Arap dünyasında geçen hafta: 'Erdoğan kayıp İslam liderliğini arıyor'

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili sert tavrıyla dikkat çeken Middle East Online haber sitesi, Erdoğan’ın tutumunu “Gazze’de yaşananlar üzerinden İslam dünyasının kayıp liderliğini aramak” olarak nitelendirdi. Haber sitesine göre İsrail ile yaşanan gerilim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerde destekçileri arasındaki gücünü arttırıyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Amerika Birleşik Devletleri’nin “Nekba"nın (Büyük Felaket) yıl dönümünde Tel Aviv’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması ve buna bağlı olarak yaşanan gelişmeler bu hafta Arap dünyasının birinci gündemiydi.

Özellikle Gazze sınırında İsrail’in, gösteri yapan Filistinlilere yönelik sert tutumu ve onlarca Filistinliyi katletmesi, ABD’ye ve özellikle başkanı Trump’a olan öfkeyi daha da arttırdı. Ancak Arap basınında konuyla ilgili sadece ABD ve İsrail değil, yaşananlar karşısında somut adım atmayan Arap devletleri de hedef alındı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail ile ilgili açıklamaları ve Ankara’daki İsrail Büyükelçisi'nin kovulması da Arap basınında geniş yer buldu. Özellikle İsrail Büyükelçisi'nin kovulması birçok önemli Arap yazar tarafından alkışlandı. BAE basını ise Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı tavrını sürdürmeye devam etti.

Bu haftanın bir diğer önemli konusuysa Irak seçim sonuçlarıydı. Irak Seçim Komisyonu'nun, seçim sonuçlarını resmen açıklamasıyla gözler hükümet kurma çalışmaları için muhtemel koalisyonlara çevrildi. Ancak seçimlerdeki katılım oranı ile ilgili tartışmalar da devam ediyor.

'BİZ ARAP’IZ VE SADECE KONUŞUYORUZ'

Mısr El youm gazetesinden Süleyman Cuda, Amerika Birleşik Devletleri’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması karşısında Arap devletlerinin tutumunu eleştiren yazısında, Arap olmayan ülkelerin konuyla ilgili tutumlarına atıf yaptı:

“Biz şu an konuşan ve söylediklerini fiiliyata döken biriyle karşı karşıyayız. Ve bunu şu düşünceyle yapıyor; biz Arap'ız ve sadece konuşuruz. Enerjimizi de konuşarak tüketiyoruz. Bu yüzden önümüzde bir fiile aynı seviyedeki bir fiille karşılık vermekten başka seçeneğimiz yok. Eğer Amerika Birleşik Devletleri bu derecede güçlüyse biz de bu kadar zayıf değiliz.

Arap olmayan bazı devletler sadece Tel Aviv’deki değil, Washington’daki büyükelçilerini geri çekmeyi kararlaştırdı. Ve bunu bir Arap ülkesi olmamalarına, davayla doğrudan bir ilişkileri olmamalarına ve Arap Birliği üyesi olmamalarına rağmen yaptılar.”

'ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ’NİN TAŞINMASI VE ARAPLARIN BAŞARISIZLIĞI'

Londra merkezli Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi El Arab yazarı Emin Bin Mesud, Trump’ın büyükelçiliği taşıma kararından uygulamaya kadar geçen sürede Arap devletlerinin kararı engellemek için hiçbir şey yapamamalarını eleştirdi:

“Avrupa’dan, Latin Amerika’dan, Asya’dan ve Afrika’dan 33 büyükelçi ve diplomatik temsilcinin, ABD büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınma törenine katılması, Arap ve Filistinlilerin Kudüs’ü Yahudileştirmenin pençesinden ve Siyonizm’den koruma çabalarında başarısız olduklarını gösteriyor.

Trump’ın, büyükelçiliğin Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı ile kararın tatbik edilmesi arasında altı aylık bir zaman dilimi var. Hiçbir Arap veya İslam devleti Trump'ın kararının uygulanmasının engellenmesi için gerçek bir adım atmadı.

