Ebru Ojen: Belgrad Kanon’da aşina olduğum dünyayı yazdım
Ebru Ojen’in son romanı ‘Belgrad Kanon’ İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Ojen’le edebiyatta göçmenlik, şiddet, suç ve hayatta kalma kavramları üzerine konuştuk.
Ebru Ojen son romanı "Belgrad Kanon"da, merceğini Türkiye'den Belgrad'a gitmiş siyasi mültecilere çeviriyor. Üç kahramanın son yirmi dört saatine odaklanan roman; varoluş mücadelesiyle ve düşlerde kalan politik gerçeklikle yüzleşiyor.
“Suç neden ilgi çekicidir? Çünkü bizim yerimize birileri bu aşağılık sterilliğe ucu keskin bir şey saplamaktadır. Birileri bizim yerimize nefes almakta, elektriğini boşaltmaktadır. Bu heyecan vericidir. Öç almak isteğiyle yanıp tutuşan bizlerin yerine bunu birileri yapıyordur. Ne büyük bir cesaret ne büyük bir özveri” diyen Ojen’le "Belgrad Kanon"u konuştuk.

Romanın merkezinde yer alan mekân olan Belgrad’la başlayalım. Karanlık bir atmosferin hakim olduğu Belgrad Kanon’da şehri hangi bağlamda kurguladınız?
Belgrad Sırbistan’ın başkenti ve Sırbistan siyasi mülteciler ya da genel olarak mültecilerle ilgili dünyanın diğer ülkelerinden farklı politikalar izlemiyor. Mültecilik günümüzde dünyanın en ciddi sorunlarından biri. Romanımda Belgrad’ı mültecilik, ötekilik ve yabancılık bağlamlarında çalıştım. Romandaki kahramanların neredeyse hepsi Belgrad’a yabancı. Ana kahramanlar İhsan ve Sedat Kürt, Lubomir ise bir Romen çocuğu. Belgrad’ı onların gözünden görüyoruz.
‘SUÇ, KENDİNİ DAYATAN SİSTEMDE BİR ÇEŞİT NEFESLENME BİÇİMİ’
Romandaki mafya, çeteleşme ve yasadışı ağlar hakkında derinlemesine bir bilgiye sahip olduğunuz hissediliyor. Araştırma süreciniz nasıl geçti?
Bana kalırsa hiç kimse suç dünyasına uzak değil. Mafya, çeteleşme, yasadışı ilişkiler gibi gerçekler her insanın dünyasına az çok değmiştir. Bazen mağduru, bazen bir parçası olarak bazen de bu konular ve olaylar hemen yakınımızda gerçekleştiği için aşinayız bu dünyaya. Özellikle alt ve orta sınıf insanlardansanız, ki ben kendim için durumun böyle olduğunu söyleyebilirim, suç ile karşılaşma ihtimaliniz çok daha yüksek. Bana kalırsa suç kendini dayatan sistemin karşısında bir çeşit nefes alma biçimi. Bu mecburidir.
Suç neden ilgi çekicidir? Çünkü bizim yerimize birileri bu aşağılık sterilliğe ucu keskin bir şey saplamaktadır. Birileri bizim yerimize nefes almakta, elektriğini boşaltmaktadır. Bu heyecan vericidir. Öç almak isteğiyle yanıp tutuşan bizlerin yerine bunu birileri yapıyordur. Ne büyük bir cesaret ne büyük bir özveri.
Bunlarla birlikte romanım bir suç romanı değil elbette. Romanım birçok açıdan okunabileceği gibi sistemin yok saydığı sözümona işe yaramaz insanların (yoksullar, mülteciler, ötekiler) kaçınılmaz olarak suçun içinde olmaları bağlamında da okunabilir. Belgrad Kanon’a çalışırken zaten aşina olduğum bu dünyaya sadece daha yakından baktım. Bu yakın bakış kumarhaneler, siyasi mülteciler, kumaş depoları üzerine yoğunlaştı ve Belgrad Kanon’u yazdım.

Belgrad Kanon, göçmenlik, şiddet, suç ve hayatta kalma kavramlarını irdeliyor. Sizce bu temalar günümüz dünyasında nasıl bir yankı buluyor?
Göçmenlik konusunda dünya ülkelerinin buna Türkiye de dahil izlediği politikalar korkunç. Göçmenlikte savaş önemli bir faktör ve savaş basitçe konuşulacak bir konu değil. Bugün göçmenlerin çoğu savaş mağduru. Sadece yerlerinden yurtlarından edilmiyorlar aynı zamanda zorunlu göçler birçok sıkıntıyı beraberinde getiriyor. Dışlanma, ekonomik problemler, sağlık sorunları vb. Türkiye’nin ve halkının göçmenler konusunda nasıl bir tutum aldığı ortada. Zaten ciddi bir faşist gelenek söz konusuyken göçmenleri bağırlarına basacaklarını düşünemezdik. Bu politikalar eleştirilmediği ve dönüştürülmediği sürece göçmenlik bir sorun olmaya devam edecek.
