Beraber büyüdüler ve beraber öldürüldüler

Almanya'da 9 kişinin öldüğü ırkçı saldırıda oğlu Ferhat Unvar'ı kaybeden Serpil Unvar cinayetlerin üzerinin örtülmesinden endişe ediyor. Saldırıda ölen Hamza Kurtovi ile oğlu için "Beraber büyüdüler ve beraber öldüler" diyen Serpil Unvar, "Türkiye'de bir tane Alman, ırkçılık nedeniyle öldürülse Almanya dünyayı ayağa kaldırırdı. Ama Türkiye bunu yapmıyor. Türkiye vatandaşları Türkiye'nin umurunda değil. Siyasi çıkarlar ön planda geliyor. NSU davasında da sahip çıkılmadı şimdi de sahip çıkılmıyor. Tek başımızayız! Artık tek tek değil toplu şekilde öldürülüyoruz" diye konuşuyor.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - Almanya'da radikal sağ popülist parti AfD'nin oylarının yükselmesi, hemen her eyalet parlamentosunda ve federal parlamentoda temsiliyet kazanması aşırı sağcıların özgüvenini yeniden tazeledi. 2 haziran 2019'da Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke ırkçılar tarafından öldürüldü. Stephan Ernst zanlı olarak tutuklandı. Cinayetin NSU bağlantısı olduğu fikri yapılan son soruşturmalarla daha da güçlendi. Lübcke cinayetinden sonra ardı ardına göçmen ve Yahudilere karşı silahlı saldırılar yapıldı.

9 Ekim 2019'da Halle'de bir sinagoga yapılan saldırıda 2 kişi öldü. Beş ay sonra da Hanau kentinde 19 Şubat akşamı Tobias Rathjen isimli 43 yaşındaki saldırganın gerçekleştirdiği silahlı saldırıda Ferhat Unvar, Sedat Gürbüz, Gökhan Gültekin, Fatih Saraçoğlu , Mercedes Kierpacz, Kaloyan Velkov, Vili Viorel Pun, Said Nesar Hashemi ve Hamza Kurtovi, isimli göçmenler öldüler. Öldürülenlerin 4'ü Türkiye, biri Afgan, biri Boşnak, biri Bulgar, biri Rumen ve biri de Sinti kökenli. Saldırgan daha sonra annesini de öldürerek intihar etti.

Almanya Başbakanı Angela Merkel ilk yaptığı açıklamada, "Saldırganın ırkçı bir motivasyonla hareket ettiğini gösteren çok fazla işaret var" dedi. Güvenlik yetkililerinin yaptığı ilk açıklamada saldırganın psikolojik sorunları olduğu ifade edildi. Her saldırının ardından 'saldırganın psikolojik sorunları vardı' geleneğinin devam ettiği bir başka saldırı da Hanau saldırısından iki ay sonra yaşandı. Bu kez de Celle kentinde 15 yaşındaki Ezidi Arkan Khalaf sokakta aşırı sağcı olduğu düşünülen 29 yaşındaki bir saldırgan tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Arkan'ın ailesi IŞİD işgali nedeniyle Irak savaşından kaçarak Almanya'ya sığınmıştı. Bu saldırganın da psikolojik sorunları olduğu iddiası gündeme geldi.

9 kişinin hayatını kaybettiği Hanau saldırısı siyasetin ve medyanın gündeminden çoktan düştü. Yaşamını yitirenlerin unutulmaması ve sadırının arkasındaki tüm gerçeklerin açığa çıkarılması için 19 Şubat İnisiyatifi (Initiative 19. Februar ) kuruldu. NSU davasının avukatları, Hanau davasının avukatlığını da üstlendiler.

Serpil Unvar.

Saldırıda ölen Ferhat Unvar'ın annesi Serpil Unvar Mardin Nusaybin'den göç etmiş bir Kürt kadını. Serpil Unvar saldırganın adını anmıyor 'O adam' diyor. Serpil hanım siyasi partilerin bir iki gün destek verip sonra konuyu unutmasından da şikayet ediyor. Serpil Unvar ile acısını, yaşamının nasıl devam ettiğini ve saldırıdan sonraki aktüel durumu konuştuk.

