Nikaragua’da sahte haberler demokrasiyi nasıl öldürdü?

Nikaragua krizi, birçok açıdan bir (toplumsal) kutuplaşma krizidir. Hangi kaynaklara güvenileceği hususunda bir karara varma noktasında, belirli düzeyde bir kuşkuculuk faydalıyken, günümüzde ortaya çıkan kafa karışıklığı, güven eksikliği ve boş vermişlik hali, bambaşka bir duruma işaret ediyor.

Google Haberlere Abone ol

Doug Specht *

Küresel haberler söz konusu olduğunda, Orta Amerika onlarca yıldır görmezden gelindi. Bu durum, ortaya çıktığı dönemde, daha önce marjinal görülen sesleri dünya gündemine taşıma amacını güden dijital medyayla birlikte değişmeye başladı. Fakat, beklenenin aksine, sosyal medya ve sahte haberler çağı, belirsizlikten çok daha kötü bir şey haline gelmiş olabilir: Halkı ayrıştıran, sokaklara kan döken ve politika ile bilişim arasındaki ilişkiyi daha da kötü hale getiren bir haber ve söylenti karışımına dönüşmüş olabilir.

Bu durum, başka ülkelerin yıllardır tanık olmadığı bir krizle karşı karşıya olan Nikaragua’dan daha açık biçimde hiçbir yerde görülemez.

Nikaragua hükümeti, 16 Nisan 2018’de tartışmalı bir sosyal refah reformu paketini yürürlüğe soktuğunda işler ters gitmeye başladı. Kısa süre zarfında kitlesel protestolar büyüdü ve insanlar sokaklara çıkarak barikatlar kurdular, ülke çapında yolculuk imkânlarını ciddi biçimde engellediler ve devletin güvenlik güçleriyle çatıştılar. Barikatlarda bulunan insanlar yalnızca bu reformları protesto etmiyor; yanı sıra, 2007’den beridir Daniel Ortega’nın başkanlık görevinden alınması için birçok çağrıda bulundular.

Olaylar hızlı bir şekilde şiddete dönüştü ve bunu aylardır süren toplumsal huzursuzluklar izledi. Kesin sayıların tespit edilmesi mümkün olmasa da protestolar sırasında yüzlerce insanın öldüğü görüldü. Aynı zamanda, protestolar trajik bir şekilde toplumu ayrıştırmaya başladı, dostları ve aile üyelerini birbirine düşman hale getirdi.

Nikaragua krizi, birçok açıdan bir (toplumsal) kutuplaşma krizidir. Bu sadece kimin haklı veya haksız olduğuna dair bir hikaye değil; vatandaşların bilgiyle arasındaki değişen ilişkinin, denetlenerek içi boşaltılan politik tartışmaların yayılmasıyla nasıl dönüştürüldüğü ve yapay biçimde kutuplaştırılmış fikirler üzerinden nasıl saflaşıldığı hususunda bir ders niteliğinde. Nikaragua’da, her iki kesimin de ulaştıkları bilgiler karşısında gittikçe daha fazla ikirckli hale gelmesiyle birlikte, ülkenin hâlihazırdaki toplumsal ve politik krizinden çıkış yolu kalmadı ve ülke, dünya demokrasisi açısından madendeki bir kanarya (felaket habercisi)* haline geldi.

AŞIRI BİLGİ YÜKLEMESİ

Daha birkaç yıl öncesine kadar, “eski model” medya ortamında halk, önyargıları fark etmenin ve gerçeği yalan ve propagandadan ayırt etmenin yollarını ortaklaşa biçimde geliştirebiliyordu. Ancak, artık günümüzde bu çok daha zor; yalnızca bilginin büyük hacmi yüzünden değil, aynı zamanda algoritmik (yazılımsal) seçilim de meslek erbabı olmayanların önyargıları isabeti bir şekilde teşhir edebilecek yaklaşımlar geliştirmesini gittikçe zorlaştırıyor.

