Arap basınında geçen hafta: Ankara-Washington hattında neler oluyor?

Ürdün’ün El Destur gazetesi yazarı Arib El Rintavi, Tillerson’un Türkiye ziyaretini yorumladığı yazısında, bu ziyaretin derin ayrılıkları gidermediğini anlattı. El Rintavi ayrıca iki ülke ilişkilerinde “karşılıklı güvensizliğe” dayanan duruma da değindi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Arap basını bu hafta, Suriye’de devam eden savaşla ilgili gelişmeleri merkezine almayı sürdürdü. Bu bağlamda özellikle Amerikan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Ortadoğu’ya yaptığı ziyaret, Arap basınında geniş yer buldu.

Tillerson’un aralarında Beyrut ve Kahire gibi duraklarının da olduğu bu ziyaretin en önemli ayağını hiç şüphesiz “Ankara” oluşturdu. Uzun süredir gergin bir şekilde devam eden iki ülke ilişkilerinin bu ziyaretten sonra nasıl devam edeceği hafta boyunca Arap medyasında da merak konusuydu.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 20 Ocak’ta Afrin’e yönelik başlattığı “Zeytin Dalı Harekâtı” da Arap basınında geniş bir şekilde işlenmeye devam ediyor. Türkiye’yi yakından takip eden Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin, bu haftaki köşe yazısında, operasyonun “yavaş ilerlemesinin” nedenleriyle ilgili dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.

ABD’nin YPG ile beraber Suriye’nin Deyr Ez Zor ili yakınlarında Suriye ordusuna bağlı birliklere yönelik gerçekleştirdiği saldırının yankıları devam ediyor. Uluslararası haber ajanslarının “Deyr Ez Zor saldırısında 300 Rus paralı askerin öldüğü veya yaralandığı” şeklindeki haberlerden sonra Rusya bir açıklama yaparak sadece beş vatandaşının öldüğünü belirtmişti.

Mısır’da ise muhaliflere yönelik tutuklamalar sürüyor. Mart ayı sonunda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce, adaylara yönelik siyasi baskı ve tutuklamaların son hedefi Güçlü Mısır Partisi lideri ve eski cumhurbaşkanı adayı Abdulmünim Ebul Futuh oldu. Eski bir Müslüman Kardeşler yöneticisi olan Ebul Futuh, ülkedeki önemli siyasi şahsiyetlerden biri.

“ZEYTİN DALI HAREKÂTI NEDEN YAVAŞ İLERLİYOR?”

Lübnanlı akademisyen Muhammed Nureddin, El Haliç gazetesindeki haftalık köşesinde, Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekâtı’nın yavaş ilerlediğini belirterek bunun sebeplerine değindi:

“Birkaç gün sonra Türk ordusunun Afrin’e yönelik 20 Ocak 2018’de başlattığı operasyon bir ayını tamamlayacak. Aradan geçen bunca zamana rağmen gözlemcilere göre, Türk ordusu ve PYD’ye karşı verilen savaşta onun yanında yer alan silahlı grupların ilerleyişi çok büyük değil. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, operasyonun hemen biteceğine dair beklentilerini de yansıtmamaktadır. Operasyonun bu şekilde ilerlemesinde çeşitli sebepler rol oynamaktadır. Bu sebepler ise şöyledir:

- Bölgenin zor coğrafi koşulları Türk ordusunun işini daha da zorlaştırmaktadır.

- Türk ordusu Afrin’de şehir savaşıyla karşı karşıya kalmaktan çekiniyor. Çünkü bu tip bir savaşa alışık değil, daha önce bir savaşa girişmedi. Bu yüzden Türk ordusu çok dikkatli bir şekilde ilerliyor.

- Kürt savaşçıları direnmekte ve Türk ordusu ile onunla beraber hareket eden gruplara mümkün olduğunca en büyük zararı vermekte ısrarcılar.

Ancak Türk ordusunun Afrin’deki yavaş ilerleyişinde tek başına bir etken değil. Siyasi koşullar da burada rol oynamaktadır. Başlangıçta operasyona ilişkin uluslararası tepkiler çok olmamasına rağmen son dönemlerde buna yönelik itirazlar artmaya başladı. Bunlardan biri de Fransa’nın tepkisi.

