Kuzey ve Güney Işıkları: Antik kahramanların gökyüzündeki mücadelesi

Yunanlılar açısından Kuzey Işıkları gökyüzünde mücadele eden antik kahramanlar tarafından gerçekleştirilmekteydi. Bu ışıklar bir savaş ve hastalık alametiydi. Işıkların göründüğü zamanlar insanların yaşadığı korku ve panik gerçekten de çok büyüktü.

Google Haberlere Abone ol

“aniden ışık

sonsuza dek gitti

kuşların gökyüzünde ağladığını işittim

ve yere düşen göz yaşlarını

aurora borealis.” (Eos /Aurora)

Aurora Borealis, yani Kuzey Işıkları, insanlık tarihinde birçok efsanenin, dinsel motif ve inanışların eşsiz bir ilham kaynağı olmuştur. Güneşin yeryüzüne armağan ettiği en mistik fenomenlerden birisi olan bu ışık oyunu, sunduğu görsel şölenlerle hâlâ bizler için bir ilham ve hayranlık konusudur.

KUZEY IŞIKLARI

Aurora ışıkları aslında dünya atmosferine giren ve güneşten gelen elektrik yüklü parçacıklar ve atmosfer arasındaki çarpışmalar neticesinde ortaya çıkar. Işık dalgaları Kuzey ve Güney Yarımküre’deki manyetik kutuplar üzerinde görülür. Bunlar kuzeyde ‘Aurora Borealis’ ve güneyde ‘Aurora Australis’ olarak bilinir. Genelde soluk yeşil ve pembe en yaygın renk olmasına rağmen, birçok farklı renkte görünür. Kırmızı, sarı, yeşil, mavi ve mor dalgalar şeklinde de gözlemlenmektedir. Kuzey Işıkları, güneşin atmosferinden salınan serbest yüklü parçacıklarla Dünya atmosferinde gaz halinde bulunan parçacıklar arasında yaşanan çarpışma sonucu, gaz partiküllerinin renklerinde değişimler meydana gelir. En yaygın rastlanan renk sarımsı-yeşil bir tonda, yerden yaklaşık 97 kilometre yükseklikte bulunan oksijen molekülleri tarafından üretilir. Nadir görülen tamamen kırmızı bir aurora 320 kilometre kadar mesafede bulunan yüksek irtifa oksijeni tarafından üretilir. Azot gazıysa mavi veya morumsu-kırmızı auroralar üretmektedir.

1880’den beridir yürütülen araştırmalarda, güneş lekesi aktiviteleri ve Kuzey Işıkları arasında bir bağlantı bulunduğundan şüpheli edilmekteydi. 1950’de başlayan bilimsel gözlemler sayesinde güneşten saçılan elektronlar ve protonların bir “Güneş rüzgarı” vasıtasıyla yeryüzüne doğru sürüklendiğini biliyoruz. Güneşin yüzeyi üzerindeki sıcaklıklar milyonlarca santigrat dereceye yaklaşmaktadır. Bu sıcaklıkta, gaz molekülleri arasındaki çarpışmalar sık ve patlayıcı biçimde gerçekleşir. Serbest kalan elektronlar ve protonlar bir rotasyonla güneşin atmosferinden atılır ve manyetik alanlarda oluşan boşluklardan uzaya dağılır. Bu parçacıklar Güneş rüzgârı tarafından yeryüzüne doğru gönderilir; yüklü parçacıklar da büyük ölçüde dünyanın manyetik alanına çarpar. Bununla birlikte, dünyanın manyetik alanı kutuplarda daha zayıftır ve bu nedenle bazı parçacıklar, dünyanın atmosferine girmeyi başararak gaz partikülleri ile çarpışır. Bu çarpışmaların sonucunda kuzey (ve güney) ışıkları olarak bildiğimiz ışık oyunları ortaya çıkar.

Aurora ışıkları genellikle yeryüzünün yükseklerinde 80 kilometreden 640 kilometreye dek uzanmaktadır.

Dünya sürekli olarak uzaydan gelen enkazlar, radyasyon dalgaları ve bildiğimiz yaşamın sonunu getirebilecek nitelikteki manyetik dalgalar ile bombardıman altındadır. Çoğu zaman, gezegenin kendi manyetik alanı, güneşten gelenler de dahil olmak üzere bu zararlı ışınları ve partikülleri saptırma konusunda mükemmel bir iş yapar.

Manyetik kuzey ve güney kutuplara ulaşmasından önce Güneş’ten fırlayan parçacıklar, Dünya'ya doğru 150 milyon kilometre hızla seyahat ederler. Bu parçacıklar dünyanın manyetik kalkanı içinden geçerken, oksijen ve nitrojen molekülleri ve diğer parçacıklarla çarpışarak gökyüzünde ışıkların göz kamaştırıcı görüntüsüne neden olurlar.

TARİHSEL KAYITLAR

Bin yıllar boyunca bu ışıklar hakkında çeşitli spekülasyonlar üretilmiştir; aynı zamanda büyük bir korku kaynağı da olmuşlardır. Fransa’da bulunan 30 bin yıllık mağara resimlerinde bu doğal fenomenin çizimlerine rastlanmıştır.

