Cezayir başkanlık seçimi: Bir halkın direniş öyküsü

Hirak’ı güçlendiren bir etken kendisinin herhangi bir politik önderliğe bağlı olmaması. Bu durum, protesto hareketinin toplum nezdinde kısa sürede meşruiyet bulmasını ve kabul görmesini çok kolaylaştırdı. Amjad öndersizliğin Hirak’ın hem güçlü hem de zayıf yanını oluşturduğunu düşünüyor. Bu protesto hareketinden her Hirakistin kendini bulacağı, kendi özgün taleplerine cevap verecek bir yeni politik oluşumun çıkmasının mümkün olmayacağı çok aşikar.

Google Haberlere Abone ol

Bülent Kaya

Havaalanından konaklayacağım otele götüren taksici Kader, taksiye biner binmez konuyu açmakta tereddüt etmedi: "Eğer seçimler için geldiyseniz pek şanslı sayılmazsınız." Kendisine neden böyle düşündüğünü sormama kalmadan seçim atmosferinden çok seçim karşıtı yürüyüş ve protestoların yoğun olduğundan söz etti.

12 Aralık Perşembe günü yapılan başkanlık seçimine katılım, beklendiği gibi düşük çıktı (yüzde 39.9). Katılımın, bazı seçim bölgelerinde yüzde 10’lara kadar düştüğü belirtiliyor. Yüzde 75’inin Fransa’da yaşadığı Cezayir diasporasının büyük bir çoğunluğunun da, düşük katılım oranıyla (yüzde 30), boykot hareketinden yana tavır aldığı görünüyor.

HİRAK: REJİMİN TAŞLARINI OYNATAN HAREKET

Arapça protesto hareketi anlamına gelen Hirak, 22 Şubat’tan beri her salı ve cuma günleri Cezayir’in her köşesinde barışçı bir şekilde gerçekleşiyor. Hirakistler- protesto yürüyüşlerine katılanlara verilen ad- homojen bir grup değil. Aksine toplumun her kesiminden katılımcıların olması Hirak’ın ayırt edici özelliklerinden birisi. Hirak, genciyle, yaşlısıyla, çocuğuyla, kadınıyla, erkeğiyle, dindarıyla, laikiyle, sağcısıyla, solcusuyla, feministiyle Cezayir toplumunun bir izdüşümü.

Toplumun bu denli farklı katmanlarını kendi özel istek ve taleplerini, ideolojik ve politik eğilimlerini bir kenara bırakarak ortak bir hareket içine çeken şey nedir? Bir kadın merkezinin yöneticisi, 32 yaşındaki Amjad’a göre bunun cevabı her bir Hirakist için çok açık ve net: “şu anki egemen rejime son vermek, yeni yüzlerle yeni bir Cezayir oluşturmak”.

Eski Başkan Abdelaziz Buteflika’nın başkanlık seçimleri için beşinci kez adaylığını açıklamasıyla başlayan protesto gösterileri 5-6 hafta süren gösteriler sonrası Buteflika’yı geçtiğimiz nisan başında istifa etmeye mecbur bıraktıktan sonra ciddi bir özgüven kazandı ve hedefleri etrafında kararlılıkla kilitlenmeye başladı. Sömürgeciliğe karşı kazanılan zaferden beri yeniden kazanılan bu özgüven, sözü de özgürleştirdi. Protestolar, katılımcıların cesaretle ve kararlılıkla bir şenlik havasında haykırdığı birçok sloganla anlamlaştırıldı: “Sömürgecileri yendik, yolsuzluğa boğulmuş bu rejimi de bertaraf edeceğiz”, “Askeri değil sivil bir devlet istiyoruz”, “Hırsızlar çetesi, ülkemizi harabeye çevirdiniz”, “İkinci bir cumhuriyet istiyoruz”, “Çetelere oy yok”, “Gerçek demokratik bir anayasa”, “Komutanlar çöpe, Cezayir’e bağımsızlık”, İstiklal, İstiklal”.

Cezayirli ünlü rapçı Soolking’in çok tanınan la Liberté - özgürlük- şarkısının “Özgürlük, özgürlük, özgürlük/Yüreğimizde yatan özgürlük, bu bizi korkutmuyor”, dizeleri göstericilerin ağzında adeta kendi sloganlarıyla yarışıyor.

Gençlerin statlarda dilinden düşürmediği, gençliğin sosyal rahatsızlığını konu eden sosyal içerikli ünlü La casa del Muradia marşı da bu gösterilerin olmazsa olmaz şarkısını oluşturuyor.

Barışçıl ve şenlik havasında gerçekleşmesi, gösterilerin bir kar topu gibi büyüyüp gelişmesini açıklayan en önemli faktör. Özellikle Suriye’de olup bitenler tüm Cezayirlilerin 90’lı yıllarda yaşadığı iç savaş anılarını hafızalarda canlı tutmaya yardımcı oluyor. 96 yaşında Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin eski bir savaşçısı korkusunu saklamıyor: “ Göstericiler haklılar ama, ben bu gösterilere karşıyım. Her an her şey olabilir. En küçük bir provokasyon bizi Suriye’ye dönüştürür.”

Cherchell şehrinde yaşayan ve her cuma gösterilere katılan 60 yaşındaki oğlu Muhammet ise bu kaygıyı göstericiler kadar polislerin de paylaştığına işaret ediyor. Bu “ortak kaygı”, gösterilerin, birkaç istisna dışında, büyük ölçüde barışçıl bir şekilde gerçekleşmesinde şüphesiz çok önemli etken.

Öyle ki gösterilerin barışçı yanının bir kazanç olduğu ve seçimden sonra da mutlaka korunması gerektiğini ülkenin önde gelen 19 aydın ve entelektüeli yayınladığı ortak bildiride dillendirdiler.

Seçimden birkaç gün önce ve seçim günü başkent Cezayir’in ünlü Didouche Murad Caddesi'nde gerçekleşen gösterileri bizzat gözlemleyebildim. Gerek göstericilerin gerekse de güvenlik görevlilerin birbirleriyle “güç gösterisi”ne girmemeye ellerinden geldiğince özen gösterdiklerine şahit oldum. Binlerce gösterici karşısında, polislerin yüzünde endişe ve gerginlik belirtileri yoktu. Güvenlik güçleri ve göstericiler birbirlerinin jestlerini anlıyor, aynı amacı paylaştıkları yüzlerinden kolayca anlaşılıyordu. Bazen polisin göstericilerle aynı kortejde yan yana yürümesi bir güvenlik önlemi mi yoksa gösterilere kendileri de mi katılıyor sorusunu akıllara getirtiyor. Polisin genel stratejisinin korteji “engellemek” değil “kanalize etmek” olduğu hemen anlaşılıyor.

Yoksa zayıf bir demokrasi geleneğine sahip bir ülkede uzun süre devam eden izinsiz gösterilerin büyük bir çoğunluğunun tolere edilmesini nasıl açıklayabiliriz ki? Nedeni ne olursa olsun göstericilerin, barışçıl eylem yapabilme kapasitesini gösterebilme başarısına sahip olmalarından son derece gurur duydukları hemen anlaşılıyor. Cezayirli olmadığımı anlayan orta yaşlı bir gösterici yanıma yaklaşıp “ Görüyor musunuz? Şenlik yapar gibi protesto gösterisini biz de yapabiliyoruz” diyor. Kendini, Batılı gördüğü biri karşısında pozitif algılatma çabası.

Hirak’ı güçlendiren diğer bir etken de kendisinin herhangi bir politik önderliğe bağlı olmaması. Bu durum, protesto hareketinin toplum nezdinde kısa sürede meşruiyet bulmasını ve kabul görmesini çok kolaylaştırdı. Amjad öndersizliğin Hirak’ın hem güçlü hem de zayıf yanını oluşturduğunu düşünüyor. Bu protesto hareketinden her Hirakistin kendini bulacağı, kendi özgün taleplerine cevap verecek bir yeni politik oluşumun çıkmasının mümkün olmayacağı çok aşikar. Bu yüzdendir ki katılımcı gruplar kendi farklı taleplerini öne çıkarmıyorlar. Aksi durumda hareketin bölüneceğinden eminler. Örneğin İslamcılar ve feministler kendi taleplerini öne çıkarmakta ısrarcı olsalar bu gösterilerde yan yana gelme şansları hemen hemen hiç olmazdı. Bu gerçek, feministleri protesto gösterilerinde kadın hakları konusunu dillendirmeyerek Hirak’ın zayıflamamasına özen göstermeye itiyor. Kadınlar açısından miras edinme, boşanma gibi tartışılması ve dillendirilmesinin son derece önemli olduğu birçok medeni hukuk konusu Hirak hareketinin temel amacına ulaşmasından sonraya bırakılıyor. “Hepimizin ilk ve ortak isteği, bu rejimin gitmesi” diyor kendisini feminist militan olarak tanımlayan bir Hirakist.

NEDEN BOYKOT?

Kendi protez atölyesinin açılışı ile meşgul, Cezayirli kadınların büyük çoğunluğu gibi başörtülü ve kendini dindar olarak tanımlayan Hadije, protesto hareketinin seçimlerle ilişkisini şu cümlelerle özetliyor: “Başkanlık seçimini boykot etmekle, seçimlere karşı olduğumuz, dolayısıyla da demokratik yönteme itibar etmediğimizi gibi bir anlam çıkartmak çok yanlış olur. Karşı olduğumuz şey seçim değil, bu seçimin yapılış biçimidir.”

Abdulaziz Buteflika’nın istifasından ve başkanlık seçimi için artık aday olmayacağını açıklamasından sonra rejimin güçlü adamı konumuna gelen Genelkurmay Başkanı Ahmed Gaïd Salah ve Başkanlık görevini vekaleten yürüten M. Abdelkader Bensaleh başkanlık için yeni seçim startı verdiler. Seçim kampanyasına, rejime yakınlığıyla tanınan beş aday resmen katıldı. Adayların seçim kampanyaları gereken ilgiyi pek görmedi. Kampanyalar, izleyicisi ve dinleyicisi olmayan mitinglerle geçti ve protesto gösterilerin gölgesinde kaldı. Hirak için rejime bulaşmış şahsiyetlerle seçime gitmenin pek bir anlamı yoktu. Yeni yüzler, yeni şahsiyetler ve uzun bir hazırlama süreci, yapılacak seçimin meşruluğu ve kabulü için olmazsa olmazıdır. Resmen devam eden seçim kampanyasına rağmen protesto gösterileri de kendi dozundan hiçbir şey eksiltmeden devam etti.

Bu kampanya sürecinin tek iyi tarafının, bütün adayların katıldığı ve ülkenin bütün televizyon kanallarının anında yayımladığı televizyon tartışmaları olduğu söyleniyor. Cezayir tarihinde bir ilk olma özelliğini gösteren bu tartışmalar, adayları ve programlarını tanımaktan öteye ekonomi, yolsuzluklar, demokrasi ve sosyal adalet gibi konularının kamusal düzeyde tartışılmasına katkıda bulunduğu vurgulanıyor.

İktidar, seçim sürecinin başlamış ve rejiminin birçok eski toplarının tutuklanmış olmasına vurgu yaparak göstericilere “Gösterilere artık son verin, seçime odaklanın” mesajını göndermesine rağmen Hirak, eski rejimin şahsiyetleriyle seçim yapmama kararlılığından geri adım atmadı. Bu kararlılığı, seçimden bir gün önce açıklanan, rejimin eski iki başbakanının ve bir çok bakanının 10-15 yıl arasında hapis cezasına çarptırıldıklarına dair haberlerle de zayıflatamadı. Hirak’ın eski rejim temsilcilerini iktidardan uzaklaştırma temel talebi halk tarafından daha güçlü bir şekilde benimsendi. Gösterilerde “Dégagez” (Çekiliniz) sloganı atılmaya devam edildi.

Şimdi ne olacak?

Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu’un açıkladığı sonuçlara göre, eski Başkan Buteflika’ya bağlılığı ile tanınan 74 yaşındaki Abdelmajid Tebbune, ilk turda gerekli çoğunluğu alarak seçimi kazandı.

Seçim yasası, başkanlık seçim sonuçlarının geçerli olması için herhangi bir katılım oranı ön görmüyor. Bu yüzden, düşük katılım oranından dolayı, sonuçları iptal etmesi gibi bir durum hukuken mümkün görünmüyor. Böylece sonuçlar resmi ve kesin. Ama bu durum, sorunun bittiği anlamına tabii ki gelmiyor. Hirak, seçim günü yaptığı protesto gösterilerini her cuma olduğu gibi seçim sonrası cuma da devam ettirerek gücünden bir şey kaybetmediğini ve pozisyonunda ısrarcı olduğunu göstermek istiyor.

Göstericilerden birinin yabancı basın karşısında verdiği söylevin ana mesajı çok netti: “Rejimi iktidardan uzaklaştırıncaya kadar gösteriler devam edecek. Şiddete başvurmamaya özel bir önem verilecek. Zira rejimin arzusu bizi şiddet kullanmaya zorlamak. Ama biz bu oyuna gelmeyeceğiz!”

Göstericilerin bu kararlılığına rağmen herkes kendine bundan sonra ne olacak sorusunu soruyor. Hirak gücünü kayıp edecek mi? Yeni seçilen Başkan’ın göstericilere karşı tavrı ne olacak? Hirak’ı ezmek için güç gösterisine mi girecek yoksa onunla diyalog yolları mı arayacak? Ya ülkenin en önemli aktörü rolündeki ordu nasıl bir tutum alacak? Ülkenin önemli gazetelerinden El Watan bu belirsizliği ilk sayfasına “Bilinmeyene dalış” başlığıyla taşıyor.