Mısır’da yolsuzluk: Müteahhitler, tehditler, oyunlar ve suç ortaklığı

Kaynaklar, ordunun müteahhit çevrelerinde "önceki projelerin kaybını telafi edecek çok büyük operasyonlar" olarak propagandasını yaptığı yeni İdari Başkent projesindeki iş bitirme ve ham madde fiyatlarıyla açıkça oynama yapılmasının, bu işbirliğinin bir örneği olduğunu ifade ediyor. Bu durumda, ne ordu ne de dışarıdan birileri tarafından en küçük bir denetim olmaksızın, yolsuzluğa ardına kadar kapı açılmış oldu.

Google Haberlere Abone ol

El Arabi El Cedid Kahire Ofisi

Müteahhit ve distribütör Muhammed Ali’nin geçtiğimiz günlerde Mısır ordusu ve başkanlık kurumuna ilişkin kamuoyuna sızan ve tamamen hayali projelerin yanı sıra özellikle de Cumhurbaşkanı Sisi ve diğer yöneticilerin lüks yaşamları için harcanan milyarlarca Cüneyh’in nasıl heder edildiğini anlatan video görüntüleri, Mısır’ın farklı bölgelerinde ordunun ilişkilerini nasıl yönettiğini ve müteahhitler ve taşeronlarla nasıl ilişkiler kurduğunu gözler önüne seriyor. Son tanıklıklar ise küçük ve büyük müteahhitlerin Muhammed Ali’nin bıraktığı yerde, Silahlı Kuvvetler’e bağlı Mühendislik Heyeti’nin temsilcisinin giderek artan miktardaki ihale projelerinin uygulanmasını üslenen taahhüt şirketi yetkilileriyle ilişkilerini gözler önüne seriyor.

Mısır ordusuyla ortaklaşa yeni idari başkent projelerini yürüten yetkililerle bağlantısı olan kaynaklar, el Arabi el Cedid’e yaptığı açıklamada orduya bağlı Mühendisler Heyeti’nin kendisiyle iş yapan bütün şirket sahiplerinden, heyet başkanından alınan izin dışında, ülkeyi terk etmemelerini ve bu yılın ikinci yarısında bitirilmesi kararlaştırılan projelerin tamamının teslim edilmesini istedi. Ayrıca Heyet, Savaş İstihbarat Teşkilatı ile Askeri Teknik Fakültesi’nden heyetlerin, projelerin ne oranda tamamlandığını tespit etmek için projeleri ziyaret edeceğini ve uygulayıcı şirketin yapılan işle üzerinde anlaşmaya varılan konuların birbiriyle ne kadar uyumlu olduğunu tespit için bu ay içerisinde ziyarette bulunacağını bildirdi.

DEVASA MEBLAĞLAR SÖZ KONUSU

Kaynaklar, Muhammed Ali’nin yolsuzluklarla ilgili sızdırdığı bilgilerin, içerdiği ordu içindeki subayların ve hatta Heyet’teki daha düşük seviyedeki yetkililerin dahi hakkında bir şey bilmediği devasa meblağ göz önünde bulundurulduğunda, sadece Sisi’ye bağlı olan siyasi ve istihbarat dairesinde değil ordu içerisinde de büyük bir rahatsızlık uyandırdığını ifade ediyor. Çünkü Sisi’nin, Savunma Bakanı’nın ya da daha alt düzeydeki yetkililerin bizzat emriyle başlatılan büyük projeleri alan şirketlerle ilişki, denetim ve izleme, ruhsat ve izinlerin verilmesi görevini üslenen oldukça sınırlı sayıdaki subayın ihtisas alanına giriyor. Bu kimseler, genellikle bir önceki dönem heyetin başkanlığını yürüten ve şu an Ulaşım Bakanlığı görevini üslenen Heyet Başkanı İhab el Far’la sıkı ilişkileri bulunan çevreden seçiliyor.

Kaynaklar, sadece Muhammed Ali’nin kamuoyuna sızdırdığı video görüntülerinde değil, aynı zamanda yönetime bağlı Sada’l Beled TV kanalında geçtiğimiz Çarşamba akşamı TV Programcısı Ahmed Musa Ali’nin, Muhammed Ali’nin babası Ali Abdülhalık’la yapmış olduğu programda ifade ettiği oldukça geniş bilgiler nedeniyle, kamuoyunda büyük bir öfke olduğunu belirtiyor. Aynı kaynaklar, son olarak açıklanan ve Heyet Başkanı’nın açıkladığı rakamlarla karşılaştırıldığında, işçilik ve yatırımın hacmi bakımından küçük çaplı projeleri yürüten küçük çaplı müteahhitlerle taşeronların, projenin tamamının %45’inden az olmadığını ifade etmekte.

