Johnson: Arkadaşlar ben komünist değilim

5 milyar sterlinlik ekonomik iyileşme paketini ‘yeni sözleşme’ diye açıklayan Boris Johnson, 2008 ekomik krizinden bu yana devam eden kemer sıkma politikalarına geri dönülmeyeceği iddiasında. Muhalefet, paketin fos çıktığı eleştirisini yaparken, ekonomide devletin müdahalesine inanmayan muhafazakarlarsa Johnson’ı fazla ‘solcu’ buluyor.

Google Haberlere Abone ol

Ayşegül Dikenli Williams

LONDRA - “Arkadaşlar ben komünist değilim”. İngiltere’de hafta başında ekonomik iyileşme paketi temalı toplantıda Boris Johnson’ın bu cümlesini duyunca ister istemez güldüm. Ne olmuştu da bu savunmayı yapmak zorunda kalmıştı Johnson? Taze Brexit iktidarı, hele de İşçi Partisi’nin kemik oylarını toplamış bir iktidar, ülkeyi yeni bir kemer sıkma dönemine sokmayı göze alamaz demek istiyordu Johnson.

Johnson “Komünist değilim” vurgusunu yaptığı konuşmasına “Elbette hemşirelerimizi, sağlık çalışanlarımızı alkışlayacağız ama o sistemi yaratan ayakta tutan girişimcilerimizi, zenginlik yaratıcılarımızı ve kapitalistlerimizi de alkışlıyoruz” diye devam ediyordu.

Bu konuşmanın ardından Boris Johnson’ın neye inandığının belli olmadığı yönünde bir yorumda bulunmuştu hükümet yanlısı gazetelerden biri. "Komünist olmadığını söylüyor ama devleti küçültmekten ve özelleştirmeden de hiç bahsetmiyor" diye devam ediyordu bu yorumcu. Johnson sol unsurları işine yaradığı zaman ödünç alan pragmatik popülist bir politikacı görüntüsü çiziyor. O nedenle tam olarak içinde olduğu bir kutu ya da kategori olmadığı yönünde analizler yapılıyor. Sonuçta ülkedeki zenginlerin istediği, vergi kesintisi, vergi affı gibi mevzular ve Johnson bunun bahsini bile açmıyor henüz.

Johnson, devleti küçültme ve özelleştirme gibi konulardan yeterince bahsetmediği için adeta popülist ‘solculuk’ yaptığı yönünde eleştiriliyor. Pandemi nedeniyle zaten kaçınılmaz olan krizden, en hafif hasarla çıkmanın yolunun, sosyal altyapı yatırımlarından geçtiğini savunan ve ilhamını Amerikayı Büyük Buhran’dan kurtaran ABD Başkanı Franklin D Roosevelt'ten aldığını söyleyen bir Boris Johnson var karşımızda.

Sola kaydığı yönündeki eleştirilere şaka yollu da olsa komünist olmadığı vurgusuyla yanıt vermek durumunda kalan Johnson, muzip bir hitap ustası, kıvrak kalemli bir yazar ve eski bir gazeteci. Zaman zaman bu egzantirik halleri ters tepse de aynı zamanda onu iktidara taşıdı. Partisine ve kamuoyuna seslenerek, sola doğru kayma izlenimi vermek istemediğini belirtirken muhaliflere de ‘Bakın bu öyle bir paket ki beni komünistlikle suçluyorlar’ demeye getiriyordu belki de. Sosyal yatırımlara ucundan da olsa ağırlık vermesinin, yıllardır kemer sıkma ekonomisini benimsemiş partide tepkiler yarattığı ise bir gerçek.

İÇİ BOŞ PAKET

Muhalefet tarafından içi boş ve yetersiz bulunan 5 milyar sterlinlik ekonomik iyileşme paketi okul, hastane, konut inşaatları ve diğer altyapı harcamaları için kullanılacak. Paket, sendikalar ve ana muhalefet partisi tarafından eleştiriliyor, yetersiz bulunuyor. Özellikle istihdamın korunması kısmının ihmal edildiği görüşü hakim.

