Arap dünyasında geçen hafta: İran Suriye senaryosunun tekrarı mı?

Suriye’de yayınlanan El Vatan gazetesi yazarı Bessam Ebu Abdullah, İran’da yaşananları Suriye’de yaşananlara benzeterek, Suriye’ye yönelik uygulanan senaryonun İran’da da uygulanmak istendiğini savundu, ancak bunun İran’da başarılı olmasının mümkün olmadığını kaydetti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Arap basını bu hafta İran’daki gösterilere ve bu gösteriler ışığında yaşanan iç ve dış gelişmelere odaklandı. Bazı Arap gazeteleri, bu gösterileri “İran halkının meşru talepleri” penceresinden görürken, bazıları da, ABD ve bazı Körfez ülkelerinin tutumuna dikkat çekerek, “gösterilerin bazı güçler tarafından İran’a karşı kullanılmak istendiği” bakış açısıyla yaklaştı.

Ortadoğu’nun krallıklarla veya emirliklerle yönetilen ve her türlü gösterinin şiddetle bastırıldığı Körfez ülkelerinin basını, “İran halkını savunan” gazetelerin başında geldi.

Birçok gazete ise, İran’daki gösterilerin bölgesel etkilerini ele aldı ve burada yaşananlardan nasıl dersler çıkarılması gerektiğine vurgu yaptı. Bazı gazetelerin, İran’daki gösteriler karşısındaki Türkiye’nin tutumuna dikkat çekerek, en fazla ders çıkarması gereken ülkenin Türkiye olduğunu savunması dikkat çekti. İranlı Kürtler’in tutumu da, Arap basınının dikkatini çeken başka bir konu oldu.

“İRAN’DAKİ GÖSTERİLERİN TÜRKİYE’YE YÖNELİK MESAJLARI”

Mısır El Ahram gazetesi yazarlarından Muhammed Ebu Fadl, İran’daki gösterilerin bazı ülkelere ve özellikle de Türkiye’ye yönelik bazı mesajlar içerdiğini belirtti. Ebu Fadl’a göre, İran’da olup bitenlerden Türkiye’nin alması gereken mesajlardan bazıları şu şekilde:

“Birincisi, ekonomik faktörler siyasi krizlerin altında yatan birincil nedendir. Herhangi bir toplumda boşluk arttıkça, o toplum öfkesini bir şekilde göstermeli. Belli bir süre ve belli nedenlerde ötürü bastırılmış bir şekilde kalan halk, onu saran çember daraldıkça ilk fırsatta patlamaktan çekinmeyecektir. Çektiği acılara da kayıtsız kalmayacaktır. Özellikle Türkiye ve İran’da, onları yönetenlerin içerideki krizleri görmezden gelip dışarıdaki emeller uğruna paralar akıttıklarını gördükçe.

İkinci mesaj ise, imkânlar dışında büyütülen hedeflerin tehlikesidir. Öyle ki İranlı yöneticilerden birinin, ülkesinin dört Arap başkentindeki (Bağdat, Şam, Beyrut, San’a) hegemonyasından gurur duyması bunun için yeterli bir delildir. Yine aynı şekilde Türkiye’nin bazı Arap devletlerine rağmen Arap coğrafyasına yayılma çabaları, buradaki hâkimiyet arzusunu göstermektedir.

Üçüncü mesaj da, özgürlüklerin kısıtlanması, insan haklarının çiğnenmesi ve azınlıkların bastırılması konusundadır. Ki bu konu Türkiye’de açık bir şekilde tezahür etmektedir. Ki bu durum, bazı kesimlerin o ülkeye müdahalesine kapı açmak için vatandaşları kışkırtabilecekleri en kolay yoldur.”

