Hizbullah’ın terörle mücadaledeki rolü

Hizbullah, daha ağır silahlar almayı ve bu silahların Lübnan'a geçişi için kendine bir yol açmayı başardı. Suriye Cumhurbaşkanını yerinden etme konusundaki başarısızlık, rejimin yıkılmasını direniş ekseni açısından büyük bir kayıp olarak gören Hizbullah için stratejik bir zaferdi. İkinci olarak Hizbullah, teröre karşı girmiş olduğu mücadeleden sonra güçlendi ve genişledi.

Google Haberlere Abone ol

Ali İbrahim Matar*

Lübnan’da teröre karşı Ağustos ayında elde edilen zafer, terör örgütlerine karşı mücadelede direnişin gerek Suriye sınırını koruma gerekse Lübnan derinliğini himaye etme noktasındaki rolüne temas etmeyi gerektirmekte. Amerikan-Batılı-Körfez projesinin direniş ekseninin başat ülkesi sayılan Suriye’yi yıkıma uğratma ve Amerikan bağımlısı bir ülke haline getirme çabalarının ardından Hizbullah’ın bu ülkeyi sahiplenme noktasındaki rolünü de gözden kaçırmamak gerekir.

1. Lübnan’daki terör planı

Başta özetle de olsa Lübnan’daki terör planından bahsetmek gerekiyor. Lübnan ve Suriye’yi birbirine bağlayan coğrafi unsur, Lübnan’a girmeleri için terör örgütlerine fırsat verilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Sınırın coğrafi yapısı, teröristlerin ülkeye sızmasına ve Doğu’daki Curud dağları bölgesinde geniş bir alana hakim olmalarına izin vermiştir. Lübnan’la Suriye arasındaki bağlantı, terör örgütlerinin en önemli hedeflerinden biri olup jeopolitik teoriye göre bu, teröristlerin Lübnan’dan Suriye’ye tedarik hattını korumaya almaları için son derece zaruriydi.

Terör örgütlerinin Lübnan’a girmeleri gerekiyordu. Bu ise karşılığında Suriye sınırını savunma mücadelesi veren başta Hizbullah olmak üzere bir çok Lübnanlı hareket açısından kırmızı çizgiydi. Terör gruplarının işgal etmeye çalıştıkları ilk bölgenin Lübnan’la Suriye’yi birbirinden ayıran bölge olması tesadüf değildi. Örgütler önce Hums, el Kusayr ve Zebedani bölgelerini ele geçirdi ardından Rable, Zita, Semakiyat, Carmaş gibi Lübnanlıların ikamet ettiği bölgeler üzerinde kontrolü sağladı. Bütün bunlar başkent Şam’a stratejik bir tehdit teşkil eden Lübnan-Suriye Kuzey sahili üzerinden yeni bir tedarik hattı açmak içindi.

2. Savaşa girme nedenleri

Hizbullah, Lübnan, Suriye ve Irak’ta teröre karşı mücadeleyi destekleyen ve ona katkıda bulunan hareketlerin en önemlisiydi. Hizbullah, bütün gücüyle Suriye Devlet Başkanı’nın yanında oldu. 2013 başlarında ve Suriye’de silahlı güçlerin yükselişiyle birlikte Hizbullah, Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın yaptığı bir konuşmada Suriye konusundaki tutumunu net bir şekilde ortaya koydu. Açıklamasında Nasrallah, “ Suriye rejimi yıkılmayacak” ifadesini kullandı. Ardından 2013 Nisanında el Kusayr savaşına resmi olarak katıldığını ilan etti. Savaşa katılmanın bir çok nedeni vardı. Bunlardan biri de Suriye’nin Arap rejimleri içerisinde, Filistin davasını ve İsrail işgal rejimine karşı mücadele eden direniş örgütlerini destekleyen tek yönetim olmasıydı. Suriye ontolojik bir tehditle karşı karşıyaydı. Suriye rejiminin yıkılması, direniş hareketlerine yönelik en büyük tehlikeydi. Suriye’nin direniş yükünden kurtulması, Amerikan-İsrail talebiydi.

