Barselona'da politika: Afiş karalama sanatı!

Katalonya'da sol/bağımsızlıkçı insanlarla sohbet ettiğinizde söze, konunun ‘ulusal’ bir mesele olmadığı söylenerek başlanıyor. İnsanların en büyük derdi, halkın karar verme hakkının İspanya tarafından gasp edilmesi.

Google Haberlere Abone ol

BARCELONA - Katalonya’da referandum sonrası, yaklaşık üç hafta önce yapılan erken seçimle birlikte bağımsızlıkçılar çok küçük bir düşüş yaşamış ve parlamentoda yeniden çoğunluğa sahip olmuştu. Haliyle Barcelona sokaklarında referandum sonrası sancıları rahatlıkla hissediliyor. Barcelona İspanya tarihi boyunca siyasi bir şehir olmuş. Ancak bugün, mahallelerde çoğunlukla gençlerin gittiği sokak festivallerinde, konserlerin yüksek sesine rağmen herkes üçerli beşerli gruplar halinde benzer siyasi tartışmalara dalıyor. Konserse siyasi tartışmaların bir bahanesi haline geliyor.

Peki ne tartışıyor ne düşünüyorlar? Politik olarak solda yer alan ve bağımsızlığı savunan insanlarla sohbet ettiğinizde söze, durumun ‘ulusal’ bir mesele olmadığı söyleyerek başlıyorlar anlatmaya. İnsanların en büyük derdi, halkın karar verme hakkının İspanya tarafından gasp edilmesi. Her ne kadar ana gündem siyasi tutuklulara odaklanmış olsa da kimse referandum günü yaşanan polis müdahalesini es geçmiyor.

Konuşmanın sonrasındaysa işin can alıcı noktasına geliniyor: Neden bağımsızlık? Bu soru cümlesi basit dursa da sol/bağımsızlıkçı herkes şöyle düşünüyor: “Evet belki Katalan burjuvasının etkisi yoğun ama ne olursa olsun burası daha ilerici bir bölge ve İspanya’nın diğer bölgelerindeki gericiliğin yükünü biz çekmek zorunda değiliz. Bağımsızlık, buradaki sol gelecek ihtimalini de güçlendirecek.”

Elbette bu tartışmanın bir yanı. Diğer tarafta ise referandumun meşru bir hak olduğunu ancak bağımsızlığın doğru olmadığını düşünen sol var. Buradaysa fikirler İç Savaş öncesi kurulan cumhuriyeti yeniden inşa ederek ülkeye federal, sosyal bir yapı kurmaktan yana. Ancak sol/bağımsızlıkçılar bu fikre sıcak baksa da modelin gerçekleştirilme ihtimaline ikna olmuş değiller. Bu iki taraf arasında tartışma son derece dostane sonuçlanıyor.

Bu arada küçük bir not düşelim, bağımsızlıkçılar arasında sadece Katalanlar yok. Yolda gördüğüm göçmenlere yönelik bağımsızlıkçı partilerin ortaklaşa çıkardığı Hintçe, İspanyolca (Katalonya’da İspanya’nın farklı bölgelerinden gelen işçi nüfus da var) ve Arapça propaganda afişleri dikkatimi çekmişti. Daha sonra, henüz 1 yıl önce Katalonya dışından Barcelona’ya gelen ve bağımsızlıkçıları destekleyen biriyle de tanıştım. Bana İspanya devletinin tutumu ve kimliğinden dolayı böyle düşündüğünü söyledi. Bu örnek, Katalan bağımsızlıkçılığının sadece ve sadece ‘milli’ ve ‘kültürel’ değerler üzerinden yorumlanamayacağını düşündürüyor.

“Haklarımız kökenimize göre değişmiyor. Onları koruyoruz!” yazılı, üç bağımsızlıkçı partinin ortak afişi

AFİŞ SAVAŞLARI

Hazır afişlerden bahsetmişken duvarlardan devam edelim. Sokaklarda referandum karşıtı afişe rastlamak oldukça güç. Tek tük AB yanlısı bağımsızlık karşıtı Ciudadanos’un afişlerini görüyorsunuz görmesine ama sokakta sadece bir ‘mizah unsuruna’ dönüştürülmüş örneklerine rastlıyorsunuz. Ancak referandum karşıtlarının soluğu, bağımsızlıkçıların afişlerinde aldığı rahatlıkla gözlemlenebiliyor. Örneğin duvara çizilmiş bir Katalan bayrağının üzerine ‘Hapse!’, ‘Yaşasın kral’, ‘Kızıllar’ gibi karalamalar yapıldığını görüyorsunuz. Ya da sosyal demokrat bağımsızlıkçı parti ERC’nin tutuklu lideri Oriol Junqueras’a destek afişlerine yapılan -bağımsızlıkçıların mizahından biraz daha özensiz olsa da- ilginç karalamalar...

Sosyal demokrat ERC’nin tutuklı lideri ve eski hükümetin başkan yardımcısı Oriol Junqueras’ın karalanan afişi.

