Orwell neleri ıskaladı?

George Orwell, devleşen hükümetlere ilişkin haklı çıktı. Ancak, Silikon Vadisi’ni öngörememişti.

Google Haberlere Abone ol

Thomas E. Ricks*

Bir kitap yazmak için araştırma yaptığım süreçte George Orwell’ın eserlerine dalıp son üç yılımı harcarken, genel bağlamda onun günümüzün sorunlarına nasıl baktığını araştırmıştım. Ulaştığım sonuçlar gerçekten çarpıcı oldu. 1950 yılında hayata veda eden yazarın günümüze ilişkin öngörüleri oldukça etkileyici.

Dünyayı sarsan 11 Eylül saldırılarıyla başlayan dönemi anlama konusunda, Orwell’ın tahayyül ettiği distopyacı (kötümser) bir gelecek hikâyesi olan 1984 adlı eseri bizlere yardımcı olacaktır. Romanda, “Büyük Birader” hükümeti bugün Amerikan yaşamında olduğu gibi, “çok az sayıda halkı ve büyük sayılarda yüksek eğitimli uzmanları barındıran” ve nispeten az kayıplara neden olan bir devlet, daimi bir savaş yürütüyor. "Ve bugünün genç Amerikalıları, tıpkı 1984’ün kahramanı Winston gibi, hayatlarını bir terörle mücadele kampanyası ile sürdürüyorlar. “Ülkede savaşın olmadığı bir gün var yaşanmış mıydı, kesinlikle hatırlayamadı." Orwell, ABD hükümetinin, tarihinde ilk kez işkence kullanımına onay verdiği böyle bir savaş nedeniyle yargılandığını görse pek de şaşırmazdı.

Ne de Başkanı Trump'ın sınırlı dağarcığındaki “üzgün, “kötü” ve “inanılmaz” gibi kelimelerden şaşkına dönerdi. 1984’te, hükümet tarafından kasti olarak basitleştirilen dilde, “harika” ve müthiş kelimelerinin yerini “iyiden hallice” ve “daha da iyi” kelimeleri almıştır.

Orwell daha o zamanlarda pek çok şeyi öngörmüştü. Hiçbir zaman ABD’yi ziyaret etmedi, belki de bu nedenle kapitalizmin ne denli dayanıklı olduğunu kavrayamadı. O 1943 yılında, “kâr güdüsüyle yönetilen bir ekonomi, modern ölçekte basit anlamda yeniden silahlanmakla eşdeğer değildir” diye yazıyordu. Bu iddia, yeterince yeni fon üretmekte başarısız olmuş ve ekonomisi düşüşte olan 1930’lar Britanyası için doğru olabilirdi. Ancak, son sekiz yılda, Amerika Birleşik Devletleri onun tahminlerini üç kez boşa çıkardı; ilki İkinci Dünya Savaşı sırasında, ikincisi Eisenhower dönemi Soğuk Savaş yapılanması esnasında ve sonuncusu da Amerikan ordusunun Vietnam sonrası yeniden inşası sırasında, Reagancı savunma doktrini uyarınca bilgisayarlar ile donatılmış hassas güdümlü silahlar ve verilerin hızlı iletimi etrafında inşa edilen yeni ve güçlü bir ABD askeri makinesi oluşturulurken...

Sonuç olarak, Orwell ayrıca Batılı devletler ve şirketlerin nasıl müdahaleci hale gelebileceğini hafife almıştı. Bu, 20. yüz yıl ortalarındaki Britanya’nın şekillendirdiği kapitalizmin sınırlarına ilişkin gözlemlerine dayanıyordu; yani ekonomik durgunluk yaşayan bir ulus ve geç Endüstriyel Çağ kapitalizmi. Bu eskiyen yapının en büyük hedefi verimlilik idi; bunun anlamı, şirketlerin kârlarının, yöneticiler tarafından var olan sistemlerden ve çalışanlardan “sinekten yağ çıkararak” sağlanmasına dayanmasıydı. Dolayısıyla Orwell, sanayinin emek üzerinde her zamankinden daha büyük bir baskı uygulayarak başarılı olamayacağını düşündü. “İnsan doğasında öngörülemeyen bir değişiklik olmazsa, özgürlük ve verimliliğin zıt yönlerde hareket etmesi gerekir” diye özetliyordu.

