Ekonomi Dünyası: Suyumuza sahip çıkalım, İngiltere ve Yunanistan’ı iyi izleyelim

İngiltere'de Thames Water iflas etti. Yunanistan’da içme suyu şebekelerinin özelleştirilmesi ihtimali sendikaların ve muhalefetin protestolarına neden oldu. Suda özelleştirme başarılı olamadı.

Google Haberlere Abone ol

Bir piyasa uzmanı geçen hafta (28 Haziran) sosyal medya hesabında şunları yazdı

"Çok yakın ve eski bir dostum kamudan EYT ile geçen ay emekli oldu ve bana ne alayım diye sordu?

Dolar almasını söyledim. 25 yıllık hizmetin karşılığı parası 385.000 TL ile 20.700 dolar aldı.

Şu an 538 bin TL'si var. 25 sene hizmetin karşılığı devletten aldığı para 385 bin TL iken basit bir kur hareket öngörüsüyle kazandığı para neredeyse bunun yarısı.

12 senelik hizmetin karşılığını 3 haftada kazandı yani. Bu sistem vahşi. Emekçiyi eziyor.

Ve TL'nin artık değer saklama özelliği kalmadığı için maalesef fiyat istikrarı da mazide kalmış durumda."

Çok trajik değil mi? 25 yıl çalışıp devletten aldığı ikramiyenin neredeyse yarısını 3 haftada kazanıverdi.

DOLARDAKİ ARTIŞIN ENFLASYON OLARAK GERİ DÖNECEĞİ KESİN…

Dolarda haziran ayı devalüasyonu yüzde 24, yılbaşından bu yana devalüasyon ise yüzde 38 oldu.

Seçim bitimiyle sadece 25 gün işgünü içinde TL yüzde 29 değer kaybetti.

Seçimden sonra dizginleri boşalmışçasına artan döviz kurunun enflasyon olarak geri döneceği kesin...

İthalatın büyük bölümü ham madde olduğundan ve sanayinin kullandığı hammadde ile üretimin çoğu iç piyasada tüketildiğinden, pahalı girdiyle üretim; fiyatları artıracaktır.

EKONOMİ YÖNETİMİ PARA ARAYIŞINDA, ÖZELLEŞTİRME HABERLERİ YALANLANDI

Türkiye ciddi bir kaynak sıkıntısı içinde...

Mart sonu itibarıyla önümüzdeki bir yılda Türkiye'nin 203 milyar dolar dış borç ödemesi gerekiyor ve gelecek bir yılda 200-210 milyar dolayın­da bir dış finansman ihtiyacı var.

Uzmanlar, ekonominin acilen 120 milyar dolar civarında para girişine ihtiyacı olduğunu belirtiyor.

Bu nedenle yeni ekonomi yönetimi kısa vadeli yabancı portföy yatırımlarının peşinde... Başka bir deyişle sıcak paranın...

TL'yi ucuzlatıp, faizleri kademeli artırıp yabancı yatırımcıya ortam hazırlanıyor.

Ancak, ABD ekonomisindeki son gelişmeler, Türkiye'nin kredi notu ve risk primi (CDS) ile biraz zor.

Diğer yandan, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Merkez Bankası'nın faiz artıracağı gün Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti. Hedef, tabii ki Körfez sermayesinden para girişi sağlamak...

BAE ve Suudi Arabistan'ın Türkiye’de enerji ve savunma sektörlerine doğrudan yatırım yapmayı gündemine aldığı belirtiliyor.

Cumhuriyet gazetesi, geçen pazartesi günü, "Kalanları satacaklar" başlıklı manşetinde, yeni ekonomi yönetiminin Varlık Fonu kapsamında yer alan Türk Hava Yolları, Türk Telekom ve Botaş gibi kurumların satışı için analiz yaptığını yazdı. Haberde, "İddialara göre Körfez ülkeleri ağırlıklı olacak alıcılardan elde edilecek gelir 100 milyar doları bulacak" denildi.

Ancak, Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan aynı gün yapılan açıklamada, haberin gerçeği yansıtmadığı ve bu haberlerin yazılma gayesinin kurumun satış manipülasyonunu yıpratma çabaları olduğu belirtildi.

YUNANİSTAN’DA SEÇİM GALİBİ HÜKÜMET DE KAYNAK ARAYIŞINA GİRECEK

Benzer gelişmeler Yunanistan'da yaşanıyor çünkü borçlu ülkeler bunu çevirmek için dış finansman peşinde… İkinci tur seçimleri beklendiği gibi iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi (YD) kazandı. YD lideri ve Başbakan Kiryakos Miçotakis önemli bir başarı kazandı, 2007'den bu yana en büyük oy oranına ulaştı. 300 sandalyeli parlamentoda 158 milletvekili ile çoğunluğu sağladı, yeni hükümeti kurdu.

