Arap dünyasında geçen hafta: Bu seçimler Erdoğan referandumu

Şark’ül Evsat gazetesi yazarı İranlı gazeteci Emir Tahiri, Türkiye’de seçimlere az bir zaman kala bu seçimlere “Erdoğan referandumu” şeklinde bakılması gerektiği yönünde bir anlayışın olduğunu yazdı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Arap basınında bu hafta ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un arasında Singapur’da gerçekleşen buluşma geniş bir şekilde yer aldı. Bazı gazeteler sık sık, İran ve ABD arasında böyle bir zirvenin ihtimalini dile getirdi.

Irak’taki parlamento seçimleriyle başlayan tartışmalar da hızlı bir şekilde devam ediyor. Irak Parlamento Başkanı Selim El Ciburi başta olmak üzere bazı tarafların seçimlerin yenilenmesi çağrısı, Başbakan Haydar İbadi’nin resti ve son olarak tekrar sayılmasına karar verilen oyların muhafaza edildiği depoda yangın çıkması, Irak’ta siyasi havayı iyice germiş durumda.

Türkiye’de 24 Haziran’da yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri de Arap basınında geniş bir şeklide tartışılmaya devam ediyor. Arap basınındaki genel kanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin seçimleri az farkla da olsa kazanacağı yönünde. Ancak sürpriz sonuç ihtimali de göz önünde bulunduruluyor.

ABD ile Türkiye arasında Münbiç konusunda anlaşmaya varılması ve bir yol haritası üzerinde uzlaşılmasının yankıları devam ediyor. Arap basınında özellikle ABD’nin Suriye’deki müttefiki konumundaki Kürtler’in geleceğinin ne olacağı ile ilgili haber ve köşe yazıları dikkat çekiyor.

'IRAK PARLAMENTOSUNDA DARBE GİRİŞİMİ'

Londra merkezli Suudi Şark’ül Evsat gazetesinde Adnan Hüseyin imzasıyla, seçim sonuçlarına yönelik itirazlar ve seçimlerin tekrarlanması çağrılarıyla ilgili yayınlanan yazıda, gelişmeler, “seçimlerde başarısız olan kesimlerin darbe girişimi” olarak nitelendirildi:

“Seçimlerden önce yeni bir seçim kanunu yapılması ve bağımsız bir seçim komisyonu oluşturulması için çağrılar yapıldı. Ancak parlamentonun ileri gelen ve en büyük grupları bunu reddetti. Şimdiki seçim komisyonu mevcut kota sistemi ile oluşturuldu. Aynı kesimler yargının seçimlerde kısmi denetmenlik görevini de reddetti. Seçimlerin ertelenmesi çağrıları da karşılık bulmadı.

Ancak seçim sonuçları bu kesimler için beklenmedik bir şekilde çıktı ve bu onları şoka uğrattı. Bunun üzerine 180 derece dönüş yapıp seçimlerin iptali ve seçim komisyonunun lağvedilmesini talep etmeye başladılar. Bunun üzerine çoğu seçimlerde başarısız olan gruplardan 170 milletvekili, seçimlerin tekrarlanması ve seçim kanununun yeniden düzenlenmesi için toplandılar. Hem de parlamentonun görev süresinin bitimine az bir zaman kala ve yasamanın tatil olduğu bir dönemde gerçekleşti.

Bu olup bitenler, seçimlerde başarısız olanların gerçekleştirdiği bir darbe girişimidir. Seçim sonuçlarına itirazların ve yapılan muhalefetin sonucu ne olursa olsun, bu durum Iraklıların siyasi alana güveninin daha da azalmasına yol açacaktır. Ki aslında seçimler bu güvensizliği de, yüzde 55’lik bir katılmama oranıyla da ortaya koymuştu.”

