Kabil'de sokak çocuklarına ikinci bir şans

Afganistan’da yoksul aileler çocuklarını çalıştırmak zorunda kalıyor. Kabil'de bağışlarla ayakta duran bir okul, gençler için güçlü bir alternatif sunuyor.

Google Haberlere Abone ol

Sune Engel Rasmussen * 

Omid, gelen geçen arabaları kirli bir bezle silerken, günlerini Kabil’deki sıkışık trafikte geçirirdi. Henüz yedi yaşındaki çocuk günün sonunda kazandığı parayı eve götürür, böylece babası uyuşturucu almak için evden başka bir eşya satmazdı.

Harun, altı yaşındayken sokaklarda çalışmaya başladı ve araba kaportaları üzerine bir kömür tenekesi sallayarak kötü ruhları savuştururdu. En bereketli iş gününde, bir kadın zırhlı bir araca bindi ve bin Afgani (yaklaşık 52 TL) uzattı. Çoğu günlerde, 100 Afgani’den daha az kazanıyordu.

Dünyanın en hızlı büyüyen şehirlerinden biri olan Kabil, acımasız bir kentleşmeyle toplumu derinden sarsıyor. Kent sakinlerinin çoğu gecekondu benzeri evlerde yaşıyor. Omid ve Harun’un aileleri için -Afgan başkentindeki binlerce kişi gibi- çocuklarına bel bağlamak, yoksullukla mücadele için bir araç haline geldi.

Sokaktaki birçok akranlarından farklı olarak Omid ve Harun’a ikinci bir şans verildi. Onlarca başka çocukla birlikte Kabil’in güneyinde bulunan büyük bir binada, gün boyunca dövüş sanatları eğitimi almalarının yanı sıra, çeşitli derslik ve atölyelerde aşçılık ve ahşap oymacılığı gibi yaşamsal beceriler öğreniyorlar.

BEŞ SAAT OKUL ON SAAT DİLENCİLİK

Bir odadaki ahşap kilim tezgahının etrafında bir sıra kız oturuyor. Alfabe öğrenen kızların sesi, komşu dersliği de dolduruyor. Bodrum katındaki spor salonunda, erkekler ve kızlar birlikte dövüş sanatları öğreniyorlar. 25 öğretmeni istihdam eden Abdulbaki Samandar, her gün yaklaşık 150 öğrencinin okula geldiğini söylüyor.

Büyük bir başarı gibi görünmeyebilir; ancak Samandar, aileleri çocuklarına bedava yiyecek vermeye ve sokaktan uzak büyümelerini sağlamak için eğitim almalarına izin vermeye ikna etmenin zor olduğunu belirtiyor.

“Onlara diyorum ki: Çocuğunuz eğitim hakkına sahip. Neden bir parça ekmek için caddelerde yaşaması gereksin?” diyor Samandar.

Samandar, hükümetten veya yabancı STK'lardan para almadığını da sözlerine ekliyor. Bunun yerine, okulun faaliyetlerine devam etmesi için yurtdışındaki arkadaşlar (uzun yıllar Almanya'da yaşamıştı) ve atık kağıtlardan bağışta bulunan matbaalar gibi yerel bağışçılar mevcut.

60 yaşında bir toplumsal aktivist ve eski bir gazeteci olan Samandar, Kabil’in sokaklarında gezinmekte olan çocuk sayısının son on yılda gözle görülür biçimde arttığına vurgu yapıyor.

Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, kentsel planlama ve konut reformunu bir öncelik haline getirdi; ancak 2014’te çoğu yabancı olan barış gücünün geri çekilmesi ve birçok kalkınma projesinin çökmesinin ardından ekonomiyi canlandıramadı.

Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı’na (UN-Habitat)  göre Afgan kentleri, genç insanlar için “gittikçe daha da hasmane hale gelen yerler” olarak nitelendiriliyor.

Öte yandan, Afganistan şehirleri sadece bir fırsat ortamı değil, güvenlik açısından tehlikeli görülüyor. Geçtiğimiz sene başkent, Pakistan'dan sürgün edilen 600 binden fazla Afgan’ın göç etmesi ve yoğunlaşan çatışmalar nedeniyle yerinden edilmiş rekor sayıdaki Afgan’ın sığınmasıyla daha fazla baskı altına girdi.

Samuel Hall’un (bir yardım kuruluşu) eş direktörü Herve Nicolle, “Sokakta çalışan Afgan çocuklar hakkında bir faaliyet yürütülüyor; bazılarını okulda tutma çabamıza rağmen, çocuklar dilenmek için çabucak sokağa dönüyorlar.” diyor.

