Hindistanlı gençler dünyayı değiştirecek!

Bu yeni nesil harekete geçtiğinde, geleneksel Asya ailelerinin kültürel değerlerini Batılı gençlerin yaşam hedefleriyle birleştirecek. Hindistan’ın 600 milyonu bulan genç nüfusu, dünyayı iyi ya da kötü yönde değiştirmeye aday.

Google Haberlere Abone ol

Ian Jack * 

Aydınlatıcı ve bazen kaygı verici bir kitap olan “Düşler: Genç Hindistanlılar Dünyayı Nasıl Değiştiriyor” bu ay yayınlandı. Hindistan nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan yaklaşık 600 milyon kişi 25 yaşın altında; başka hiçbir ülkede bu sayıda bir genç kesim bulunmuyor.

Kitabın yazarı, Delhili gazeteci Snigdha Poonam “Şu an kendilerini içinde buldukları yoksulluk düzeyi ne olursa olsun, bu insanlar şimdi dünyanın en büyük genç nüfusunu oluşturuyorlar ve dünyanın onların kurallarıyla yürümesinin önünde hiçbir engel görmüyorlar,” diyor. Poonam, “dünyamızı hayâl bile edemediğimiz şekillerde değiştirecekler,” diye ekliyor.

Benim hayatım da birkaç ay önce bir sabah değişmeye başladı. Masamdaki sabit telefon çaldı ve sesinden genç birisi olduğu anlaşılan bir adam, beni BT Geniş Bant Bağlantı Şirketi adına aradığını söyledi. Konuşurken adını, batı Londra’daki bir ofisin adresini ve ID (kimlik) numarasını verdi: Philip (ID 45562). “Sunucunuzda bir sorun var gibi görünüyor. Göz atması için birini göndermek istiyoruz. Bugün saat dörtte evde misiniz?”

Kimsenin bana bunun ne kadar hatalı bir davranış olduğunu söylemesi gerekmiyor. Neredeyse eğlence olsun diye “evet” dedim. Philip “Ancak mühendisimiz gelmeden önce, bilgisayarınızda onarabileceğimiz birkaç şey var...” dedi. “Sizi görevlimiz Robert’a bağlayacağım.”

Robert telefona bağlandı ve bana kimlik numarasını söyledi. Hintçe bir aksanla İngilizce konuştuğunu fark ettim. Hindistanlı mıydı? “Hayır, Londra’dan arıyorum.” Fakat belki Hindistan’da doğmuştu. “Annem Hintli.” Gerçekten mi, nereli peki? “Bombay.” Bombay’ın hangi mahallesinden? Telefonu elinden bıraktı ve sanırım biriyle konuştu. “Andheri,” dedi, neticede bir batı banliyösündendi. “Ancak burada size yardımcı olmaya çalışıyorum, kişisel soruları cevaplayamam,” dedi.

KURNAZ BİR NESİL

Biraz terslenmiş gibi hissettim; ardından, bilgisayarıma uzaktan erişim izni verdim. Neden ama neden? Daha sonra içimdeki sinsi merak duygusunu suçladım: Sonunda beni nasıl ikna edebildiğini anlayabilmiştim.

Asıl meseleye gelene dek işlemler biraz karmaşıktı (makinemin nasıl temizlendiğini gösteren çeşitli yöntemler aktardı). Robert’ın aktardığı kadarıyla, birçok BT müşterisi benimkiyle aynı sorunu yaşıyordu ve BT şirketi tüm bu sorunun çözülmesi için, her müşterisine, Robert’ın ekibinin banka hesabıma erişir erişmez çevrimiçi olarak tahsil edebileceği 200 Sterlin’lik bir ödeme bildiriyordu. Şimdi ana sayfamda adeta sihirli bir şekilde beliren bir kutucuğa şifremi yazmam isteniyordu.

“200 Sterlin’lik bir ödeme yapmak istemiyorum,” dedim birçok kez. “Fakat bu ödeme bir şirket kuralı,” dedi. “Bir çalışan olarak bunu almak zorundayım.” Bağırmaya başladı; “Ödemek zorundasınız, ödemelisiniz... ödemezseniz, bilgisayarınızı mahvederim; bir daha asla çalışmaz! Kabul etmek zorundasınız!” Onun bu istikrarlı otoritesi, tüm sabrıyla balık yakalamaya çalışan bir balıkçının öfkeli umutsuzluğunu andırıyordu.

VS Naipaul, Hindistan’a yaptığı ilk sefer sırasında verilen molada, İskenderiye’deki gemisinden rıhtıma bakarken, yolcu bekleyen eski moda faytonların ücret almadan yolcu taşıdığını fark etmişti; fayton sürücüleri yolcuları taciz etse veya yalvarsa da gemideki turistler onların yerine taksi veya motorlu araçları tercih ediyordu. Naipaul’ün tanık olduğu kayıtsız turistlere ve umutsuz fayton sürücülerine ilişkin sahne, “iktidarda gurura yer olmadığını” gösteriyordu. Telefonu kapatırken bunu hatırladım.