Orwell birkaç yıl sonra başlayacak olan Bilgi Çağı’nın şafağındayken bile, verimliliğin yenilikçilik ve uyum sağlama etkenlerinden daha az önemli bir hale geleceğini fark edememişti. Apple, Microsoft, Google ve sayısız diğer geç-yirminci yüzyıl şirketi, daha hızlı yazan bir daktilo üretmedi. Bunlar, el bilgisayarları ve onlar için uygulamalar gibi tamamen yeni ürünler yarattı. Yenilikçilik konusundaki başarıları da zar zor etkilidir; çünkü yenilikçilik çok daha fazla hata üreten ve mutlak surette savurgan bir süreçtir.

Örneğin Steve Jobs'un Apple’da süren kariyerindeki olağanüstü çıkışlar ve inişler, Orwell’ın tahayyülündeki her şeyin ötesindeydi. Ayrıca bu yeni şirketler, çalışanlarını bastırma üzerine inşa edilmemiştir: Onlar, sadece çalışanlarının hayâl gücü ve çekici yeni ürünler geliştirme yeteneği sayesinde para, hisse senedi seçenekleri ve diğer kazançlar konusunda rekabet ediyorlar.

Orwell büyük olasılıkla bu yeni şirketler bir sonraki yenilikçi adımları karşısında gerçek bir şaşkınlık yaşardı. Günümüzde, şirketler, 20. yüz yılın sanayi devleri tarafından asla yapılmamış biçimde, özel hayatın git gide daha derinlerine nüfuz eden mallar üretiyorlar. Çevrimiçi olduğunuz bir gün bir uçak bileti aramak ve ertesi gün konaklanacak bir otel aramak konusunda Facebook sayfasında bir reklam görmek bizim için nadir bir durum değil. Zor bulunan bir kitabı aradığım sırada benzer ilanları görmemek için reklam sayfalarını engelleyen bir uygulama kullanmam gerekti. İşin ürpertici yanı, internet kullanan kişilerin onlara daha fazla mal satmak için istekli firmalar tarafından durmadan takip edilmesidir. Orwell’ın “Büyük Birader” yönetimindeki vatandaşların gözetlenmesi işini, günümüzde bu şirketler yürütüyorlar ve bu faaliyeti Orwell’ın beceriksiz canavarından çok daha verimli biçimde gerçekleştiriyorlar.

BİLGİ ARTIK BİR KÂR ARACIDIR

Aynı zamanda, günümüzde veri sadece güç demek değildir, aynı zamanda büyük bir kâr kaynağıdır. Silikon Vadisi’nde söylendiği gibi, ücretsiz bir uygulama gibisi yoktur; şayet ücretsiz bir uygulama kullanıyorsanız, bu durumda siz ürün haline geliyorsunuz.

Burada, yine Orwell’ın bizimle paylaşacağı bazı sezgiler olabilir. Tıpkı kömür madencileri hakkında nasıl yazılacağını bildiği gibi, kendi hayatlarımızın damarlarında yürütülen kurumsal madencilikle de mücadele etmeyi bilirdi. 21. yüz yılda özellikle de kişisel hayatın gizliliği meselesinin nasıl da lüks bir ürün olduğunu görüp kafası karışırdı; Facebook’un sahibi Mark Zuckerberg var olan evlerine yenilerini eklerken, sizin bunun için kimi zaman fahiş miktarlarda ödeme yapmanız gerekmektedir.

Onun en büyük katkısı en az takdir edileni olabilir: Bize tüm bu olup bitenleri anlamamızı sağlayacak bir kelime dağarcığı verdi. Eğer Orwell okumamış olmasaydım, bundan bir önceki paragrafı yamam mümkün olmazdı. Onun romanlarında ve denemelerinde, şimdi bile hükümetlerin dillendirdiği ve yaygın kurumsal gözetime dair söz oyunlarına ve her şeyden önemlisi, özel hayatın sınırlarının hem kurumlar hem de şirketler tarafından ihlâl edilmesine karşı tetikte olmamızı sağlayacak uyarılar bulunur.

*Thomas E. Ricks bu ay yayınlanan The Fight for Freedom (Özgürlük Kavgası) ve Churchill and Orwell (Churchill ve Orwell) dahil altı kitap yazmıştır.

Makalenin aslı  Politico Magazine'de yayınlanmıştır (Çeviren: Tarkan Tufan)