Arap dünyasında geçen hafta: Lübnan 'Benim için erken' dedi

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nden 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ne kadarki sürede Birleşmiş Milletler ve Lübnan Ulusal Kadın Komisyonu, “benim için erken” adlı bir kampanya başlattı. Kampanya, Lübnan’da çocuk yaşta evliliğe karşı toplum duyarlılığını arttırmayı hedefliyor. Lübnan El Müstakbel gazetesi, bu kapsamda özellikle sosyal medyanın etkin bir şekilde kullanılacağını belirtti. Kampanya Twitter'da “benim için erken” hashtag'iyle yürütülüyor.

Google Haberlere Abone ol

Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinden sonra bütün dünyada tartışmaların odağı haline gelen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, bu hafta gerek bazı Arap ülkelerine yaptığı ziyaretler gerekse de Arjantin’deki G20 Zirvesi'ne katılmasıyla gündemin ön sıralarına oturdu.

Veliaht prensin Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Tunus gibi ülkelere yaptığı dış ziyaret, özellikle de Tunus’ta protesto gösterileriyle karşılaştı. Tunus Halk Cephesi’nin önde gelen isimlerinden Hamma Hamami, bu ziyaretin “kışkırtıcı” nitelikte olduğunu açıkladı.

Suudi gazeteci Kaşıkçı cinayetinin işleniş şekline atıfta bulunmak için Muhammed Bin Selman’a yönelik “Testere” yakıştırmasının, protesto gösterilerinde olduğu gibi, bazı Arap medya organlarında da yoğun bir şekilde kullanılması dikkat çekiyor.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla bazı Arap ülkelerinde başlatılan kampanyalar da önemli konu başlıklarından biriydi. Özellikle de Birleşmiş Milletler’in desteğiyle kadına yönelik erken evliliğe karşı toplumun duyarlılığını arttırmak için başlatılan “Benim İçin Erken” kampanyası, 10 Aralık İnsan Hakları Günü'ne kadar sürecek olan eylemler arasında dikkat çekti.

BİN SELMAN’IN TARTIŞMALI YURT DIŞI ZİYARETLERİ

Kuds El Arabi gazetesi, başyazısında Muhammed Bin Selman’ın tartışmalara neden olan ziyaretinde, ziyaret ettiği ülkelerin Suudi Arabistan’la olan ilişkilerine dikkat çekti.

“Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın son günlerde bazı Arap ülkelerine yaptığı ziyaretle ilgili herhangi gizli bir şey aramaya veya bu ziyaretin hedefleriyle ilgili düşünmeye gerek yok. Özellikle de Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere olan ziyaret ve sonrasında Buenos Aires’teki uluslararası bir toplantıya katılması.

Muhammed Bin Selman’ın, Suudi Arabistan’ın müttefiki olan, onunla aynı siyasi çizgide duran ve onunla aynı askeri projelerde yer alan ülkeleri ziyaret etmesi normaldir. Aynı şekilde söz konusu rejimler arasında Riyad’ın paralarıyla ayakta kalan, Suudi Arabistan’a sadece egemenlik haklarını değil toprağını ve tarihini satan rejimler de var. Mısır hükümdarı Abdülfettah Sisi gibi.”

'TESTERENİN FATURASI'

Katar destekli ve Londra merkezli Kuds El Arabi, Bin Selman’ın özellikle de Tunus’ta karşılaştığı tepkileri de “testerenin faturası” şeklinde nitelendirerek, tepkilerde Cemal Kaşıkçı cinayeti faktörüne işaret etti.

Ancak Rai Al Youm gazetesi, Bin Selman’ın Arap ülkelerini ziyaretine olan tepkilerin sadece Cemal Kaşıkçı cinayetiyle sınırlı olmadığını yazdı. Gazete, tepkilerin ardında Yemen’deki insani durumun gün geçtikçe kötüye gitmesinin de etkili olduğunu belirtti.

Tunus Essabah gazetesi yazarı Kemal Bin Yunus, Bin Selman’a karşı en dikkat çekici protestoların yaşandığı Tunus’ta sivil toplum kuruluşlarıyla resmi yetkililerin farklı tavırlarına dikkat çekti. Yazar, “sendikalar ve gazetecilik örgütleri Bin Selman’ın ziyaretiyle ilgili Cemal Kaşıkçı cinayetini öne çıkarırken, iktidardaki koalisyonun siyasileri ortak çıkarlar doğrultusunda pragmatik bir tavır takındı” yorumunda bulundu.

SUUDİ ARABİSTAN’IN DÜNYAYA MESAJI

Suudi Analist Mübarek El Ati’nin Mısır Sout el Omma gazetesindeki değerlendirmesinde, Veliaht Muhammed bin Selman’ın ziyaretleriyle Suudi Arabistan’ın dünyaya bir mesaj verdiğini ifade etti:

“Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, söz konusu yurt dışı ziyaretleriyle bütün dünyaya bir mesaj vermek istedi. Bu mesajda da, Suudi Arabistan’ın bölgede istikrarlı bir ülke olarak radikal rejimleri dengelemesinden ve petrol fiyatlarındaki arz-talep dengesine olan etkisiyle dünya ekonomisinin istikrarı için öneminden kaynaklı, dünyanın Suudi Arabistan’a ciddi bir biçimde ihtiyacı olduğunu göstermek istemiştir.”

