Neçirvan Barzani: Suriyeli Kürtlerin başına gelen, yanlış siyasetin sonucu

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Neçirvan Barzani, Türkiye'nin harekatı ve Suriyeli Kürtler hakkında konuştu: Maalesef, PKK Suriyeli Kürtler üzerinden meşruluk kazanmak istedi. Orada Kürtlerin başına gelen bu felaket de bu yanlış siyasetin bir sonucu oldu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Neçirvan Barzani, Türkiye'nin Suriye'deki harekatına ilişkin değerlendirmesinde "Suriye krizinin başlangıcında Türkiye’nin Suriye’deki asıl sorunu Kürtler değildi, PKK’ydi." dedi. Barzani, "Türkiye gelip bize arabuluculuk teklifinde bulundu. Kürtlerden kendilerini PKK’den ayırmalarını istedi. En büyük hata şuydu; maalesef, PKK Suriyeli Kürtler üzerinden meşruluk kazanmak istedi. Orada Kürtlerin başına gelen bu felaket de bu yanlış siyasetin bir sonucu oldu" diye konuştu.

Erbil merkezli Ortadoğu Araştırma Enstitüsü’nün (MERİ) düzenlediği panelde konuşan Barzani'nin, öne çıkan açıklamaları Rudaw'ın aktardığı haliyle şöyle:

'KÜRTLER DE HATALARINI SORGULAMALI'

"Hiç şüphe yok ki duygusal açıdan hepimiz, tüm Kürtler Suriye’de Kürtlerin başına gelenlerden rahatsızlık duyduk, başka türlü olmasını istiyoruz. IŞİD geldiğinde büyük bir direniş gösterdiler, birçok şehit verdiler. Bunu sadece kendilerini, yani Kürtleri korumak için yapmadılar. Arapları ve diğer Suriye bileşenlerini savunmak için de yaptılar.

Fakat şu an yaşananlardan bahsedebilmek için biraz geçmişe gitmemize ihtiyaç var. Malesef diyorum, biz Kürtlerin tarihi öğrenmek için pür dikkat tarih okumamız ve bilmemiz gerekiyor. Bir şey olduğunda doğrudan falanın veya filanın hatasıdır, bu hükümet böyle yaptı, böyle komplo yapıldı diyoruz. Böyle bir alışkanlığımız var. Ama biraz olsun, 'Biz nerede hata yaptık' diye sorgulamıyoruz. Biz dikkatlice bu hataları sorgulayıp ileriye dönük adım atmayı başaramıyoruz."

'TÜRKİYE ARABULUCULUK TEKLİFİNDE BULUNDU'

"Suriye krizinin başlangıcında Türkiye’nin Suriye’deki asıl sorunu Kürtler değildi, PKK’ydi. Bu konuyu açıkça ifade etmişlerdi. ‘Suriye sınırlarımızda hiçbir şekilde PKK bayrak ve flamalarının bulunmasına müsaade etmeyiz’ demişlerdi. Bu görüşlerini bizimle de paylaştılar. Biz de sürekli Suriye’deki kardeşlerimize bunun büyük bir tehlike olduğunu kavratmaya çalıştık. Bunun için çok ciddi çabalarımız da oldu. O süreçte Kürdistan Demokrat Partisi’nin PYD ile iyi ilişkileri de yoktu. Türkiye gelip bize arabuluculuk teklifinde bulundu. Kürtlerden kendilerini PKK’den ayırmalarını istedi. En büyük hata şuydu; malesef, PKK Suriyeli Kürtler üzerinden meşruluk kazanmak istedi. Orada Kürtlerin başına gelen bu felaket de bu yanlış siyasetin bir sonucu oldu."

'GENERAL MAZLUM'LA TELEFONDA KONUŞTUM'

"Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Erbil’e geldiğinde, Kürtlerle Şam arasında barışçıl bir çözüm için çaba göstermesini talep ettim. Suriye içerisinde Kürt sorununun çözüme kavuşturulmasını istedim. Kendim de şahsen birkaç defa General Mazlum ile telefonda konuştum ve aynı zamanda görüşmemiz oldu. Bunları kendisine de söyledim. Başkan Trump’ın görüşlerine saygı duyuyorum ama kendisi de ABD askerlerinin neden Suriye’de olduğunu bilmiyor. Suriye konusunda ABD’nin açık bir politikası yoktu. IŞİD meselesi başlıca bir meseleydi ve bize bu konuda yardım ettikleri için de kendilerine müteşekkiriz. Biz bu yüzden her zaman ABD ve koalisyon güçlerine teşekkür borçluyuz. Onlar olmazsa ne biz ne de Suriye’dekiler IŞİD’i yenilgiye uğratamazdı."

