Yüz yıllık bir hikâye: Rus Devrimi ve Temmuz Krizi

Çarlık döneminin son günleri, tüm toplumu derinden sarsan büyük bir karmaşa ve yıkımı da beraberinde getirmişti. Çar’ın görevden alınması sonrasında Menşeviklerin, Sosyalist Devrimcilerin ve Çarlık seçkinlerinin kurduğu koalisyon hükümeti sorunları çözmek yerine savaşa odaklanınca, biriken tepkiler sokağa taşmaya başladı.

Google Haberlere Abone ol

Michael Jabara Carley*

1917 Rus Devrimi bir anda değil, sekiz aylık bir dönemin ve dört siyasi krizin ardından gerçekleşmişti. Çar II. Nikola’nın görevden alınması ve çarlık hükümetinin çöküşü, başkent Petrograd’da patlayan öfkenin kendiliğinden ortaya çıkışı neticesinde olmuştu. Çöküş hem öngörülmüştü hem de beklenmedikti. Fransız ve İngiliz diplomatlar, çarlık hükümetinin son günlerini yaşadığını ifade etmişlerdi ancak İsviçre'de sürgünde gözetim altında tutulan Vladimir Lenin gibi devrimciler, evlerine geri dönmek için yanıp tutuşuyorlardı.

Bolşevikler, Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler (SD) de dahil olmak üzere bütün akımlardan devrimciler, Sovyetleri (kelimenin tam anlamıyla “işçi konseyi” oluşumunu), çalkantılı askeri demokratik meclisleri, işçileri ve köylüleri örgütlemeye koştular ancak yönetim gücünü kendi ellerine almakta çekingen davrandılar. Bu sosyalistler, devrimci teorinin bu noktasını sonsuza dek tartışabilirlerdi ancak gerçek iktidar, çoğu zaman devrimci prensiplerin pek de yardımcı olmadığı bir başka alandı. Böylece, Petrograd Sovyeti ilk başta şaşkın Menşeviklerin ve SD'lerin öncülüğünde, eski Çarlık seçkinleri ve onların “liberal” siyasi partilerinin üyelerinden oluşan bir Geçici Hükümet kurulmasına olanak sağladı. Bu adamlar devrimci olmak dışında her şeydi ve Çar'ı görevi bırakmak zorunda bırakan askerler ve işçilerle ortak bir yanları yoktu. Aslında Geçici Hükümet, devrimi pekiştirmeyi ya da derinleştirmeyi değil, durdurmayı hedefliyordu. Köylerden toplanan askerler savaşa son vermeyi ve tarım alanlarının yeniden dağıtılmasını talep ettiğinde, Geçici Hükümet savaşın (I. Dünya Savaşı) devam etmesini ve Çarlığın savaş amaçlarının yeniden onaylanmasını önerdi. Arazilerin yeniden dağıtılmasına gelince, gelecekte bir gün gerçekleşene dek bekleyebilirdi. Kötü niyetli olanlar bir kenara, köylüler bunun ne anlama geldiğini iyi biliyordu. Çarlık aristokrasisinin bazı temel adalet taleplerini gerçekleştirmesi için elli yıldan fazla bir zamandır beklemekteydiler. Onlar açısından beklemek, artık oynamak istemedikleri aptalca bir oyundu.

Hâl böyleyken, ülkeye yayılmış olan Sovyetler ile eski Çarlığın kırsal ve kentsel elitlerini temsil eden Geçici Hükümet arasında bir çatışma yaşanmasının kaçınılmaz olduğu düşünülebilir. İlk kesim, devrimin kazanımlarını güvence altına almak istiyordu; ikinci kesimse devrimin ilerleyişini durdurmayı amaçlıyordu. Geçici Hükümet, şişedeki devrimci hareketi içeri tıkamaya çalışan bir mantar görevi üstlendi. Devrimci baskının bu mantarı şişeden fırlatması sadece bir zaman sorunuydu.

BOLŞEVİKLERİN ETKİNLİĞİ

Sosyalist hareketin sol kanadı olan Bolşevikler, Nisan ayında liderleri Vladimir Lenin'in sürgünden dönmesinin ardından mücadelede daha etkili olarak yerlerini aldılar. Amaçları devrimci kitlelerin, özellikle de 1917 bahar ve yaz döneminde bağlantıya geçtikleri askerlerin ve işçilerin desteğini almaktı.

Mayıs ayında yaşanan ilk hükümet krizi, Dışişleri Bakanı Pavel Milyukov’un çarlık savaşını sürdürmeye ve Rusya’yı savaşta tutmaya çalışmasının sonucunda istifa etmesiyle açığa çıktı. Beş Menşevik ve bir SD bakan, kendi çıkarlarını temsil etmeyen bu hükümet karşısında sabırsızlanmaya başlayan devrimci kitleleri sakinleştirmek ve (Aleksandr F. Kerenski de dahil olmak üzere) kendi gruplarından olan altı sosyalist bakana meşruiyet kazandırmak amacıyla Geçici Hükümet’e dahil oldu. Mantar hâlâ şişeyi tıkıyordu ve oyalama çabaları sürüyordu. Eski Çarlık rejimi seçkinlerinin temsilcileri Geçici Hükümet’i kontrol etmeyi sürdürdüler ve beklendiği gibi diktatörlük heveslisi ve sahte sosyalist Kerenski Savaş Bakanı ilân edildi. Askeri disiplini yeniden kurmayı, askerleri cepheye geri göndermeyi ve Rusya’nın çarın başlattığı savaşı sürdürmesini amaçlıyordu. Temelde, bu hareket devrimi durdurmanın bir aracıydı. Batılı müttefiklerden bilhassa Fransa ve İngiltere bu hedefleri destekliyorlardı; bu nedenle, diplomatik ve askeri temsilcilerinin Rus genelkurmayı ile yakın ilişkisini devam ettirdiler.

Kerensky, Savaş Bakanı olarak generallerle...

KERENSKİ’NİN KANLI OYUNU

Kerenski, Fransız ve İngilizlerin yardımlarıyla yaz saldırılarını desteklemek için cephedeki yerini aldı; ancak mevcut durum hakkında müttefikleri kadar iyimser değildi. Askeri birlikler genelde köylülerden oluşuyordu ve Geçici Hükümet “gelecekteki” arazi reformu hakkında herhangi bir söz veremeyeceklerini üst düzey yetkililere açıkça ifade etmişti. “Şimdi topraklar yeniden paylaşılıyor ve payımızı almadan öldürülmek istemiyoruz” dediler. Yanı sıra, cephe hattında birçok yerde yazılı olmayan bir ateşkes hâli mevcuttu. Piyadeler, düşmana ateş eden topçu bataryalarını, ateşi durdurmaları için tehdit ediyorlardı. Bazı komutanlar, herhangi bir bahane olsun veya olmasın linç edildiler. Mahkemeye giden bir olayda, cepheye dönen iki askeri bölüğe komutanlarıyla görüşmeleri emredilmişti. Komutan onlarla tanışmak için dışarı çıktı ancak buna imkan bulamadan başından vurularak öldürüldü. Askerler daha sonra hiçbir şey olmamış gibi yürüyüp yollarına devam etmişti. Soruşturma asla sonuçlanmadı ve generalin cenaze töreninde askeri tabur silah bırakarak cenazeyi selamlama yürüyüşü yapmayı reddetti. 1917 yazında buna benzer olaylar sıradanlaşmıştı. Dahası Rus subayları, kendileri ve askerleri arasında bir uçurum olduğunu da dile getiriyorlardı. Komutanların çoğu, hâlâ mülklerinde çalışan köylülere uyguladıkları gibi askerlere karşı da şiddet kullanan kırsal seçkinlerden geliyordu.

