Arap dünyasında geçen hafta: Arap Baharı yeniden mi?

Mısır, Ürdün, Irak, ve Lübnan'daki gösteriler Arap basınında geniş yer buldu. Gösterileri değerlendiren Ürdün El Destur gazetesinden Oraib El Rintavi, "Öyle görünüyor ki bütün bölge bugün, Muhammed Buazizi’nin kendini yakıp birçok Arap liderini deviren Arap Baharı sürecini başlattığı yerde duruyor. Arap Baharı isyanlarını başlatan bütün sebepler hâlâ ortada duruyor" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Arap dünyası yine halk gösterileriyle çalkalanıyor. Mısır’da Sisi karşıtı gösteriler, Ürdün’deki öğretmenlerin büyük grevi, Lübnan’daki eylemler ve ardından Irak’ta başlayan protestolar.

Geçtiğimiz aylarda Sudan ve Cezayir’de yaşanan gösteriler neticesinde yönetim değişiklikleri olmuş ve bu durum, “Arap isyanlarında ikinci dalga” olarak nitelendirilmişti. Bu sefer de birçok Arap gazeteci yaşananları “Arap isyanlarının üçüncü dalgası” olarak görüyor.

Arap medyasında özellikle Mısır, Lübnan ve Irak’taki gösterilerin doğrudan siyasal rejimi hedef alması ortak nokta olarak görülüyor. Mısır’daki gösterilerde Sisi yönetimi, Lübnan ve Irak’ta ise “mezhepsel kota sistemine dayalı sistem” eleştirilerin odağında yer alıyor.

Son günlerde protestolara sahne olan söz konusu ülkelerde göstericilere yönelik en sert tepki Irak’ta verildi. Gösterilerde hayatını kaybedenlerin sayısı 100’ü aşmış durumda.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güvenli bölgeyle ilgili “Hazırlıklar tamam, gerekli talimatlar verildi” şeklindeki açıklaması, bu hafta Arap dünyası için önem arz eden bir başka önemli konu oldu. Türkiye’nin olası askeri harekatı karşısında özellikle ABD ve Suriye yönetiminin nasıl tepki vereceği merak konusu.

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Başkonsolosluğunda öldürülmesinin ardından bir sene geçti. Kaşıkçı cinayetiyle tepkilerin odağında olan isim Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ise Amerikan CBS televizyonuna verdiği röportajda sorumluluğu üstlendiğini ancak gazeteciyi öldürme emrini kendisinin vermediğini söyledi.

Kaşıkçı cinayetinin üzerinden bir sene geçmesine rağmen faillerle ilgili kamuoyunu tatmin eden bir soruşturma yürütülmemesi sert eleştirilere neden olmaya devam ediyor.

IRAK'TAKİ GÖSTERİLER: YAŞANACAK BİR VATAN İSTİYORUZ

“Öyle görünüyor ki gösterilerdeki talepler ekonomik ve hizmet eksenli. Ve güvenlik güçlerinin sert tepkisini gerektirmiyor. Zira bu gösterilerde ülkede yaygın olan yolsuzluğun bitirilmesi talep ediliyor. Ayrıca vatandaşlara gerekli hizmetlerin verilmesi ve iş fırsatlarının yaratılması da isteniyor. Bunun yanında gösterilerde sevilen bir askeri komutanın görevinden alınması da protesto ediliyor.

Ancak gösterilere baskıcı bir şekilde müdahale edilmesi, gösterilere olan desteği arttırdı. Böylece gösteriler başkent Bağdat’tan başka kentlere de sıçradı. Göstericilerin bir takım medya kanallarına söyledikleri, gösterilerin bir başka boyutunu gösteriyor. Göstericilerden biri, ‘Vatan istiyoruz, kendi ülkemizde yabancı olduğumuzu hissediyoruz’ diyor.

Arap rejimleri arasındaki bilinen benzerliklere rağmen, Irak’taki gösterilerde önemli bir farklılık söz konusu. Iraklı göstericilerin ve aktivistlerinin sosyal medya üzerindeki yorumlarının çoğunda bu protestoların, ezilen halk ile siyasi parti ve milis güçler arasında olduğu belirtiliyor. Zira, halkın üzerine kolluk kuvvetleri göstericilerin üzerine ateş açan iktidar ile çıkarları paylaşan partiler ve milisler arasında fark görülmüyor.” (Kuds El Arabi/Başyazı)

Arap dünyasında geçen hafta: Erdoğan'ın güvenli bölge ısrarı sonuç vermediArap dünyasında geçen hafta: Erdoğan'ın güvenli bölge ısrarı sonuç vermedi

'IRAKLILAR SPOR OLSUN DİYE GÖSTERİ YAPMIYOR'

“Diktatörlükle yönetilen ülkeler dahil olmak üzere bütün devletlerin anayasaları, gösteri hakkını tanımıştır. Dolayısıyla buna izin vermek hükümetlerin yaptığı bir iyilik değil onların görevidir. Ancak, göstericilerin taleplerinin de protestoların kendisi aleyhinde bir mesaj olduğunun da farkına varmalı.

Vatandaş, hakkı olan onurlu yaşama hakkın kendisinden çalınmamış olsaydı gösteri hakkını kullanmaya kalkışmazdı.

Hükümetler bunun farkına varıp buna uygun davranmaya başlamadığı zaman ise çarpışma meydana gelir ve kan akmaya başlar. Vatandaş ve hükümet arasındaki uçurum daha da keskinleşir ve ayrılık daha da artar. Nihayetinde de hükümetler meşruiyetini kaybetmeye başar. Zira insanın onurundan daha değerli bir şey yoktur.