Teknolojik gelişmeler bu stratejileri daha zor hale getirdi. Video ve ses üzerinde oynanabileceği bilgisi bile, izleyicilerin ve dinleyicilerin sürekli biçimde çarpıtma veya yanlış bilgilendirme girişimleri konusunda uyarıda bulunmasıyla, bilgi üzerinde aşırı derecede şüphe uyandırabiliyor. Washington Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Yüksekokulu’nda öğretim görevli olan Ira Kemelmacher-Shlizermam’ın da açıkladığı üzere:

“Şayet insanlar bu teknolojinin varlığından haberdar olursa, daha şüpheci hale gelirler […] eğer insanlar sahte haberlerin, sahte videoların ve sahte fotoğrafların var olduğundan haberdarsa, bu durumda herkes, okuduğu ve gördüğü şeyler hakkında daha şüpheci olur.”

Hangi kaynaklara güvenileceği hususunda bir karara varma noktasında, belirli düzeyde bir kuşkuculuk faydalıyken, günümüzde ortaya çıkan kafa karışıklığı, güven eksikliği ve boş vermişlik hali, bambaşka bir duruma işaret ediyor. (İnternette) Kullanıcıların günümüzde içine gömüldüğü bilginin büyüklüğü, çarpıtılmış yazılımlar ve Trump’ın sahte haberlere karşı kavgacı retoriğiyle bir araya geldiğinde, okuyucular ve izleyiciler, şüphe çekici olan ve olmayan şeyleri ayırt edemez hale geliyorlar. Açık sonuç ise, uçlara varan bir karasızlık duygusu.

HERKES, HERKESE KARŞI

Nikaragua’daki her iki kesim de birbirini video ya da fotoğrafları manipüle etmekle ve sahtecilikle suçlasa bile, bu görüşlerini destekleyecek kanıtlar ortaya koyamıyorlar. Ama bu noktanın yanı sıra, sahte haberler çağı, temel bir seviyede zaten insanların bilgiyle olan ilişkisini değiştirdi.

Hiçbir şeye güvenilemeyeceği ve tüm bilgi kaynaklarının ele geçirildiği iddiaları altında boğulan haber tüketicileri, daha önceleri güvenilir buldukları kaynaklara geri dönüş yapıyorlar. Birbirleriyle rekabet halindeki bütün hikayeleri sahte ya da en azından güvenilmez bularak reddediyorlar; konumumuzu güçlendirecek türden bilgi arayışındalar ve git gide daha az farklılığı kabul ediyorlar.

Nikaragua gibi son derece karmaşık ve politik durumun, tarihin, sömürgeciliğin, emperyalizmin ve dayanışmanın katmanları üzerine yeni katmanların eklenerek desteklendiği bir yerde, bu türden bir şüphecilik ve bilgi karşısında kararsızlık hali tüm taraflar açısından, kendi anlatılarında (karşı tarafla) diyaloğun imkânsız olduğu fikrini yerleşik hale getiriyor.

İşin aslı, “gerçek” dediğimiz, çatışma ve şiddet dönemlerinde görülmesi her zaman zor bir şeydi ve son dört ay içinde Nikaragua’daki oyunda sahne alan birçok grupta neler olup bittiğini görmek daha da zorlaştı. Taraflardan birine ya da diğerine götürülen her bir “son haber”, “hikaye” veya söylenti, katlanarak, tarafların “kanıt” stoklarına ekleniyor. Hâl böyleyken, anlamlı bir diyalog gerçekleşmeyecek, şiddet son bulmayacak, adalet yerini bulmayacak ve ülkenin çöküşünden bir sonuç ortaya çıkmayacak.

Sosyolog ve filozof Zygmunt Bauman, demokrasinin sürekli biçimde sorgulamayla bağlantılı olduğunu yazmıştı. Bilgiyi gerekli biçimde ele alma yeteneğimizi kaybettiğimizde ve bunun yerine yanlış ikilemlere düştüğümüzde, demokrasi çürür ve ölür.

* Doug Specht, Westminster Üniversitesi Medya ve İletişim bölümünde Kıdemli Öğretim Görevlisidir.

*“Madende tutulan kanaryalar”; özellikle kömür madenlerindeki hava kalitesinin ölçülmesi amacıyla, gerekli teknik donanımın bulunmadığı yerlerde, olası metan gazı zehirlenmelerine ve patlamalara karşı bir alarm sistemi olarak kullanılırlar. Şayet hayvan rahatsızlanır ya da ölürse, madende üretim durdurulur.

Yazının aslı The Conversation sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)