Rus komutası altındaki Fransız subaylar, özel bir (iç) barışın kaçınılmaz olduğunu düşünüyorlardı. Kırsal kesimde yaşayan köylüler inisiyatifi ellerine geçirmeye başlamışlardı. Bir Fransız subayın aktardığına göre 'Anarşi', 'bir salgın gibi yayılıyordu'. Bir bölge alev aldığında diğer bölgeler de yanmaya başlıyordu.

Fransız bir diplomat “Rus halkının anarşi açısından olağanüstü bir kapasiteye sahip olduğunu” ifade etmişti.

Bir başka Fransız subayı ise “Ruslar bize kıyasla daha az mantıklı ve daha az vatansever” diye açıklama yapmıştı.

Herhangi bir Bolşevikse, diğerlerinden daha çok bu tip 'burjuva' etnik temelli fikirlere gülerek 'aslında biraz daha fazla' diye cevap verebilirdi.

Rusya’ya dönüşünden önce neredeyse hiç kimsenin adını işitmediği Lenin, İtilaf Devletleri’nin en nefret ettiği “kara şeytan” haline geldi. Büyüyen “Anarşinin” arkasındaki kötü niyetli deha olarak görülüyordu. Programı oldukça basit ve etkiliydi: Savaşın sona erdirilmesi ve toprakların bir an önce köylülere dağıtılması... Lenin takipçilerine, “Savaş sadece kapitalist seçkinlerin çıkarlarına hizmet ediyor ve siz onların top mermisisiniz!” diyordu.

Bir Fransız subayı, Lenin’in Bolşevik karargâhı haline gelen balerin Mathilde Kshesinskaya’nın eski konutunda her geçen gün artan kalabalıklara hitap ettiğini vurgulamıştı: “Herhangi birisi, Almanya’dan Rusya’ya dönüşünden sonra Lenin’in itibarının azaldığını düşünebilir. Ancak hayır, tersine, daha geniş katılımlı toplantılar düzenliyor. Henüz herkes onunla değil” diye not eden bu görevli, adetâ Paris’e gönderdiği rapora yazacak olumlu bir şeyler bulmaya çalışıyor gibiydi.

Lenin balerin Mathilde Kshesinskaya’nın Bolşeviklerin karargahı yapılan eski konutundan seslenirken.

1917’de Rusya’da bulunan Fransız askeri misyonunda görevli olsaydınız, durum iyimser olmanız için size pek az sebep sunardı. Petrograd’daki askerler ve işçiler giderek daha da militanlaşıyorlardı. Bolşevikler ne yapılması gerektiği konusunda çok emin değillerdi. Geçici Hükümet’e karşı çıkma zamanının gelip gelmediği konusunda Lenin de oldukça temkinliydi. Petrograd’daki militanları, eyalet ve cephe ordusu birlikleri onlarla aynı çizgiye gelene dek geride tutmaya çalıştı. “Sabırlı olun” dedi, “zaman bizden yana.” Bolşevikler, hareketlerinin yönünü netleştirmek için neredeyse devrimci kitlelerin peşinden koşuyor gibiydi. Temkin, Petrograd’daki flû görüntü karşısında en iyi tutumdu ancak dikkatli olmazsanız, takipçilerinizin sizi geride bırakma riski de vardı. Bolşevikler, Haziran ayında potansiyel açıdan tehlikeli bir sokak gösterisinin yapılmasını engelledi ancak Temmuz ayı ortalarında, başkentte gerçekleşen bir sokak savaşına öncülük ettiler.

'İKTİDAR SİZE VERİLDİĞİNDE ALSANIZA!'