Aynı şekilde İran da son dönemlerde operasyonun durdurulması ve tekrar gözden geçirilmesi için çağrı yaptı. Yine ülke içinde bu operasyonu ulusal sebeplerden dolayı ilkesel olarak destekleyen ancak ordunun Türk olmayan milis ve örgütlerle beraber hareket etmesine karşı sesler çıkmaya başladı.”

DEVLET BAHÇELİ’NİN ABD’YE YÖNELİK VİETNAM ÇIKIŞI

Rai Al Youm gazetesi, başyazsında ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Türkiye ziyaretinden önce MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ABD’ye yönelik açıklamalarına yer verdi:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan yüksek diplomasi ve kendini kontrol etme becerisine sahiptir. Bu yüzden ülkesini ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Tilerson’u dinlemeden şiddetli açıklamalarda bulunmaktan kaçındı. Zira görünen o ki, bu görevi en güvenilir müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli’ye verdi.

Devlet Bahçeli, ABD’ye yönelik Vietnam çıkışıyla bütün kırmızı çizgileri aştı. Bahçeli aynen şunları söyledi: ‘Amerika Vietnam’da yaşadıklarını unutmaz. 20 milyonluk bir ülke 200 milyonluk ülkeye kök söktürdü. Türkiye onların beş katını yapar.’ Bahçeli ayrıca, Afrin’de yedi askerin hayatını kaybetmesine yol açan saldırıda kullanılan füzenin Amerikan menşeli olduğunu ve bunun kesinleşmesi durumunda ABD’nin suçlu bir ülke durumuna düşeceğini söyledi.

Devlet Bahçeli’nin Erdoğan’la koordinasyon içinde olmadan, müttefik ABD’ye yönelik gerginliği bu kadar tırmandıracak açıklamalar yapabileceğini düşünmüyoruz. Hem de ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’un ziyaretinden iki gün önce.”

“ANKARA –WASHİNGTON HATTINDA KARŞILIKLI GÜVENSİZLİK”

Ürdün’ün El Destur gazetesi yazarı Arib El Rintavi, Tillerson’un Türkiye ziyaretini yorumladığı yazısında, bu ziyaretin derin ayrılıkları gidermediğini anlattı. El Rintavi ayrıca iki ülke ilişkilerinde “karşılıklı güvensizliğe” dayanan duruma da değindi.

“Washington, Erdoğan ve partisine güvenmiyor. Onun İslamcı-İhvancı ajandası ve İsrail’e olan tutumu Washington’u endişelendiriyor. Ayrıca Kuzey Suriye’deki Kürt hareketine yönelik tutumunu paylaşmıyor. Bunun yanı sıra Fethullah Gülen davasına değerinden daha fazla önem atfedildi. Bütün bunlar Türkiye cumhurbaşkanının sinirine dokunuyor. Ki bu konular Türkiye siyasetinde hassas bir yerde duruyor.

Buna karşılık Ankara, Washington’un ona sahte vaatlerde bulunduğunu, bu şekilde sadece manevralar yaptığını ve eylemlerinin verdiği sözleriyle çeliştiğini düşünüyor. Ancak buna rağmen her iki taraf da aralarındaki stratejik ilişkinin öneminin farkında. Ne ABD NATO’daki en büyük ikinci askeri güçten vazgeçme niyetinde, ne de Ankara NATO zırhından ve Washington ile stratejik ilişkilerden vazgeçme niyetinde.

Tillerson’un Ankara’ya yaptığı ziyaret iki ülke arasındaki derin ayrılıkları gidermedi. Ve tercüman olarak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun hazır bulunduğu Erdoğan ile Tillerson arasındaki uzun toplantı, ‘anlaşmazlığın idaresi için uzlaşma” şeklinde nitelendirilebilecek bir sonuçla sona erdi.”

“SURİYE’DEKİ ABD ASKERİ VARLIĞI”

Al Arab gazetesinden Selam el Saadi, ABD’nin Suriye ordusu ve müttefiklerine yönelik Deyr Ez Zor saldırısının yankılarını ele aldığı yazısında, ABD’nin Suriye’deki askeri varlığının geleceğine dair önemli tespitlerde bulundu:

“Deyr Ez Zor savaşının farklı anlamları var. ABD’nin Suriye’de önemli bir askeri varlığı söz konusu. Bu askeri varlığın hacmi, bütün engellere rağmen her şekilde savunulmaya değer düzeyde. ABD’nin Deyr Ez Zor saldırısı sadece Esad’a bağlı güçlere yönelik değil, İran ve Hizbullah’a bağlı milisleri de hedef aldı. Ama en önemlisi, Suriye’deki bir Rus güvenlik şirketine bağlı çalışan birçok Rus savaşçının ölmesidir.