'IRAK’TA SİYASİ SÜREÇ SARSILIYOR'

Ürdün El Destur gazetesinden yazar ve analist Arib El Rintavi, seçimlerle ilgili tartışmaların ve son olarak oyların saklandığı depoda çıkan yangının, ülkedeki siyasi süreci sarstığını yazdı:

“Irak’ta oy pusulalarının saklandığı depoda çıkan yangın, sadece oy sandıklarını değil, seçimlerin güvenilirliğini ve şeffaflığını da hedef aldı. Ülkede devam eden politik süreci de baltaladı. Oy verme işlemlerinin bitmesinden sonra, sonuçların sayılması ve ilan edilmesindeki tereddüt ve gecikme, elektronik sistemle sayıma yapılan itiraz, karşılıklı ithamlar, parlamentonun oyların tekrar sayılmasına yönelik kararı, kasıtlı olarak çıkarılan yangınla beraber, ülkenin seçimlerle beraber girdiği siyasi gidişat sarsılmaya başladı.”

'TÜRKİYE HEDEFTE'

Katar El Şark gazetesinden Ahmet El Havvas, Türkiye’deki ekonomik gelişmeleri değerlendirdiği yazısında, bunun Türkiye’ye karşı yürütülen savaşın bir parçası olduğunu ve bunun son olmayacağını belirtti:

“Türk Lirası’nın değer kaybetmesi, ekonominin zayıflığı ve siyasi belirsizlik sonucu gelmedi. Aksine bu, Türkiye’ye yönelik yürütülen savaş çerçevesinde planlı bir gelişmedir. Bu savaşın belirtileri 2013’te Taksim’deki gösterilerde görüldü ve 2016’daki askeri darbe girişiminde de son bulmadı. Bu savaş devam ediyor ama kendini farklı şekillerde ve çeşitli yöntemlerde belli ediyor. Bu savaşı yürüten taraflar da gizli değil. ABD’nin fesadı, İsrail’in düşmanlığı ve Arapların malı bu savaşta bir araya geldi. Bu ahlaksız savaşta yer alan yerel ve bölgesel taraflar da cabası.

Türk Lirası’na yönelik savaş, son olmayacak. Türkiye’de turizmi vurmak, -ki bu da Körfez ülkelerinden giden turistler üzerinde Türkiye’nin güvenli bir yer olmadığı algısı yaratma çabasıyla kendi gösteriyor- için çaba var. Bunun yanı sıra Batı basınında Erdoğan’ı bir diktatör olarak göstererek yürütülen bir medya savaşı var. Hem de aynı Sultan Abdülhamid’in maruz kaldığı bir üslupla.”

“SEÇİMDE SÜRPRİZ UZAK BİR İHTİMAL DEĞİL”

Lübnanlı Akademisyen ve yazar Muhammed Nureddin, Birleşik Arap Emirlikleri El Haliç gazetesindeki haftalık köşesinde 24 Haziran seçimlerini değerlendirdi.

“Muhalefet ilk olarak Erdoğan’ın birinci turda kazanmasını engellemeye çalışıyor. İkincil olarak da ikinci turda oyları muhalefetin adayı etrafında birleştirmeye çalışmak.

Buradan hareketler, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması durumunda muhalefetin adayı ya Muharrem İnce ya da Meral Akşener olacak. Ancak Muharrem İnce daha güçlü bir ihtimal.

İşte burada Türk-Kürt çekişmesi tekrar ön plana çıkıyor. Kürt partisi ikinci turda Meral Akşener’in desteklediği adayı destekler mi? Bu denklem 7 Haziran 2015 seçimlerinde de gündeme geldi.

Seçime giren tarafların şansları gerek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gerekse de parlamento seçimlerinde bir birine yakın. Ancak ihtimaller az farkla Erdoğan ve AK Parti yönünde. Ancak Türk Lirası’ndaki düşüş ve mevcut ekonomik durum karşısında bir sürpriz yaşanması da uzak bir ihtimal değil.”