“İRANLI KÜRTLER TETİKTE”

Londra Merkezli Suudi Arabistan gazetesi El Hayat gazetesinde Şoreş Derviş imzasıyla yayınlanan yazıda, İran’daki Kürt örgütlenmelerinin durumu ve gösterilere bakışı ele alındı. Yazara göre, “protesto gösterilerinin sonucu ne olursa olsun İranlı Kürtler, olağanüstü bir duruma karşı tetikte kalmaya devam edecek”:

“Ülkede olup bitenler ışığında, İran’daki Kürt partileri, ülkedeki durumun varacağı bütün ihtimallere karşı hazır olduğunu ifade etti. Özellikle silahlı Kürt gruplar, büyük bir kendine güven ve hamasetle, gösterilerde safları sıklaştırma çağrısı yaptı. Aynı zamanda, ‘devrime’ destek için birleşik bir muhalif cephe oluşturması çağrısı da yaptı.

İran’da böylesine bir değişiklik rüzgarı eserken İran Kürtleri’nin bu hamasetinde bir garabet yoktur. Zira İran’daki rejim Kürtler’in demokrasi ve özerklik taleplerini her zaman görmezden geldi veya reddetti. Kürt milliyetçi hareketlerine verdiği zararın çeşitliliği de cabası. İran Kürdistan’ında kurulan darağaçları da İran rejiminin baskıları ve sertliği açısından sadece buzdağının görünen yüzü.

Sonuç ne olursa olsun, gerek İran rejimi bu protesto gösterilerini bastırmakta başarılı olsun, gerek bu protesto gösterileri bir devrim hareketine dönüşmekte ve rejimi mağlup etmekte başarılı olsun, İran Kürtleri’nin elleri, herhangi bir olağanüstü duruma karşı tetikte kalacak. Burada hatırlatmakta fayda var; her durumda İran Kürtleri’nin canlarını almak için kurulan darağaçlarından başka kaybedecekleri bir şey yok.”

“MOLLA REJİMİNE TAHAMMÜL KALMADI”

BAE El Beyan gazetesi, İran’daki eylemleri, “ İran halkının 40 yıla yakındır yaşadığı baskı ve fakirlik sebebiyle molla rejimine tahammülü kalmaması” şeklinde değerlendirdi:

“İran halkı kırk yıla yakındır fakirlik, açlık ve işsizlik içinde yaşıyor. Aynı zamanda baskı ve iktidarın terörü altında yaşayan İran halkı, iktidarın, güvenlik birimlerinin ve ordu yönetiminin büyük yolsuzluklarından çekiyor. Molla rejimi İran halkını, içerideki krizlerden komşularla uzun süren savaşlara ve civar ülkelerdeki krizlere ve savaşlara sürüklüyor.

İran rejimi, Yemen, Suriye ve Lübnan’da yıkıcı niteliği sahip milislere ve çetelere milyarlar harcarken İran halkı nükleer anlaşmasıyla ambargonun kalkmasını ve rahatlamayı bekliyordu. Ancak daha fazla krizlerle, başka ülkelerde terörün daha fazla desteklenmesi ve içeride daha fazla güvenlik baskısıyla karşı karşıya kaldı. Bu baskılar da halka, ‘devletin düşmanlar tarafından hedef alındığı ve korunması gerektiği’ bahanesiyle sunuldu.

Görünen o ki, İran halkının sabrı tükenmiş durumda ve Ayetullah ile molla rejimine artık tahammülü kalmadı. Bu yüzden halk protestoları İran kentlerinde söndürülmesi güç bir ateş şeklinde hızla yayıldı ve talepler, devrim rehberi ile cumhurbaşkanının istifası ile rejimin düşmesine dönüştü.

Tahran’daki rejim ise bunun karşısında, daha önce de yaptığı gibi meçhul bir kesime yönelik, gösterilerin arkasında durduğu gerekçesiyle içi boş ithamlardan başka bir şey yapmadı.

Bu gösteriler, çok fazla sabreden ve artık tahammülü kalmayan bir halkın intifadasıdır.”

