Dünya Forum: İdi Amin / 'İngiliz malı', 'Uganda Kasabı'

İdi Amin Dada, Afrika'nın gördüğü en zalim devlet başkanıydı. 1971-1979 arasında Uganda'daki iktidarı vahşi yönetimi, soykırım ve insanlığa karşı suçlarla nam saldı. 'Sürgündeyken' lüks bir hayat yaşadığı Suudi Arabistan’da 2003 yılında öldü. Ardında kan ve zulümden başka hiçbir şey bırakmadı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İdi Amin Dada, bilindiği kadarıyla 1925 yılında Uganda'nın Batı Nil bölgesinde bir kasaba olan Kokobo’da doğdu. Erken yaşlarda katıldığı ordu içerisinde 1940’lardan 1970’e kadar yüksek makamlara geldi. Amin, 1971 yılında askeri bir darbe yaparak mevcut devlet başkanını devirdi ve kendisini başkan ilân etti. Sonraki sekiz yıl boyunca, 1971-1979 arasında yönetimde kaldı. Görev süresi boyunca Uganda ekonomisinin çöküşüne neden olurken, kendisi bir sarayda şatafatlı bir yaşam sürdü. İktidarını ne olursa olsun devam ettirmeye çalıştı ve katliamlar nedeniyle büyük insanlık suçları işledi. 1979 yılında devrilmesinin ardından önce Libya’ya, ardından 16 Ağustos 2003’te öldüğü Suudi Arabistan’a kaçtı.

GENÇLİĞİ VE ORDU YILLARI

Amin, kuzeybatı Uganda’daki küçük Kakwa etnik grubunun bir üyesiydi. Doğum tarihi doğrulanamasa da 1925 olduğu tahmin ediliyor. Annesi bir otacıydı ve Uganda’nın Lugazi kentine yerleşmek isteğiyle kocasını terk ettikten sonra, oğlunu tek başına yetiştirmişti. Çocukluğunda zamanını keçi güderek ve tarlada çalışarak geçiriyordu. Büyüdükçe İslam dinini benimsedi ve bir süre dini eğitim gördü.

Yaşı büyüdükçe, o dönem sömürgeci İngilizlerin ihtiyaç duyduğu askeri hizmet niteliklerine uygun hale geliyordu. Kiswahili dilini konuşuyordu. Ayrıca iyi bir eğitim almadığı için emir-komuta zincirine sıkı sıkıya bağlı olacaktı. 1946’da bir “acemi” olarak orduya katılan Amin, iyi bir yüzücü, rugby oyuncusu ve boksör olarak üstlerinin dikkatini çekti. 1951 yılında, dokuz yıldır düzenlenen Uganda Ağır Sıklet Boks Şampiyonası’nı kazandı.

Karizmatik ve yetenekli olan Amin, ordu içerisinde hızla yükseldi. Fiziksel yapısı oldukça dikkat çekiciydi. Uzun boylu ve iri yapılıydı; boyu 194 cm idi ve sürekli sporla uğraşması nedeniyle her ordunun isteyeceği türden bir askerdi. Kısa süre sonra aşırı zalimane sorgulama yöntemleriyle diğer askerler arasında kötü bir şöhrete kavuştu. ‘Talihin bir cilvesi’ sonucunda, İngiliz ordusu, siyah bir Afrikalıya mümkün olan en yüksek rütbeyi verecekti. 1952 ve 1956 yılları arasında, Kenya sınırlarında yaşayan Mau Mau kabilesinin isyanına karşı İngiliz birliklerinde savaştı. Ayaklanmalar sırasındaki zalimane tavırlarına karşın, 1951’de çavuş rütbesiyle başlayarak, 1958 yılında subaylığa terfi etti. Amin, teğmen rütbesi alan ilk iki Ugandalı subaydan biri oldu.

Amin 1962 yılında Uganda’nın Karamoja ve Kenya’nın Turkana bölgesindeki komşu etnik gruplar arasında çatışmaların bastırılmasında rol aldı. Bu operasyonlar esnasında gerçekleştirdiği acımasız eylemler sebebiyle, İngiliz yetkililer 1966’da Uganda Başbakanı olan Apolo Milton Obote’den Amin’in yargılanmasını talep etti. Obote bunun yerine, Uganda’nın 9 Ekim 1962’de İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasından önce subay olan ilk iki Afrikalıdan birinin yargılanmasına siyasi bağlamda karşı çıktığından, yalnızca kamuoyu önünde Amin’i eleştirmekle yetindi. Buna karşın Amin, 1962’de yüzbaşılığa terfi etti, 1963 yılına gelindiğindeyse Britanya’da bulunan Wiltshire piyade okulundaki komuta subayları kursuna katılmak üzere seçildi.