Öte yandan Başbakan’a ‘ben komünist değilim’ dedirtse de paketin fos çıktığı eleştirileri ağırlıkta. Yıllardır süren kesinti ve kemer kısma politikaları bir nebze de olsa azaltılıyor diyebiliriz. Bu noktada Johnson kesinti ekonomisinin durumu kötüleştirdiği tarzı bir savunma yapma gereği duydu. Geçmişte yatırım harcamaları yapan muhafazakarların da olduğunu vurguladı.

Kişisel olarak da güçlü bir seçim zaferi kazandığı için kesintiler yapan bir Başbakan olarak anılmak istemiyor. Zaten on yıldır sosyal servislerin belinin büküldüğü ülke, bir de pandemi vurunca daha fazlasını kaldıramaz. Hele de Brexit vaadi ve AB’ye akan paraların halka akacağı gibi söylemlerin de mimarı olunca. Kesintilerin hakim olduğu muhafazakar iktidar dönemi en azından görüntüde bitti diyebiliriz. Para harcamak zorunda olan ama vergileri de artırma cesaretine sahip olmayan bir sağ dönem başlıyor.

Konuşmasının ve paketin Aralık ayındaki seçimlerde İşçi Partisi’nin elinden alınan seçmenlere yönelik bir manevra olduğu yorumları da yapılıyor. Konut ihtiyacı, sağlık sistemindeki sorunlar ve sosyal hizmetler bu kesimin ilgi alanında ve seçim manifestosunda yer aldığı üzere somut bir şeyler sunulması gerekiyordu.

BORIS'İN İLHAM KAYNAĞI ROOSEVELT

Paketi 'new deal' (yeni sözleşme) diye sunarken 1930'larda Amerika'yı benzer bir slogan ile Büyük Buhran’dan çıkaran ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt'ten ilham aldığını anlatıyordu Johnson. 1929 Wall Street’in çöküşü sonrasında, Başkan Roosevelt okullar, hastaneler ve barajların inşa edilmesini içeren en büyük, en pahalı ABD hükümet programlarından birini başlatmıştı.

İşçi Partisi’nin çiçeği burnunda lideri Keir Starmer, Johnson’ın yeni diye sunduğu planda yeni hiçbir şeyin olmadığı görüşünde. Ekonomik krizle karşı karşıya olan ülkede özellikle işten çıkarmalar için önlemlerin yetersiz olduğu eleştirisi hakim.

Okullara, hastanelere, konut yapımına para harcamak ise bizim bildiğimiz Muhafazakar Parti’nin tarzı olmadı. Tam aksi son on yılda hastaneler kapatıldı, konut sorunu zirveye çıktı, sosyal hizmetler işleyemeyecek duruma geldi. Pandemi nedeniyle yaşanan ve yaşanacak istihdam sorunu ise iktidarın önündeki en büyük sorun. Sadece geçtiğimiz hafta sayısız kurumda on binlerce çalışanın işine son verildi. Bu sayının her geçen gün artacağı öngörülüyor.

“Ben komünist değilim” savunmasını yapmak zorunda kalan Boris Johnson popüler ve kahraman bir başbakan olarak anılmak istiyor. “Zenginliğimizi yaratan kapitalistlerimizi de alkışlamalıyız” derken bir yandan da Amerika’yı Büyük Buhran’dan kurtaran Roosevelt’ten ilham aldığı iddiasında. Roosevelt, kapitalizmin kökünden değişmesi gerektiğine inanan Demokrat Partili bir başkandı. Johnson’un sendikaların desteğini arkasına alıp köklü değişiklikler yapmış Başkan Roosevelt’ten ilham aldığını söylemesi de kulağa oldukça çelişkili geliyor.