“Ebeveynler, kendileri eğitim görmediğinden, neden iş ile okul arasında bir çelişki olduğunu anlamıyorlar. Çocuklar günde on saat dileniyor ve beş saat okula gidiyorlar.” diyor Nicolle. “Okula gidebilseler bile, psiko-sosyal travmalar nedeniyle okuldan bir şeyler alabilme kapasitesi oldukça belirsiz.”

Şu anda 13 yaşında olan Harun “Daha önce okulda hiçbir şeyi anlayamadım. Şimdi çok daha hızlı öğreniyorum” diyor.

'ÇÖLDE YAŞAMAK İSTERDİK AMA PARA KAZANAMAYIZ'

Kabil’in nüfusu 2001'den beri yaklaşık 6 milyon kişiye ulaşarak, dört kat arttı. Afganistan’ın kentsel nüfusunun 15 yıl içinde iki katına çıkması bekleniyor. Kabil’de, dört kişiden üçü imarsız konutlarda yaşıyor.

Şehre yeni gelenlerin çoğu, Herve’nin “fakirlik çukurları” dediği bölgelerde toplanıyor.

Yaklaşık 900 Kuşi ailesi, Hayir Hana semtinde, Sovyet döneminden kalma apartman bloklarının yanındaki bir dağın eteğinde, sıvasız tuğla evlerde yaşıyor.

Yüzlerce yıl boyunca, Kuşiler göçebe bir yaşam tarzını sürdürdü; ancak sürmekte olan savaş yüzünden giderek tehdit altına girdiler. Hayir Hana’daki aileler 15 yıl önce Lahman’dan Kabil’e taşındı. Topluluğun büyüklerinden İmam, “savaş nedeniyle göç etmeye zorlandıklarında hayvanlarının ya hükümet güçleri ya da Taliban tarafından öldürüldüğünü veya kaçırıldığını” söylüyor.

Hükümet birkaç yıl önce, Kabil yakınlarındaki Kuşal Han ve Parwan-e Do’nun bölgelerindeki Kuşi ailelerinden, yeni konutlara yer açmak için Hayir Hana’ya geçmelerini istedi.

“Bize elektrik ve su sözü verdiler. Ancak insanlara tatlı dağıttılar.” diyor İmam.

Hükümet sadece sözlerini yerine getirmemekle kalmadı; iki yıl önce polis, Hayir Hana’dan Kuşileri tahliye etmeye çalıştı ve 20 gün süreyle bölge kuşatma altında kaldı. Sopaları ve taşlarla donatılan Kuşiler, polisi püskürtmeyi başardı. O zamandan beri, kendi evlerini ve kuyularını inşa ettiler; ancak hükümet yardımı asla gelmedi."Çölde yaşamayı tercih ederdik ama orada para kazanamayız” diyor  İmam.

Omid, on bir yaşındayken, Samandar’ın evine geldiğinde hayatında köklü bir değişiklik oldu. Annesi Fazela, çocuklarıyla birlikte uyuşturucu bağımlısı kocasından kaçmıştı ve aile şimdi Samandar’ın evine yapılan ek bir odada yaşıyor.

Fazela’nın çocukları, sokaklardan plastik torbalar toplayıp satacak kadar büyüdükleri anda çalışmaya başladılar; çünkü kocası uyuşturucu bağımlılığı sebebiyle çalışamaz hale geldi ve işsiz kaldı. “Başka seçeneğimiz yoktu.” diyor.

Sokaklarda yalvaran ya da çalışan çocuklarla karşılaştırıldığında, Afgan kadınları kentsel yoksulluğun azalmasına yardımcı oluyorlar. Kırsal alanlarda yaşayan bazı kadınlar, örneğin hasat sırasında ailelerine yardım ederek, gelirlerine katkıda bulunabilirler; ancak şehirde çok fazla katkıda mümkün değil.

Herve, “Aynı kadınlar kent yerleşimine girdiklerinde, genelde artık dışarı çıkamıyorlar. Hane halkının gelirine katkıda bulunamıyorlar.” diyor. “Eğer kocaları iş bulamazsa, evdeki gerginlik tırmanıyor ve genellikle aile içi şiddete neden oluyor.

Omid’in en büyük kız kardeşi Sadaf, on dokuz yaşında ve üniversiteye giriş sınavına hazırlanıyor. Babası geçen sene bunu yasaklasa da bu, üniversiteye gidebilmek için son girişimi. Fazela’nın kocasından ayrılmasının bir başka nedeni de buymuş; kızına iyi bir eğitim imkânı sağlamak istiyor. Fazela, “Kızımın benimle aynı hayatı yaşamasını istemiyorum.” diyor.

Sune Engel Rasmussen The Guardian'ınn Afganistan ve Pakistan temsilcisidir. 

* Makalenin aslı The Guardian'da yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)