ULUSLARARASI FİLİSTİN HALKIYLA DAYANIŞMA GÜNÜ

BM’nin 1947’de Filistin’in bölünmesine karar verdiği günün yıl dönümü olan 29 Kasım, Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü kabul edilir. Bu vesileyle bu hafta Filistin meselesi de Arap dünyasının birincil gündem maddeleri arasındaydı. Arap basınında, 29 Kasım dolayısıyla yer alan haber ve yazıların çoğu, Filistin’deki siyasi bölünmüşlük ve bazı Arap ülkelerinin tutumu hedefteydi.

Ürdün El Destur gazetesi yazarı Rehil Muhammed El Guraiba, Filistin halkına destek çağrısı yaptığı yazısında, İsrail’in Arap dünyasındaki siyasi ilerleyişine dikkat çekti:

“Filistin halkını desteklemek, bütün Arap ve İslam toplumu için bir gerekliliktir ancak bundan önce bazı adımların da atılması gerekmektedir. Bu adımların başında da ilk olarak Filistin halkının birliği için çalışmak ve ortak bir direniş ekseninde ortak bir yönetim altında buluşmak olmalıdır.

Tuhaftır ki siyonist oluşum, Arap dünyasında her geçen gün yeni ilerlemeler kat ediyor. Bunu da bazı Arap, İslam ve Afrika ülkeleriyle kurduğu diplomatik, ekonomik ve siyasi ilişkileri üzerinden yürütüyor. Hem de Birleşmiş Milletler kararlarını çok açık bir şekilde ihlal etmesine ve de diplomatik teamüllere hiç uymamasına rağmen. Ayrıca, Filistin halkı aleyhinde gece gündüz işlediği suçlara rağmen.”

'KADINA YÖNELİK ŞİDDET KADINLA SINIRLI KALMAZ'

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla bazı Arap ülkelerinde çeşitli etkinlikler ve kampanyalar düzenlendi. Kadın hakları konusunda genel olarak sicili bozuk olan Arap ülkelerinin bu durumu basında da farklı şekillerde tartışıldı.

Mısır El Ahram gazetesi yazarı Vefa Sandi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla, kadına yönelik şiddetin olumsuz etkilerinin kadınla sınırlı kalmayacağını ve etkilerinin bütün toplumu olumsuz etkilediğini yazdı:

“Kadına yönelik şiddetle ilgili rakamlara rağmen halen dünyada birçok ülke, tecavüzcünün mağdurla evlenmesi halinde onu affediyor. Yine aynı şekilde bazı ülkelerde halen kadını ev içi şiddetten koruyan kanunlar bulunmamakta. Hatta kadına yönelik şiddete karşı ağır kanunlar getiren ülkelerde bile kadına yönelik şiddet halen yaygın durumda. Bu ülkelere örnek olarak Fas, geçtiğimiz eylül ayında kadına yönelik şiddete karşı bazı yaptırımlar getirmesine karşı, oranlar bir hayli yüksek. Bunun başlıca nedeni bu kanunların, erkeğin egemenliğini baz alan kültürel faktörlerdir.

Şunu çok iyi anlamamız gerekiyor ki, kadına yönelik şiddetin vahim sonuçları vardır ve etkileri kadının kendisiyle sınırlı kalmaz. Aksine, bütün aileyi, çocukları, toplumu hatta ülkelerin ekonomilerini bile olumsuz etkiler.

Dünyanın mevcut halinin ıslahı ancak şiddeti tamamen yok etmekle mümkün olur. Özellikle de kadına yönelik şiddeti. Zira şiddet sadece yeni bir şiddet doğurur.”

'BENİM İÇİN ERKEN'

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nden 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ne kadar devam edecek olan kampanya kapsamında Birleşmiş Milletler ve Lübnan Ulusal Kadın Komisyonu, “Benim için erken” adlı bir kampanya başlattı. Kampanya, Lübnan’da çocuk yaşta evliliğe karşı toplum duyarlılığını arttırmayı hedefliyor.

Lübnan El Müstakbel gazetesi, kampanyanın yine 10 Aralık’a devam edeceğini ve bu kapsamda özellikle sosyal medyanın etkin bir şekilde kullanılacağını belirtti. Kampanya Twitter'da “benim için erken” hashtag'iyle yürütülüyor.

'TÜRKİYE VE KATAR: İLİŞKİLERDE 45 YIL'

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim’in katılımıyla İstanbul’da düzenlenen “Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komite 4'üncü Toplantısı”nın yankıları bu hafta boyunca Katar basınında devam etti.

Katar El Şark gazetesi, 28 Kasım’daki başyazısını Türkiye ve Katar ilişkilerine ayırdı:

“Katar ve Türkiye, saf ve vefalı kardeşlik ilişkisi için bir örnek oluşturan ilişkilerinin 45'inci yılını kutluyor. Bu iki ülkeyi bir araya getiren ortaklık, hiçbir zaman herhangi bir tarafın aleyhinde olmadı. Katar ve Türkiye ilişkileri, karşılıklı çıkar, ülkelerin egemenlik haklarına saygı ve zor zamanlarda bir birlerine yardım anlayışından doğdu.

Bölge son dönemlerde birçok değişime neden olan fırtınalara şahit oldu. Ancak Türkiye ve Katar ilişkileri bundan etkilenmedi. Bunun sebebi ise, iki ülkenin bölgedeki sorunlara aynı bakış açısıyla bakmaları ve belli ilkeler üzerinde kurulmuş olmasıdır.”