Buna karşılık, üç aşırı sağ parti oy oranını artırırken ana muhalefet sosyalist sol Syriza hezimete uğradı. Oy oranı yüzde 17'lere geriledi ve kendi köyünde bile kaybeden lideri Aleksis Çipras istifa etti.

Miçotakis ile Yunan ekonomisinde olumlu yönde adımlar atılsa da, geçen yıl Avrupa Birliği'nin (AB) en yüksek büyüme oranı olan yüzde 5.5 büyüme sağlansa da, komşumuz da önemli sorunlarla karşı karşıya... Büyüme, üretimin dinamizminden ziyade turizm ve gayrimenkul satışlarına dayanıyor. 

Kamu yatırımlarının artırılması, daha fazla yabancı sermaye çekilmesi gerek. Ücretlerin enflasyon oranında artırılması bekleniyor.

Miçotakis'in ikinci dönemde en büyük baş ağrısı ülkenin borçları olacak. Yunanistan'ın 438 milyar dolar, yani ekonomik büyüklüğünün iki katı borcu var. Miçotakis, görev süresinin sonunda dış borç/milli gelir oranını 1.5 kata düşürme vaadinde bulundu.

Kamu yatırımlarının artırılması, borç ödemeleri ve maaş zamları için Yunanistan'ın da kaynağa ihtiyacı var. Orada da özelleştirme gündemde...

KÖTÜ HABER; SU ŞEBEKELERİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ GÜNDEMDE

Daha kötüsü, su hizmetlerinin özelleştirilmesi konuşuluyor.

Hükümetin hazırladığı ve su kaynaklarının özelleştirilmesinin önünü açabilecek bir yasa tasarısı Mart ayında Parlamentoda kabul edildi.

Yasa, ülkede su arzını ve kanalizasyon hizmetlerini sağlayan kamuya ait tüm kurumların yasal düzenleme ve kontrol sorumluluklarının ilgili bakanlıktan alınarak, yeni kurulan bağımsız Atık, Enerji ve Su Düzenleyici Kurumu'na (RAAEF) verilmesini öngörüyor.

Yunan muhalefetinde birçok parti temsilcisi, bu değişiklikle ortaya çıkan sorunun, su gibi bir kamu malının denetimini düzenleyici ve bağımsız bir otorite altına almanın, bu malın tedarik edicileri özelleştirildiğinde ve serbestleştirildiğinde anlamlı olacağını belirttiler.

Muhafelet, su kaynağının özelleştirilmesinin anayasaya aykırı olduğuna işaret ediyor ve Danıştay'ın birbirini izleyen kararlarının da buna göre verildiğini savunuyor.

Selanik’te binlerce kişi su özelleştirmesi karşıtı gösteride bir araya geldi. Kaynak: www.902.gr
ÜLKE GENELİNDE ÖZELLEŞTİRME KARŞITI BÜYÜK PROTESTOLAR YAPILDI

Su ve atık yönetimi hizmetlerine yönelik yeni yasaya karşı, Nisan ayında ülke genelinde protestolar yapıldı. Selanik'te Aristoteles Meydanı'nda, Selanik Su ve Kanalizasyon Şirketi çalışanları ve diğer sendikalar tarafından, binlerce kişinin katılımıyla 'Suyu Savun' başlıklı bir müzik konserinin ardından büyük bir gösteri düzenlendi.

Su hizmetlerinin ve diğer belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi girişimlerine karşı Atina'da ve Yunanistan'ın diğer şehirlerinde de protestolar yapıldı.

SYRIZA, tasarının hane halkı ve işletmeler için daha yüksek maliyetlere yol açacağını, bazıları için süper kârlar sağlayacağını söyledi ve "Herkesin su gibi temel ihtiyaç maddelerine erişimini sınırlayacak" dedi.

SUYUN ÖZEL SEKTÖRE DEVRİNDE BAŞARI SAĞLANAMADI

İşte mesele burada başlıyor; su gibi yaşamsal ve değerli bir emtia, yılardır çokuluslu tekellerin hedefinde...

Yaşamı destekleyen, dünyanın en değerli kaynaklarından biri olan su, küresel nüfus artışının iki katı oranda tüketiliyor. İklim değişikliği nedeniyle birçok bölgede kuraklık yaşanıyor. Bu nedenle su kıt bir kaynak… Gelecekteki jeopolitik çatışmaların en önemli nedeni olarak görülüyor ve kaynaklar azaldıkça özel sektörün ilgisi de artıyor.

Birleşmiş Milletler, suya erişimin bir insan hakkı olduğunu karar altına aldı, temiz su ve kanalizasyon hizmetlerine erişim de, BM'nin 17 sürdürülebilir kalkınma hedefinden biri... Avrupa Konseyi, suyu yaşam için gerekli olduğu gerekçesiyle temel bir insan hakkı olarak ilan etti.

