Nobelli ekonomist: Trump başarısızlığa mahkum

En son yaşanan NATO krizinin ardından Nobelli ekonomist Paul Krugman, Trump hakkında şunları söyledi: Uluslararası kurumları düzeltmek değil, ortadan kaldırmak istiyor.

Google Haberlere Abone ol

Paul Krugman *

Donald Trump son NATO zirvesine katıldı, müttefiklere hakaret etti, ardından anlamsız talepleri yalnızca  savunma harcamalarının arttırılmasıyla (bunun gerçekten olması gerekiyordu) kalmadı, aynı zamanda GSYH’nin yüzde 4’üne yükseltti; Bu, kendi bütçesindeki şişkin askeri harcamalardan çok daha yüksek bir oran. Ardından, hatalı bir biçimde, büyük tavizler kazanmış olduğunu öne sürdü ve ittifaktan vazgeçmeyi düşünmenin “şu an için gereksiz” olduğunu beyan etti.

Müttefiklerimizin onu sakinleştirmek için yapabileceği bir şey var mıydı? Yanıt, kesinlikle hayır. Trump açısından, NATO’yu sekteye uğratmak, amacına ulaşmak için bir araç gibi görünmüyor; bu, kendi içinde biten bir şey.

Tüm bunlar size tanıdık geliyor mu? Temel olarak, kızışan ticaret savaşının öyküsüyle aynı. Trump, diğer ülkelerin haksız ticaret uygulamaları hakkında verdiği karara rağmen (Kanada veya Avrupa Birliği için neredeyse hiçbiri geçerli olmasa da Çin bağlamında bazı geçerliliği olan şikâyetleri vardı), herhangi bir tutarlı talepte bulunmadı. Yani, gümrük tarifelerinden etkilenen ülkelerin herhangi birine kendisini tatmin etmek için yapabileceği hiçbir şey sunmadı ve onlara misilleme yapmak dışında hiçbir seçenek bırakmadı.

Bu yüzden taviz koparmak amacıyla ticaret savaşı tehdidi savuran birisi gibi davranmıyor; yalnızca, ticaret savaşı arzulayan birisi gibi davranıyor. Yeterince emin olduğundan, ABD’nin NATO’dan çekilebileceği tehdidini öne sürmesiyle aynı biçimde, Dünya Ticaret Örgütü’nden (DTÖ)çekilme tehdidinde de bulunuyor.

Bunların hepsi bir piyes. Trump’ın diğer ülkelerin hatalı davranışlarına karşı ne tür tehditlerde bulunup bulunmadığı, belirli bir günde yaptığı şeyler, her ne olursa olsun, hepsi çok kötü niyetli. Bay Anlaşma Sanatı herhangi bir anlaşmaya ulaşmak istemiyor. O, sadece, her şeyi paramparça etmek istiyor.

ÖNGÖRÜLÜ BİR NESLİN MİRASINI YIKIYOR

Trump’ın yıkmaya çalıştığı kuruluşlar, II. Dünya Savaşı’nın ardından ABD’nin liderliğinde kuruldu. O yıllar, destansı devlet adamlığı dönemiydi; Amerika’nın gerçek büyüklüğünü gösterdiği ‘Berlin hava taşımacılığı’ ve Marshall Planı’nın olduğu yıllardı. Savaşı kazandığımız için, bir fatih gibi davranmamayı tercih ettik; bunun yerine, kalıcı bir barışın temellerini inşa etme yoluna gittik.

Bu nedenle, 1947’de ABD’nin ekonomik hâkimiyeti karşısında imzalanan Tarifeler ve Ticaret Genel Anlaşması, Amerikan ürünleri için ayrıcalıklı bir konum içermiyordu; bunun yerine, oyunun kurallarını dünya çapında refahı teşvik etmek amacıyla oluşturdu. Benzer biçimde, 1949 yılında ABD’nin askeri hâkimiyetinin zirvede olduğu bir dönemde kurulan NATO, bir hegemonya kurmayı hedeflemedi. Bunun yerine, içinde eski düşmanlarımızın da bulunduğu müttefiklerimizi, karşılıklı güvenliğimizi koruma konusunda kendilerini eşit görmeye teşvik eden bir karşılıklı sorumluluk sistemi yarattı.

