Dr. Selim Ölçer: '68'in devrimcisi
"Ne Kahramanlara Ne de Kahramanlığa İnanırım" Dr. Selim Ölçer'in mücadele biçimi ve azmine tanıklık etmek ve hatta ilham almak için de kıymetli bir kitap. Ölçer'in hayatı ve anlattıkları, yakın dönem Türkiye'ye bakmamıza da olanak sağlıyor.
Herkesin hayatından bir roman çıkar, buna inanırım. Çok çarpıcı, olağanüstü bir maceraya gerek yok, örneğin yoksullukla mücadele ederken verilen hayatta kalma mücadelesi bile tek başına yeterlidir bunun için. Doktor Selim Ölçer'in hayatı da bir roman için fazlasıyla malzeme veriyor. Üstelik kıymetli bir hayat onunki. Dokunduğu insanlara şifa olmuş, toplumsal mücadeleye ivme kazandırmış bir hayat.
Doktor Selim Ölçer'e sorarsanız yapıp ettiklerinde olağanüstü bir durum yok. Bu nedenle memleketin her daim olağanüstü koşullarında mütevazı, cesur, kararlı bir duruş sergiledi.
Bunları nereden biliyoruz? Kişisel tanışıklık bir yana, Özen B. Demir ile Onur Erden'in birlikte hazırladıkları, Dr. Selim Ölçer, "Ne Kahramanlara ne de Kahramanlığa İnanırım" kitabından. Kitap, yakın zamanda, İletişim Yayınları'nın Sol Bellek dizisinden çıktı. Kitap, Nehir Söyleşi diye tabir edilen bir dizi söyleşinin ürünü. Demir ve Erden, Diyarbakır'a gelip yüz yüze görüşerek, bunun yetmediği yerde internet aracılığıyla sohbet ederek hazırladılar kitabı.
Dr. Şükrü Hatun ile Dr. A. Selçuk Mızraklı, kitaba birer Sunu yazısı ile katkıda bulunmuşlar. Hatun ile Mızraklı, Dr. Selim Ölçer'in hem meslektaşı hem de değişik alanlarda mücadele arkadaşları. Örneğin Mızraklı ile Türk Tabipler Birliği (TTB) içinde aynı safta yer alan Ölçer, Sarmaşık Derneği'nde de yoksullukla mücadele ettiler. Mızraklı'nın yerine kayyım atanmasaydı, tutuklanmasaydı, Sarmaşık Derneği KHK ile kapatılmasaydı, muhtemelen hâlâ yoksullara birlikte yardım ediyor, yoksulluğa birlikte çözüm arıyor olacaklardı.

Kitabın adı, Dr. Selim Ölçer'i hakkıyla anlattığı için çok isabetli olmuş, diye düşünüyorum. Şu alıntı kitabın arka kapağından: "Ben ne kahramanlara ne de kahramanlığa inanırım kardeşim. İnanmam. Bizler belki toplumun şöyle ya da böyle önderleri olabiliriz, ufak tefek liderleri olabiliriz. Ama toplumun kahramanı, kurtarıcısı, bilmem nesi değiliz yani. (...) Ali Çerkezoğlu zaman zaman toplantılarda böyle takılırdı bana: 'Bu örgüt için çok iş yapan abimiz...' Orada da söylerdim, ben 'abiniz' falan değilim kardeşim. Ben bu örgütte arkadaşınızım. Beraber bir iş yürütüyoruz."
Ölçer'in bu cümleleri samimiyetle kurduğuna inanıyorum. Hem meslek örgütü içinde hem toplumsal ve siyasal alanda verdiği mücadelede, düşündüklerinde mutlaka kararlı ve olabildiğince mütevazı bir tavır takınmış.
*
Kitabın ilk bölümü "Başlangıçlar ve Öteleri"nde Dr. Selim Ölçer'in çocukluğuna, ilkgençliğine, öğrencilik yıllarına geri dönüyoruz. Baba bir fiske vurmadan otoriter, anne attığı köteklere rağmen en yakını. Baba Silvan'ın muteber ve varlıklı esnaflarından. Anne, Şeyh Said İsyanı dolayısıyla sürgünde yaşamış Azizoğlu ailesinden. Anne Türkçeyi sürgünde öğrenmiş olsa da evde hep Kürtçe konuşuluyor, Erivan radyosu dinleniyor. Ölçer, devletin gadrinden muhafaza amacıyla çok konuşulmasa da siyasetin kendisini hep hissettirdiği bir evde doğup büyümüş. Günlük hayat, sinema, siyasetle ilk tanışma, derken çocuk yaşta Ankara.
Ankara büyük bir şehir. Ölçer'in hayatı, denilebilir ki okumak üzere geldiği Ankara'da şekilleniyor. Okullar değiştiriyor, sosyalizme inanıyor, dönemin solcu gençleriyle dostluklar kuruyor, silahlı saldırıya uğruyor, işkence edilmek ve öldürülmek üzere ülkücüler tarafından kaçırılıyor... Bu dönemin en hüzünlü günü, Sinan Cemgil ve Kadir Manga'yı kırsala yolcu ettiği sabah olmalı.
Kitabın ikinci bölümü "Sonrası ve Şimdiler" başlığını taşıyor. 12 Eylül koşullarında hekimlik yapmak, meslek örgütü içinde mücadele etmek, meslektaşları, siyasetçiler ve daha fazlası resmi geçit yapıyor bu bölümde. Demir ile Erden'in sorularıyla hatıralar deşiliyor, gün yüzüne çıkarılıyor.