Saldırıda hayatını kaybeden gençler için kurulan 19 Şubat İnsiyatifi'ni aileler mi kurdu?

Hayır, saldırıdan sonra en başından beri bizimle beraber olan, bize destek olan insanların girişimiyle kuruldu. Biz de onay verdik. Unutulmasınlar, anıları yaşasın istiyoruz. Burada onları hatırlamak için daimi bir köşe var. Aileler, gençler burada bir araya geliyor.

Olayın üzerinden henüz üç ay geçti. Nasıl hissediyorsunuz kendinizi?

Daha önce çocuğunu kaybetmiş başka annelere de sordum 'Acınızı nasıl yaşıyorsunuz, mesela 3 sene sonra ne hissediyorsunuz?' diye. Kendi açımdan 'Hep böyle mi devem edecek?' sorusuna bir cevap arıyorum. Dışarıya yansıtmıyorsunuz ama acı, içinizde çok daha fazla derinleşiyor ve çok daha fazla acıtıyor. Ona hala WhatsApp'tan yazıyorum 'Hadi gel diye' düşünebiliyor musunuz! Bunları hangi kelimeler dile getirir bilmiyorum. Muhtemelen ölümün de acının da çok değişik renkleri var. Belki hasta olsa kişi ölüm bir beklenti olarak düşünülebiliyor. Ama aniden evinizin önünde, hiç beklemediğiniz, tehlikede olduğunu düşünmediğiniz bir anda çocuğunuzun bu şekilde öldürüldüğünü öğrenmek... Bunu kabullenmek yıllar mı alacak? Gerçekten bilemiyorum. Başka kaç çocuğunuz olursa olsun gözünüz bir şey görmüyor. Ben devamlı o gecedeyim. Saat akşam onu biraz geçiyordu kızım 'Anne Ferhat evde mi?' diye sordu. 'Hayır herhalde" dedim. Kızım 'Ferhat vurulmuş' diyorlar dedi. Koştum olay yerine. Sabah altı buçuğa kadar orada bekledim. Bizi toplayıp daha sonra polis merkezine götürdüler. Orada yaralı mı değil mi onu öğrenmek için bekledik. Öldüğünü hiç düşünmedim. İsmi ölenler arasında okunduğu anda ben de ölmek istedim. Bugün hala balkonda oturuyorum, şimdi gelecek diye düşünüyor, gelişini bekliyorum. Halen kabullenmiş değilim.

Psikolojik destek alıyor musunuz? Yetkililer bu konuda size yardımcı oldular mı?

Önerileri oldu ancak ben almıyorum. Diğer aileler alıyor mu onu da bilmiyorum. Nasıl bir psikolojik destek iyi gelecek kendi açımdan bilemiyorum. İşe yarayacak mı? İhtiyacım olduğunun farkındayım ama doğru bir yer arıyorum. Ne kadar faydalı olacak, hangi yönde? Önce kendim güvenmem gerekiyor ki yardım alabileyim diye düşünüyorum.

.

Üç çocuğunuz daha var. Onlar bu durumdan nasıl etkilendiler? Onlar için de korku duyuyor musunuz?

Onlar da aynen benim gibiler. Çocuklarımızı öldüren adamın evi bizim evden 60-70 metre uzaklıkta. Evinin önünden her geçişimizde küçük oğlum adamın ismini 'Tobias, Tobias, Tobias' diye sayıklıyor. Daha 7 yaşında, gördüğü gazete parçalarına "Bunu kardeşime neden yaptınız?' diye yazıyor. Endişem elbette çok var çünkü burada yaşıyorlar. Kendilerini ne kadar güvende hissedecekler ve nasıl barışacaklar? Ben onları bundan sonra nasıl yetiştireceğim, yetebilecek miyim endişem de var.

Diğer ailelerle görüşüyor musunuz?

