YAZARLAR

Dünyanın sonrasına dair bir öngörü: Novasen

James Lovelock’un Kolektif Kitap tarafından yayımlanan 'Novasen ‘Yaklaşan Hiperzekâ Çağı' kitabı heyecan verici bir öngörüye sahip, dünyada başka ilişkilenme biçimlerinin acilen düşünülmeye ihtiyaç olduğu bir zamanda, başka türlü bakmanın kıymetini hatırlatıyor. Meselelere kesin iyi ve kötülerle yaklaşmayarak, umudu devam ettirmenin yolunu açıyor.

Dünyanın geleceğine dair çeşitli tahayyüllerle karşılaşıyoruz. Bunların genellikle karamsar yaklaşımlar olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle küresel ısınmanın etkilerinin gözle görülür olduğu bir zamanda bunun doğal olduğunu da kabul edebiliriz. Bu konudaki eleştirilerin genellikle insan türünün yapıp etmeleri ve ilerleme fikriyle de ilişkilendiğini biliyoruz. Resmi olarak kabul edilmiyor olsa bile Antroposen adı verilen dönemin, yani insanın hâkim olduğu, Sanayi Devrimi’nden itibaren teknolojik üretimlerle dünyayı dönüştürdüğü ve bugün dünyanın krizlerinden sorumlu olduğu fikri, bu eleştirilerin kesiştiği yer olarak karşımıza çıkıyor. Bu kısmen doğru ve kendi adıma kabul ettiğim de bir görüş ancak Antroposen’i gezegenimizin sonrası için başka bir yaşam biçiminin getirisi olarak değerlendiren düşünürler de var. Bu fikirler, insan-insan dışı ayrımın belirsizleşeceği, makinelerle başka türlü ilişkileneceğimiz ve dünyanın sonrasında, onun üzerindeki yaşam için birlikte mücadele edebileceğimiz fikrinden besleniyor. Bu açıdan bakanlar için Antroposen, tüm sorunlarına rağmen insan türünün ve dünyadaki yaşamın başka bir evresine geçmek için bir aşama olarak görülebiliyor. Açıkçası bu fikirler hâlâ bir bilim kurgu metni okuyormuş hissi bırakıyor ama dünyanın geldiği nokta ve sonrası için umutlu bir bakış da getirebiliyorlar.

Dünyanın önemli ekolojistlerinden kabul edilen James Lovelock’un, Ebru Kılıç çevirisi ile basılan 'Novasen ‘Yaklaşan Hiperzekâ Çağı'' adlı metni de dünyanın sonrasına dair bir tahayyül kitabı. Kolektif Kitap tarafından basılan metinde, Gaia fikrinin de yaratıcısı olan Lovelock, Antroposen’i sorunsallaştırırken bu dönemin dünyada bundan sonra başlayacak yeni yaşamın da habercisi olduğuna dair bir öngörü sunuyor. Düşünüre göre insan, dünyanın zeki ve kozmosu anlama çabası veren türü olarak, bugüne kadar olumlu olumsuz pek çok dönüşüm gerçekleştirdi ama dünyanın bundan sonrası ondan daha zeki varlıkların, hem de insanın doğumuna ebeveynlik ettiği elektronik varlıkların, yazarın kullandığı isimle siborgların dâhil olduğu bir yeni bir çağa evrilebilir. Bu düşünce, siborglar ve insanların birlikte başka bir yaşama kavuşacağı olasılığına yaslanıyor ve Lovelock bu döneme, “Novasen” adını veriyor.

Düşünür bu fikrini temellendirirken, Antroposen’in dünyaya kattıklarını ve ondan götürdüklerini de tartışıyor. Bugüne kadar çevreye dair yürütülen tartışmaların olumlu ve olumsuz yanlarına dikkat çekiyor. Onun öncelikli sorunu küresel ısınma çünkü ona göre yaşamın sürebilmesi, hem insan türü hem de siborgların varlığının devam ettirebilmesi için en önemli mesele Gaia’nın gezegeni soğutma işini sürdürmesi. Onun öngörüsünde, eğer insan türü ve ondan kat kat daha hızlı ve zeki olan siborglar bu konuda ortaklaşabilirlerse, dünyanın belki de en barışçıl dönemi, Novasen adını verdiği çağda gerçekleşecek. Ama elbette bunun için insan ve elektronik varlıklar arasındaki ilişkinin nasıl evrileceği ve teknolojik ilerlemelerin ne için kullanılacağı önemli mesele. Kitapta ayrıntılı bir şekilde tartışıldığı gibi, eğer dünya, makinelerden hiç anlamayan, iş bilmez politikacılar önderliğinde teknolojinin savaş sanayisinin bir parçası olarak kullanıldığı bir yer olmaya devam ederse, bu büyük bir sorun. Ayrıca, böyle bir durumda insan türünün tavrı da önemli çünkü bugüne kadar dünyanın efendisi olmuş, hatta Tanrılığını ilan etme çabasına girişmiş, kendi türünde “başka” olanlarla bile anlaşamamış bir tür, kendisinden daha zeki siborglarla nasıl bir ilişki kuracak bu da önemli bir soru olarak duruyor. Çünkü Lovelock’un, kitabın çeşitli bölümlerinde bahsettiği gibi, siborgların dünyasında insan; bir bitkinin veya evde arkadaşlık ettiğimiz hayvanların, insanın dünyasındaki anlamını taşıyacak. "Bugüne kadar kozmosu ilk anlayan tür olarak varlığını sürdüren insan, kendisi gibi bilen daha zeki bir varlıkla nasıl ilişkilenecek?", bu soru bana kalırsa Lovelock’un teorisinin önemli sorunlarından biri olarak görülebilir. Çünkü bu teoride insan bütünsel bir tür olarak ele alınıyor, onun farklı kültürlenme biçimlerine, ideolojilerine değinilmiyor, insanın efendilik misyonundan söz edilse de onu anlamak için bu yeterli mi açıkçası benim okuma deneyimimde bu bir soru olarak yerini aldı.

