen CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, özellikle 'paralel hazine' tartışmalarına yol açan Türkiye Varlık Fonu'yla ilgili düzenlemenin altını çiziyor. Öztrak’a göre, KHK'yle yapılan bu düzenlemeyle, ABD’deki davada Halk Bankası’na altından kalkamayacağı miktarda para cezası çıkması durumunda, bu yükün Varlık Fonu üzerinden Hazine’ye devredilmesinin yolu açıldı. Bu durumda da fatura halka kesilmiş olacak.

Hazine Müsteşarlığı yapmış olan CHP Milletvekili Faik Öztrak, çıkarılan son KHK’larla ekonomi alanında yapılan son düzenlemeleri Gazete Duvar’a değerlendirdi:

OHAL’DE KEYFİ BİR EKONOMİK YAPI İNŞA EDİLİYOR: Son 17 ayda Milli Piyango, Ziraat Bankası, BOTAŞ, TPAO, PTT gibi milletin elinde kalan son gümüşlerin Varlık Fonu’na devredilmesinden, sermaye piyasalarında gayrimenkul sertifikası çıkarılmasının düzenlenmesine, kış lastiği uygulamasından, bankacılıkta zimmet suçunun yeniden düzenlenmesine kadar pek çok karar, olağanüstü hal kararnameleriyle alındı. İktidar olağanüstü hali adeta fırsata çevirerek, kararnameler eliyle Meclis’in ve milli iradenin arkasından dolanıyor. Hukuki ve siyasi denetime tabi olmadan keyfi bir ekonomik yapıyı inşa etmeye çabalıyor.

DÜZGÜN BİR ALTYAPI OLUŞMUYOR: 696 sayılı KHK şeker, tütün ve alkol piyasasını düzenlemek için daha önce kurulmuş olan Şeker Kurumu’nu, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’nu kapatıyor. Taşeron işçilerin sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi, TBMM’deki komisyonlardan ve milletvekillerinden kaçırılarak, yine aynı KHK eliyle yapılıyor. Böylece hükümet, taşeron işçilerin hak kayıplarını engelleyecek ve ileride yaşanabilecek mağduriyetlerinin önünü kesecek düzgün bir hukuki alt yapının oluşmasını engellemiş oluyor.

CAZİBE MERKEZLERİ YAPBOZ TAHTASINA DÖNDÜ: Hükümetin ekonomiye keyfi, plansız, programsız kervan yolda düzülür anlayışıyla yaklaşımı KHK uygulamasıyla zirve yaptı. Az gelişmiş bölgelerde yatırım ortamını geliştirmek amacıyla getirildiği söylenen cazibe merkezleri programının yürütülmesi görevi, daha bir yıl önce, yine bir OHAL KHK’sı ile Kalkınma Bankası’na verilmişken, şimdi aynı görev Ekonomi Bakanlığı’na devredildi. Yine bir yıl önce bu program kapsamında ne tür teşvik ve destekler verileceği tek tek sayılırken; şimdi verilecek teşvik ve desteklerin belirlenmesi için top Bakanlar Kurulu'na atıldı. OHAL’in bizzat kendisi yatırım ortamı önünde engel teşkil ederken; bir de bu kadar kısa sürede bu kadar adres ve içerik değiştiren bir programın yatırım ortamını nasıl olup da destekleyeceği ise elbette cevapsız kalıyor.

VAKIFBANK’IN SONU VARLIK FONU: Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Vakıfbank’ta bulunan paylarının Hazine’ye devrine bu kararname ile imkân tanındı. Böylece Vakıfbank’ın ilkin Hazine’ye daha sonra ise Ziraat Bankası ve Halk Bankası gibi Türkiye Varlık Fonu’na devrinin önü açıldı. Bu operasyon Hazine’nin net borçlanma limitine takılmadan yapılacak şekilde tasarlanıyor.

VARLIK FONU’NUN YÜKÜ HAZİNE’YE: 696 sayılı KHK ile yapılan belki de en dikkat çekici düzenleme Türkiye Varlık Fonu'yla ilgili. Bu düzenlemeyle Türkiye Varlık Fonu, Türkiye Varlık Fonu’na daha önce aktarılan kuruluşlar ile sermayesinin yüzde 50’sinden fazlası kamuya ve/veya Türkiye Varlık Fonu AŞ’ye ait olan şirket ve alt fonlara, Hazine tarafından dış borcun devri, dış borcun ikrazı ve geri ödeme garantisi verilmesi sağlanıyor. Böylece Hazine’ye yük olmadan büyük yatırım projelerinin finansmanını sağlayacağı söylenen Türkiye Varlık Fonu’nun tüm yükü Hazine’nin sırtına bırakılıyor. Hazine’nin dışarıdan bulacağı borçların Türkiye Varlık Fonu eliyle nerelere kullandırılacağı ise fonun kuruluş kanunu ile Sayıştay denetiminin dışında tutuluyor.

ABD’DEKİ DAVADAN ÇIKABİLECEK CEZA HAZİNE’YE Mİ YIKILACAK: Bu düzenlemenin tam da Halk Bankası’na ilişkin ABD’de yürüyen davanın sonuna yaklaştığı bir dönemde yapılması ise ayrıca dikkat çekiyor. ABD Hazinesi’nin Halk Bankası hakkında bilgi istediğini, bunun bir tazminat soruşturmasına dönüşebileceğini ekonominin koordinasyonundan sorumlu Başbakan Yardımcısı zaten açıklamıştı. Cumhurbaşkanı da bu konuyla ilgili olarak ekonomik suça ekonomik ceza verilmesi gerektiğini söylemişti. Başbakan ve Maliye Bakanı da bu soruşturmalarla alakalı olarak hükümete düşen bir görev olursa bundan kaçmayacaklarını söyleyerek adeta olası bir tazminatı baştan kabullenmişlerdi. Halk Bankası’nın Türkiye Varlık Fonu’na devredilmiş şirketlerden biri olduğu düşünüldüğünde olası bir tazminatın yükünün Hazine’nin sırtına bırakılmasının yolu bu düzenlemeyle açılmış oluyor. Yani sonuç olarak millete kesilecek olası bir faturanın alt yapısı bu düzenlemeyle hazırlanıyor. Aynı maddede yapılan bir başka düzenlemeyle savunma ve güvenlik hizmetleri alanındaki özel bütçeli kuruluşlara, Hazine onayı olmadan dış borçlanma olanağı sağlanıyor. Bütçe birliğini bozan, milletin elindeki atadan kalan son gümüşler de devredilerek mali bir derebeylik haline getirilen Türkiye Varlık Fonu’nun tüm yükü yine milletin sırtına bırakılmaya hazırlanılıyor.