‘ŞAHİT OLDUKLARIMIZI, DENEYİMLERİMİZİ KURGULARIZ’
Belgrad Kanon’da şiddet sahneleri okurda sahici bir sarsıntı yaratıyor. Kurmaca metinlerin gerçeklikle ilişkisine dair ne söylersiniz?
Kurmaca doğa ya da doğa dışı her şeyin, gerçeğin ve gerçeğin yansımalarının bir temsilidir. Şahit olduklarımızı, deneyimlediklerimizi kurgularız. Bazen de gerçeğin bizde çağrıştırdıkları üzerinden dünyalar yaratırız. Kurmaca gerçekle her zaman ilişkidedir. Her halükarda bir temsil söz konusudur. Gerçekle bağı kuvvetli olan Belgrad Kanon’da da bu temsili birçok boyutuyla görebiliriz.
TÜRKİYE’DE BİR KÜRT OLARAK YAŞAMAK…
Edebiyatınızda hiyerarşi eleştirisi ilk kitaplarınızdan bu yana önemli bir noktada duruyor. İktidar ve hiyerarşi kavramlarını nasıl yorumluyorsunuz?
Romanlarımda iktidarın beden üzerindeki etkisi üzerine özellikle düşünüyorum. Buna beni zorunlu kılan şey Türkiye’de bir Kürt olarak yaşamak. Asimilasyon politikalarını kendi bedenime, zihnime etkileri üzerinden düşünmek durumunda kaldım çünkü kendimde bazı anormallikler gözlemledim. Bu durum beni kendi bedenim ve insan bedeni üzerine düşünmeye zorladı. İktidar alanları çok çeşitli; devlet, aile, tüm ilişki biçimleri kendince iktidarlar oluşturur. Bunların bedenimize, hareketlerimize etki etmesi kaçınılmaz. Bu yeni keşfedilmiş bir şey değil elbette ben sadece bundan yok sayılmış halkların bireyleri nasıl etkilendi özellikle de ben nasıl etkilendim diye düşünüyorum.
Belgrad Kanon, özgün konusunun yanı sıra dikkat çeken bir dil işçiliğiyle de parlıyor. Üslubunuzu oluştururken nelere dikkat ettiniz, beslendiğiniz kaynaklar nelerdir?
Her romanımda faklı bir hikaye, atmosfer ve dil çalışıyorum. İlk romanımdan bu yana düşünerek ilerliyorum. Belgrad Kanon’da da aynı şekilde dil ile ilgili düşündüm ve ciddi bir uğraşı verdim. Yazarlığımın ilk zamanlarından beri benim için Türkçeyi kavramak hiç kolay olmadı. Yazma ediminin içinde eksiklerimle yüzleşmek konusunda her zaman cesurdum. Bu cesaret bana dili daha iyi kullanmak konusunda yeni anlayışlar kazandırdı. İlerleyen zamanlarda dili çok daha iyi kavrayacağıma eminim. Beslendiğim kaynaklara gelecek olursak; iyi romanlar, iyi metinler okumak beni besleyen en önemli şeyler.
‘HER ROMANCI FELSEFE OKUMALIDIR’
Roman boyunca karakterlerin ahlaki sorgulamaları üzerinden dönüşüm süreçlerine tanıklık ediyoruz. Aynı zamanda felsefi sorgulamalar da oldukça yoğun. Yazarken felsefeden hangi noktalarda yararlandınız?
Bence her romancının Antik Yunan (yalnız felsefe değil) okumaları yapması dil, kurgu ve özellikle diyalog çalışmaları için elzemdir. Bu metinleri bir edebiyatçı gözüyle okumak romancıyı ciddi düzeyde geliştirecektir. Ben de bir edebiyatçı olarak felsefi metinler okumaktan hoşlanıyorum.
Okurlarınızı bekleyen yeni çalışmalarınız neler olacak?
Belgrad Kanon uzun bir zamanımı aldı. Bu romanda da her romanımda olduğu gibi çok zorlandım. Bu sebeple bir süre dinlendikten sonra yeni bir roman yazmaya başlayabilirim. Yeni roman konuları bulmakta zorlanmıyorum ama karar verdiğim bir konuda çalışmak beni ciddi anlamda yorabiliyor. Bu biraz da saplantılı bir karakterimin olmasıyla da ilgili. Yeni bir saplantıdan önce iyi bir dinlenme gerekiyor.
Ebeveynlerin tabusu: Çocuklarla cinsellik nasıl konuşulur? 08 Mart 2025
'Irkçılar, Japon toplumunu göçmen korkusuyla teslim almak istiyor' 10 Şubat 2025
İstanbul’da casusluk savaşları: İstihbarat belgesi kimin eline geçti? 02 Şubat 2025
İlhan Sami Çomak: Umudu ve karamsarlık tedbirini kullanarak yürüdüm 04 Aralık 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI