Irk ve sınıfın kesişiminde korona virüsü: ABD'den izlenimler

Salgınla deneyimimiz derinleştikçe anlıyoruz ki virüs bizleri eşitlemekten ziyade toplumsal hayatımızın ciğerlerine kadar işlemiş olan eşitsizlikleri, adaletsizliği, ayrımcılığı adeta bizleri öksürterek görünür kılıyor. Görünür kılıyor ki tedavi olalım. Virüs bizleri eşitlemiyor belki ama toplumsal hastalıklarımızla yüzleşmeye zorluyor.

Google Haberlere Abone ol

Elif Sarı Genç

2019’un Aralık ayından itibaren hayatımıza giren korona virüsü gün geçtikçe bizi toplumsal gerçekliğimizin farklı bir boyutuyla yüzleşmeye zorluyor. Geçtiğimiz hafta ABD’de can kayıplarının ırklara göre dağılımını gösteren rakamlar açıklandı. Rakamlar Covid-19 yüzünden hayatını kaybeden Siyah ve Latin Amerikalıların oranının Beyaz Amerikalılara oranla çok daha yüksek olduğunu gösterdi. Yani ABD’de ırklar arasında sonu gelmeyen sınıfsal farklılığın boyutlarını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.

ABD’deki ilk vaka 21 Ocak’ta Washington eyaletinde görüldü. Ancak önlemler Mart ayının ortalarına kadar alınmadı. Geciken önlemlerse ülkenin çeşitli eyaletlerinde salgına karşı fiziksel mesafelenme uygulamasıydı.

Nisan ayının ikinci haftası itibariyle ABD dünya genelinde korona virüsünden ölümlerin en çok yaşandığı ülke oldu. İlk vaka kuzey batı Amerika’da görülse de fiziksel mesafelenme önlemleri bu eyaletlerde salgının yayılma hızını yavaşlatırken, doğuda vaka sayısı hızla artmaya devam etti.

Salgının Amerika’daki merkez üssü haline gelen New York eyaletindeki vaka sayısı 10 Nisan itibariyle dünyadaki tüm diğer ülkeleri geride bırakarak 159 bin 937’ye yükseldi. New York eyaleti 195 bin 031 vaka sayısı ve 10 bin 56 can kaybı ile salgının ABD’deki merkez üssü olma konumunu sürdürüyor. New York’un ardından en çok vakanın görüldüğü eyaletler ise New Jersey, Massachusetts, Michigan ve California.

GEMİ AYNI KAMARALAR FARKLI

Salgının küresel boyutlara ulaşmasının ardından her kesimden "hepimiz aynı gemideyiz" sesleri yükselse de gemi su aldıkça üst kamaralarda yer alanlar ile diğerleri arasındaki uçurum, gelir güvencesizliği, sağlık hizmetlerine erişimdeki adaletsizlikle gün yüzüne çıkmaya başladı.

Örneğin alınan tedbirler sonucu işsiz kalanların tek umudu işsizlik maaşına başvuru, tarihi bir rekor kırdı. Başvuru sayısının yüksekliği, toplumdaki gelir güvencesizliğinin ve adaletsizliğinin krizle birlikte ilk dışa vurumu.

Geçtiğimiz hafta Covid-19’a dayalı can kayıplarının ırksal dağılımını gösteren veriler gelmeye başladığında “neden” sorusu akla geldi. İlk ve en vurdum duymaz cevap herhalde, "virüs ırk ve renk ayrımı yapıyor” olurdu. Ancak hepimiz öyle olmadığını biliyoruz. Sorunun cevabı Amerika’daki ırklar arasındaki sınıfsal farklılığın ve sosyal adaletsizliğin boyutlarında. New York Times ırksal dağılımı gösteren verilerin henüz bir genelleme yapmak için yeterli olmadığını vurgulasa da, özellikle Siyah ve Latin Amerikalıların yoğun olarak yaşadığı şehirlerden gelen ilk veriler durumun vahametini gözler önüne seriyor.

New York valiliğinden yapılan açıklamaya göre, bu eyalette korona virüsünden ölen Siyah ve Latin Amerikalıların sayısı Beyazların iki katı. Latin Amerikalılar, şehir nüfusunun yüzde 29’unu oluşturuyor ama korona virüsünden ölenlerin arasındaki oranları yüzde 34. Benzer şekilde, nüfusun yüzde 22’si Siyah olan New York'taki can kayıplarının yüzde 29’u Siyah Amerikalılar.