Bu yüzden Suriye'yi mutlaka desteklemek gerekiyordu. Hizbullah, Suriye'ye girerek stratejik derinliğini korumayı, İran ve Suriye'den gelen tedarik hattını kaybetmemeyi istiyordu. Ayrıca başta Nusra cephesi ve IŞİD olmak üzere terör gruplarının sınırları içerisinde oluşturmuş olduğu tehdidi de buna eklemek gerekir. Hizbullah'ın Suriye'ye girişi aynı zamanda Ali Bin ebi Talib'in kızı Seyyide Zeynep’in kabri başta olmak üzere kutsal türbelerin korunmasını da beraberinde getirdi.

Başından itibaren Suriye'ye karşı başlatılan savaşa ilişkin plan hiçbir zaman gizlenmedi. Suriye krizinde artık Suriye yönetiminin reforma tabii tutulması ya da değiştirilmesi yönündeki talepler bir kenara bırakılmış sadece başkan Esad'ın görevinden ayrılması talebi üzerinde odaklanılmıştı. Direniş eksenini baltalama ve Arap ordularını zayıflatma konusundaki plan açıktı. Böylece başta Suriye ve Irak gibi ülkeler olmak üzere Arap dünyasının mezhep ve etnisite temelindeki küçük devletçiklere bölünmesi son derece kolay bir iş haline gelecekti. Kendisine gelecek tehdit ve Suriye yönetiminin yıkılmasının beraberinde getireceği felaket karşısında direniş ekseninin önce kendisini koruması sonra da bu planı başarısızlığa uğratması gerekiyordu.

Hizbullah Genel Sekreteri 27 Mayıs 2013 tarihinde Direniş ve Kurtuluş Bayramı yıl dönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada şunları söylüyordu: “Suriye direnişin omurgasıdır, direnişin dayanağıdır. Direniş, sırtının açık bırakılması ya da dayanağının yok edilmesi karşısında seyirci kalamaz.” Buradan direnişin, silahlı grupların bir çatışmaya zorladığı düşüncesine vardığını ve bu nedenle de sınırdan giren terör grupları karşısında Lübnanlıları savunma, Lübnan’ın Suriye devletinin hedef tahtasına oturtulmasına yardım eden bir güvenlik odağına dönüşmesinin engellenmesi kararı aldığını görüyoruz.

Hizbullah'ın Suriye'de oynamış olduğu bir diğer önemli rol, IŞİD ve diğer terör örgütlerinin hedef tahtasına oturtmaya çalıştığı dini azınlıklardı. Bu güçler girmiş oldukları başta Kusayr, Humus ve Kalemun gibi bir çok şehirde üzere azınlıklara karşı etnik bir temizlik başlatmışlardı.

3. Sınırların geçici rolü

Hizbullah, aşama aşama Suriye sınır bölgelerindeki savunma savaşından Suriye ordusunun yanında saldırılara katılmaya ve terör grupları karşısında gerilla savaşının karşı saldırı taktiklerini kullanmaya başladı. Bu durum, 2013’te Hizbullah’ın Suriye ordusu ile birlikte kente girerek terör gruplarının Trablus limanına ulaşma rüyalarını yerle bir ettiği Kusayr savaşında ortaya çıktı. Ardından Hizbullah, 14 Nisan 2014'te Suriye'nin Kalemun bölgesine girdi ve böylelikle Suriye ordusunun yanında Halep ve Humus'tan başlayıp Deyruzzor ve Bukemal başta olmak üzere bir çok Suriye toprağını özgürleştirme mücadelesine katılmış oldu. Öte yandan tartışılamaz bir başka gerçek de Hizbullah'ın Suriye'de gerçekleştirmiş olduğu büyük zaferlerin mahalli bir rolden bölgesel role yükselmiş olmasıydı. Kendi bölgelerini ve stratejik derinliğini korumaktan, direniş eksenini savunan ana sütun konumuna yükselerek büyük bir sıçrama gerçekleştirmiş, askeri dengeleri altüst eden büyük başarılar elde ederek Yeni Ortadoğu Projesinin başarısızlığa uğratılmasına katkı sağlamıştır.

