Arap dünyasında geçen hafta: Türkiye’de ekonomi siyasetin merhametinde

Arap basınında en çok tartışılan konular Irak'taki seçimler ve Türkiye'de ekonomik durumun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geleceğini nasıl etkileyeceği oldu. Türkiye ekonomisi için "Mucize balona dönüşüyor: Türkiye’de ekonomi siyasetin merhameti altında" yorumu yapıldı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Arap Dünyası bu hafta Irak’ta devam eden koalisyon görüşmelerini ana gündem olarak tartışmaya devam etti. Laik ve Komünistlerle kurduğu ittifakla bütün dünyayı şoke eden seçim zaferinin ardından, Mukteda El Sadr’ın nasıl hareket edeceği merak konusu.

Irak üzerinde etkili olan iki büyük güç ABD ve İran’a karşı daha önce sert tutumlarıyla bilinen Mukteda Sadr’ın, koalisyon görüşmelerinde hem ABD’nin hem de İran’ın baskılarıyla karşı karşıya kalacağı Arap basınında hâkim olan temel görüşlerden biri.

Geçtiğimiz haftanın bir diğer önemli gündem başlığı da İran ve ABD arasında devam eden gerilim oldu. Geçtiğimiz haftalarda İran ile nükleer anlaşmadan çekilen Trump başkanlığındaki ABD yönetimi, tekrar başlattığı ambargoları daha da ağırlaştırmamak için İran’a 12 maddelik bir şartname sundu. İran ise buna aynı sert üslupla karşılık verdi. İran yönetimi, ABD’yi Tahran’da rejimi devirmeye çalışmakla suçluyor.

Türkiye’de 24 Haziran’da yapılması kararlaştırılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerini yakından takip eden Arap basını, bu hafta doların yükselişine bağlı olarak ekonomik gelişmelere de yer verdi. BAE'den El Arab gazetesi, Türkiye’deki ekonomik gidişat için “ekonomi siyasetin merhametine kalmış” yorumunda bulundu.

'İRAN’A KARŞI ULUSLAR ARASI KOALİSYON GÜNDEMDE'

El Arabi El Cedid gazetesi başyazarı Beşir Elbekir, ABD dışişleri bakanı Pompeo’nun İran’a daha sert yaptırımlarla karşılaşmaması için 12 maddelik bir şartname sunmasını değerlendirdi. Yazara göre, İran’a karşı uluslararası bir koalisyon da gündemde:

“İran Ortadoğu’da normal bir ülke değil. Aksine bölgede büyük bir imparatorluğu andırıyor. Devrimden bu yana İran’ın bölgedeki nüfuzu, Fransa ve İngiltere gibi bölgeyi yöneten diğer devletlerden daha da arttı. İran bugün Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen’in bir bölümünde etkili.

Pompeo’nun İran’a yönelik 12 şartı, bu ülkeye karşı ekonomik savaş ilanı niteliğinde. Ancak ABD’nin İran için cebinde sakladığı bununla sınırlı değil. Pompeo’nun saydıklarından başka, İran’a karşı uluslar arası bir ittifak kurulması için görüşmeler yapılıyor. Bu da yakında ilan edilecek. Bazılarına göre bu iitifka, IŞİD ile mücadele etmek için kurulan koalisyon gibi olacak.

İranlı üst düzey bir yetkilinin Reuters ajansına verdiği demeçte, ‘Pompeo’nun açıklamaları ABD’nin Tahran’da rejim değişikliği için çabaladığını göstermektedir’ şeklindeki açıklamalar da İran’ın verilmek istenen mesajı aldığı anlamına geliyor.

ABD, İran’a stratejik çekilme karşılığında ise bir şey vaat etmiyor. ABD burada İsrail ve Suudi Arabistan gibi etkili olan tarafların baskısıyla bölgesel dengeyi korumaya çalışıyor. Hedef de İran’ın bölgedeki etkisini nihai olarak sınırlandırmak.”

'Şİİ ARAPLAR KENDİNİ İSPATLADI'

Ürdünlü stratejist Arib el Rintavi, El Destur gazetesinde Irak’taki koalisyon görüşmelerini değerlendirdiği yazısında, Sadr’ın zaferiyle Iraklı Şiiler’in “Iraklı” kimliklerini ispatladıkları görüşünü dile getirdi:

“Mukteda es Sadr’ın, zaferinin içini boşaltmaya çalışan hasımları var. Bunlardan ilki, koalisyon görüşmelerini ABD’nin istediği şekilde garantilemek için Bağdat’a koşan Brett McGurk, diğeri de MCGurk’tan geri durmayan Kasım Süleymani.

Sadr’ın McGurk tarafından, İran’a bağlı olmak ve onun ajandasını uygulamak şeklinde itham edilmesi pek kolay olamayacak. Çünkü Sadr, İran’ın elinde oyuncak bir bebek değil. Seçimlerden önce Arapçı bir tutum gösterdi.

Aynı şekilde onu başka büyükelçiliklerin adamı şeklinde itham etmek de kolay değil. Zira Sadr, bugün Tahran’la yakın ilişki içinde olan birçok Şii lider kendini Paul Bremer ve Zalamay Khalilzad’ın kucağına bırakmış oldukları bir dönemde, ABD’lilerle savaştı.