Altı aydan az bir süre içerisinde onlarca başkent, diplomatik tarafsızlıktan, siyasi olarak taraf olma şeklinde bir tutum takındı. Bu değişimin nedeni sadece Amerikan yaptırımları değil, söz konusu kararla mücadele konusunda Arap devletlerinin strateji yoksunluğundan da kaynaklanmaktadır.”

Suudi Şark'ül Evsat gazetesinde yayınlanan bir karikatür... Karikatür başlığı "Filisitin Takvimi"
Karikatürist Amjad Rasmi

'BÜYÜKELÇİLİK, FİLİSTİN KANI ÜZERİNDE İNŞA EDİLDİ'

Filisitin el Hayat gazetesinde Raceh El Khouri imzasıyla yayınlanan yazıda, Kudüs’e taşınan ABD büyükelçiliğinin Filistinlilerin kanı üzerine inşa edildiği ifade edildi:

“Donald Trump, utanç gününde İsrail kurşunlarıyla ölen Filistinlilerin sayısının 50’yi geçtiğini bilmesine rağmen ‘o büyük gün’de nasıl konuşabildi?

Kudüs’e taşınan ABD Büyükelçiliği, İsrail’in Gazze’nin doğu sınırındaki Holokost’ta katlettiği gençlerin kanları üzerine inşa edildi. Ve tarih, bu elçiliğin Filistin kanı üzerinde inşa edildiğini de hatırlayacak. Trump’ın elçiliğin taşınması için seçtiği tarih de Müslümanların ve Hristiyanların yarasını daha da deşecek. Çünkü bu gün, 1948 savaşında 760 bin Filistinlinin tehcir edildiği günün yetmişinci yıl dönümüdür.

ABD’nin İsrail yanlısı tutumunun bir sınır var mı? Tabii ki yok. Washington’daki yetkililer, Filistinlilerin yaralarını derinleştirmekte ısrarcılar. Bu sadece Trump’ın kızını ve damadını elçilik açılışına gönderdiği için değil; dışişleri bakanı, ‘barış çabalarının başarılı olmasını dilediğini’ söylemekte hiç tereddüt etmedi. Hem de Kudüs’ün, kaybolan barışın anahtarı olmasına rağmen.”

'TÜRK HÜKÜMETİNİ SELAMLIYORUM'

Suudi El Hayat gazetesi yazarı Cihad El Hazen, daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı birçok defa eleştirdiğini ancak bu sefer İsrail Büyükelçisi'nin kovulmasından dolayı Türk hükümetini selamladığını yazdı:

“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın politikalarını birçok defa eleştirdim. Ancak şu an Türk hükümetini Filisitinliler’in Gazze’de katledilmesini protesto etmek için için İsrail Büyükelçisi'ni kovmasından dolayı selamlıyorum. Türk hükümeti ayrıca Washington ve Tel Aviv’deki büyükelçilerini istişare için geri çağırdı.

Türkiye, Ankara’daki İsrail Büyükelçisi Eitan Naieh’ten daha önce İsrail ile diplomatik ilişkilerde benzeri görülmemiş bir şekilde Türkiye’yi terk etmesini istedi. Türkiye’nin bu tutumu, Nekba’nın yıl dönümünde Gazze’deki gösterilerde 120’den fazla Filistinlinin öldürülmesi ve 2 binden fazlasının yaralanmasına bir karşılık olarak geldi.”

'ERDOĞAN DÖRT DEFA DOĞRU TAVIR TAKINDI'

Ürdünlü analist Arib El Rintavi ise, El Destur gazetesinde “Erdoğan’ı savunmak için değil, ve lakin” başlıklı yazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la arasındaki siyasi ve fikri ayrılıklara rağmen Erdoğan’ın tutumunu doğru bulduğunu ifade etti:

“Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile siyasi ve fikri anlamda bir husumet içinde olduğumu inkar edemem. Özellikle de 2012’den sonra ülkesinin Suriye ve Irak krizlerindeki tutumu, Müslüman Kardeşler'e verilen destek, içerideki popülist tutumu ve ülkedeki özgürlükler ve demokratik dönüşüm konusundaki tehditkâr tutumundan kaynaklı.

