Eski ABD büyükelçisi: Türkiye ile konuşmanın vakti geldi

ABD'nin eski Ankara büyükelçisi Eric Edelman ile eski ulusal güvenlik danışmanlarından Jake Sullivan: ABD, Türkiye'ye Suriye ve ikili ittifak konusunda net mesajlar vermeli. Sert ve açık konuşmanın vakti geldi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türkiye'nin ABD'yle yaşadığı YPG gerilimi ve Menbic'de olası bir çatışma ihtimali Amerikan basınının da gündeminde. Washington'da etkili olan siyasi internet sitesi Politico'da, bugün 'Türkiye kontrolden çıktı. ABD'nin bunu söylemesinin vakti geldi' başlıklı bir makale yayımlandı.

Makale, Amerikan dış politikasının eski iki üst düzey ismi tarafından kaleme alındı: 2003-2005 arasında ABD'nin Ankara Büyükelçiliği görevini yürüten Eric Edelman ile eski başkan yardımcısı Joe Biden'ın eski ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan.

İki eski yetkilinin makalesinde, Washington'ın 'Türkiye'ye net bir mesaj vermesi gerektiği' savunuldu; gerekirse yaptırımların da masada tutulması önerildi. Makale şöyle:

'MENBİC'DE ÇATIŞMA GERÇEK BİR RİSK'

"Türkiye'nin Suriye'ye saldırısının ardından, Türk ve Amerikan askerleri arasında bir zamanlar düşünülemez olan bir çatışma ihtimali alarm verici biçimde gerçek görünüyor. Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki Afrin'deki ABD destekli Kürt birliklere karşı mevcut savaşı yeterince istikrar bozucu. Fakat gerçek risk, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın daha doğuda, Kürtlerin kontrolündeki ve ABD'nin devriye gezdiği Menbic'e doğru ilerleme yönünde tekrarladığı vaadini hayata geçirmesi halinde ortaya çıkacaktır. Bir ihtilafı engellemenin tek yolu, Amerikalı karar alıcıların işler daha da kötüleşmeden, Türkiye'ye karşı net ve kararlı bir yaklaşım benimsemesi olacaktır.

'DÖNÜLMEZ BİR HASARA YOL AÇABİLİR'

Menbic'deki Amerikan güçlerini tehdit etmek, zaten Erdoğan'ın derinleşen otoriterliği, Rusya ile flörtü ve Suriye'de çatışan çıkarlar nedeniyle baskı altında olan ancak geçmişi onyıllara dayanan Amerikan-Türk ittifakına geri döndürülemez bir hasar verebilir. ABD ile Türkiye'nin doğrudan çatışmasını engellemek ve işleyen bir ilişkinin ilerleyeceğine dair umudu korumak için ABD'nin bu durumun hoş görülemeyeceğine dair bir açıklama yapması ve bunu fiilen caydırıcı bir duruşla desteklemesi şart.

'ABD'NİN NET OLMAMASI ERDOĞAN'A CESARET VERİYOR'

Ne yazık ki, şu ana dek ABD'den gelen karmaşık mesajların yarattığı kakofoni ile Türkiye'ye karşı ihtiyatlı davranma yönünde uzun süredir var olan eğilim, Erdoğan'ı, Washington'ın Ankara ile ilişkilerini başarısız olamayacak kadar önemli gördüğüne inandırdı. Bu durum onun risk alma iştahını kabartıyor ve ihtilaf potansiyeli yaratıyor. Ankara'nın Menbic'e saldırmanın yol açacağı ağır sonuçları anlaması ve Washington'ın da işleri yarı yolda bırakmaması gerekiyor.

'AMERİKAN VATANDAŞLARI REHİN TUTULUYOR'

Türklerin Menbic'e yönelik bir saldırısı dikkatsiz bir adım olmakla beraber, Erdoğam'ın ABD ile Türkiye'yi 1950'den bu yana birbirine bağlayan ittifaka karşı adet haline getirdiği saygısızlıkla tutarlı olacaktır. Türkiye Erdoğan'ın yönetiminde, İran'a karşı ABD'nin teşvik ettiği uluslararası yaptırımların delinmesi yönünde kayıtlara geçen en kapsamlı çabalardan birini yürüttü. Türk medyası Suriye'deki gizli Amerikan üslerinin haritalarını yayımladı. Türkiye bir Amerikalı pastörü, bir NASA çalışanını ve Amerikan Dışişleri'nin iki Türk çalışanını yapay gerekçelerle tutukladı; onları Erdoğan'ın fiili rehineleri olarak tutuyor. Erdoğan'ın otoriter kanunsuzluğu geçen ilkbaharda, korumalarının Washington'da protestoculara saldırmasıyla Amerikan kıyılarına da ulaştı. Türkiye şu an Rusya'dan (NATO sistemleriyle uyumsuz olacak) hava ve kara savunma sistemleri satın alıyor ve Suriye'deki Amerikan ortaklarına saldırıyor; bunların ikisini de Amerikan emperyalizmine karşı kahramanca bir direniş olarak sunuyor.