Bir başka gerçek, düşman İsrail’in korktuğu şeyin, Hizbullah’ın her türlü savaş koşulları ve coğrafi ortamda savaş yöntemlerini hayata geçirip askeri yeteneklerini geliştirebiliyor ve daha sonra Suriye’den silahların girişini sağlayan stratejik tedarik hatlarını güvence altına alabiliyor olmasıdır. Ayrıca Hizbullah, terörist gruplarla yüzleşmenin bir sonucu olarak Lübnan'daki popülerliğini iki katına çıkardı. Ancak Hizbullah bölgesel düzeyde bir rol üstlenebilse de, bu, bazı Arap ülkelerinin bir yandan düşmanca davrandığı gerçeğini diğer yandan ondan korktuğu gerçeğini değiştirmez. Dolayısıyla Washington ve Tel Aviv’in onu kuşatma altına almak için gece gündüz çalıştığı gerçeği de hala karşımızda duruyor.

Uluslararası düzeyde Hizbullah’ın Suriye’deki savaşa girmesi, Suriye ve müttefiklerinin kazandığı başarılar, Suriye krizinde müzakere programını değişmesine neden olan denklemlerin alt üst olmasını sağladı. Başkan Esad’ın gitmesini isteyenler bundan vazgeçti, yerine Suriye hükümetiyle ilişkiye geçilmesi ve Esad’ın iktidarda kalmasına onay verdiler.

Hizbullah, terörist gruplarla mücadeleye ve Suriye derinliğinin korunmasına katkıda bulunan, özellikle de Suriye'deki en iyi savaşçılarını ve komutanlarını doğrudan Suriye alanında savaşa gönderen büyük bir güçtür. Suriye'deki savaşa katılımıyla birlikte yeni deneyimler kazanan Hizbullah güçleri, Güney Suriye'de faaliyet gösterme ve çeşitli ortamlarda savaşları simüle etme kabiliyetinin bir sonucu olarak yeni caydırıcılık denklemleri kurmuş ve böylelikle İsrail için stratejik bir tehdit haline gelmiştir.

Buna ek olarak Hizbullah, daha ağır silahlar almayı ve bu silahların Lübnan'a geçişi için kendine bir yol açmayı başardı. Suriye Cumhurbaşkanını yerinden etme konusundaki başarısızlık, rejimin yıkılmasını direniş ekseni açısından büyük bir kayıp olarak gören Hizbullah için stratejik bir zaferdi. İkinci olarak Hizbullah, teröre karşı girmiş olduğu mücadeleden sonra güçlendi ve genişledi. Bu eksen, Amerika'nın terör örgütlerini harekete geçirme planını kırma ve Washington’un 2000’den bu yana üzerinde çalıştığı Büyük Ortadoğu projesini hayata geçirme planını engellemeye çalıştı. ABD, halâ da bunu gerçekleştirebilmiş değildir.

KAYNAKLAR

1. Nidal Hammade, Kusayr Savaşının Gizli Yönleri, 1. Baskı, Beyrut, Dar Beysan, 2014.

2. Ahmet Şubeyb Muselmani, Hizbullah ve Azınlıkların Jeopolitiği, Malula Örneği, 1. Baskı, Beyrut, dar Beysan, Ocak 2019.

3. Rifat Seyyit Ahmed, Ateş ve Kanın Hilafeti: IŞİD, Darul Küttabu’l Arabi, Kahire, 2015.

4. Semir el Hasan, Suriye Savaşı, 1. Baskı, Beyrut, Dar Beysan, 2017.

5. Hizbullah Genel Sekreteri Seyyit Hasan Nasrullah’ın 27 Mayıs 2013 tarihli konuşması, el Menar Kanalı.

6. Nasrallah’ın Hizbullah komutanlarının şehadeti yıldönümleri vesilesiyle 2019 yılında yaptığı bir konuşma.

7. RICK GLADSTONE and ANNE BARNARDAUG, U.S. Accuses Hezbollah of Aiding Syria’s Crackdown, 10,August,2012, https://www.nytimes.com/2012/08/11/world/middleeast/us-officials-say-hezbollah-helps-syrias-military.html

Çeviren: İslam Özkan