DTSO: Kuraklık nedeniyle yüzde 50 oranında ürün kaybı oldu

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdal Avşar, saha taramalarında hububat ve baklagil ekim alanlarında yüzde 80’e varan verim kayıplarının gerçekleştiğini söyledi.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Diyarbakır, Batman, Mardin, Urfa başta olmak üzere bölge illerinde yaşanan kuraklık çiftçileri ciddi zarara uğrattı. Ziraatçılar, Diyarbakır’da kuru tarım yapılan tarlaların yüzde 80’i hasat yapılamayacak durumda olduğunu belirtiyor.

Çiftçiler ise artan mazot, gübre, ilaç fiyatlarına bir de kuraklık eklenince mağduriyetlerinin ikiye katlandığına dikkat çekiyorlar. Çiftçiler, devletten borçlarının faizsiz ertelenmesini ve nakdi destek sağlanmasını bekliyor.

Çiftçiler, hükümetin Kuraklık Eylem Planı hazırlayarak bölgeyi “doğal afet” kapsamına almasını ve Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı olsun olmasın tüm çiftçilerin ürün bazında zararının tespit edilerek zararının karşılanması gerektiğini söylüyorlar. Ayrıca kuraklık yaşanan alanlarda çiftçilerin banka kredi borçları ve tarım kredi kooperatif borçlarının faizsiz olarak ertelenmesi gerektiğini dile getiriyorlar.

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdal Avşar da bölgede kuraklık nedeniyle mağdur olan çiftçilerin zararlarının tespiti için komisyon kurulması talebinde bulundu.

Avşar, 2020-2021 üretim periyodunda ülke genelinde yaşanan kuraklığın herkesi etkilediği, tarımsal üretimde çok büyük kayıpların yaşandığını ifade eden Avşar, saha taramalarında hububat ve baklagil ekim alanlarında yüzde 80’e varan oranlarda verim kayıplarının gerçekleştiğini söyledi.

Yaşanan kuraklığın doğal afet kapsamında olduğunu ifade eden Avşar, kuraklığın zarar/ziyan tespitleri için Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) tarafından bilirkişi komisyonu kurulmasını talep etti.

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdal Avşar

'MİNİMUM ÜRÜN KAYBI YÜZDE 50'

DTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdal Avşar, kuraklık, çiftçilerin mağduriyeti ve alınması gereken önlemlerle ilgili sorularımızı cevapladı.

Yüzde 80 oranında kuraklık yaşandı diyorsunuz. Bu oran bölgeyi ve Türkiye’yi nasıl etkiler?

Türkiye’nin 2019 yılındaki buğday üretimi 19 milyon ton olarak gerçekleşirken, 2020 yılında yaklaşık yüzde 8 oranında bir artışla 20 milyon beş yüz bin ton olarak gerçekleşmiş. Arpa üretimi ise 2019 yılında 7,6 milyon ton iken, 2020 Yılında %9,2 oranında artarak 8,3 milyon ton olarak gerçekleşmiş.

Kuraklığın ülke genelinde etkili olduğu ve minimum %50 oranında bir ürün kaybına sebebiyet vereceği gerçekliğinden hareketle buğday üretimimizin 10 milyon ton, arpa üretimimizin de 4 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.

Bölgemizde ise yaklaşık 30 milyon dekar alanda tarımsal üretimin yapıldığı ve bunun da %90’ının kuru tarım şeklinde buğday, arpa ve mercimek üretimi olarak gerçekleştiği istatistiki verilerle sabittir. 

Bütün bu veriler ışığında yapacağımız bir değerlendirme bizlere ülke olarak uğradığımız üretim kaybını ve dolayısıyla ekonomimize olan olumsuz etkilerini gösterecektir.

Örneğin, 2019-2020 piyasa döneminde yurt içi üretimin yurt içi talebi karşılama derecesi (kendi kendine yeterlilik derecesi) tahıl ürünlerinde %87,8 olarak gerçekleşmiş. Yani %12,2 oranında bir ithalatımız olmuştur. Bu yıl ise tahılda dışa bağımlılık oranımızın %12,2’den %50 seviyesinin çok daha üzerinde bir oranda gerçekleşecek. Bir anlamda tarımda kendi kendine yeten ülke konumundan bir anda dışa bağımlı bir ülke durumuna gelebiliriz.