Ancak Muhammed Ali’nin kamuoyuna aktardığı bilgiler, orduyla çalışan birincil ve ikincil müteahhit şirketlerin seçimine ilişkin hassas ayrıntılar vermiyor. Öte yandan kaynaklar, projeleri yürüten üç farklı şirket türü olduğunu dile getiriyor. Birincisi, "Oraskom”, "Hasan Allam” ve Muhammet Ali ve ailesinin mülkiyetinde olan “Emlak” gibi büyük şirketler, ikincisi taşrada iş yapan ve görünüşte küçük ve sınırlı hacimdeki projeleri yürüten ya da sadece büyük şirketlerin restorasyon, rötuş ve iş bitimi gibi işlerini yapan orta ölçekli şirketler, üçüncüsü ise büyük ve orta ölçekli şirketlerin işlerini yapan ama aynı zamanda işi almadan önce belirli koşulları yerine getirmesi istenen taşeron firmalar.

KAZANÇ ZİNCİRİ NASIL İŞLİYOR?

Kaynaklara göre, birinci ve ikinci kategorideki tüm şirketlere yöneticilerinin güvenlik, istihbarat ve kontrollerinin yanı sıra tasarımcılar, proje yöneticileri ve şantiyedeki işleri takip edenler hakkında sorular soruluyor ve kişinin ve 1., 2. ve 3. dereceden akrabalarının Müslüman Kardeşler ile bir ilişkisinin olup olmadığını sorgulamak ve ilişkisi bulunanların ihaleye girmesini engellemek için soruşturmanın sonuçları, yeni projelere girmeden önce şirketlere gönderiliyor. Bu nedenle çoğu şirket, şantiyede bulunması gereken veya herhangi bir sebeple hakkında araştırma yapılacak seçkin yöneticilerine, sosyal medyada kendi sayfalarını kapatmaları veya politika, ekonomi ve halkla ilişkiler hakkında herhangi bir şekilde paylaşım yapmaması gerektiğini bildirmekte.

Üçüncü tür şirketlere gelince, çoğunluğu iş adamlarına ait olan ve eski askeri ve istihbarat memurları tarafından yönetilen bu şirketler, güvenlik izinlerinin alınması, ham madde, malzeme ve işçiler konusunda bir sorun yaşamamak için eski ordu mensuplarıyla çalışmayı tercih ediyor. Kaynaklar, birçoğu subay olan Mühendislik Heyeti görevlilerinin, çoğu durumda, emekliliğe sevk edilmiş eski memurları, bazı şirketlerde ya da 1. ve 2. kategorideki daha alt seviyede yönetici olarak istihdam edilmek üzere aday gösterdiğini kaydediyor. Buna göre buradaki amaç, iletişim kanallarını açık tutmak, denetimi sıkı tutmak, bu eski subaylar aracılığıyla istenilen bilgilerin hızla iletilmesini sağlamak.

Eski subayların küçük yatırımcılar ve ordu ile iletişim kanalları için bir güvenlik unsuru olarak kullanılması politikası, orduda çalışan genel müteahhitlik, tedarik şirketleri ve cumhurbaşkanlığı projeleriyle sınırlı kalmamakta, aynı zamanda başka sektörlerde de ordunun farklı yatırım faaliyetlerine girmesiyle rekabet etme çabası, içinde küçük ya da büyük çaplı yerli-yabancı yatırımcıların güvenlik teşkilatı tarafından onaylanan ya da ordu ve güvenlik güçleriyle iyi ilişkilere sahip kişilerden yardım istenmesinin devamlılık ve rekabet gücü sağlayacağına inançları nedeniyle, oldukça yaygın olarak kullanılıyor.