BT şirketiyle görüştüğümdeyse, yaşadığım olayın istisnai olmadığını öğrendim. Beni arayan kişinin sesi tamamen Hintlilere özgü müydü? BT, Hindistan’daki şirketlerinden birini kapatmıştı ve bazı eski çağrı merkezi personeli, çaldıkları müşteri listeleriyle dolandırıcılık yapıyor olabilirdi; bu ise onlara para kazanmanın yanı sıra, intikam alma fırsatı sunuyordu.

BÜYÜK DOLANDIRICILIK ŞEBEKELERİ

Bu açıklama akla yatkın göründü. Daha yakın zamanlarda Guardian gazetesi, Poonam’ın kitabından alıntılanan bir olayı başka bir olasılık olarak sunuyordu: Müşteri listeleri buna benzer dolandırıcılık çetelerinin eline geçmiş, Bombay’da İç Gelirler Servisi adına çalıştığını söyleyen ve kendilerini ABD’li görevliler olarak tanıtan yüzlerce genç tutuklanmıştı. Altı sayfalık bir senaryoyu okumaya başlayarak Amerikan vergi mükelleflerini milyonlarca Dolar dolandırmışlardı: “Adım Paul Edward (isimler değişiyor) ve Birleşik Devletler Hazine Departmanı ve Hukuk İşleri Departmanı’nda görevliyim. İşyeri Kimlik Numaram: IRD7613...”

Poonam’a göre, bir veya iki şehrin tüm ilçeleri çağrı merkezi dolandırıcılığıyla geçimini sağlıyor. İşin çekici noktaları var (bunlardan biri, sizden daha akıllı ve daha zengin olduklarını düşünen yabancılardan üstün olma hissi) fakat işe katılımın ana itici gücü, çekmekten ziyade itiyor.

Hindistan’da güvenceli bir iş bulmak çok zor. Örneğin 2016’da, devlete ait bir bankadaki 1.500 kişilik kontenjan için 1.5 milyondan fazla kişi başvuruda bulundu; demiryollarında 100 binden az kontenjan için 9 milyondan fazla insan sınava girdi; ve belediyenin çevre temizliği şubesindeki 114 kişilik kontenjan için 19 binden fazla başvuruda bulunuldu. Genç nüfusun tam sayısı henüz bir netlik kazanmadı: Hintli işgücünün yalnızca yüzde 2.3’ü mesleki alanda resmi eğitim almış (Güney Kore’de bu oran yüzde 96) ve Hintli okul mezunu gençlerin beşte birinden azı hemen istihdam edilebilir durumda.

EĞİTİM SORUNU VE İŞSİZLİK ÇIĞ GİBİ BÜYÜYOR

Poonam, milyonlarca insan için artı değer üreten iş sahaları yaratılması ve “küresel ekonomide bir çekim merkezi oluşturulması için,” Hindistan’ın önümüzdeki 10 yıl içinde en az bin üniversite ve 50 kat fazla teknik okul kurması gerektiğini düşünüyor. (Bu durum, Hint hükümetinin İngilizlerden en değerli ihraç kalemlerinin neden üniversite eğitimi ve öğrenci vizesi olduğuna ilişkin bir fikir de veriyor.)

Bu arada, Poonam’ın “kırsal kitleler” olarak adlandırdığı kesim içinde güçlü bir iç-yardım mekanizması geliştirilmiş. Pek göze batmayan kasaba ve henüz kentleşmemiş şehirlerde (İngiltere ve Amerika'daki son siyasi gelişmelerin de etkisiyle), geleneksel Hintli ailelerin kültürel değerlerini Amerikalı gençlerin hedefleriyle birleştiren bir nesil ortaya çıkıyor: “Para ve ün.”

Poonam bu türden bir şehir olan Indore’da düzenlenen editoryal bir konferansa katıldı ve WittyFeed şirketinin dokuzuncu kattaki ofislerini ziyaret etti. Katılımcıların yaşı 23’ten büyük değildi; ancak, konferansın konusu “dünya hakkında hiçbir şey bilmeden yeni bir işe başlayanlar için, dünyanın nasıl olması gerektiğine dair her şeyin tartışıldığı bir hafta,” idi.

Daha önce Hindistan dışına çıkmamış olan insanlar, İngilizce konuşan dünyanın ilgisini cezbetmek için gecenin ilerleyen saatlerinde de çalışıyorlar. Clickbait (yanıltıcı ve sahte reklam sitelerinin) reklamları “Azgın kızların on dört gizli itirafı”, “Uçak tuvaletinde poponuza olan şey sizi şaşırtacak,” ve bunun gibi başlıklar taşıyor.

35 yıl önce Indore’u ziyaret etmeden, bir alışveriş merkezini gezmeden, bir reklam spotunu duymadan önce de viral anahtar kelimelerin “korkunç”, “şok edici” ya da “ilham verici” olduklarını biliyorduk. Trenim gecenin ortasında ve istasyonun hemen dışındaki bir işaretin önünde durdu; ardından, hemen yan raydaki trenin ıslığı duyuldu ve hareket etti. Rahat pamuklu giysiler içindeki erkekler, arabaların açık camlarına dayanmış, en ucuzundan Wills marka sigaralarını içiyorlardı.

Lokomotif ve sigara: Teknoloji ve keyif transferleri şimdi her zamankinden daha yaygın durumda; ancak kimse geleceğin nasıl şekilleneceğini hayâl bile edemiyor.

* Yazının aslı The Guardian'dan alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)