Menşevikler ve SD’ler öfkeli askerleri sakinleştirmeye çalışıyorlardı ve tüm suçu Bolşeviklerin üzerine atarak, onları “Anarşist” ve “Alman ajanı” olmakla suçladılar. Genel durum mantıklı olmayı gerektiriyordu ve diğer yandan Geçici Hükümet’e güvenme fikri artık tamamen iflas etmişti. Öfkeli bir işçi Bolşeviklere, “İktidar size verildiğinde iktidar gelsenize o. çocukları!” diye isyan ediyordu. Militan işçiler ve askerler açısından sadece Bolşeviklerin bunu yapacak iradeye sahip olduğu düşüncesi yaygınlaşmıştı.

Geçici Hükümet yaptığı hamle ile kısa süreli bir avantaj sağladı: Bolşevik karargâhı olan Kshesinskaya konağına baskın yapıldı, ardından Bolşeviklerin gazetesi olan Pravda’yı kapattı ve bir takım Bolşevik liderler tutuklandı. O günlerde, yalandan bir muhalefet dahi tutuklanmaya neden olabiliyordu. Kerenski ve arkadaşları “devrimi kurtarmak” iddiasında bulunsalar da tam anlamıyla tersi geçerliydi. Kerenski, eski Çarlık seçkinlerinin “liberal” partileriyle ittifak kurduğundan beri, aksi biçimde davranması da beklenilemezdi.

Bu zaman zarfında Kerenski sonuç olarak 'çarlık savaşı'nı sürdürmeye karar verdi. Olası bir başarı, Geçici Hükümet’e itibarını yeniden kazandıracak ve disiplinsizliğin orduya ve özellikle de Petrograd garnizonuna yayılmasını engelleyecekti. Gerçekleştirildiğindeyse, bunun kötü tasarlanmış bir plan olduğu ortaya çıktı. 1 Temmuz’da Petrograd’da yaşanacak karmaşadan hemen önce, saldırı ilk olarak Avusturya ordusuna bakan güneybatı cephesinde başlatıldı. İlk anda kazanılan başarıların ardından Avusturyalıların direnişi sertleşti ve Alman ordusu Rus kuvvetlerini geri çekilmeye zorlamak amacıyla müdahale etti. Saldırı tam bir başarısızlığa dönüştü ve Rusların çekilişi, Alman kuvvetleri saldırılarını bitirinceye dek durmadı; Rus ordusu ilk baştaki cephe hatlarının yaklaşık 250 kilometre gerisinde kıpırdayamaz hale getirildi. Fransızların yazdığı bir rapora göre, Alman birlikleri tüfeklerini omuzlarına asarak bir Rus alayının geri çekilmesine ve birkaç yüz metre ileride konaklamasına izin vermişlerdi. Rus ordusu oyundan çekilmiş ve Fransız subaylarına göre, kalan sayılı günlerinde “Kerenski’nin fikirleri kitlelerinkiyle tamamen ters düşmüştü.” Fransız Askeri Misyon Şefi General Maurice Janin’e göre, “Eğer burada düşman ciddi operasyonlar yapmaya karar verirse, Rus direnişinin çöküşü kaçınılmaz” hale gelmişti.

GEÇİCİ HÜKÜMET’İN ÇÖKÜŞÜ

Başarısız saldırının ardından, Menşeviklerin ve SD’lerin güvenilirliği, eski Çarlık seçkinleriyle sürdürdükleri koalisyon nedeniyle tamamen yok oldu. Dahası halkın iradesine karşı çıkıyorlardı ve gittikçe daha yaygın biçimde “eski moda” ve sahtekâr olarak algılanıyorlardı. Geçici Hükümet (şişeyi tıkayan çürümüş ve kurumuş mantar) büyüyen halkın devrimci güçlerini artık baskılayamıyordu.

