'Dört Duvar Gazetecilik' raporu: 2021'de 61 gazeteci gözaltına alındı, 6'sı tutuklandı

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Türkiye'de gazetecilere yönelik ihlalleri konu alan 'Korku Tünelinde Gazetecilik' belgeseli ve 'Dört Duvar Arasında Gazetecilik' raporunu kamuoyu ile paylaştı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Türkiye'de gazetecilere yönelik ağır hak ihlallerine dair hazırladığı "Korku Tünelinde Gazetecilik" belgeseli ile “Dört Duvar Arasında Gazetecilik" raporunu kamuoyu ile paylaştı. Türkçe, Kürtçe ve İngilizce olarak hazırlanan rapor ve belgesel, dernek binasında düzenlenen basın toplantısı ile tanıtıldı. Toplantıya derneğin Eşbaşkanları Serdar Altan ve Dicle Müftüoğlu’nun yanı sıra belgeseli hazırlayan yönetmen Ensar Özdemir de yer aldı.

Toplantıda bir konuşma yapan DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, özellikle hapishanelerde tutuklu bulunan gazetecilere dair bir rapor ve belgesel hazırladıklarını söyledi. Altan, rapor ve belgeselin 4 aylık bir çalışma sonucunda büyük emeklerle hazırlandığına dikkat çekti.

‘GAZETECİLERİN SESİ OLMAYA ÇALIŞTIK’

Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda çok ciddi problemler yaşandığını vurgulayan Altan, gazetecilerin sansürden baskılara, sahadaki engellemelerden haklarında açılan soruşturmalara, davalara ve verilen cezalara kadar birçok sorunla karşılaştığını aktardı.

“En büyük sorunlardan biri de çok sayıda gazetenin hala cezaevlerinde tutuklu bulunması” diyen Altan, hazırladıkları rapor verdi belgesel ile ilgili olarak, “Tüm bunları yansıtan bir çalışma yürüttük ve ‘Dört Duvar Arasında Gazetecilik’ diye bir rapora dönüştürdük. Aynı zamanda ‘Korku Tünelinde Gazetecilik’ adıyla da bir belgesel çalışması oldu. Raporun içerisinde genel anlamıyla hem Türkiye’nin basın alanındaki fotoğrafını çekmeye çalıştık hem de hapishanelerde olan gazetecilerin sesi olmaya çalıştık” dedi.

Cezaevlerindeki gazetecilerin kaleme aldıkları mektuplara da raporun içerisinde yer verdiklerini belirten Altan, “Böylece biraz da onların nelerle suçlandıklarını, yaşadıkları problemleri yansıtmak isteyen bir çalışmaya imza attık. Yine belgeselle bunu anlatmaya çalıştık. Genel anlamıyla yapılan çalışmanın bir boşluğu doldurabilecek nitelikte olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.

Altan, hazırladıkları raporu yerli ve yabancı basın kurumları, cezaevleri ve ilgili kurumlara göndermek üzere kitapçık haline getirdiklerini de kaydetti.

‘BU TARZ ÇALIŞMALAR DEVAM EDECEK’

Eşbaşkan Dicle Müftüoğlu da, DFG olarak kuruldukları günden bu yana Türkiye’de basın, düşünce ve ifade özgürlüğü noktasında çalışmalar yürüttüklerinin altını çizerek, bu son çalışmalarının da bunun bir ayağı olduğunu ifade etti.

Müftüoğlu, “Türkiye’de ciddi manada basın, düşünce ve ifade özgürlüğü problemi var. Bunun da mevcut iktidarın yönetim anlayışından bağımsız olduğunu söyleyemiyoruz. Bununla çok paralel bir durum ve biz gazeteciler de mesleki olarak çalışmalarımızı sürdürebilmek için, halkın haber alma hakkını savunmak için bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Bu tarz çalışmaları, basın ve ifade özgürlüğü bu topraklarda gerçek anlamda sağlanıncaya kadar sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

‘HAFIZA OLUŞTURMAYA ÇALIŞTIK’