Ancak, eski memurların bu şirketlerin başında yöneticiler ve bazen de sermaye hissedarları olarak bulunması, Mühendislik Heyeti’nin tehditlerini ve çıkarları yatırımcıların hedefleriyle çelişiyorsa üzerlerinde baskı kurmasını engellemiyor. Bu bağlamda, kaynaklar Kasım 2016’daki Mısır ulusal para biriminin dalgalı kura geçişinden sonra, bazı projelerin birkaç gün süreyle askıya alındığını belirtiyor. Zira taşeronların, enerji fiyatlarındaki artış konusunda net bir güvence almaksızın çalışmayı doğrudan reddettiğini söylüyor. Tedarikçi firmaların birçoğu da aynı şekilde davranmış. O dönem, kârın büyük bölümünü elde eden büyük taahhüt firmaları, Heyet Başkanı’na işlerin durmasıyla ilgili şikayette bulunmuş. Bunun üzerine o dönem henüz Heyet’in ilk başkanlığı görevine gelmemiş olan Kamil el Vezir, bazı bölgelerde taşeronluk yapan firmalarla bir toplantı düzenlenmesini emretmiş, kamuoyu önünde yapılan toplantılarda oldukça sakin ve beyefendi tavrıyla bilinen el Vezir bu kez daha farklı bir yüzünü göstermiş ve taşeronların yeniden işbaşı yapmamaları durumunda, başında isterse eski asker bulunsun, onları askeri mahkemeye çıkartmak ve tutuklamakla tehdit ettiği gibi, arkadaşlarıyla dayanışma içerisine girerek orduya karşı aynı tutumu ortaya koyma kararlılığı gösteren 30 kadar şirketi de proje kapsamında çıkarmış.

ZORLA ÇALIŞTIRILAN MÜTEAHHİTLER

Kaynaklar, müteahhitlerin zorla çalıştırıldığını, bu nedenle de daha az işçilik ve daha az kaliteli ham maddelerle iş yaptıklarını, enerji tasarrufu için çalışma saatlerini düşürdüklerini, büyük şirket sahipleri, iş adamları ve ticaret odaları üyelerinin baskılarının ardından, Mart- Aralık 2016 döneminde taahhüt, iş ve hizmet sözleşmelerinin bütçelerinde dengesizlikler yaratan, enerji fiyatlarının yükselmesi ve dalgalı kur nedeniyle meydana gelen zararın karşılanmasının nasıl ve hangi oranlarda yapılacağına ilişkin şirketlerin maddi zararlarının telafi edilmesini sağlayacak bir komite kurulmasını içeren 2017 tarihli 84 sayılı Kanun’un çıkarıldığını aktarıyor. Buna göre, Bakanlar Kurulu tarafından, ithalat ve ihracat fiyatlarındaki değişim oranına göre, değişen oranlarda her türlü iş için tazminat ödenmesine yönelik art arda kararlar verildi; ancak bu anlaşma, önceki sözleşmelerde mali dengeye uyulmamasına bağlı olarak, özellikle ithal mal tedarikçileri için tatmin edici değildi. Bu durum, ithalatçıların yeni ürünleri hızlı bir şekilde tedarik edememesi problemine yol açtı.

Muhammed Ali'nin askeri kovuşturmaya, parasının iade edilmediğine dair şikâyetinin bir sonucu olarak atıfta bulunma tehdidi sıkça görülüyor. Bu bağlamda, kaynaklar, Mühendislik Heyeti’nin, bazı ham madde ve eşyaların manipülasyonu, üzerinde anlaşılan şartnamelere aykırı davranılması veya uygunsuz tespitleri sağlama gibi askeri kovuşturmaya atıfta bulunduklarını, birçok yolsuzluk dosyasının herhangi bir şekilde ele alınmamasına rağmen, benzer duruma sahip pek çok vaka bulunduğunu söylüyor. Vakaların çoğu denetim eksikliğiyle ilgili ve birçok projede, denetimden sorumlu subaylarla müteahhitler arasında işbirliğine rastlanıyor.

Denetim memurları ile müteahhitlerin çoğu projesinde müteahhitlerin yetersiz gözetimi veya uyuşmazlığı nedeniyle, bu tür kararlar kurumsal komiteler tarafından alınmamakta; ancak sadece denetim otoritesinin şahsen mühendislik kurumu başkanı tarafından kendisine verilen yetkiye sahip olması durumunda başlamaktadır. Bu türden kararlar, kurumsal komiteler tarafından alınmıyor, aksine bu sadece Mühendislik Heyeti Başkanı’nın kendisine vermiş olduğu büyük bir yetkiyle donanmış olan denetimden sorumlu subayda başlayıp bitiyor.

