Arap dünyasında geçen hafta: Türkiye'nin operasyonunun nedeni Suudi ve BAE faaliyetleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'ye yeni bir askeri harekat yapılacağı açıklaması Arap basınının geniş yer buldu. Rai Al Youm gazetesi yazarı Kemal Halef, Türkiye’yi harekata iten nedenin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin bölgedeki faaliyetleri olduğunu savundu. Halef, "Ankara’nın bu kararlı tutumunun arkasındaki şifreyi söylememiz gerekiyorsa, bu şifre Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dır" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna yönelik askeri harekatın başlayacağını açıklaması ve ardından sınırdaki askeri hareketliliğin artması Arap dünyasında dikkatlerin Suriye’nin kuzeyine çevrilmesine neden oldu.

Birçok Arap gazetesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çıkışının oldukça ciddi bulurken, bazı gazetelerde böyle bir harekatın gerçekleşmesini mümkün görmedi. Türkiye’nin olası bir harekatını zor bulan yazarlar, genel olarak bu durumu ABD’nin bölgedeki stratejisine bağladı. Ancak bunun aksine birçok yazar Türkiye’nin bu konuda tutumunun oldukça net olduğunun altını çizdi.

Türkiye’nin olası bir harekatıyla ilgili tartışmalar genel olarak, ana omurgasını PYD’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin oradaki varlığı ve Türkiye’nin bunu “ulusal güvenliğine” tehdit olarak görmesi ekseninde devam ederken, Rai Al Youm gazetesi yazarı Kemal Halef, Türkiye’yi bu sefer harekata iten nedenin bölgedeki Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) faaliyetleri olduğunu yazdı.

Suriye basınının harekat tartışmalarıyla ilgili tutumu ise daha önce Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları karşısında takınılan tutumun aynısıydı. El Savra gazetesinden Hüseyin Sukur, “oradaki Kürt grupların bahane olduğunu ve asıl hedefin Suriye’deki kontrol alanının genişletilmesi” şeklinde yorumladı.

Yemen savaşını bitirmek için Birleşmiş Milletler gözetiminde İsviçre’de yapılan görüşmeler geçtiğimiz hafta sonuç verdi. Varılan anlaşmaya göre taraflar ateşkesi kabul etti. Ancak tarafların medya üzerinden yürüttükleri savaş devam ediyor. Bunun yanı sıra, uzlaşmanın Yemen’de barışın gerçek anlamda tesis edilmesinden oldukça uzak olduğu yönündeki yorumlar da az değil.

'SUUDİ ASKERİ HEYETİ MENBİC'İ ZİYARET ETTİ'

Rai Al Youm yazarı Kemal Halef’e göre, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna bir askeri operasyon yapmasının arkasında Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin oradaki faaliyetleri yatıyor:

“Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna girmek için bir askeri operasyon başlatmasının nedenleri ve bu gibi soruların cevapları oradaki gelişmelerde saklı. Oradaki gelişmeler Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit ediyor. Sadece bu da değil. İran’ın ve Suriye’nin de ulusal güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Ve eğer Ankara’nın bu kararlı tutumunun arkasındaki şifreyi söylememiz gerekiyorsa, bu şifre Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dır. Evet, Türk politikacıların söz konusu askeri operasyonla ilgili açıklamalarında bahsedilmeyen ana başlıktır.

Suudi Arabistan Fırat’ın doğusunda oldukça aktif. Suudi Arabistan işe oradaki Arap aşiretleri fonlamakla başladı ve daha sonra oraya heyetler gönderdi ki aralarında askeri heyetler de vardı. Birkaç hafta önce de bir Suudi askeri heyeti Menbic kentine giderek oradaki askeri meclisin yetkilileriyle görüştü. Bunun aynı sıra Haseke’nin kuzeyinde bulunan Rimeylan askeri üssünde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden bazı subayların orada daimi bir şekilde olduklarına dair bilgiler de var.”

Arap dünyasında geçen hafta: 'Müstehcen olan Rania değil...'Arap dünyasında geçen hafta: 'Müstehcen olan Rania değil...'

'TÜRKİYE SES BOMBALARIYLA MI VURACAK?'

Londra merkezli Kuds El Arabi gazetesi yazarı Vail İsam, Türkiye’nin harekat yapmak konusundaki açıklamalarının ciddi olmadığını kaydettiği yazısında, bu durum için “Türkiye Fırat’ın doğusunu ses bombalarıyla mı vuracak?” ifadelerini kulandı:

“Türkiye’nin birkaç gün içinde operasyon düzenleyebileceği yönündeki açıklamaları ciddi görünmüyor. Bu tip açıklamalar daha önce de tekrarlandı. Bu açıklamalar gürültüyle panik yaratarak siyasi baskı oluşturmayı amaçlayan ‘ses bombasını’ andırıyor.”