İnsanlar gerçekten onlara neyin sebep olduğunu anlamadan önce, batıl zamanlarda Kuzey Işıkları, savaş veya imha habercisi olarak görülmekteydi. Aristo, Descartes, Goethe ve Halley dahil birçok filozof, yazar ve astronom bu ışık oyunları hakkında düşünceler ifade etmişti.

1616 tarihinde astronom Galileo Galilei, antik Roma’nın şafak tanrıçası Aurora’nın ismini ve antik Yunancada kuzey rüzgârına verilen Boreas kelimesini birleştirerek ‘Aurora Borealis’ adını meydana getirmiştir.

MİTOLOJİDE KUZEY IŞIKLARI

Fince’de Aurora Borealis için kullanılan “Revontulet” kelimesi, “tilki ateşleri” anlamına gelmektedir. Ibu ad, Fin mitolojisinde anlatılan bir hayvan masalından ilham alır: Işıkları gökyüzüne fırlatan hayvan, kuyruğunu yukarı dikip karları eşeleyen büyülü bir tilkidir.

Kuzey Finlandiya, İsveç ve Norveç topraklarında, yani genel anlamda Kuzey Kutup Dairesi'nin geneline verilen isimle Laponya’da yaşayan ve Finlerle yakın akraba olan Laponlar (veya Saami) halkı, geleneksel olarak, ölüm anında, dünyadan göç eden bu ışıklar yoluyla evrensel enerjiye taşındığına inanıyorlardı. Işıklar gökyüzünde parladığı zaman insanlar ciddiyetle davranmaya çalışırdı ve çocuklar sessiz ve saygılı olmaya çalışırlardı. Bu ışık dalgalarının kimi zaman hastalık ve hatta ölüme neden olabilecek kötü servet veya hırsızlık gibi bazı saygısız davranışlar nedeniyle oluştuğuna inanılıyordu.

Laponlar, büyülü etkisi olduğuna inanılan ışıklar görülmeye başladığında davul çalarak şaman ayinleri gerçekleştirirlerdi; ayinler genellikle onların enerjisini toplamaya yönelik olarak yapılırdı. Işıkların bazen de tartışmalar üzerinde olgunlaştırıcı etkisi olduğuna inanıldığından, gözlemlendikleri dönemler çatışma çözümü için kullanılırdı.

Laponların dışında Norveç coğrafyasını oluşturan Viking halkları, Eskimo kabileleri, Kanada’da bulunan Amerikan yerlileri de Kuzey Işıkları’nı kültürlerinin ayrılmaz bir parçası haline getirmişlerdi. Kimi zaman bir istilânın habercisi olan ışıklar, kimi zaman yakınlarını ziyarete gelen göçmüş ruhlar olarak tanımlanıyordu. Göçmüş ruhlar yakınlarını ziyarete geldiklerinde danslarla ve şenliklerle karşılanırlardı.

Yunanlılar açısından Kuzey Işıkları gökyüzünde mücadele eden antik kahramanlar tarafından gerçekleştirilmekteydi. Bu ışıklar bir savaş ve hastalık alametiydi. Işıkların göründüğü zamanlar insanların yaşadığı korku ve panik gerçekten de çok büyüktü.

İnançların en sevimlisi muhtemelen Algonquin Yerlilerininkiydi. Onlar açısından, yaratıcı, yeryüzünü oluşturmayı bitirdikten sonra, bu yaratının hep hatırlanması için, yeryüzünden ayrılmadan önce kuzeye ve güneye uzanan ışıkları serpmişti.

Fransa ve İtalya’nın yoksul halkları, bu ışıkların veba ve savaş benzeri, ölüm ve salgın habercisi olduklarına inanıyorlardı.

GÜNEY IŞIKLARI

Çin’de Aurora’nın görülmesi oldukça nadirdir ve aynı zamanda çok da şaşırtıcı olmayan, önemli bir güneş olayı olarak görülür; antik Çin, karmaşık gece göğünde görülen ışıkları huşu içinde izlemekteydi.

Ejderharla ilgili antik Çin efsanelerinin birçoğunun Kuzey Işıkları’nın bir sonucu olduğu söylenir. Bu inanca göre, ışıklar, gök kubbeyi alevli nefesleriyle aydınlatan iyi ve kötü ejderhalar arasındaki bir savaşın yansıması olarak görülmekteydi.

Japon kültüründe Kuzey Işıkları altında hamile kalınan çocuğun iyi olacağı, akıl ve iyi şans ile kutsanmış biçimde doğacağı düşünülürdü.

Aborijin Avustralyalılar, Aurora Australis (Güney Işıkları) ve Tanrıları gökyüzünde dans ederlerken sevinç ve keyifle izlemekteydiler.

Kaynaklar:

https://www.northernlightscentre.ca/northernlights.html

http://www.space.com/15139-northern-lights-auroras-earth-facts-sdcmp.html

https://www.visitnorway.com/things-to-do/nature-attractions/northern-lights/facts-about-the-northern-lights/

https://www.theaurorazone.com/about-the-aurora/aurora-legends

https://www.hurtigruten.us/must-read-articles/northern-lights/northern-lights-legends-from-around-the-world/

http://www.luminarium.org/mythology/revontulet.htm