Geride, gözüpek olanlar kalmıştı. Çarlık yanlısı kolordu subayları hâlâ bozguna uğramamış durumdaydılar ve oldukça öfkeli biçimde ve açıkça Sovyetlere karşı bir askeri darbe üzerinde tartışmaya başladılar. Fransız subaylar, Temmuz ayındaki çatışmalardan çok daha önce, Haziran ayı başlarında ilk söylentileri ülkelerine bildirmişlerdi. Bir rapor, “Hareketin öncülüğünü Moskova yapıyor... para sorunları yok” diyordu: “Karşı devrim için Fransa ve İngiltere’den yüklü miktarda para geldiğini söylüyorlar. Büyük bankalar da çeşitli vaatlerde bulundular.” Planlanan saldırı “oynanacak son kart” idi. Bir başka raporda, bu da işe yaramazsa geriye kalan “tek çözümün”, orduda “disiplini yeniden tesis etmek” amacıyla düzenlenecek “askeri bir darbe” olacağı belirtiliyordu. Rus subayları bu amaç doğrultusunda Geçici Hükümet’le çalışmaya hevesliydiler ancak bu darbe yalnızca “gerekirse” yapılacaktı.

Bir Fransız subayı raporunda “Şahsen tüm olumsuz unsurları ortadan kaldıracak ... ve gerektiğinde zor kullanarak düzeni yeniden sağlayacak ... büyük bir Kazak saldırısı dışında, ordunun ve ülkenin kurtuluşuna dair bir umut görmüyorum” diye not etmişti.

Başka bir Fransız subayı ise “Kazakların her zaman Rusya’yı kurtardığını sık sık söylerler. Darbeleri seviyorlar, disiplin ve düzeni seviyorlar. Onları tam anlamıyla dörtnala üzerlerine salmanın zamanıdır” diyordu.

Çarlık subaylarının sabrının tükendiği ifade ediliyordu: “Neden topraklarımızı ele geçirmek isteyen bir hükümet için savaşıyoruz?” diyorlardı. Bir diğer Fransız raporunda, bazı polis memurlarının Alman ordusunun “ülkede düzeni tesis etmesini” beklediği aktarılıyordu.

BASKI İSYANLARI TETİKLİYOR

Fransız Hükümeti, Alman siperlerine karşı düzenlediği umutsuz bir bahar saldırısının ardından kendi ülkesinde baş gösteren ayaklanmalarla uğraşmak zorunda kaldı. Paris Hükümeti’ne göre, idam, hapis cezası ve isyandan etkilenen askeri birliklerin hızla tasfiye edilmesini zorunlu kılan “ciddi ve acı dolu olaylar” yaşandı. Baskılar, “orduda haksız yere itaatsizliği teşvik etmeyi” amaçlayan yıkıcı sivil unsurlar üzerinde yoğunlaştı. İtalyan hükümet yetkilileri, İtalyan ordusunda patlak veren bir isyanı ezmek için zırhlı araçlar ve süvari birlikleriyle saldırdığında, Paris hükümeti de bu olaydan cesaret aldı. 31 polis vuruldu. Zırhlı araçlar yanmakta olan barikatların önüne dizilerek “gerektiğinde itaate zorlamak amacıyla” vaziyet aldı. Şayet Rus üst düzey komutanları da benzer önlemleri alabilseydi, kesinlikle bunu yapmayı düşünürlerdi. Öte yandan Rus askerleri ve denizciler komutanlarının emirlerini dinlemiyorlardı ve yaşanacak herhangi bir baskı silahlı direnişe yol açabilirdi.

Bolşevikler Temmuz ayında kısa süreli bir sorun yaşadı. Kerenski’nin başarısızlıkla sonuçlanan saldırısı, Geçici Hükümet’in Petrograd’daki yasadışı sokak gösterileri karşısında kazandığı avantajı da baltalamış oldu. Rus komutanlar Bolşevikleri, onları destekleyen askerleri ve denizcileri alaşağı etme amacını taşıyan “karşı devrimci” darbe tartışmasına kulak kabartmışlardı. Hesaplaşma günü yaklaşıyordu; ancak sonucun ne olacağını kim bilebilirdi ki?

* Tarih profesörü/Montreal Üniversitesi

(Çeviren: Tarkan Tufan)

Makalenin orjinali