Irak halkı da bu demokratik kaidelerden müstesna değildir. Iraklılar sırf yürüyüş ve spor olsun diye sokağa çıkmıyorlar. Veya göstericiler aleyhinde güç kullanan güvenlik güçlerinin önünde koşu yapmak için değil.” (Talip Sadun/Irak Azzaman gazetesi)

'ERDOĞAN BU SEFER CİDDİ Mİ?'

“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fırat’ın doğusunda bir güvenli bölge oluşturmak için karadan ve havadan geniş çaplı bir operasyon başlatmaya yönelik açıklamalarını yineledi. Ayrıca hazırlıkların tamamlandığını ve gereken talimatların verildiğini söyledi.

Türkiye’nin bu tehditlerinin daha önceki tehditler gibi ABD’nin dikkatini çekme ve güvenli bölge oluşturulması için baskı yapmak için mi yapıldığını yoksa gerçekten tek taraflı bir operasyon mu isteniyor, bilemiyoruz.

SDG, bir açıklama yayınlayarak herhangi bir kara ve hava saldırısına karşı koyacağını belirtti. Bu açıklama ABD tarafından askeri açıdan garantiler verilmemiş olsa bu kadar iddialı bir şekilde yapılmazdı. Nitekim söz konusu bölgede sayıları iki bini aşan Amerikan askeri bulunuyor.

Şimdi ortada duran soru, ABD askerlerinin Türkiye’nin olası bir saldırısı karşısında Kürtlerle beraber hareket edip etmeyeceği. Ayrıca Şam hükümetinin tutumu ne olacak? Acaba Türk güçlerini mi destekleyecek, yoksa tarafsız mı kalacak?

Suriye hükümeti, büyük ihtimalle tarafsız kalıp, Türkiye’nin olası operasyonu karşısında herhangi bir tavır takınmaktan kaçınır. Çünkü düşmanları Kürtler, Türkler ve Amerikalılar arasında bir çatışma çıkması kendisinin çıkarına olabilir.” (Rai Al Youm gazetesi/Başyazı)

Arap dünyasında geçen hafta: ARAMCO saldırısının kazananı Putin mi?Arap dünyasında geçen hafta: ARAMCO saldırısının kazananı Putin mi?

'KAŞIKÇI CİNAYETİ: MİLYARLIK ANLAŞMALAR ADALETTEN DAHA GÜÇLÜ'

“Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın ülkesinin İstanbul başkonsolosluğunda Suudi veliahtı Muhammed Bin Selman’ın adamları tarafından öldürülmesi ve cesedinin parçalara ayrılmasının ardından bir sene geçti.

Türkiye’nin cinayetle ilgili birçok ayrıntıyı ortaya çıkaran ve Kaşıkçı’nın öldürülmesi emrini uygulayanların kimliklerinin belirlendiği soruşturmasına ve aralarında CIA başta olmak üzere birçok ülkenin istihbarat örgütünün cinayetin ayrıntılarına ulaşmasına rağmen katil hâlâ serbest ve adaletin sağlanması için hiçbir ışık görünmüyor. Hem de CIA gibi istihbarat örgütleri sorumlu olarak Muhammed Bin Selman’ı işaret etti ve Birleşmiş Milletler raportörü Agnes Callamard yaptığı soruşturma sonucunda hakkındaki kesin deliller yüzünden Bin Selman’la ilgili bir soruşturma yapılması çağrısı yaptı.

Belki daha çok zaman geçecek veya o gün hiç gelmeyecek. Zira önce uluslararası toplumun katilin gerçek anlamda hesap vermesi için bir karar vermesi lazım. Çünkü milyarlık anlaşmalar adaletin sesinden daha güçlü.” (El Arabi El Cedid gazetesi)

Arap dünyasında geçen hafta: Çatışmaların en büyük kazananı NetanyahuArap dünyasında geçen hafta: Çatışmaların en büyük kazananı Netanyahu

'ARAP BAHARI'NI BAŞLATAN SEBEPLER HÂLÂ ORTADA'

“Irak ve Lübnan sokakları, hükümetlerin ekonomik ve sosyal politikalarını protesto etmek için binlerce kadın ve erkek göstericiyle doldu. Mezhebe dayalı kota sistemini reddeden sloganlar da gösterilerde öne çıktı.

Her iki ülkedeki gösteriler kendiliğinden ortaya çıktı ve partilerin iradesinin dışında cereyan etti. Siyasi tabakanın söz konusu hareketliliğe, ‘dışardan yönetildiğine dair’ ithamlara rağmen her iki ülkedeki protestolar mezhepler üstü bir nitelikte oldu.

Irak ve Lübnan’daki mezhepsel kotaya dayalı sistem ilk defa protestolarla karşı karşıya kalmıyor. Son da olmayacak. Acizlik, yolsuzluk, güçsüzlük bu sistemin alt yapısında mevcut. Dolayısıyla her iki ülkenin vatandaşlarının talepleri önünde bir yük olarak durmaktadır.

Diğer yandan Fas ve Ürdün’de gelişmeler farklı boyutlara ulaştı. Her iki ülkede de öğretmen eylemleri… Ürdün’deki grev daha önce görülmemiş boyuta ulaştı.

Öyle görünüyor ki bütün bölge bugün, Muhammed Buazizi’nin kendini yakıp birçok Arap liderini deviren Arap Baharı sürecini başlattığı yerde duruyor. Görev daha tamamlanmamış durumda. Arap Baharı isyanlarını başlatan bütün sebepler hâlâ ortada duruyor.” (Oraib El Rintavi/Ürdün El Destur gazetesi)