Bu savaş bir yandan da Esad yönetimi, Rusya ve İran’ın bölgedeki Amerikan askeri varlığından duyduğu endişeyi de gözler önüne sermektedir. Zira Amerikan askeri varlığını, nihai zaferin ilanının önündeki en bariz engel olarak görmekteler. Onların bu endişelerine, Amerikan-Kürt ilişkisinden kaynaklı Türkiye de iştirak etmektedir. Bu ilişki de bütün bu ülkeleri ABD planlarına karşı dolaylı yollardan bir koordinasyon oluşturmaya itti.

Bu savaş gösterdi ki, Amerikan’ın Suriye’deki askeri varlığı, birçok zorlukla karşı karşıya kalacak. Özellikle ABD’nin bu askeri varlığı uzun zamandır Türkiye’nin birinci düşmanı sayılan Kürt bir oluşuma dayandığı sürece. Ki bu oluşum Suriye yönetimi, Rusya, İran ve yerlerinden göç ettirilen Arap yerli halkının da düşmanı.”

ABD–RUSYA SAVAŞINA DOĞRU MU?

Rai Al Youm gazetesi başyazarı Abdülbari Atwan, Deyr Ez Zor’da Rus askerlerinin öldüğüne dair iddiaları değerlendirdiği yazısında, ABD ve Rusya arasında büyük bir savaş ihtimali ve bu bağlamda yaklaşmakta olan tehlikeye dikkat çekti:

“Geçtiğimiz Perşembe günü Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, ABD’nin Deyr Ez Zor’da Suriye yönetimine bağlı güçlere yönelik saldırısında beş Rus vatandaşının öldüğünü itiraf etti. Bazı kaynaklara göre, bu Rus vatandaşları Suriye yönetimi yanlısı grupların safında sözleşmeli olarak savaşan askerlerden oluşuyor.

Suriye savaşının başlamasından bu yana, ABD saldırıları sonucu Ruslar’ın ölmesi ilk defa oluyor. Ki bu durumun hiç hesaba katılmamış sonuçları da olabilir.

Bu olayın ehemmiyeti, kaç Rus’un öldüğüyle alakalı değil. Aksine, vekiller üzerinden savaşan iki büyük güç üzerinde nasıl yansımaları ve sonuçları olacağına yönelik tehlikelerdir. Ki bu durum giderek - maksat ne olursa olsun - bir hatadan dolayı bir savaşa dönüşebilir. Bu bağlamda, Avusturya veliahdının öldürülmesi sonucu başlayan savaşı hatırlamamız gerekir.”

“SİSİ SİYASETİ LAĞVEDİYOR”

Katar sermayeli Londra merkezli Kuds el Arabi gazetesi, Mısır’da muhalif lider Abdulmünim Ebul Futuh’un tutuklanmasının ardından yayınladığı başyazıda, Cumhurbaşkanı Sisi’nin bazı açıklamalarına da yer vererek, “Sisi siyaseti lağvediyor” yorumunda bulundu:

“Ebul Futuh ve eski Sayıştay Başkanı Hişam Cenina'nın (cumhurbaşkanlığına adaylığını açıkladıktan sonra tutuklanan eski genelkurmay başkanı Sami Anan’ın ekibinden) tutuklanması, Birleşik Arap Emirlikleri’nin adaylığını açıklayan eski başbakan Ahmet Şefik’i dışlaması ve ardından Şefik’in adaylıktan çekildiğini açıklaması arasında ortak bir yön var. Bu şahsiyetlerinin hepsinin davalarının mevcut başkan Sisi’ye karşı adaylığını açıklamasıyla bir alakası var.

Mısır’ın bu kasvetli ortamında, Sisi’nin kendi deyimiyle ülkenin güvenliği ve istikrarı için tehdit olulturan kişilere yönelik ‘ben siyasi bir kişilik değilim’ yönündeki açıklamasıyla belki ‘siyaseti lağvediyorum’ demek istiyordur.”