"Biz Suriye’deki Kürtlerin meselesinin Suriye hükümeti ile barışçıl yollardan çözülmesinden yanayız ve bu Suriye’deki Kürtler için gerçekçi bir çözüm yoludur. Lavrov gelmeden önce ben Mazlum Kobani ile konuştum. O ‘tamam’ deyip bu talebi Rusya’ya iletebileceğimizi söyledikten sonra ben bu talebi Lavrov’la konuştum."

'TÜRK ORDUSU İLE OPERASYON YAPAN SİLAHLI GRUPLAR ENDİŞE SEBEBİ'

"Türkiye konusundaki endişelerimiz ilk olarak Türk ordusu ile operasyona katılan silahlı gruplara ilişkindir. Çünkü bu güçler Efrin’e geldikten sonra çok ama çok kötü şeyler yaşandı. Bu şeylerin Suriye’de tekrar yaşanması konusunda ciddi endişelere sahibiz.

İkincisi; Kürdistan Bölgesi hükümeti yeni bir göç dalgası konusunda ciddi endişeler taşıyor. Bu olaylardan önce yaklaşık 2 milyon Iraklı ve Suriyeli göçzedeyi barındırıyorduk. Bu sayı daha sonra 1 milyon 100 bine indi. Bu göçler yüzünden Kürdistan Bölgesi’nin nüfusu yüzde 25-30 civarında arttı. Bunun Kürdistan Bölgesi’ne masrafı 1 buçuk milyar dolar oluyordu ve bu büyük bir yüktü.

Başka bir endişemiz ise IŞİD konusudur ve biz IŞİD fikrinin bittiğine inanmıyor ve bu örgütü hala Irak ile Kürdistan üzerinde ciddi bir tehdit olarak algılıyoruz. Bu tehlikenin bir kez daha canlanmaması için Bağdat ile ciddi bir çalışma içerisinde olmamız gerekiyor. Bu konuda sürekli İran ve Türkiye ile diyaloğumuz olmuş."

"Şunu söyleyebilirim; şu an içinde olduğukları durumdan kurtulmak, yüklerini hafifletmek için Suriyeli kardeşlerimiz için elimizden geleni yapacağız. Fakat şöyle birşey de var; bizim sorumluluğumuz Kürdistan Bölgesi içerisindedir. Biz hiçbir ülkenin, Türkiye, İran ve Suriye’nin içişlerine karışmıyoruz, Kürtlerin yaşadığı yerlerde meselenin çözümü için bizden istendiği taktide üzerimize düşeni yaparız.

Öte yandan biz PYD ve ENKS’den birlikte hareket etmelerini istedik. Birlikte hareket etmeleri halinde Suriye hükümeti ile sorunu çözebilirler ve yine anayasa yazım çalışmalarında önemli kazanımlar elde edebilirler."

'TÜRKİYE'NİN KÜRT SORUNU BARIŞÇIL YOLLARLA ÇÖZÜLMELİ'

Neçirvan Barzani, “Türkiye’nin Kürt meselesine kapsamlı ve kalıcı bir çözüm yerine genel anlamda güvenlikçi politikalarla yaklaştığını görüyoruz. Konu şu anki operasyonlar değil, siyasi boyutu da var, siz ne düşünüyorsunuz?” yolundaki soruya ise şu sözlerle yanıt verdi:

“Kürt meselesi Türkiye’de ciddi bir sorundur. Biz Kürdistan Bölgesi olarak Türkiye’de barış sürecinin başlamasında rol oynadık. Türk yetkililerle yaptığımız tüm görüşmelerde de biz bu konuyu dile getirmekten sakınmadık. Fakat biz sadece yardımcı pozisyonunda olmaya çalışıyoruz. Biz bu konuda sarih olduk kendileriyle, Kürt meselesinin şiddetten bağımsız barış yoluyla çözülmesini savunduk. Bu görüşümüz hiç değişmedi ve bugün burada oturduğumuz anda bile mesajımız aynıdır, bu sorun barışçıl yollarla, Türkiye sınırları içerisinde çözülmelidir. Bu sorun askeri yollarla çözülmez. Doğrusu bu konuda General Mazlum ile yapmamız gereken konuşmaları yaptık. Duymasını zaruri gördüğümüz konuları kendisine duyuduk. Bu sözlerimizi dile getirmeye devam edeceğiz. Onlara yol göstermek için değil, bizim yaşanmış bir tecrübemiz var. Tecrübelerimize dayanarak doğru olan yolu kendilerine de göstermek istiyoruz. Burada ayrıntıla girmek istemiyorum ama kendisi ile çok açık konuştum ve çok da gerçekçiydik. Onlara bu konuda yardım konusunda şu ana kadar elimizden geleni yaptık ve bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. (Rudaw)