“İRAN SURİYE SENARYOSUNUN TEKRARI MI?”

Suriye’de yayınlanan El Vatan gazetesi yazarı Bessam Ebu Abdullah, İran’da yaşananları Suriye’de yaşananlara benzeterek, Suriye’ye yönelik uygulanan senaryonun İran’da da uygulanmak istendiğini savundu, ancak bunun İran’da başarılı olmasının mümkün olmadığını kaydetti:

“Öyle görünüyor ki İran’ın şahit olduğu olaylar Suriye’de olup bitenlerden çok da uzak değil. Özellikle Suriye’ye yönelik bütün savaş biçimlerinin uygulanması göz önüne alındığında bu göze çarpmaktadır. Zira Suriye’ye yönelik ABD ve müttefiklerinin uzun senelerdir destekleyip körüklediği bu savaşta hem yumuşak savaş hem de vekâlet savaşı yürütüldü.

İran’ın ekonomik talepler bağlamında şahit olduğu gösteriler dünya açısından yeni bir olgu değil. Zira Fransa İş Kanunu'na karşı bir hafta süren büyük protesto gösterilerine sahne oldu. Amerika da şiddetli bir şekilde bastırılan Wall Street olaylarını yaşadı. Yine İngiltere, İspanya ve buna benzer ülkeler bu tip gösterilere sahne oldu.

Hakikaten de İranlı yöneticilerin çoğu ve özellikle İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, göstericilerin barışçıl bir biçimde gösteri yapmaya hakları olduğunu vurguladı. Ancak bozgunculuk eylemleri de kesin bir dille reddedildi.

Suriye’ye yönelik komplo hezimete uğradı. Veya hezimet yolunda ilerliyor. Bu yüzden ne olursa olsun, başarısız olan bu senaryoyu İran’da tekrar edemezler. Zira İran’ın elinde de birçok güç unsuru var. Ancak burada ‘direniş eksenine’ düşen Tahran’dan Şam’a, zayıf noktaların giderilmesidir.”

“İRAN KRİZ YÖNETİMİNDE BAŞARILI OLDU”

Rai Al Youm gazetesi ise, İran yönetiminin krizi yönetme konusunda başarılı olduğunu ve bu konuda civar ülkeler için de bir örnek teşkil ettiğini savundu:

“ABD, İsrail ve Arap müttefiklerinin İran’daki gösterileri desteklemesi, bu gösterilerin arkasında bazı dış faktörlerin olduğunun açık bir kanıtıdır. Bu dış faktörler halk gösterilerini ülkenin istikrarını bozmak için kullanmaya çalıştı. Ancak yönetimin krizi yönetmedeki başarısı, hatalarını kabul etmesi, halkın güvenlik zaafının oluşmasıyla ortaya çıkacak tehlikeleri görmesi bu çabaları boşa çıkardı ve gösterilerin daha da yayılmasını engelledi.

İran halkı Amerika’nın boğucu ambargolarının sıkıntısını çekiyor. Bu ambargonun kalkması için de nükleer anlaşmaya bel bağlamışlardı. Ancak bu beklenti yerinde bir beklenti değildi. Zira mevcut Amerikan yönetiminin niyeti hiç de barışçıl çerçevede değil. Aksine saldırgan bir niteliğe sahip. Ayrıca İran karşıtı gerilimi arttırıcı bir siyasi politikaya dayanıyor. ABD bu konuda maalesef bazı Arap devletlerinden de destek görüyor.

İran yönetimi kendini kontrol etme konusunda bu gösterilerle çok önemli bir örnek arz etmiş durumda. Mümkün olduğunca halkının kanının akmaması için çaba sarf etti. Ayrıca halkının onurlu yaşam taleplerini olumlu karşıladı. Bu konuda, aynı gösterilere sahne olma ihtimali yüksek olan civar ülkelere de bir örnek teşkil etti.”