Suya erişim doğal bir hak iken, özellikle 1990’lı yıllarda dünyada içme suyu hizmetlerinin özelleştirilmesi furyası yaşandı. Başta Thatcher özelleştirmeleriyle öncülük yapan Britanya olmak üzere, 3 büyük su dağıtım şirketinin güçlendiği Fransa’da, Almanya ve ABD ve gelişmekte olan dünyada özel sektör su dağıtım işini belediyelerden devraldı.

Sonuçta büyük özel şirketler içme suyu dağıtımı ve arıtımından oluşan küresel su pazarına hükmetmeye başladı. Petrol kadar değerli “ekonomik mal” olacak su endüstrisinde güçlenen bu şirketlerin 3’ü Fransa’dan Veolia, Suez ve Saur, İspanyol Agbar, Alman RWE, Britanya’dan United Utilities ve ABD’den American Water Works.

Artan muhalefet ve özel şirketlerin başarısızlıkları sonucu havanın özelleştirme lehine dönmesiyle dünya üzerinde özel sektör su hizmetlerinden yararlananların sayısı da azaldı. Hem toplumsal muhalefet hem de özel şirketlerin arka arkaya zam yapması ve yatırımdan kaçınması çoğu özelleştirmenin başarısız olmasına ve su şebekelerinin yeniden belediyelere devrolmasına neden oldu.

PARİS, BERLİN VE DİĞERLERİ YENİDEN BELEDİYELERE DÖNDÜ

Belediyelere geri dönen şu şebekelerinin en önemlisi Paris, Grenoble ve Berlin… Gelişmekte olan dünyada ise; Buenos Aires, Johannesburg, La Paz ve Kuala Lumpur en dikkate değerleri…

Kamuya dönen su işletmelerinin 100’den fazlası ABD ve Fransa’da, 14’ü Afrika’da ve 12’si de Latin Amerika’da bulunuyor. Halen dünyanın 400 büyük kentinin yüzde 90’ında su hizmetlerini kamu şirketleri veriyor.

Su şirketlerinin yeniden belediyelere dönmesinin başlıca nedeni, özel sektörün inanılmaz zam yapması… Burada, Bolivya’nın Cochabamba kentinde yaşananları unutmamak gerekir. Su özelleştirmesinin en etkileyici, en dokunaklı örneğidir, denilebilir.

YAĞMUR SUYU TOPLAYANLARA BİLE ENGEL OLMAYA ÇALIŞTILAR

1999'da Bolivya hükümeti Aguas del Tunari şirketiyle bir su özelleştirme sözleşmesi yaptı. Kısa bir süre sonra, su fiyatları bazı durumlarda yüzde 100'den 200'e kadar önemli ölçüde arttı. O zamanlar Bolivya'da asgari ücret aylık 100 doların altındaydı ve bazı aileler su için 20 dolar ödüyorlardı.

Şirket ödemeyenlerin suyunu kesiyordu, yağmur suyu toplayanları da engellemeye çalışacak kadar gözü dönmüştü. Şehirde hayatı durduran birkaç grev ve protestodan sonra, hükümet nihayet sözleşmeyi feshetmeyi kabul etti.

TÜRKİYE’DE SU ÖZELLEŞTİRMELERİ: İZMİT, ANTALYA VE ÇEŞME

Su özelleştirmelerinden Türkiye de nasibini aldı.  İzmit, Antalya ve Çeşme'de 1990'lı yıllarda su şebekeleri çokuluslu yabancı şirketlere devredildi. İzmit Büyükşehir Belediyesi, 1995 yılında Britanyalı Thames Water ile anlaştı. Planlandığı gibi üretilen suyu İstanbul Büyükşehir Belediyesine satamadı. Anlaşma garantili olduğu için su dereye akıtıldı, karşılığında firmaya ödeme yapıldı. Vatandaşa satılan suyun fiyatı diğer belediyelerin uyguladığı fiyatların yaklaşık üç katıydı. Sonunda anlaşma iptal edildi.

Antalya ise, 1996 yılında Dünya Bankası'ndan kredi aldı ve Fransız su devi Suez ile anlaştı. Su fiyatlarında yüzde 300 seviyesinde artış oldu. Artan tepkiler üzerine 10 yıllık anlaşma beşinci yılında feshedildi.

Çeşme Belediyesi de Dünya Bankası'ndan kredi aldı, şu şebekesini özelleştirdi, 1998'de 10 yıllığına Fransız Compaigne Generale des Eaux şirketine devretti. Su fiyatları müthiş arttı. 2001 yılında su fiyatlarında Türkiye birincisi olan Çeşme'de 1 metreküp su 1 dolara satılırken, borç veren kuruluş; Dünya Bankası ise su fiyatının 2.4 dolara çıkarılması için belediyeyi zorladı.