'ERDOĞAN REFERANDUMU'

Şark’ül Evsat gazetesi yazarı İranlı gazeteci Emir Tahiri, Türkiye’de seçimlere az bir zaman kala bu seçimlere “Erdoğan referandumu” şeklinde bakılması gerektiği yönünde bir anlayışın olduğunu yazdı:

“Türkiye’de seçim sürecinde son döneme girilmesiyle beraber, bu seçimlere, yaklaşık olarak 20 yıldır ülkedeki siyasi hayata hükmeden Recep Tayyip Erdoğan referandumu olarak bakılması gerektiği yönünde bir fikir birliği var.

Erdoğan genellikle hiçbir seçimi kaybetmemekle övünür. Anketler de Erdoğan’ın bu sefer de kaybetmesinin mümkün olmadığını söylüyor. Peki ya önümüzdeki hafta beklediği zafer taktiksel bir üstünlük ve stratejik bir yenilgiye dönüşürse?

Seçmenler korku ve belirsizliklerle dolu bir dönemde, bilmedikleri birini seçme macerasına karşı elde olana tutunmaya karar verebilir. Böyle bir durumda Erdoğan’ın kazanması onun için gerçek bir kayba dönüşebilir. Hele ki birçoklarının beklediği gibi seçmenlerin katılım oranı ve Erdoğan’ın alacağı oyların düşük çıkması halinde.”

SURİYELİ KÜRTLER’İN GELECEĞİ

Suriyeli araştırmacı Vail Savvah, Al Arabi El Cedid gazetesindeki makalesinde Suriyeli Kürtler’in kaderlerinin ancak bütün Suriyeliler’in birliğine ve bu esasta kuracakları demokratik bir Suriye’ye bağlı olduğunu kaydetti:

“Bugün gelinen noktada Amerikalılar ve Türkler Münbiç konusunda anlaştı ve Amerikalılar Kürtleri Münbiç’ten Fırat’ın doğusuna taşıma kararı aldı. Kürtler ise bu duruma karşı gelemiyor. Hatta buna karşı gelseler bile ABD, onları Münbiç’ten çekilmeye zorlayacak güce sahip.

YPG de Rusya veya rejime kendisini koruması için çağrıda bulunabilir. Peki Rusya ve rejim geçtiğimiz Ocak ayında Afrin’de YPG’nin yardımına koştular mı? Ki o dönemde YPG’nin durumu daha da iyiydi.

Kaderini tayin hakkı, Kürtler’in asil bir hakkıdır. Ancak Kürt sorununa gerçekçi ve mümkün olan çözüm ancak Suriyelilerin demokratik, ademi merkeziyetçi, dini ve ulusal değerleri göz önünde bulunduran, vatandaşlık ilkelerine dayanan bir Suriye çerçevesinde birlik olmaları durumunda olur.”

'KUZEY KORE İRAN DEĞİL'

Rai Al Youm gazetesi, ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un arasındaki tarihi buluşmayla ilgili olarak Arap dünyasında sıkça sorulmaya başlanan “ABD İran’la da masaya oturur mu?” tartışmalarını ele aldı:

“Birçokları özellikle de ılımlı Arap kanadı, Kuzey Kore ve İran arasında bir mukayeseye gitti. Hatta bazıları, ABD Başkanı Trump ve mevkidaşi Hasan Ruhani veya Devrim Rehberi Ali Hamanei arasında böyle bir zirve beklediklerini ifade belirtti.

Bu doğru bir benzetme veya mukayese değil. Bunun da birçok sebebi var. Öncelikle Kuzey Kore İran değil, İsrail için de hiçbir şekilde tehdit unsuru oluşturmuyor. Kuzey Kore’nin Afganistan’dan Akdeniz’e uzanan kolları yok. Lübnan’da, Lazkiye’de örneğin. Lübnan’da Hizbullah ile temsil edilen bir askeri gücü de yok. İsrail etrafında boğucu bir çember oluşturabilecek bu listeyi daha da uzatabiliriz.”