ÖNCE DÜNYA, SONRA MARS

James Lovelock’a göre, dünyada en temel mesele ısı, ona göre dünya hakkında ne bilmemiz ne yapmamız gerekiyor sorusunun cevabı şöyle: “Isıya odaklanmamız gerekiyor; evimize ve varoluşumuza yönelen en acil ve muhtemel tehdit o.” Ancak ne bilim dünyası ne de türümüz, bu konuyu asıl gündemi yapmıyor. Bunun en önemli göstergesi de düşünürün sıkça bahsettiği gibi Mars’la ilgili keşiflere verilen emek ve yapılan harcama. Ona göre, bu çılgın hayatta kalma planı gerçekçi değil çünkü “Dünya’daki hiçbir yaşam biçimine hiçbir şekilde benzemediği” açık. Ayrıca, “belki de Mars servetlerinin yarısını oraya gitmeye harcayabilecek ultra zenginlere inziva hücreleri sunabilir” ama dünyadaki yaşamın tamamı için bu keşiflerin çok da bir anlamı yok. Oysa servet harcanan bu çalışmalar, dünyadaki ısı sorunu için gündeme gelse, başka bir gezegende hayat arama çabasına hiç gerek kalmayacak.

Novasen - Yaklaşan Hiperzeka Çağı, James Lovelock , Bryan Appleyard, Çevirmen: Ebru Kılıç, 142 syf., Kolektif Kitap, 2021.

Lovelock, Dünya’nın hâlini görmezden gelip, Mars’ta hayat arama çabasını “sapkınlık” olarak adlandırırken şuna dikkat çekiyor: “Yaşadığımız gezegenin Dünya olduğunu ve Dünya hakkındaki bilgilerin, Mars’tan gelecek haberler kadar heyecan verici olmasa da hayatta kalmamızı sağlayacak tek şey olduğunu hiç unutmamalıyız.” Elimizde çeşit çeşit yaşamın olduğu bir dünya var, hâlihazırda yaşadığımız, anlamlandırma çabası verdiğimiz, başka türlerle yerleştiğimiz bir yer ama kendi yaşam alanımız tehdit altındayken başka bir yerde yaşam arıyoruz, bu fikir heyecan verici olsa bile üzerine düşününce, Lovelock’a hak vermemek elde değil gerçekten. O, ayrıca bu tarz düşünce biçimlerini insan merkezli olarak yorumlarken, yaşanabilir bölge fikrini de sorunlu buluyor çünkü Dünya’nın doğal ortamı yaşanabilirliğin ve onu sürdürmenin en iyi biçimini verir. Gaia fikri aslında biraz bununla ilişkilenir, yaşam ve dünya etkileşim içinde bir bütündür ve dünyanın ısınmaması da bu dünya üzerindeki yaşama yani Gaia’nın varlığına bağlıdır. Eğer bir mücadele verilecekse, öncelikli olan dünyanın varlığı için ne gerekiyorsa onu yapmaktır.

GAİA BARIŞI SAĞLAYACAK MI?