Kaynaklar, ordunun müteahhit çevrelerinde "önceki projelerin kaybını telafi edecek çok büyük operasyonlar" olarak propagandasını yaptığı yeni İdari Başkent projesindeki iş bitirme ve ham madde fiyatlarıyla açıkça oynama yapılmasının, bu işbirliğinin bir örneği olduğunu ifade ediyor. Bu durumda, ne ordu ne de dışarıdan birileri tarafından en küçük bir denetim olmaksızın yolsuzluğa ardına kadar kapı açılmış oldu. Buradaki tek hedef, uygulama ve teslimatta hızlılıktı. Orta ölçekli taahhüt firmalarından birinin sahibinin Savunma Bakanlığı ofisine denetimsizlik halini, iş bitirmelerin ve temel inşaatlarının kalitesizliğini, ayrıca diğer müteahhit firmalara yetişebilmek için kendisine daha önce teslimat yapması için baskıda bulunulduğunu şikayet etmesi nedeniyle, İdari Başkent projesindeki bütün işlerden ve ihalelerden dışlandığı belirtiliyor. Bunun nedeni ise, Sisi’nin kameralar karşısına her çıktığında, projenin neyi hedeflediğinden bağımsız bir şekilde mutlaka bir proje açılışı yapma konusundaki karşı konulamaz arzusu.

'ULUSAL GÜVENLİK’ PARAVANI

Merkezi Muhasebe Aygıtı’nın kontrolüne tabi olması gereken organlar içerisinde teorik olarak bulunmasına rağmen, hiçbir otorite ordunun ve aparatlarının eylemleri üzerinde idari veya mali kontrol uygulayamıyor. 5 Ocak 2018'de, el Arabi el Cedid, Merkezi Muhasebe Aygıtı’nın eski başkanı Müsteşar Hişam Cenena ile ordu yetkilileri arasındaki çatışmanın ayrıntılarını verdi. Buna göre, çatışmanın asıl nedeni Başkanlık tarafından Haziran 2014'te kurulan ve denetimi Savunma Bakanlığı’na bağlı olan Mali İşler Heyeti’ne havale edildiği ‘Yaşasın Mısır Fonu’ ile ilgili bu denetim görevinin etkili bir şekilde hayata geçirilmesine talip olmasıydı. Merkezi Muhasebe Aygıtı çalışanları, bunu yapmasına izin vermeyi ve askeri projelerle ilgili belgelere erişimi kategorik olarak ve kesin bir şekilde reddetti.

Bu gerçek, tüm ihale, iki ihale, sınırlı uygulama veya kamu ihaleleri veya ihaleleri takip etmeden doğrudan anlaşma yoluyla sözleşme, hizmet ve ithalat sözleşmesi yapmalarına izin vermek de dahil olmak üzere, geçen yıl El Sisi tarafından ilan edilen Hükümet Sözleşmeleri Yasası ile güçlendirilmiştir. Bu adım, “ulusal güvenliğin korunması” bahanesi altında bakanların ve şirketlerin geri kalanı üzerinde pozitif ayrımcılığa dayanan anayasaya aykırı durumun tespiti ve yasallaştırılmasıydı; proje, onlar hakkında herhangi bir bilgiyi e-devlet portalında yayınlayarak "Ulusal Güvenlik" kapsamındaki satış ve satın alma planlarının "istisnai gizliliğini" sağlar.

Bu yaşananlar, Sisi’nin geçtiğimiz sene çıkardığı ve orduya bağlı bütün aygıtlara, üretim merkezlerine ve İçişleri Bakanlığı’na ihale kanunlarına tabi olmadan taahhüt sözleşmeleri imzalama, sınırlı ihale yöntemiyle ya da aşamalı olarak veyahut doğrudan harcama yapma gibi kararların doğrultusunda yapıldığı gerçeğini teyit eder nitelikte. Bu adım, sözü geçen kişi ve firmaların diğer bakanlık ve şirketlere ulusal güvenliği koruma gerekçesiyle (ki bu kavram isteyenin istediği gibi yorumladığı ve kavramın kapsamını genişlettiği bir kavram) üstün tutuldukları ve kendilerine pozitif ayrımcılık uygulandığı gerçeği üzerine yükselen anayasal olmayan bir durumun kural haline getirilmesi ve yerleştirilmesi anlamına geliyor. Projenin ulusal güvenliğin korunması altına giren bütün konularda alım ve satım işlemlerinin istisnai gizliliğini sağlarken, hükümetin elektronik hizmetler portalında bu konuyla ilgili herhangi bir bilginin yayınlanmamasına özen gösterildiği biliniyor.

* Yazının aslı Alaraby sitesinden alınmıştır. (Çeviren: İslam Özkan)