Toplantıda konuşan Yönetmen Ensar Özdemir ise belgeselin amacını anlattı. “2015 yılından sonra gazeteciler üretimlerini yayımlayabilecekleri mecra bulma konusunda çok ciddi sıkıntılarla karşılaştı” diyen Ensar, şunları söyledi: “Bu nedenle gazeteciler ya kendi mecralarını kurmaya, oluşturmaya ya da seslerini sosyal medya üzerinden duyurmaya başladılar. Biz de bu süreçte işin daha çok hafıza tarafına yönelenlerden olduk. Amacımız geriye dönük bir hafıza oluşturmaktı. Bu karanlık süreç elbette ki geçecek. Fakat bu süreçte yaşananları görünür kılmak için böyle bir çalışmaya imza attık.” 

20 YILDA İHLALLER ARTTI

Konuşmaların ardından belgeselin gösterimi yapıldı. Belgesel gösteriminin ardından ise hazırlanan rapor paylaşıldı.

Raporun giriş bölümünde dünyanın her yerinde gazetecilerin baskı altında çalışmak zorunda bırakıldığına değinildi ve Türkiye’de gazetecilere yönelik baskıların katmerleşerek farklı bir boyut kazandığı belirtildi. Raporda, Türkiye’deki gazetecilerin Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiçbir zaman özgür olamadığı, 90’lı yıllarda ise en zor süreçlerin yaşandığı vurgulandı.

Özellikle Kürt gazetecilerin devlet tarafından yoğun bir şekilde baskı altına alındığı belirtilen raporda, 90’lı yıllarda onlarca gazetecinin sırf gerçekleri halkla buluşturdukları için katledildikleri, gazete binalarının bombalandığı, ofislerinin kapısına kilit vurulduğu, yayın yapan onlarca gazete ve derginin kapatıldığı hatırlatıldı.

21’inci yüzyılda düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü konusunda Türkiye’de bazı olumlu değişimlerin yaşanması beklense de bunun gerçekleşmediğini dile getirilen raporda, 2002 yılında iktidara gelen AK Parti hükümetinin 20 yıllık iktidarı döneminde düşünce ve ifade özgürlüğünün daha da kötü bir hal aldığına dikkat çekildi.

Raporda, “AK Parti iktidarının ilk 10 yıllık döneminde Kürt meselesi ve özgürlükler konusunda bir nebze de olsa yumuşak bir süreç yaşanırken, iktidarın ikinci yarısında devletin baskıcı rejimi boyut kazanarak artmaya başladı. Bu faşizan ortamdan gazeteciler, basın yayın organları da nasibini aldı” ifadesine yer verildi.

OHAL REJİMİ DEVAM EDİYOR

2016 yılında, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) rejimiyle yaşanan insan hakları ihlallerinin yükseldiğini belirten raporda, OHAL rejiminin 17 Temmuz 2018 tarihinde sona erse de uygulamaların devam ettiğinin altı çizildi.

Raporda OHAL rejiminin basın üzerindeki baskıya değinilerek şöyle denildi: “Özellikle basın yayın alanında ilan edilmemiş bir OHAL rejimiyle karşı karşıyayız ve günümüzde de bu faşizan yaklaşım devam etmekte, gazeteciler adeta tehlikeli varlıklar olarak görülmektedir. Gözaltı ve tutuklamalardan tutalım, tehdit ve saldırılara kadar her şey gazetecilere mubah görülüyor. Baskının dozajı o kadar artırılmış durumda ki, gazetecilerin sahada çalışması neredeyse imkansız hale getirilmiş durumda. Eline mikrofon, kamera ya da fotoğraf makinesi alıp haber peşine düşen gazetecilerin önüne bin bir zorluk çıkarılıyor. Gazetecileri sahadan koparmak için her türlü yol deneniyor. İktidarın belirlediği çizginin dışına çıkan hiçbir gazeteci rahat çalışma imkanı bulamıyor. İktidar medyasına dahil olmayan gazeteciler, sahaya çıktığında ya haber takip etmeleri engelleniyor, ya da gözaltı tehdidine maruz kalıyor. Gazeteciler bazen dışarıda çekime başlamadan bile müdahaleye maruz kalabiliyor. Bu durum gazetecilere nasıl yaklaşıldığının en 2021 yılı gazetecilere yönelik hak ihlalleriyle geçen bir yıl oldu.”

