'Popülizm' dedikleri şey aslında mevcut bile değil

‘Siyaset uzmanları’, popülizm sözcüğünün içini boşaltarak onu kötüye kullanıyorlar. Popülizm, çıkış noktasından epey uzaklaşmışken, temel sorun, bu olguyu uygulanan bir yöntemden ziyade politik bir anlayış olarak görmemiz.

Google Haberlere Abone ol

John Patrick Learly

Ana akım siyasi yorumları okuduğumda, sık sık Seinfeld dizisindeki Elaine’in yaptığı tuhaf biçimde salınarak yürüme hareketi aklıma geliyor; kendinden tamamen emin, bacaklarını sağa sola beceriksiz biçimde sallayarak bir dansın neye benzemesi gerektiğini dair taklit ediyordu. Siyaset uzmanları da buna benzeyen bir dansla meşguller. Becerilerinden gayet emin biçimde, ne kadar sarsak görünüyor olabileceklerinin farkına bile varmadan, ‘uzmanlık gerektiren’ politik yorumlarla bağlantılı gördükleri bazı kelime ve cümlelerin taklidini yapıyorlar.

NERDEN NEREYE

'Popülist', gazetecilerin sıkça karşılaştıkları bir sözcük. 1890’larda, Kansaslı Demokrat David Overmyer’in yeni ‘Halk Partisi’ (ing. People’s Party) üyelerini tasvir etmek amacıyla uygun bir isme ihtiyacı olduğu günlerde icat edilmişti. O zamanlarda, günümüzdeki gibi popülistler, sömürücü seçkin sınıf karşısında sıradan Amerikalılar adına hareket ettiklerini öne sürüyorlardı.

Örneğin Bernie Sanders “milyarderler sınıfını” hedef aldığında, “halk” adına konuşuyor. Aynı şekilde, Donald Trump, “bir kenara itilmiş erkek ve kadınlardan” bahsettiğinde, sıradan, dışlanmış insanlardan oluşan ama dışlamayı kendileri yapan bir topluma atıfta bulunuyor. Daha fazla kelime kullanılırken, daha anlamsız hissettiriyor.

Günümüzün popülisti bir sosyalist ya da muhafazakâr, hoşgörülü ya da katı vatansever, eşitlikçi ya da ırkçı olabilir (Elizabeth Warren, Ross Perot ve Hugo Chavez bu nitelendirmenin hakkını verenlerdendir). (Bu kelime) günümüzde birisinin ilgisini çekmeyi, tutarlı bir politik programı veya sadece bir özentiyi ya da yalnızca havalı bir kamyonete sahip olma isteği gibi basit bir olguyu işaret edebilir.

Tarafsız gibi görünmeye hevesli muhabirler, yeniden canlanan ırkçı sağ lehine bir paravan olarak bu sözcüğü kullanmaya başladılar; örneğin (ç.n. muhafazakâr bir gazete olan) USA Today ırkçı sağa “ırkçılık, popülizm ve beyaz milliyetçiliği” için bir araç nitelendirmesinde bulunduğunda, bu terimlerin ne anlama geldiği ya da aralarında nasıl farklar bulunduğu açık değil.

KUSURSUZ DEMOKRASİMİZE BULAŞAN BİR VİRÜS MÜ?

Bazı dış politika uzmanları, Trump tarzı popülizmin başarısını ‘yabancı düşmanlığı hastalığının bizlere bulaşması’ benzetmesiyle açıklıyor; sanki ‘demokrasimiz’, Rusya veya Venezuela’ya benzer biçimde, hazırlıksız olduğu bir yerden otoriterliğin içeri sızdığı bir açık vermiş gibi...

Ve on dokuzuncu yüzyılda kırsal alanda yaşayan popülistlerle mantıksız ‘çılgınlar’ ve ‘felaket tellalları’ diye alay edildiği üzere, tüm politik akımlardan modern popülistler de daima ‘öfkeli’ ya da ‘kaçık’ gibi görünüyor. Washington Post’un köşe yazarı Jennifer Rubin açısından, Sanders “asabi” birisi ve “aslında ayakları gerçeklik zeminine basmayan öfkeli bir popülist söylemle” seçmenleri baştan çıkartıyor.

Popülizme bir ruh hali ya da virüs olarak yaklaşmak, her şeyin bir lakırdıdan ibaret olduğunu ima eder; sanki “halkın” öfkesi şüphelenilecek bir şey, yetersiz ve sahtekâr lâf ebeleri tarafından çağrılan bir hayalettir.

Bu bakış önemli bir soruyu görmezden geliyor. Şayet Amerikalı seçkinler sınıfı gerçekten de kan emici aylaklar gibi davranıyorlarsa, geri kalanımızın biraz ‘asabi’ olması gerekmez mi? Dahası, adını hak eden hangi demokratik siyaset ‘halkı’ harekete geçirmez ki? Dokunulmazlığa sahip seçkinlere karşı, geniş çerçevede tanımlanmış bir halk ortaklaşmasına yapılan mücadele çağrısı popülistse, o durumda Bağımsızlık Bildirgesi’ne kusursuz biçimde popülist bir belge diyebiliriz.

Buradaki sıkıntı, Michigan Üniversitesi’nden Robert S. Jansen’in de belirttiği üzere, insanlar, popülizmin bazı partilerin taraftarlarının insanları bir seçkinler grubuna karşı harekete geçirmek amacıyla kullandıkları bir takım uygulamalar yerine, "bir şey" -belirli bir ideoloji ya da yönetim tarzı- olduğunu varsaydığı zaman başlıyor.

Popülizm ‘yaptığınız’ bir şeydir, ‘olduğunuz’ bir şey değildir ve aslında merkezde bulunan ve aklı başında siyasiler bunu yaparlar. Asıl soru, bir adayın veya düşünürün popülist olup olmadığı değil, yapılan popülizminin sonuçlarının ne olduğudur. Kimin 'halk' anlayışını güçlendirmek istiyorsunuz? Ve kimin ‘seçkinler’ diye nitelendirdiği grubu baskı altına almaya çalışıyorsunuz?

* Yazının aslı The New Republic sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)