Bir bardak çay yoluna koyar mı her şeyi?

Sigmar Gabriel'in iki ülke arasındaki ilişkilerle ilgili güncel açıklaması "Son haftalar içinde Türkiye ile olan ilişkimizi rahatlatmak için çok şey yaptık. Eminim ilişkilerimizin daha da iyi olma ihtimali var" oldu. Gabriel'in de dediği gibi, ilişkiler ancak rahatlayabilir, ama düzelmesi pek mümkün görünmüyor.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - Orhan Pamuk, "hatırlamak, ne gördüğünü bilmek demektir" der. Hele de söz konusu politika ve uluslararası ilişkilerse, bazı yaşanmışlıkları sık sık hatırlatmak gerekiyor. Günümüzün hızında dönüp bir kaç ay öncesine bakmak, sağlıklı değerlendirmeler yapabilmek için zorunlu oluyor. Almanya-Türkiye ilişkileri için de bu geri dönüşlere zaman zaman ihtiyaç duyuyoruz.

6 Ocak Cumartesi günü Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ve mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu, Gabriel'in Goslar'daki evinde buluşmuşlardı. Gabriel'in kendi evinde, doğu çay seremonisinde Mevlüt Çavuşoğlu'na çay ikram ederken çekilmiş fotoğraf basına yansımıştı. Bu buluşmayı Almanya Yeşiller Partisi (Die Grünen) Eş Başkanı Cem Özdemir ve Sol Parti'nin (Die Linke) Türkiye kökenli milletvekilleri eleştirmişti. Özdemir, Gabriel'i yanlış bir mesaj verdiğini söyledi. Gerçekten de Türkiye havuz medyasında bu fotoğrafa "kendi elleriyle çay ikram etmiş!" gibi başlıklar yazılarak haber yapıldı. Daha düne kadar aynı gazeteler, Gabriel'i Türkiye'nin bir numaralı düşmanı ilan etmişlerdi. Geçtiğimiz birkaç ay öncesinde Gabriel'in eşi Anke Gabriel'in tehdit telefonları aldığı ve bu telefonların Türkiye ile bozulan ilişkiler nedeniyle AKP yanlısı grupların yaptığı yönünde haberler çıkınca da aynı gazeteler "Yalancı Gabriel", "Utanmaz Gabriel" gibi başlıklar atmışlardı.

Sanki iki ülke arasındaki ilişkiler Gabriel ve Çavuşoğlu'nun anlaşamaması nedeniyle bozulmuştu. İkisi arasında içilen çaylar ve birlikte yaptıkları yürüyüş var olan sorunları çözdü mü? Elbette hayır! İki ülke arasındaki sorunlar çok açık politik nedenlerden ortaya çıktı: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gittikçe otoriterleşen yönetimi, ifade özgürlüğünün ve hukuk devleti sisteminin (hem bağımsız yargı, hem de kuvvetler ayrılığı) artık anlamsızlaşması nedeniyle, başta Almanya olmak üzere Fransa, Hollanda, Avusturya ile ikili ülke ilişkilerinde krizli bir sürece girilmişti. Özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasındaki OHAL sürecinde, muhalif olanların güvenliklerinin kalmaması, güvenlik güçlerinin ve yargının sadece cumhurbaşkanının isteğine göre davranıyor olması, sadece göstermelik bir parlamentonun olması ve OHAL süreci içerisinde başkanlık sistemi için referanduma gidilmesi gibi gerekçelerle ilişkiler bozulmuştu. Bu sorunlar Türkiye'de devam ettiği sürece, AB'ye dahil kimi ülkelerle ilişkilerin tamamen düzelmesi mümkün değildir. Sigmar Gabriel'in iki ülke arasındaki ilişkilerle ilgili güncel açıklaması "Son haftalar içinde Türkiye ile olan ilişkimizi rahatlatmak için çok şey yaptık. Eminim ilişkilerimizin daha da iyi olma ihtimali var" oldu. Gabriel'in de dediği gibi, ilişkiler ancak rahatlayabilir, ama düzelmesi pek mümkün görünmüyor. Türkiye'de tutuklu bulunan Almanya vatandaşlarının tutukluluklarının son bulması, Türkiye'de yüzlerce gazetecinin, muhalif politikacının tutuklu bulunduğu gerçeğini değiştirmiyor.

DİTİB'e bağlı imamlara yöneltilen casusluk suçlamaları soruşturması kapatılsa da, MİT'in Almanya'daki faaliyetlerinin şimdilik üstü örtülse de, Almanya ile Türkiye arasında ilişkiler AB'nin en asgari demokrasi işleyişi göz önünde tutulduğunda dahi, bu şekilde çözülemez -ancak Gabriel'in dediği gibi rahatlayabilir. Devletler sonsuza kadar düşman kalamazlar, doğrusu da bu değil zaten. Ancak Almanya'nın zaman zaman kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye'ye bazı jestler yapması bu sorunları hafifletmiyor.

Avrupa'da yaşayan muhalif isimlere suikast düzenleneceği iddiasının Garo Paylan tarafından paylaşılmasının ardından, futbolcu Deniz Naki'ye yapılan saldırı sonucu, yara almadan kurtulan Naki hayatını kaybetseydi, Almanya bunun altından nasıl kalkacaktı? Hadi onun da üzerini kapadı diyelim, çıkarları uğruna, Osmanen Germania adlı şaibeli grupları nereye kadar demokrasi düzeni içeresinde kontrol altında tutabilecek?

Almanya, Fransa veya diğerleri fark etmez: Türkiye'nin gittikçe tek adam rejimine dönen yönetimiyle bir yere kadar ilişki yürütülebilir. Evet, Almanya Suudi Arabistan'a da silah satıyor, ama Suudi Arabistan ile tarihsel, kültürel ve coğrafi ilişkisi Türkiye ile kıyaslanamaz. AB'ye sınırı olan ve AB ülkelerinin çoğuyla kültürel, ekonomik, tarihsel ilişkileri olan bir ülkenin hukuksuzluğunun üzerini örterek, o ülkeyle ilişkileri normalleştirmeleri, eşyanın doğasına aykırı olur! Her zaman dile getirdiğim gibi, burada önemli olan, Almanya veya Türkiye'nin ne yaptığı değil, asıl önemli olan, Avrupa'da yaşayan katılımcı demokrasi yanlısı herkesin bu çelişkilerden yola çıkarak yeni bir karşı duruş programı oluşturmaları gerektiğidir.