Görüşüyoruz. Özellikle Gökhan'ın, Hamza'nın ve Said'in ailesiyle ilişkimiz var. Hepsi ile komşu sayılırız. Aynı semtte oturuyoruz. Hepsi beraber büyüdü. Yaralı olarak kurtulan Said'in abisi ile Ferhat aynı sınıftalardı. Hamza'yla aynı ilkokula gitmişlerdi. Olayın yaşandığı cafe devamlı gittikleri, buluştukları, kendilerini güvende hissettikleri bir yerdi. Çocuklukları da beraber geçti ve maalesef beraber de öldürüldüler.

'Kendilerini güvende hissettikleri' dediniz. Daha önce de Ferhat'ın veya arkadaşlarının karşılaştığı ırkçı, ayrımcı bir tutum mu olmuştu?

Ne yazık ki çok karşılaştı/karşılaştık ırkçılıkla. Beni acıtan bir durum da ırkçılık yüzünden ölmüş olması. Ferhat çok zeki ve bu zekası ispatlanmış bir çocuktu. Bu nedenle de seçkin liselerden birine alınmıştı. Ancak okulda çocuğa sahip çıkmak yerine tersine mahvettiler. Zekasına uygun özel bir eğitim vermeleri gerekiyordu fakat yapmadılar. Üzerinde hep baskı kurdular. Irkçılıkla ilgili okullarda acı şeyler yaşadık. Derslerde hızlı anladığı için çabuk sıkılıyordu, ona özel bir eğitim vermek yerine hep şikayet ettiler, dışladılar. Üstün zekalı Alman bir çocuğa Ferhat'a davrandıkları gibi davranacaklarını asla düşünmüyorum. Yabancı olduğumuz için sistemden korkuyoruz. Çocuk okuldan ha atılacak ha atıldı diye korkuyorduk. Bu stresle yaşamak zorunda kaldık. Bu korkuyu bir ben değil eminim bir çok anne baba da yaşıyordur. Buna rağmen hep mücadele etti yine de başardı. Fakat yine ırkçılık yüzünden öldürüldü. Daha öldürülmeden bir kaç ay önce kitap yazacağını söylüyordu. Kitap yazmadı ama Facebook'ta hesabı kapanmadan önce yazdığı kimi cümlelerine ulaştım. Onları insiyatif grubu kart olarak bastırdı. Yazdıklarının ölüm ve ırkçılıkla ilgili olması da hem ilginç bir tesadüf hem de beni çok acıtıyor. Ateş düştüğü yeri yakar derler ben onu şu şekilde söylüyorum. Ateş düştüğü yeri yakar ama etrafını sadece ısıtır. Acınızı hissediyorum diyenler sadece o ateşin ısısını hissediyor.

Ferhat Unvar'ın Facebook hesabından yazdıkları kart olarak basıldı: 1945'te bir ulus seslendi: 'Bir daha asla!' Nedense şimdi başımızda yine bir AfD, yine 'kaygılı yurttaşlar', yine Pegida var.

Devletin, hükümetin size desteği var mı? Dava sürecini yakından takip ettiklerini düşünüyor bu saldırıyı gerçekten tüm yönleriyle ortaya çıkaracaklarına güveniyor musunuz?

Saldırının ilk yaşandığı zamanda gösterdikleri ilgi demek ki doğru değilmiş. Şu anda ilgilendiklerini düşünmüyorum. Büyük bir baskı olmadığı sürece bende NSU davalarındaki gibi üstünü kapatacaklar hissi çok yüksek. Henüz olayla ilgili araştırmaları, ulaştıkları bilgileri bizimle paylaşmadılar. Bizi çok kızdıran, bu işlerin devamının geleceğini düşündüren şeyler var. Mesela bu adam 2018'de bazı şeyler yapmış. Gençler tarafından şikayet edilmiş ama polis doğru dürüst bir kayıt bile almamış. İnternette yayınladığı ırkçı düşüncelerine rağmen silah kullanma ruhsatını da iptal etmemişler. Sanki bilerek göz ardı edilmiş diye düşünüyoruz. Saldırıda kullandığı silah öyle kolay bulunacak bir silah değil, nereden buldu? Bunların hepsi soru işareti taşıyor. Soruşturmayla ilgili bize bilgi verilmiyor ama biz üzerinde duruyoruz. Çocuklarımızın ölümleri boşuna olmasın, bir daha böyle saldırı yaşanmasın diye davanın peşindeyiz. Benim çocuğum öldü ve bir daha geri gelmeyecek ama bu devlet ırkçılığın olduğunu kabul etsin ve önlemini alsın istiyorum.