New York örnekleri dikkat çekici ancak Louisiana’dan gelen veriler can yakıcı. Nüfusun yüzde 32’sini Siyah Amerikalıların oluşturduğu bu eyalette, korona virüsünden ölenlerin yüzde 70’i Afrika kökenli Amerikalılar olurken, ölümlerin yüzde 40’a yakınının Siyah Amerikalıların çoğunlukta olduğu New Orleans şehrinde olduğu belirtiliyor. Bir diğer çarpıcı veri de Chicago kentinden geliyor: Siyahların nüfusun yüzde 30'unu oluşturduğu bu şehirde korona virüsü nedeniyle hayatını kaybedenlerin yüzde 72'si Afrika kökenli Amerikalılar.

İKİ AMERİKALIDAN BİRİNİN SAĞLIK GÜVENCESİ YOK

Hiç şüphesiz, salgından etkilenenler arasındaki bu fark en temelde ABD’de tarihsel olarak var olan ırklar arasındaki sınıfsal ayrımdan, neoliberal politikalar ile derinleşen toplumsal eşitsizlik ve adaletsizlikten kaynaklanıyor.

Siyah ve Latin Amerikalılar, ABD’de korona virüsü ile mücadelede ön cephede yer alan çalışanların ağırlıklı bir bölümünü oluşturuyor. Ancak hizmet sektörünün büyük bölümünü oluşturan bu kesimler çoğunlukla özel sigortaya dayanan sağlık hizmetlerine erişemiyor. Ne yazık ki ABD’de nüfusun yarısına yakını ya yetersiz sağlık güvencesine sahip ya da hiç. Kapsamlı sigortaya erişim ancak güvenceli işlerde çalışan veya yüksek gelir sahibi olanların erişebildiği bir lüks. Yani salgın koşullarında geçimlerini sağlamak için hayati risk altında çalışmak zorunda kalan Siyah ve Latin Amerikalılar aynı zamanda sağlık hizmetlerine erişimden de yoksun. Ancak sağlık hizmetlerine erişimdeki adaletsizlik sadece sağlık sisteminden kaynaklanmıyor.

SAĞLIKTA AYRIMCILIK

Sağlıkta azınlıklara yönelik ayrımcılık da adaletsizliği derinleştiren etkenlerin başında geliyor. New York Times’ın haberine göre, doktorlar Covid-19 semptomları gösteren Afrika kökenli Amerikalıları beyazlara oranla daha az teste yönlendiriyor. Hastalığın hızla ilerleyebildiği göz önünde bulundurulursa salgına rağmen sigortasız ve güvencesiz çalışmak zorunda olmaları, sağlık hizmetlerine ve teste erişimdeki maruz kaldıkları eşitsiz muamele Siyah ve Latin Amerikalılar arasında korona virüsü yüzünden can kayıplarını artırıyor. Teste erişimdeki ayrımcılık virüsün Siyah Amerikalılar arasında daha hızlı yayılmasını da tetikliyor olabilir.

Sağlık hizmetlerine erişimden yoksun olmak başka riskleri de beraberinde getiriyor. Bilindiği gibi altta yatan sağlık sorunları bireylerin korona virüsüne yakalanma riskini artıran faktörlerden biri. New York Valisi Cuomo’nun da belirttiği gibi yoksul kesimlerde zenginlere göre tedavi edilmemiş kronik hastalıkların daha yaygın olması, bu bireylerin virüsle karşılaşmaları halinde vakaların can kaybı ile sonuçlanmasına neden oluyor. Obezite, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı gibi Afrika kökenli Amerikalılarda yaygın görülen hastalıklar, korona virüsüne dayalı ölüm riskini artırıyor. Ancak belirtmek gerekiyor ki bu eşitsizlikler sadece korona virüsü krizine özgü değil. Kriz öncesinde Wisconsin Üniversitesi Halk Sağlığı Enstitüsü tarafından hazırlanan rapora göre Siyahların yaşadığı muhitlerde ortalama yaşam süresi beklentisi beyazların muhitlerine göre 8.8 yıl daha kısa. Yani, Amerikan sağlık sistemindeki eşitsizlik ve ırkçılık halihazırda azınlık toplumları için ciddi hayati riskler doğururken, korona virüsü krizi bu gerçekle yüzleşmeyi kaçınılmaz kılıyor.

MASKE KORONADAN KORUYOR PEKİ POLİS ŞİDDETİNDEN?