RSF ENDEKSİNDE TÜRKİYE

Gazetecilere dönük saldırı, tehdit, engelleme, sansür, gözaltı ve tutuklamaların yıl boyu devam ettiği belirtilen raporda, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) tarafından hazırlanan 2021 yılı basın özgürlüğü endeksinde Türkiye’nin 180 ülke arasında 153’üncü sırada yer almasının basın özgürlüğü konusunda içinde bulunulan durumu gözler önüne serdiği kaydedildi.

2021 YILINDA GERÇEKLEŞEN İHLALLER

Verilere göre 2021 yılında 55 gazeteci ve 2 yayın organı saldırıya uğradı. 2 gazeteci bu saldırılarda öldürülürken, gözaltına alınan 61 gazeteciden 6’sı tutuklandı. İşkence ve kötü muameleye maruz kalan gazetecilerin sayısı ise 23 oldu. Yine 11 gazeteci tehdit ve ajanlık dayatmasına maruz kalırken, 103’ü haber takibi sırasında engellendi, hapishanelerdeki gazetecilere yönelik ihlallerde ise 17 ihlal olayı yaşandı. 
Raporda paylaşılan bilgilere göre 54 gazeteci hakkında soruşturma açıldı, 51’i gazeteci hakkında dava açıldı. Yargılanan 47 gazeteciye toplam 133 yıl, 8 ay, 21 gün hapis ve 72.206 TL para cezası kesildi. Yargılaması devam eden gazeteci sayısı 336, Şubat 2022 itibariyle halen 65 gazeteci ise tutuklu. 

Yıl içerisinde 75 gazetecinin işine son verilirken, 1 kişinin basın kartı iptal edildi. RTÜK tarafından 12 farklı yayına 59 kez ceza kesildi, 4 gazeteye 115 gün süreli ilan-reklam cezası verildi, 112 kez de yayın yasağı getirildi. Kapatılan internet sitesi sayısı 64’ü bulurken, bin 460 habere ve 160 sosyal medya içeriğine erişim engelleri getirildi.

'TUTUKLU GAZETECİLERE DÜŞMANCA YAKLAŞIM’

Hapishanelerde tutuklu bulunan bazı gazetecilerin isimlerine ve bunlardan bazılarının mektuplarına yer veren raporun sonuç kısmında şunlar kaydedildi: “Bunun yanında hapishanelerde bulunan gazetecilerin yaşadıkları ve maruz kaldıkları muameleler de açıkçası kabul edilir gibi değil. Hapishaneler tüm politik tutuklular açısından yaşanılamaz bir yer haline getirildiği için gazeteciler de bundan nasibini almakta ve cezalandırmaların en ağırını yaşamaktadırlar. Gazetecilerin gönderdiği mektupların içeriğinden ve yaptığımız alan araştırmasından da anlaşılacağı üzere kendilerine adeta düşmanca bir yaklaşım sergileniyor ve insan olmaktan gelen birçok hakları ellerinden alınıyor. Bu durumu kabul etmek elbette mümkün değil. Öncelikli hedef olarak hapishanelerde bulunan gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun sağlanmaması halinde hapishanelerdeki yaşam koşullarının düzeltilmesi ve hak gasplarının son bulması acil atılması gereken adım olmalıdır. Bunun için de başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri görevlerini yapmaya ve bu talepleri karşılamaya davet ediyoruz.”

DFG raporunun sonunda, “Tüm bunlara rağmen özgür basını savunan ve daha demokratik bir yaşamı inşa etmeye çalışan bir avuç gazeteciler olarak doğru bildiklerimizi söylemeye, anlatmaya devam edeceğimizi tekrardan belirtmek istiyoruz” denildi. (HABER MERKEZİ)