Bunu ifade etmenin başka bir yoluysa, Amerika’nın, zayıf ülkeleri zorbalardan korurken, (biz dâhil) güçlü ülkeleri hukuka tabi kılan, kendi ideallerimizi yansıtan uluslararası bir sistem yaratmaya çalıştığıdır. Küçük ülkeler DTÖ  aracılığıyla büyük ülkelere karşı davalarını kazanabilir; küçük NATO üyeleri, büyük güçlerle aynı önkoşulsuz güvenlik garantisine sahiptir.

ZORBALIĞI YENİDEN 'HARİKA' YAPMAK

Ve Trump’ın bu sistemi çökertirken yapmaya çalıştığı şey, zorbaları yeniden “Harika” yapmak. (Trump’ın seçim sloganı “Amerika’yı Tekrar Harika Yapalım” idi.)

Onun motivasyonu ne olabilir? Yanıtın bir kısmı, Batı ittifakını zayıflatan her şeyin Vladimir Putin’e yaraması; Trump kelimenin tam anlamıyla bir Rus ajanı değilse, kesinlikle mümkün olan her fırsatta bir ajan gibi davranıyor.

Bunun da ötesinde, Trump açık bir biçimde, zayıf ve güçlü olanlara eşit olarak uygulanan hukukun üstünlüğü prensibini vurgulayan hiçbir şeyi sevmiyor. Kendi ülkesinde, suçlu yetişkinleri affederken, çocukları ebeveynlerinden koparıyor. Uluslararası ilişkilerde, kesintisiz biçimde zalim diktatörlere övgüler yağdırırken, demokratik liderlere karşı skandal tavırlar gösteriyor.

Elbette, engin bir akla sahip olan ve Amerika’nın kendi gücünü saygı çerçevesinde kısıtlayarak kullanmasının, dünyanın güvenini kazanmak için kendisini kurallara bağlamanın kendi çıkarına olduğunu anlayan ABD’li devlet adamları neslinin yarattığı uluslararası kurumlardan nefret ediyor.

Diğer ülkelerin Amerika’yı aldattıkları ve ondan faydalandıklarından, haksız gümrük vergileri uyguladıklarından veya savunma masraflarına ilişkin paylarını ödememelerinden yakınabilir. Ancak, söylediğim üzere, bu iddialar kötü niyetle dillendiriliyor; bunlar mazerettir, gerçek şikâyetler değildir. Bu kurumları düzeltmek istemiyor. Onları ortadan kaldırmak istiyor.

HİÇBİR DENETİM MEKANİZMASI YOK

Trump’ın yıkıcı içgüdülerini kontrol edecek bir mekanizma var mı? Kongre’nin bazı sınırlar çizdiğini, en azından bazı sorumluluk sahibi Cumhuriyetçi senatörler bulunduğunu düşünmüş olabilirsiniz. Ama yok.

Alternatif olarak, var olan dünya düzeni içinde tam anlamıyla yatırım yapan büyük şirketlerin etkin bir şekilde protesto edeceğini düşünebilirsiniz. Şu âna dek, tam anlamıyla etkisiz kaldılar. Ve ticaret savaşı söylentileri kimi zaman borsada çalkantıya yol açarken, yatırımcılar bunu hâlâ ciddiye almıyorlar: Trump’ın bir süre için koltuğunda yayılıp bir tweet atacağını, ardından da bazı yapmacık politika değişikliklerini kabul edeceğini ve kazandığını ilan edeceğini hayal ediyorlar.

Öte yandan, bu türden olumlu neticeler gittikçe daha az görülüyor; zira, Trump “evet”i bir yanıt olarak görmüyor. Müttefiklerimiz ve ticaret ortaklarımızla başarılı olmak için müzakereler yürütmek istemiyor; onların başarısızlığa uğramasını istiyor. Ve herkes bunu anladığında, zarardan geri dönmek mümkün olmayabilir.

* Paul Krugman 2008'de Yeni Ticaret Teorisi'ne ve Yeni Ekonomi Coğrafyası'na katkıları yüzünden Nobel kazanmış iktisatçı. 

Yazının aslı New York Times'da yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)