Unutulursak ilk o zaman ölürüz...

Hanau'da ırkçı bir yapılanma mı var?

Evet var ve bu açığa çıkarılmalı. Polis teşkilatı içerisinde de olabilir, zaten onlarda sağa kayma aşırı derecede var. Polisin içinde bu tarz bir yapılanma yoksa bile bu adamın önceden yaptıklarının gözardı edilmesi bile yapmasına izin vermek, ona yardım etmektir. Önlem almamış olmaları da suçtur. Ben yasalara aykırı bir şey yayınlasam polis hemen ertesi gün benim kapıma gelir. Peki o adamın kapısına neden gitmediler? Bu göz yummaktır, yapabilirsin demektir. Bu cesaret vermektir. Adamın geçmişi belli, babası belli, komple ırkçılar, bu belli. Silah eğitimi alıyor, avcılık kurslarına gidiyor, kolay kolay bulunamayacak bir silahı elde ediyor. Bu silahı kimlerin aracılığıyla elde ediyor? O silahı almış olmasaydı aynı anda 9 kişiyi birden öldüremeyecekti. Psikolojisi bozuk deniliyor. O halde psikolojisi bozuk birinin neden silah ruhsatı iptal edilmiyor ve daha ciddi bir denetim altında tutulmuyor. Bütün bunların açıklığa kavuşturulması lazım. Bu adam öldü gitti tamam ama onun gibi binlercesi vardır. Devlet acımızı dindiremez ama en azından davanın doğru ve dürüst ilerleyeceğine dair endişelerimizi giderebilir. Biz bu davanın üstünü örtülmesine izin vermeyeceğiz ve bunun için uğraşacağız. Bu adam gibiler neden önceden saptanıp durdurulmuyor bunu bilmek istiyoruz.

Bu saldırının ardından olay sıcakken tüm siyasi partiler açıklamalar yaptılar. Protesto yürüyüşlerine katıldılar. Aradan geçen bu zamanda aynı ilgiyle destek veriyorlar mı?

Hayır yetersiz kalıyorlar. Sol Parti'den (Die Linke) daha çok destek beklerdim. Yeşiller, Sosyal Demokratlar (SPD) hepsi çok yetersizler. Dava sürecinde kurulan iniisiyatif ve ailelerin desteği ile baskı oluşturmaya çalışıyoruz. Siyasi partilerin destekleri yok denecek kadar az. 9 kişinin öldürüldüğü bir katliam bir iki ay içinde gündemlerinden düştü. Bir kaç gün gelip kendilerine siyasi malzeme yapıp gittiler. Kurulan inisiyatif olmasa ve aileler üstünde durmasa korkarım böylesi bir katliam tamamen unutulup gidecekti. Evet ziyarete geldiler, evet bir iki kez gündeme getirdiler ama o kadar! Sol veya sol liberal partiler böylesi bir konuda bu kadar yetersiz kalacaklarsa o zaman niye varlar? Türkiye konsolosu sadece evime ziyarete geldi. Türkiye'de bir tane Alman, ırkçılık nedeniyle öldürülse Almanya dünyayı ayağa kaldırırdı. Ama Türkiye bunu yapmıyor. Türkiye vatandaşları Türkiye'nin umurunda değil. Siyasi çıkarlar ön planda geliyor. NSU davasında da sahip çıkılmadı şimdi de sahip çıkılmıyor. Tek başımızayız! Artık tek tek değil toplu şekilde öldürülüyoruz.