Suudi El Hayat gazetesi yazarlarından Mustafa Zeyn, Türkiye’nin Kuzey Suriye’de bir operasyon daha yapma fikrinin ABD’nin oradaki stratejisiyle çeliştiğini belirtti:

“Erdoğan’ın hayalleri Beyaz Saray’ın Kürtlerle ilgili stratejisine çarpıyor. ABD, Bağdat ve Şam arasındaki bir ayırım çizgisi olarak görüyor. Bunu da Kuzey Irak’taki gibi onlara özel kantonlar üzerinden yapıyor. Bu sayede Suriye’de rejime karşı daimi bir tehdit oluşturacak. Bunun yanı sıra Türkiye de onları, kendi ülkesindeki ve 80’lerden beridir silahlı mücadele yürüten Kürtlerle olan bağları dolayısıyla birliğine bir tehdit olarak görmektedir.”

'ABD’NİN ONAYI OLMADAN YAPILACAK OPERASYON MACERA OLUR'

El Nashra haber sitesinden Mahir El Hatib, Türkiye’nin Kuzey Suriye’de Fırat’ın doğusuna yönelik herhangi bir harekatının Washington’un onayı olmadan gerçekleşmesinin bir macera olacağını savundu:

“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, birkaç gün içinde Fırat’ın doğusuna yönelik bir askeri operasyon başlatacaklarını açıklayarak, Fırat’ın doğusundaki Suriye Demokratik Güçleri ile ilgili de tutumunu netleştirmiş oldu. Ancak şu ana kadar ABD’nin böyle bir operasyona onay verdiğine dair hiçbir işaret yok.

Türk basınında çıkan haberlere göre iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ile müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi Fırat’ın doğusuna yönelik bir askeri operasyonun seçimlerden önce gerçekleşmesini istese de, konuyla ilgili Washington’un tutumu esası oluşturuyor. Nitekim Ankara’nın Washington’un onayı olmadan buna kalkışması, onu zarara uğratacak bir macera veya Rahip Brunson’un salıverilmesinden sonra nispeten düzelen ilişkilerin tekrar gerilmesi anlamına gelmektedir.”

YEMEN’DE ATEŞKES

Yemen’deki savaşı bitirmek için İsveç’te BM gözetiminde Yemenli taraflar arasında yapılan barış görüşmelerinden ateşkes kararı çıkması, Orta Doğu’da hâlihazırda en büyük insani krizin sona erdirilmesi yolunda büyük bir adım olarak nitelendirildi. Ancak ABD kongresinde, Yemen’deki operasyonlara silah desteği verilmesinin engellenmesini isteyen yasa tasarısının kabul edilmemesi bazı Arap gazetelerinde barışa dair umutsuz bir hava oluşturdu.

“Yemen’deki savaşla ilgili iki önemli gelişme oldu. Bu gelişmelerin ilki Yemen’de tarafların ateşkesin sağlanması ve Hudeyde kentindeki limanlarda BM güçlerinin konuşlanması hususunda uzlaşmaya varması oldu. İkinci gelişme ise, ABD kongresinde, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Yemen’deki operasyonlara silah desteği sağlanmasının önünü kesmeyi hedefleyen yasa tasarısının Trump yönetimi ve senatörleri tarafından engellenmesiydi.

Yemen’le ilgili anlaşmanın detaylarının açıklanması, BMGK’nin 5 daimi üyesinin temsilcilerinin bunu olumlu olarak nitelendirmesi ve iki tarafın temsilcilerinin tokalaşması gibi gelişmeler ve Yemen halkı ile dünya kamuoyunun barış konusundaki taleplerine rağmen, ABD kongresindeki Cumhuriyetçi senatörlerin Yemen’le ilgili tasarıyı reddetmesi ve bazı Suudi Arabistanlı yetkililerin konuyla ilgili açıklamaları görüşmelerde ilerleme kaydedilmesinin gerçekten barışa doğru bir ilerleme olmadığını gösterdi." (Kuds El Arabi/Başyazı)

Arap dünyasında geçen hafta: Lübnan 'Benim için erken' dediArap dünyasında geçen hafta: Lübnan 'Benim için erken' dedi

'ANLAŞMA ABD BASKISININ SONUCU'

İsveç’teki anlaşma her ne kadar genel itibariyle Yemen’deki kriz için olumlu bulunsa da, Yemen savaşı medya üzerinden devam ediyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri basını söz konusu anlaşmayı İran’a ve sahadaki “Husilere” karşı bir zafer şeklinde yorumlarken diğer taraftan başta Suudi Arabistan olmak üzere Yemen savaşında müdahil ülkelerin artık krizin yükünü taşıyamadığını ve bu yüzden anlaşmayı kabul ettiği, Arap gazetelerinde yer alan yorumlar arasında.

Irak’ta yayınlanan Sout El Irak (Irak’ın Sesi) gazetesi ise konuya farklı bir acıdan yaklaştı. Gazeteye göre İsveç’te Yemen’le ilgili bir anlaşmaya varılması Amerikan baskılarının bir sonucu:

“Yemen’de ateşkes anlaşması insani faktörlerden dolayı değil, Amerika Birleşik Devletleri’nin baskılarının sonucu geldi. Maalesef Arap ümmetinin hali de bu seviyeye ulaştı.”