ÖZELLEŞTİRME FİYASKOSUNDA EN SON ÖRNEK; İNGİLTERE’DE THAMES WATER

Su özelleştirmelerindeki başarısızlıkların en taze örneği geçen ay İngiltere’de yaşandı. Mart ayında ABD’deki banka iflaslarının ardından yükselen faiz oranlarının bir başka kurbanı; borçları aktiflerinin yüzde 80’i olan 14 milyar sterline ulaşan Thames Water oldu. 

İngiltere’nin en büyük özel su şirketi, milyonlarca Londralı ’ya ve Oxford kentine su tedariki ve kanalizasyon hizmeti veren Thames Water iflas etti. Aşırı borçlarının ve dünya çapında artan faiz oranlarının sonucunda batan Thames Water’ın devletleştirilmesi bekleniyor. Çünkü şirketin aralarında Kanada ve Ortadoğu'daki birkaç büyük emeklilik ve devlet varlık fonunun da bulunduğu hissedarları, daha fazla sermaye enjekte etme konusunda isteksiz görünüyor.

Su şebekeleri Margaret Thatcher döneminde özelleştirilmişti ve su özelleştirmesinde en başarılı örnekler arasında gösteriliyordu.  Şirket, yıllardır gerekli altyapı yatırımlarını yapmamakla, agresif maliyet kısma stratejileri uygulamakla ve yöneticiler ile hissedarlara yüklü maaş ve temettü ödemeleri yapmakla suçlanıyordu.

Daha da kötüsü; İngiltere’de su faturaları özelleştirmelerden bu yana iki kat arttı. Bu toplam enflasyon oranının tam iki katı…

Diyeceğim şu: Su bir insan hakkıdır. Kamusal bir hizmet olan içme suyunun özelleştirilmesine karşı uyanık olalım. Su şebekeleri, tekel olduğundan dolayı nihai hedefi daha fazla kâr olan özel kesime devredilemez. Suyumuza sahip çıkalım. 

ABD EKONOMİSİNDE İŞLER YOLUNDA GÖZÜKÜYOR; SÜRPRİZ YÜZDE 2 BÜYÜME

Evet, Euro bölgesinde ve ABD'de enflasyon düşüşte... Euro Bölgesinde Ekim ayında yüzde 10.6 ile zirvede olan tüketici enflasyonu Haziran ayında yüzde 5.5 oldu. Aynı şekilde, ABD'de geçen Haziran'daki yüzde 9.1'lik zirveden sonra, tüketici enflasyonu Mayıs ayında yüzde 4 oldu.

ABD'de tüketici harcamalarının ve enflasyonun Mayıs ayında yavaşlaması, ekonominin soğuduğuna dair bir işaret olarak olumlu bir gelişme oldu. Merkez Bankası (FED) tüketici harcamalarındaki zayıflamanın şirketleri fiyat yükseltmeyi durdurmaya zorlayacak olumlu bir gelişme olduğunu ileri sürüyor.

Daha önemli bir gelişme; yılın ilk çeyreğinde ABD ekonomisinin yüzde 2 büyümesi oldu. Geçici açıklamada ekonominin yüzde 1.1 büyüdüğü bildirilmişti. Beklentilerin üzerindeki yüzde 2 “dünyanın en büyük ekonomisinde ekonomik toparlanmanın şaşırtıcı direnci” olarak yorumlanıyor. Birçok uzmanın öngördüğü resesyon ihtimalinin ortadan kalkıp kalkmadığı tartışılıyor.

FED'in Temmuz toplantısında ne yapacağı konusu ise tartışmalı... Geçen ayki toplantıda bir yılı aşkın süredir ilk kez faiz oranlarını değiştirmeden bırakan FED, 25-26 Temmuz’daki toplantıda faiz artırımlarına devam edeceğinin sinyalini verdi.

Başkan Jerome Powell, yaptığı son konuşmada, FED’in faiz oranlarını muhtemelen daha da artıracağını söylerken Temmuz toplantısında yeni bir artışın da sinyalini verdi.

ABD’de ulusal borç miktarı tarihte ilk kez 32 trilyon dolara çıkarken, geçen hafta borsaların keyfi yerindeydi. Endeksler haftayı yükselişle kapattı. Yılın ilk yarısı da sona erdi ve S&P 500 endeksi, ilk yarıyı yüzde 15.9 primle kapattı. Bu 2000’li yıllarda 2019’dan sonra en iyi ikinci performans… Haftayı yüzde 0.8 artışla kapatan Dow Jones endeksinin ilk yarıdaki performansı da yüzde 10.7…

Apple, haftayı 3 trilyon dolar piyasa değerine ulaşarak ve bu konuda ilk şirket unvanıyla tamamladı. Microsoft, 2.5 trilyon dolarda, Google ise 1.5…