Ayrıca birçokları gibi de, Gazze’deki katliamlar karşısında İsrail’e ve Trump’ın ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs’e taşınması kararı karşısındaki tutumları ile önümüzdeki seçimlerdeki kazanımlar arasındaki bağlantıyı göremeyecek kadar da saf değilim.

Ancak bütün bunlara rağmen, Erdoğan’ın en az dört defa doğru tavırlar takındığını düşünüyorum. Bunlar; Tel Aviv ve Washington’daki büyükelçilerini geri çağırması, Ankara’daki İsrail Büyükelçisi'ni kovması, İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'ni olağanüstü toplantıya çağırması ve Trump yönetimi ile Netanyahu hükümetine hiç kesilmeyen sert eleştirilerini devam ettirmesi.”

'ERDOĞAN KAYIP BİR İSLAM LİDERLİĞİ’Nİ ARIYOR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili sert tavrıyla dikkat çeken Middle East Online haber sitesi ise, Erdoğan’ın tutumunu “Gazze’de yaşananlar üzerinden İslam dünyasının kayıp liderliğini aramak” olarak nitelendirdi. Haber sitesine göre İsrail ile yaşanan gerilim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerde destekçileri arasındaki gücünü arttırıyor:

“Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, cuma günü İstanbul’daki İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nin açılış konuşmasında, İsrail’in vahşeti karşısında İslam ülkelerine birlik çağrısı yaptı.

Uzun süredir İslam dünyasına liderlik etmeye çalışan Erdoğan, ülkesinin İsrail ile diplomatik ilişkileri olmasına rağmen onunla bir söz savaşına girdi.

İsrail’in gerilimi tırmandırması ve ve İslam Zirvesi'nin yapılması, Erdoğan’ın 24 Haziran’da yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde destekçileri arasındaki gücünü arttırıyor.”

'IRAK’TA SESSİZ DEVRİM'

Iraklı gazeteci İyad El Delimi, El Arabi El Cedid gazetesindeki yazısında, Irak’ta, Irak Seçim Komisyonu’nun rakamlarının aksine, seçimlere katılım oranının yüzde 25’i geçmediğini iddia etti. Yazar bu durumu da “sessiz devrim” olarak nitelendirdi:

“Irak Seçim Komisyonu'nu seçimlere meşruiyet kazandırmak için, seçimlere katılım oranını yüzde 44’e çıkarmak gibi – ki herkes rakamlar ve ispatlarla biliyor ki katılım yüzde 25’i geçmedi – operasyonlarına rağmen, bu seçimler Irak’taki bütün siyaset erbabı için bir şok etkisi yarattı.

Irak seçimlerinde olup bitenle ilgili ille de bir isimlendirme yapmak gerekirse, bunun için en uygun isimlendirme ‘sessiz devrim’ olur. Iraklılar bu seçimler üzerinden bütün siyasilere büyük bir tokat attı.

'IRAKLILAR İRAN’I YALNIZ BIRAKTI'

Faruk El Yusuf, BAE El Arab gazetesinde Irak seçimleriyle ilgili değerlendirmesinde, İran’ın kaderinin Irak’ta çizildiğini iddia etti. Yazara göre, Irak seçimlerinin sonuçları, İran’ın bütün emellerini çöp sepetine fırlattı:

"Irak seçimlerinin sonuçları İran için büyük bir şok oldu. Özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nin nükleer anlaşmadan çekilmesinden sonra onu bekleyen zorlu günlerin gölgesinde.

Bu gün bize düşen, Iraklıların ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin sonuçları karşısında İran’ı yalnız bıraktığına inanmaktır."