Amin ve Obote’nin yakın ilişkisi, bilindiği kadarıyla 1965 yılında başladı. Obote, Kongo Cumhuriyeti’nin bir suikasta kurban giden başbakanı Patrice Lumumba’nın takipçileriyle yakın ilişkideydi ve onları destekliyordu. Obote, Amin’den askeri eğitim için kamplar kurmasına yardım etmesini istedi. Kolay paranın kokusunu hemen alan Amin, Kongo’dan Uganda’ya kaçak yollarla kahve, fildişi ve altın getirmeye başladı; bu yolla, isyancılar Uganda’dan aldıkları silahların bedelini ödeyebiliyorlardı. Obote’nin rakipleri, altın ve fildişi kaçakçılığı konusunda soruşturma açılmasını istediler. Obote konuyu incelemek üzere bir komisyon görevlendirdi. Obote ve Amin, 1966 yılında anlaşmazlığa düştükleri Uganda Kralı’nı ve Başbakan Edward Mutebi Mutesa’yı iktidardan indirerek, Otobe’yi devlet başkanlığına getirdiler. Kral Freddie 1966 yılında İngiltere’ye sürgüne gönderildi. İki dostun önünde artık hiçbir engel kalmamıştı.

Obote, Amin’i 1966 yılında tuğgeneralliğe, 1967’deyse genel sekreterliğine terfi ettirdi.

KANLI TİCARET VE YOLLARIN AYRILIŞI

1968 yılına gelindiğinde Obote ile Amin arasındaki ilişkide gerilimler yaşanmaya başlandı. Obote’nin 1969 yılında maruz kaldığı suikast girişimine ilişkin olarak Amin’in şüphe çeken davranışları, iki ortak arasındaki ayrışmayı daha da derinleştirdi. Bu şüphelere rağmen, Obote, Amin’i 1970’te genelkurmay başkanı olarak atadı; bu durum, Amin’e ordunun her imkânını kullanma şansı sağlıyordu.

İdi Amin, kaçakçılıktan sağlanan paraları kullanarak ve Güney Sudan’da yaşayan isyancılara silah satarak, ordudaki konumunu güçlendirmeye başladı ve bir savaş ağası haline geldi. Bunun dışında ülkede bulunan İngiliz ve İsrail ajanlarıyla sıkı ilişkiler geliştirdi. Büyüyen Amin tehlikesine karşı Başkan Obote önce onu ev hapsinde tutarak tepkisini gösterdi ve bu bir işe yaramadığında Amin ordu içerisindeki saha görevinden alındı.

Açıktı ki, yıllardır bu ikisi Kongo’dan gelen altın, kahve ve fildişini kaçak yollarla satma işinde beraber çalışıyordu; ancak 25 Ocak 1971’de ikili arasında büyüyen anlaşmazlıklar doruğa çıkmışken, Obote Singapur’da düzenlenen Commonwealth (İngiliz Milletler Topluluğu) toplantısına katıldığı sırada, İdi Amin askeri darbeyle yönetimi ele geçirdi ve kendini ölene dek başkan ilan etti.

KATLİAM MAKİNESİ

Amin’in iktidarı ele geçirmesinden yaklaşık altı hafta sonra, Kampala kentinde bulunan Makindye Hapishanesi’nde meydana gelen bir patlamada, küçük bir hücrenin içine tıkıştırılmış 32 subay, dinamitle paramparça edildi. Bu subay grubu, iktidarını kaybeden Başkan Obote’nin hükümetini destekleyen Acholi ve Langi gibi Hıristiyan kabilelerden gelen insanlardan oluşuyordu. O dönem, Uganda ordusunun asker mevcudunun üçte ikisi (toplam 9 bin askerden oluşuyordu) Amin’in iktidarın ilk yılında idam edildi. Amin, kana doymak bilmeyen bir vampir gibi durmaksızın katliamlar yapmaya devam ediyordu.

Öte yandan, Ugandalılar darbenin ardından Amin’i bir kahraman gibi karşılamıştı. Her ne kadar devasa bir figür olsa da sıradan halkla el sıkışması ve geleneksel kutlamalarına katılması, halkın kalbini kazanmaya yetiyordu. İhtişamlı, samimi ve esnek bir adamdı. Kendisini büyük bir Uganda milliyetçisi olarak tanıtmıştı ve Ugandalılara, Obote’nin gizli polisinden ve siyasi tutsaklıktan kurtulduğunda, iktidarı halka geri vereceğini söyleyerek popülaritesini arttırmıştı.

Bu dönemde Amin'in diğer kişilikleri de belirginleşmeye başladı: Zalim, dengesiz ve kurnaz bir “profesyonel” yalancıydı. Kurduğu katliam mangaları, Obote’yi destekleyenleri ve katliamları soruşturan iki Amerikalıyı öldürdü. Amin’in samimiyetinin ve şakacı kişiliğinin, gerçek yüzünü gizlemek için bir maske olduğu açıkça ortaya çıkıyordu.