'ABD'NİN UMUTLARI BOŞA ÇIKTI'

ABD'nin bu provokasyonlara yanıtı, Türkiye'ye iyi bir müttefik olarak davranmanın onu zaman içinde yeniden öyle davranmaya ikna edeceğine dair umutla belirleniyordu. Bir Türk bankacı New York'ta bir mahkemede Tahran'ın yaptırımları delmesine yardımcı olmaktan hüküm giydi ama Türk rejiminin işbirliği cezasız bırakıldı. Washington, Amerikan hükümeti yetkililerinin tutuklanmasına karşı sert adımlar atmaya başladı be Türkiye vatandaşlarına vize kısıtlaması dayatıp Türk lirasının anında yüzde 3.1 oranında değer kaybetmesine yol açtı. Fakat çalışanlarının serbest kalmasını sağlayamadan geri adım attı.

'SDG ORDUSU KAFA KARIŞTIRDI'

Mevcut yönetimin Amerikan pozisyonlarını net biçimde iletememesi de işleri kötüleştiriyor. Türkiye'nin Afrin operasyonundan önce Pentagon, Suriye'nin doğusunda çoğunlukla Kürtlerden oluşacak ve ABD tarafından eğitilecek bir 'Sınır Koruma Gücü' kurulacağını ilan etti. Türkiye buna karşı çıktığında, Dışişleri Bakanlığı bu açıklamadan fiilen geri adım attı. Daha da sorunlu olanı şu ki, Başkan Donald Trump'ın Türkiye'nin askeri operasyonu konusunda kendisiyle telefonda konuşmasından sonra Erdoğan, Beyaz Saray'ın 'Trump'ın ABD ile Türk askerleri arasında olası bir çatışmaya dair endişe beyan ettiği' yönündeki açıklamasını yalanladı. İster başkan net konuşmamış, ister Türkler istediklerini duymuş, isterse de bu ikisinin bir bileşimi yaşanmış olsun (ki öyle görünüyor), bu durumun sonucu istikrarsızlaştırıcıydı.

Ne yazık ki, yönetimin net mesaj verememesi, Erdoğan'ın ABD'nin kendisine anlamlı bir biçimde karşı koyamayacağı yönündeki kanaatini pekiştirmekten başka işe yaramadı.

'YAPTIRIMLAR MASADA OLMALI'

Washington'ın, Türkiye Amerikan askerlerinin bulunduğu yerlere saldırırsa yaşanacak sonuçlar konusunda net ve açık mesajlar vermesi gerekiyor. Bu, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkileri son birkaç yılda şekillendiren kararlı ve etkileşimsel yaklaşımın bir benzeriyle yapılabilir. En azından, Türk savunma sanayini, mali sektörünü ve belki yolsuzlukla bağlantılı yetkilileri hedef alan yaptırımlar masada olmalı.

'ŞARTLAR VE TEMEL KURALLAR BELİRLENMELİ'

Washington'ın amacı Türkiye'yle çatışmış olmak için çatışmak olmamalı ya da bunlar, sadece Erdoğan'a duyulan 'öfke' nedeniyle de yapılmamalı. Bunun yerine amaç, yapıcı temas için şartları ve temel kuralları koymak olmalı. Beyaz Saray bu amaçla, sert bir yaklaşımı daha iyi bir yol bulunması hedefini taşıyan üst düzey temaslarla birleştirmeli. Kısa süre önce Kürt ile Amerikan birliklerinin bir üssüne saldıran Suriye rejimi yanlısı güçlere yönelik Amerikan saldırıları, Türkiye'ye kendisinin ve ortaklarının güçlerini koruma yönündeki Amerikan kararlılığını göstermek için kullanılabilir. Fakat bu sadece, Türkiye liderliğiyle net ve açık bir diyalog ile yapılması.

'ÜLKE İÇİNDEKİ KÜRTLERLE MÜZAKERELER YENİDEN BAŞLAMALI'

Umarız ki, Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster ile Dışişleri Bakanı Rex Tillerson bu mesajı Ankara ziyaretlerinde verecektir. Fakat yek seferlik uyarılardan çok daha fazlasına ihtiyaç var. Menbic konusunda bir ihtilaftan şu an kaçınılsa bile, Levant ve ötesindeki Amerikan-Türk ilişkileri için stratejik parametreleri belirleyecek türden sürekli, üst düzey bir diyalog sağlanmadığı takdirde ABD ile Türkiye çatışma rotasında kalacaktır. Bu parametreler, Türkiye'nin Suriyeli Kürtler konusundaki meşru güvenlik endişelerine gereken saygının gösterilmesini ve ABD'nin Türk-Kürt müzakerelerinin yeniden rayına oturması için yardım önermesini içermeli.

'ERDOĞAN KARARLIYSA ONU KİMSE DURDURAMAZ'

Nihayetinde, eğer Erdoğan Amerikan-Türk ittifakını yok etmeye kararlıysa, Trump veya bir başkasının onu durdurmak için yapabileceği hiçbir şey yok. Fakat durumun içerdiği riskler konusunda net ve tutarlı olmak, Türkiye'nin dengesiz liderinin, ABD'nin tepki vermeyeceği düşüncesiyle geri dönülemez noktayı geçmemesini sağlayabilir. Nüfuzumuzu kullanmak için çok geç olmasını beklemeyelim."

MAKALENİN İNGİLİZCE ORİJİNALİ