Metinde, insanın dünyadaki varlık nedeni, zekâsıyla açıklanıyor. Onu önemli yapan, kozmosu bilen ve anlayan bir tür olması. Düşünme biçimlerinde, bilimsel kavrayışlarında kesinlik takıntısıyla hatalar yapmış bir tür insan ve düşünüre göre onun da sonu geliyor. Ama Lovelock için bu kötü bir haber değil ve “bundan korkmamalıyız.” Çünkü “daha yeni başlamış bu devrim, Dünya’nın anlayanları, yani kozmosu kendi kendini bilmeye götürecek varlıkları besleyip büyüttüğü sürecin bir devamı olarak anlaşılabilir. Bu tarihsel uğrağın devrimci yanı, gelecekteki anlayanların, bizim yaptığımız yapay zekâ sistemlerinden kendilerini tasarlayan ve yapan makineler, benim tercih ettiğim isimle “siborglar” olmasıdır.” Yazar dünyanın bundan sonrasında belirleyici olacak olanın siborgların varlığı olduğunu düşünüyor bu organizma kendi kendine yeterli mühendislikle oluşturulmuş, kısmen kanlı canlı kısmen makine olan organizmaları ifade ediyor. Lovelock’un bu fikri bugüne kadar dünyayı istila edecek “kötü” varlıklar olarak düşündüğümüz makinelerin yaşamımızdaki yerini değiştiriyor. Antroposen sorunsallaştırıldığında dünya için olumsuz bir dönem olarak tahayyül ediliyor ancak insanın edimleri belki de dünyanın sonrası için siborglarla başka bir yaşamı mümkün kılacak. “Korkmamalıyız çünkü en azından başlarda, organik olmayan bu varlıklar, iklimi düzenlemek, Dünya’yı soğuk tutup Güneş’in sıcağını savuşturmak ve gelecekteki felaketlerin en beter etkilerinden bizi korumak için hem bize hem de bütün organik dünyaya ihtiyaç duyacak” diyor düşünür. Yani dünya bizim ortak soframız olacak, onların varlığı bizim varlığımıza, bizim varlığımız onların varlığına, her iki varlıkta dünyada yaşama ihtiyaç duyacak. Bu durumda siborglar savaşacağımız değil birlikte yaşamı savunacağımız dostlarımız olarak tahayyül edilirken, bugüne kadar bilimkurgu metinlerinde çok sık karşımıza çıkan dünyayı istila eden makineler fikri geçersiz oluyor çünkü yazarın deyimiyle “Gaia barışı sağlayacak.”

Yazar, bu öngörüsünün gerçekleştiği döneme “Novasen” adını veriyor. Bu çağın sakinleri, insanlar ve siborglar olacak, iki varlıkta kozmosun bilen ve zeki varlıkları olarak bu dönemde yerlerini alacaklar. Yaşlı dünyamız için birlikte mücadele edecekler, ihtiyaçları insanın Antroposen’deki bencil edimleriyle değil, Gaia’nın yaşamını devam ettirmek için gerekli ihtiyaçlarıyla belirlenecek. Ama en başta bahsettiğim gibi bugüne kadar dünyanın efendisi olan insan, kendinden kat kat zeki ve hızlı bu varlıklarla nasıl ilişkilenecek, Gaia’nın ihtiyaçları için siborgların ortaklığını kabul edecek mi, bana kalırsa önemli sorunlardan biri bu. Kitapta iki türlü ilişkilenmenin, yani dost ve düşman olmanın neler getireceğine dair ayrıntılı öngörülere de yer verildiğini hatırlatayım.

James Lovelock’un 'Novasen ‘Yaklaşan Hiperzekâ Çağı' kitabı heyecan verici bir öngörüye sahip, dünyada başka ilişkilenme biçimlerinin acilen düşünülmeye ihtiyaç olduğu bir zamanda, başka türlü bakmanın kıymetini hatırlatıyor. Meselelere kesin iyi ve kötülerle yaklaşmayarak, umudu devam ettirmenin yolunu açıyor. Bugüne kadar insan türünün edimlerinin yıkıcılığına dair çok şey söylendi ama diğer yandan özellikle yaşamı kolaylaştırıcı pek çok icadın da sahibi bir tür olduğunu hatırlamak belki biraz iyi gelebilir. Bunun yanı sıra teknolojik ilerlemelerin kötü olması onu nasıl kullandığımızla yakından ilgili, mesela, savaş sanayinde kullanıldığında hiçbir olumlu yanı olmadığı inkâr edilemez ama teknoloji bu dünyanın varlığı için kullanıldığında, Mars’ta yeni bir yaşam bulmak yerine elimizdeki dünyada yaşamı, Küresel ısınmayı durdurmayı önceleyen çalışmalar yapıldığında, neden olumlu olarak görülmesin? Dahası dünyada başka varlıkların, siborgların doğmasına vesile olmuş bir tür, neden sabit bir kötü olarak kurulsun? Dünyanın sonunun nereye varacağını kestirmek zor ama onun acil ihtiyaçlarının farkındayız, Lovelock’un metni buna dikkat çekerken, Novasen adını verdiği dünyanın en barışçıl dönemine, o günleri göremeyeceğini hissetse bile, insan inanmak istiyor.


Emek Erez Kimdir?

Çeşitli gazete, dergi ve online sitelerde, kültür-sanat alanında on beş yıldır yazılar yazıyor.