1972 yılında İsrail’den, Obote’nin yaşadığı Tanzanya ile mücadele etmek amacıyla daha fazla para ve bombardıman uçağı istedi. İsraillilerin bu talebi reddetmesinin ardından Libya’ya gitti ve Albay Kaddafi’den yardım sözü aldı. Ardından, 500 İsrailliyi sınır dışı ederek birkaç büyük inşaat projesine son vermelerini emretti; akabinde “Siyonizm ve Yahudileri” düşman ilan etti.

Ekonomi durgunlaşmaya devam ederken, 5 Ağustos 1972’de, yaklaşık 40 bini İngiliz pasaportu taşıyan Asya kökenli tüm Ugandalıların 90 gün içinde ülkeden ayrılmasını emretti. Bunları çoğu, İngilizlerin Hindiçin’den (Kamboçya, Vietnam, Laos gibi güneydoğu Asya ülkeleri) getirdikleri işçilerin torunlarından oluşuyordu. Kovulanların çoğu İngiltere’ye gitti. Yanlarına yalnızca taşıyabildikleri eşyalarını almalarına izin verildi.

YÜZ BİNLERİN KANIYLA SÜREN İKTİDAR

Amin’in 1972-1979 arasında yürüttüğü politika, her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak üzerine kuruluydu. Cesur bir lider pozu verse de her diktatör gibi yalnız, mutsuz ve bir korkaktı. Örneğin, 1978’de anlatılan bir hikâyeye göre “konuşan bir kaplumbağa”nın iktidarını kaybedeceğini söylemesi nedeniyle büyük bir korkuya kapılmıştı. Etrafındaki korumaları, yolculuk programlarını, araçlarını ve uyuduğu odaları sürekli değiştirirdi. Hiçbir yere tek başına gitmez, her zaman bir koruma ordusuyla gezerdi. Sık sık yaptığı yeniden düzenlemeler yoluyla orduyu kontrolü altında tutabiliyordu. Ayrıca emrindeki subaylara kasetçalarlar, pahalı arabalar, çeşitli yerlerde tatiller ve Asyalı tüccarların işyerlerini hediye ederek komutanlarını hoşnut tutmaya çalışıyordu.

Birçok hükümet fonu orduya ve Amin’in güvenliğine ayrılmıştı. Sağlık, ulaşım, gıda ve ticari mal üretimi, sanayi ve imalat sektörleri ve yabancı yatırımlar ihmâl edildi. Amin, kendi itibarı azalsa da 28 Temmuz 1975 tarihinde Afrika Birliği’nin başkanlığına seçildi. 1977 yılına gelindiğinde Afrika ülkeleri, Amin’i insan hakları konusunda işlediği büyük çaplı suçlar nedeniyle kınayan Birleşmiş Milletler kararını engelledi.

1970’lerin sonlarına ilerlerken Amin’in popülaritesi de azalmaktaydı. Ekonomi her geçen gün daha da kötüye gidiyordu. Araplar, yalnızca Uganda’yı İslamcı bir ulus haline getirme konusundaki gevşek tavrından değil, aynı zamanda Müslümanların katledilmesi ihtimalinden dolayı da endişe duyuyorlardı. Amin’in subayları için lüks mallar ithal etmesi zorlaşıyordu. Dikkatleri ülkedeki iç sorunlardan uzaklaştırmak amacıyla, Ekim 1978’de komşu Tanzanya’nın işgal edilmesini emretti; zira, sözde Tanzanya hükümeti kendisine karşı bir darbe planlıyordu. Amin’in ordusu, sert direniş karşısında geri çekilmek zorunda kaldı. Tanzanyalılar ve sürgüne gönderilen Ugandalı askerler yaşanan saldırının ardından Uganda’yı işgal ederek 11 Nisan 1979’da diktatörlüğünün yıkıldığı güne dek Amin’le savaşmayı sürdürdü.

Amin, yenilginin ardından Libya’ya kaçtı. Ancak daha sonra, en büyük destekçilerinden olan Suudi Arabistan’ın Cidde kentine yerleşti. “Uganda Kasabı” ismiyle anılan İdi Amin Dada, 16 Ağustos 2003 günü Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde eceliyle öldü. Ölüm sebebinin çoklu organ yetmezliği olduğu açıklandı. Uganda hükümeti cesedinin Uganda’ya gömülmesine izin verildiğini açıkladı ancak Suudi Arabistan’da çarçabuk gömüldü. Hiçbir zaman emrini verdiği işkence, sürgün ve soykırım gibi suçlardan dolayı yargılanmadı. Ölene dek yaklaşık 400 bin insanın katledilmesi için emir verdiği ve bir kısmını şahsen öldürdüğü tahmin ediliyor.

Kaynaklar:

http://www.notablebiographies.com/A-An/Amin-Idi.html

https://www.thoughtco.com/biography-idi-amin-dada-43590

https://www.theguardian.com/news/2003/aug/18/guardianobituaries

http://www.nytimes.com/2003/08/17/world/idi-amin-murderous-and-erratic-ruler-of-uganda-in-the-70-s-dies-in-exile.htm