Bugün Sadrcılığın zaferinden çıkarılacak en faydalı ders, Arap Şiiler’in(Özellikle Körfez ülkelerinde olan anlayış) İran’a bağlı oldukları veya Devrim muhafızlarının casusları olduğu yönündeki bakış açısının çöküşüdür. Bugün Şii Araplar bir kez daha önce Arap olduklarını sonra Şii olduklarını ispatladılar. İran’a bağlı değil, vatandaş olduklarını gösterdiler.”

TRUMP’IN ORTADOĞU POLİTİKASI: 'PARA KARŞILIĞI MİLİTARİZM'

Rai Al Youm gazetesinde Şahab Almakahla imzasıyla yayınlan yazıda, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu’yu nasıl gördüğüne ilişkin dikkat çekici tespitlerde bulunuldu:

“ABD başkanı Donald Trump, Afganistan ve Irak’ta askeri operasyonların başlamasından bu yana Amerikalıların bundan bıktığını düşünüyor. Ancak selefi Barack Obama’nın aksine Amerikalıların isteklerine değil, bu konuda yönetimi fonlayan lobiler ve ona etki edenlerin isteklerine uyuyor.

Donald Trump’ın yönetime geldikten sonra ‘Önce Amerika’ şiarıyla açıkladığı ABD dış politikasının çelişkileri çok açık. Washington, küresel güç olarak rol oynamasına rağmen, Ortadoğu’ya öncelik vermiyor. Dolayısıyla Ortadoğu’nun bundan sonra ABD’li yöneticilerde bir yeri olacak mı, yoksa buradan başka ülkelerin çıkarına uygun olacak bir şekilde çıkacak mı?

Gelinen noktada Trump yönetiminin dış politikası iki yaşını doldurdu. ABD yönetimi ise halen kafa karışıklığı ve kaostan dolayı zor durumda. Ve öyle görülüyor ki ABD yönetimi için alternatif politika, daha fazla militarist politikalar ancak bunun da dış finansmana ihtiyacı var. John Bolton’un Ulusal Güvenlik Danışmanı, Pompeo’nun dışişleri bakanı, Gina Haspell’in de CİA başkanı olarak atanmasıyla, Trump’ın dış politika yönelimleri çok açık bir şekilde belli oldu. Bu da para karşılığı militarizm.

ABD burada hiçbir şey ödemeyecek. Aksine onun korumasını isteyen ülkelerden bu siyaseti fonlamasını talep edecek. 2018’deki operasyonlarda da diğerlerinden farklı olarak ABD askerleri ön saflarda olmayacak. Kim ABD himayesi istiyorsa o karşılığını ödeyecek. Dolayısıyla da Araplar, Arap kanının son damlasına kadar bunun bedelini ödeyecekler.”

'TÜRK EKONOMİSİ SİYASETİN MERHAMETİNE KALMIŞ'

Londra Merkezli Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi El Arab, Türkiye’de doların yükselişini “Mucize balona dönüşüyor: Türkiye’de ekonomi siyasetin merhameti altında” başlığıyla verdi. Gazeteye göre, ekonomik gidişat nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2029’a kadar yönetimde kalması da tehlikeye girdi:

“2002’den bu yana Adalet ve Kalkınma Partisi’ni siyaset sahnesinde lider yapan ekonomiydi. Özellikle Türkler’i askeri darbelerin gölgesinden ve koalisyon hükümetlerinin kaosundan kurtardıktan sonra. Ancak durum değişti. Askeri diktatörlük yerini başkanlık diktatörlüğüne bıraktı. İktisadi mucizeler de hem vatandaşa hem de Erdoğan’ın yönetimine etki eden bir başarısızlığa dönüştü. Ve onun 2029’a kadar yönetimde kalmasını sağlayacak görüşlerini uygulamasının etrafındaki çemberi de daralttı.”

Haberin yer aldığı PDF… 7. Sayfa

'ERDOĞAN SEÇİM KAMPANYASINI DÖRT ADIMDA BAŞLATTI'

Rai Al Youm gazetesi, Türkiye’deki seçimlere ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ayırdığı başyazısında, Erdoğan’ın seçim kampanyasını dört önemli adımla başlattığını yazdı ve bu adımları şu şekilde sıraladı:

- ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasıyla ABD ve İsrail ile şiddetli bir kavgaya girişmek, İsrail büyükelçisinin kovulması, Türk büyükelçisinin geri çağrılması ve Gazze şehitleriyle dayanışması.

- Onun İslam liderliğini güçlendiren ve hasımlarını utandıran (özellikle Mısır ve Suudi Arabistan) adım olan İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesini olağanüstü toplantıya çağırması ve bundan önce milyonluk gösteri düzenlemesi.

- Saraybosna’da 20 binden fazla destekçisinin katıldığı bir seçim mitingi düzenlemesi. Belki bu miting, milyonlarca göçmeni yanına çekebilecek kampanyaların başlangıcı olabilir.

- Kendisine yönelik suikast planı olduğunu açıklaması. Ki bu da onunla dayanışma kampanyalarının önünü açtı.