Bir diğer çarpıcı gerçek ise geçtiğimiz hafta Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezleri’nin fiziksel mesafelenmeye ek olarak yaygın olarak kumaş maske kullanımını önermesine rağmen Siyah Amerikalı erkeklerin kumaş maske kullanırken tedirgin olmaları.

ABD’de Siyahlara karşı yaygın polis şiddetinin varlığı biliniyor. 2015 yılında Michael Brown’ın polis tarafından vurularak öldürülmesinin ardından başlayan Ferguson protestoları hâlâ hafızalarda yerini korurken, polis şiddetine ve sistematik ırkçılığa karşı olarak ortaya çıkan Black Lives Matter hareketi dünyaca tanınır hale geldi. Ancak ABD’de Siyah vatandaşlara karşı ayrımcılığın hâlâ önü alınmış değil. Bu nedenle Afrika kökenli Amerikalı erkekler tehdit olarak algılanacakları ve polis tacizine yol açacağı gerekçesiyle korona virüsüne karşı önerilen maske kullanımından kaçınıyorlar. Çünkü maske kullanmaları halinde korona virüsüne yakalanmasalar bile polis şiddeti yüzünden hayatlarından olmaları olası. Amerika’nın bazı eyaletlerinde yüzün maske ile kapatılmasını yasaklayan yasalar mevcut.

Polisin maske takan siyahlara dönük utanç verici tutumu virüsü molası vermedi. Mart ayında bir güvenlik görevlisinin iki Siyah Amerikalıyı maske taktıkları için bir süper marketten dışarı attığı görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından bu yasaların askıya alınması için çağrılar yapılsa da yapısal ırkçılığın yaygın olduğu bir toplumda korona virüsüne rağmen Siyahların maske kullanmakta tereddüt etmeleri şaşırtıcı değil. Yani Siyah Amerikalıların maruz kaldığı ırkçılık, fişleme ve şiddet salgından korunmakla polisten korunmak arasında bir çelişki yarattığından virüsle temaslarının artmasında bir başka etken oluyor.

SALGININ GÖR DEDİĞİ: YÜZLEŞME ZAMANI

Korona virüsü krizinin global boyuta ulaşmaya başladığı ilk günlerden beri salgının siyasi ve ekonomik güç, sınıf, ırk veya ülke ayırmaksızın hepimize etki eden, dolayısıyla da toplumsal eşitsizlikleri bir potada eriterek hepimizi eşitleyen bir deneyim olduğundan bahsediliyor. Ancak salgınla deneyimimiz derinleştikçe anlıyoruz ki virüs bizleri eşitlemekten ziyade toplumsal hayatımızın ciğerlerine kadar işlemiş olan eşitsizlikleri, adaletsizliği, ayrımcılığı adeta bizleri öksürterek görünür kılıyor. Görünür kılıyor ki tedavi olalım. Virüs bizleri eşitlemiyor belki ama toplumsal hastalıklarımızla yüzleşmeye zorluyor. Bu yüzden belki de eşitliğe doğru bir adım atmamızı sağlayacak. O yüzden ihtiyacımız olan bu yüzleşme fırsatını iyi değerlendirmek.

ABD korona virüsü salgınına 2020 başkanlık seçimlerine hazırlanırken yakalandı. Sağlık hizmetlerine erişimdeki adaletsizliğin giderilmesi geçtiğimiz hafta Demokrat Parti adaylık yarışından çekilen Bernie Sanders’ın seçim kampanyasının omurgasını oluşturuyordu. Korona virüsü salgını ile görmezden gelinemeyecek boyutlara ulaşan bu adaletsizliğe karşı söylemin, Sanders’ın çekilmesi ile Demokrat Parti’den başkan adaylığına kesin gözüyle bakılan Joe Biden tarafından ne derece sahiplenileceğini henüz bilmiyoruz. Ancak Biden’ın Afrika kökenli Amerikalı seçmenler tarafından desteklendiği biliniyor. Korona virüsü sağlık ve ekonomik kriz atmosferinde yaşanacak başkanlık seçimlerinde krizin seçim kampanyalarına ve yarışa nasıl yansıyacağını, daha da önemlisi krizin ayyuka çıkan yapısal eşitsizlikleri dönüştürecek bir fitili ateşleyip ateşleyemeyeceğini hep birlikte göreceğiz.

* Portland Eyalet Üniversitesi Doktora Öğrencisi

Etiketler ABD sağlık korona