Dr. Selim Ölçer berrak bir hafızayla ve samimiyetle hatırladığı kişileri ve olayları anlatıyor. Bu hatıralar sayesinde bir şekilde hafızamıza yer etmiş birçok kişi ve olay hakkında, Ölçer'in söyleme biçimiyle, yeni bilgiler ediniyoruz.
Şunu da bir kez daha bilince çıkarıyoruz: Kürt ve sosyalist olmak, Türkiye'de asla kolay olmadı.
*
Kitabın üçüncü bölümü "2013'ten Bir Söyleşi-Haksız Hastalıklar Bunlar" başlığını taşıyor. KHK ile kapatılan İMC TV için yaptığım "Diyarbakır Söyleşileri" programına konuk etmiştim Ölçer'i. Esas konumuz Mezopotamya Vakfı'nın kuruluşuydu ancak Ankara'dan Diyarbakır'a neden döndüğünü, hem hekim hem de aktivist olarak buradaki çalışmalarını da konuşmuştuk. Muhtelif sıkıntılar vardı yine ve fakat güzel, samimi bir söyleşi yaptığımızı hatırlıyorum.
Kitap, "Kronoloji: Köşe Taşları" ve Dr. Selim Ölçer'in değişik tarihlerde çekilmiş fotoğraflarının yer aldığı "Albüm"le tamamlanıyor.

Dr. Selim Ölçer, söyleşinin hemen başında, Nusret Fişek'in bir sözünü mealen hatırlatıyor: "Yahu parası olana herkes sağlık hizmeti sunar, ama iş odur ki parası olmayanlara bakmaktır." Ölçer, ardından, "Bu da bizim prensibimiz oldu." diye ekliyor.
Bu prensiple ve meslekteki deneyimleriyle Dr. Selim Ölçer ismi, birçok insanın hayatına şifa olarak dokunan bir efsane olarak dolaşır camiada.
Demir ve Erden'in aktardığına göre, meslektaşı ve bir dönem TTB'de görev almış Ali Özyurt, "Umuduna Yaşamak" (NotaBene Yay.) kitabında Ölçer'i şöyle anlatmış: "Selim Abi'nin genel kurul konuşmalarını her zaman etkileyici bulurum ve merakla dinlerim. Selim Abi çok iyi bir hatip olmasının ötesinde çok yakışıklı, çok şık ve beyefendi bir abimizdir. Ama 2018 Haziran'ındaki genel kurul konuşmasında hepimizi ağlattı. 'Biz kardeş değiliz, dostuz' dediği an var ki, içimden bir şeylerin koptuğunu fark ettim."
Ölçer ise kendisini "'68'in devrimcisi" olarak tarif eder. Kitapta şöyle der: "'68'in devrimcisiydim, şiddetli sosyalist sempatizyanıydım ben. Belki öyle yüksek teorik donanımı olan, militanlık yapan bir sosyalist olamadım. Belki benim mektep durumum, yaşama koşullarım, hayata bakışım beni böyle yaptı, bu yola itti... Ama ben hep '68'in o naifliğiyle hâlâ ayakta duruyorum. Biz hayata çok güzel baktık."
Buradan, Dr. Selim Ölçer'i anlatmaya, kişisel bir tanıklıktan devam edelim.
Günün birinde hasta yakını olarak kapısını çaldığım Ölçer, kendine has tarzıyla tarifi imkansız yardımda bulundu. O tarihte Ankara'da bir özel hastanede çalışan Prof. Dr. Ali Şafak Dağlı da öyle. Hasta, hasta yakını ve doktor ilişkisinin ne denli önemli olduğunu hepimiz biliriz de rastlama şansını bulamayız her zaman. Malum, iyi hekim iyi insan anlamına gelmiyor her zaman. Demek istediğim, Ölçer ve Dağlı, hem iyi hekim hem de iyi iki insan. sıkıntılı dönemde kıymetine paha biçilemez bir nezaket ve içtenlikle hastayla ilgilendiler. Umarım bir ayrıcalıktan söz etmediğim anlaşılmıştır. Ölçer ve Dağlı, bütün hastalarına aynı özeni göstererek mesleklerini özveriyle ve hakkıyla yapan insanlar.
Nicedir birçok meslek gibi doktorluk da değersizleştiriliyor hükümet tarafından. Mesleğini hakkıyla yapmak, hükümetin siyasi ve ekonomik baskısından kurtulmak için binlerce doktor yurtdışında çalışmayı tercih etmek zorunda bırakıldı. Bu üzücü bir durum. Ama Dr. Selim Ölçer gibi birçok doktorun memlekette yaşamaya, hastalarına şifa dağıtmaya ve toplumun sorunlarına müdahale etmeye devam ettiğini bilmek, memleketten umudu kesmemek için sağlam bir gerekçe.
Dr. Selim Ölçer, "Ne Kahramanlara Ne de Kahramanlığa İnanırım" kitabını, meslektaşlarının vefa duygusu niyetine okumak elbette mümkün. Ancak bu kitabı sınırlamak olur. Çünkü Dr. Selim Ölçer'in hayatı ve anlattıkları, yakın dönem Türkiye'ye bakmamıza da olanak sağlıyor. İnsanlar, olaylar, sevinçler, kederler... "Ne Kahramanlara Ne de Kahramanlığa İnanırım" Dr. Selim Ölçer'in mücadele biçimi ve azmine tanıklık etmek ve hatta ilham almak için de kıymetli bir kitap.