KIVRAK ZEKA CEPHESİ

Ancak duvarda göze çarpan en dikkat çekici şey, yaratıcı ya da sanatsal olsun olmasın, karalamalar değil: Duvardaki sloganların silinmeyip ısrarla, defalarca değiştirilmesi. Sonuç olarak duvardaki basit, bir kelimelik slogan, tarafların kıvrak zekalarını yarıştırdığı bir arena haline gelebiliyor. Örneğin 1 Ekim referandumundan kalma ‘Evet’ graffitisi üzerinde olduğu gibi. Sloganın sahibi gelmiş, duvara hazırladığı şablonla ‘Evet’ yazısını işlemiş. Daha sonra bağımsızlık ve referandum karşıtı gelmiş ve Katalonya’nın özerkliğini askıya alan anayasanın 155’inci maddesine gönderme yaparak ‘evet’in önüne bu rakamı (Al 155) ilave etmiş ve duvardaki ‘evet’i kendi sloganı haline gelmiş. Sonra bir başkası gelmiş 155’i işaret ederek ‘hayır’ yazmış. Burada bitiyor mu? Hayır bitmiyor. Yine karşı taraf gelip ‘hayır’ yazılarını karalayarak ‘155’e evet’ kombinasyonunu korumaya çalışmış. Tüm bunlar olurken biri de gelip yazının tamamını güzelce silmemiş. Demek ki bu karşıtlığın ‘kıvrak zeka’ cephesinde de çetin bir savaş dönüyor...

Sloganın sahibi gelmiş, duvara hazırladığı şablonla ‘Evet’ yazısını işlemiş. Daha sonra bağımsızlık ve referandum karşıtı gelmiş ve Katalonya’nın özerkliğini askıya alan anayasanın 155’inci maddesine gönderme yaparak ‘evet’in önüne bu rakamı (Al 155) ilave etmiş ve duvardaki ‘evet’i kendi sloganı haline gelmiş. Sonra bir başkası gelmiş 155’i işaret ederek ‘hayır’ yazmış. Burada bitiyor mu? Hayır bitmiyor. Yine karşı taraf gelip ‘hayır’ yazılarını karalayarak ‘155’e evet’ kombinasyonunu korumaya çalışmış. Tüm bunlar olurken biri de gelip yazının tamamını güzelce silmemiş.

SOL JARGON KİTLESELLEŞTİ

Referandum sonrası sokaktaki etkilere dönecek olursak, ‘Tutsaklara özgürlük’ kampanyası sivil mücadelenin bel kemiğini oluşturuyor. CUP’a oy vermiş bir arkadaşım bana daha önce kendilerine -ya da kendi deyimiyle ‘aşırı sola’- ait sloganların, afişlerin, kampanyaların bugün Katalan bağımsızlıkçı sağı tarafından da sahiplenilmesine oldukça şaşırdıklarını söyledi. Öyle ki içişleri bakanlığı görevinde bulunan bir burjuva siyasetçinin önceleri ‘solu’ mahkum etmesine karşın bugün kendisinin cezaevinde olması ve ‘tutsaklara özgürlük’ kampanyasına dahil olması, CUP gibi partilerden insanlar için ilginç bir paradoks. Ancak bu durumun kendi mücadelelerini geniş kitlelere yayma ve solu marjinallikten kurtarma açısından olumlu yanları olduğu düşüncesindeler.

Komünist bağımsızlıkçı gençlik örgütü Arran’ın, resmi Katalonya özerk bölgesinin sınırları dışını da kapsayan haritası

BAYRAKLI BALKONLARIN ANLATTIĞI

Referandum sonrasında çoğu bağımsızlık yanlısı, sıkça kameralara yansıdığı üzere balkonlarına ya Katalan bayrağı ya da tutsaklara özgürlük talebi içeren afişler asıyor. Bu durum, Barcelonalılar açısından ayrı bir anlam ifade ediliyor. Avrupa’nın şüphesiz en büyük turizm başkentlerinden olan bu kenti yanınızda oralı biri olmadan gezdiğinizde, kendinizi üstü açık bir dış hatlar terminalinde hissediyorsunuz. En azından ben öyle hissettim, kendinize güveniyorsanız alınmayın. Ancak Barcelonalı biriyle beraber gezerseniz şehri bypass ederek gerçek kenti görebiliyorsunuz. Haliyle bu özel yeteneği kazanmış kentliler, referandum sonrasında balkonlara bakarak bölgede yaşayan yerlileri tespit edebiliyor ve daha rahat kendilerine alan bulabiliyorlar.

Sözün özü bölge bugün tarihinin en siyasi ve militan günlerini yaşıyor. İlk aşamada bağımsızlıkçıların darbe aldığı söylenebilse de bu durumun sürekli aynı kalacağını düşünmek oldukça güç. İspanya genelinde sol güçlenmediği takdirde muhtemelen Katalanlar günbegün bağımsızlığa küçük ama güçlü adımlara daha fazla yaklaşacak...