Kısacası gerek bölgesel gerekse de ulusal ölçekte çok ciddi bir kuraklık tehdidi ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak da tarımsal ürün anlamında ciddi bir yoksunluk tehdidi ile karşı karşıyayız. Önümüzdeki yıllarda da kuraklığın devam etmesi halinde yaşanacak tehlike çok daha ağır bir kıtlık krizine neden olabilir. Dolayısıyla bu tehlikeleri ve uzmanların uyarılarını dikkate alarak kuraklığa karşı gerekli tedbirleri ivedilikle yerine getirmeliyiz. GAP başta olmak üzere sulama amaçlı bütün baraj ve göletlerin yapım çalışmaları hızlandırılmalı, suyu toprak ile buluşturacak olan sulama kanallarının inşası tamamlanmalıdır.

'TARSİM OBJEKTİF OLMALI'

Tarım Sigortaları Havuzu’na (TARSİM) yönelik eleştirileriniz de oldu. Çiftçilerin mağdur olmaması için TARSİM’den beklentiniz nedir ve hükümet çiftçilerin mağdur olmaması için ne gibi tedbirler almalı?

TARSİM tarafından yapılan hasar tespit çalışmaları tek taraflı bir değerlendirme ile yapılmaktadır. Sigorta şirketinin eksperleri yaptıkları tespitlerde gerek örnek parsel seçiminde gerekse de ortalama verim tespitlerinde objektif veriler kullanmayabilirler. Öncelikle hasar tespit çalışmalarının bağımsız kurum, kuruluş ve uzmanlar tarafından yapılmalı, lokal düzeyde ortalama ürün verimi ve hasar oranları tespit edilmelidir. Tespit çalışmalarında yereldeki kamu otoriteleri ve çiftçi örgütlerinin uzmanlarının da yer alması sağlanmalıdır.

Bütün bu uygulamaların yanında sosyal devlet anlayışı ile çiftçilerin uğradıkları maddi ve manevi kayıpları telafi edecek ek destekleri devreye sokmalıdır. Temel girdilerden olan tohum, mazot, gübre gibi girdi maliyetlerinin yanı sıra sulama amaçlı pompaj elektrik giderlerinde minimum %50 oranında teşvik pirimi ödenmelidir. 

2021 yılından itibaren bitkisel üretimde kullanılacak olan her türlü tohum %100 oranında desteklenmelidir.

'BORÇLAR BİR YIL FAİZSİZ ERTELENMELİ'

Çiftçiler mazot ve gübre fiyatından, elektrik faturalarına kadar birçok şeyden şikayetçi. Sizin gözleminiz, yorumunuz nedir?

Tarımsal üretimin temeli akaryakıt ve gübreye dayanıyor. Modern tarımın sürdürülmesi ve birim alandan maksimum verimin elde edilmesi ancak ve ancak iyi bir toprak işleme, gübreleme ve mümkün olabildiğince sulamayla mümkün olabilir.

Çiftçilerimiz tarımsal anlamda yapacakları her iş için makine kullanmak zorundadırlar. Yani akaryakıt (mazot) tüketmek zorundadırlar. Mazot litre fiyatının her geçen gün arttığı bir ülkede çiftçinin ürün değeri sabit kaldığı sürece sürdürülebilir bir tarım yapmamız elbette ki mümkün olamayacak. Aynı durum gübre, ilaç, pompaj sulama giderleri için de geçerli. Gübre ve ilaç fiyatları dövize endeksli olarak sürekli artarken, pompaj amaçlı kullanılan enerji maliyetlerine de zam üstüne zam yapılmaktadır.

Bütün bu olumsuzlukların yükünü hep çiftçilerimiz taşımak zorundalar. Bu yükü hafifletecek, sürdürülebilir bir tarım politikasını hayata geçirmek için hükümetin ve Tarım Orman Bakanlığının acilen harekete geçmesi gerekiyor. Çiftçilerin içinde bulundukları ekonomik krizi aşmaları için mevcut borçların bir yıl faizsiz ertelenmesi ve uygun şartlarda kredi imkanlarının sağlanması gerekmektedir.