YAZARLAR

Diyarbakır’da hava parçalı bulutlu

İstanbul'da patlayan bomba, aynı zamanda Diyarbakır’a da düştü. Günün ve mevsimin güzelliği İstanbul’da patlayan bomba ile tarumar oldu. Sivil insanların katledildiği hiçbir eylemi, aklı başında hiçbir Diyarbakırlı kabul etmez çünkü. Çünkü Diyarbakırlılar her türden öldürülme biçimine tanıklık etti.

Geçen pazar günü hava güzeldi Diyarbakır’da. Gençler Hevsel Bahçeleri ve Kırklar Dağı civarındaki kafelerde kasım ayı güneşinin tadını çıkarıyor, an'ı unutulmaz kılmak için fotoğraf çekiyorlardı. Yaşı kemale ermiş Diyarbakırlılar ise her zamanki yerlerinde, Ulu Cami’nin önündeki meydana konulmuş kursilerde muhabbeti koyultmuşlardı. Gazi Caddesi en kalabalık günlerinden birini yaşıyordu.

Güneşin batmaya hazırlandığı saatlerde İstanbul’da, İstiklâl Caddesi’nde bomba patlatıldığı haberi sosyal medyaya düştü. Ateş, elbette önce düştüğü yeri yakar. Ama İstanbul'da patlayan bomba, aynı zamanda Diyarbakır’a da düştü. Günün ve mevsimin güzelliği İstanbul’da patlayan bomba ile tarumar oldu. Sivil insanların katledildiği hiçbir eylemi, aklı başında hiçbir Diyarbakırlı kabul etmez çünkü. Çünkü Diyarbakırlılar her türden öldürülme biçimine tanıklık etti.

Oysa gün normal başlamıştı. Ekonomik kriz, yaklaşan seçimler, HDP-AK Parti heyetlerinin görüşmesi, Devlet Bahçeli’nin görüşme ile ilgili olumlu mesajı, Selahattin Demirtaş’ın babasını hastanede ziyareti konuşuluyordu. Bu gelişmelerin Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki topraklarda süren savaşı ve iktidarın Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik politikasını değiştirme ihtimali tartışılıyordu.

Her şey normale yakındı ama Türkiye normalleşmenin uzağındaydı.

İstiklal'de patlayan bomba, normalleşme ihtimalini ve umudunu biraz daha öteledi. Yetkili ve etkili şahısların ilk açıklamaları da söz konusu ihtimali ve umudu ötelemek niyetindeydi sanki.

Diyarbakır bu hamleyi de gördü ve yıllar içinde edinilmiş deneyim ile patlamanın failini ve sonuçlarını soğukkanlılıkla tartıştı, tartışıyor.

Diyarbakır’ın insana güven veren taraflarından biri de benzer olaylar karşısında sergilediği bu soğukkanlı tutumu olmalı. Kuşkusuz, yukarıda belirtildiği gibi, bu deneyimle edinilmiş bir meziyet. Bu nedenle, bu meziyetten uzak olanlar ya da varlık nedenlerini Kürt hareketine hakaret etmek, suçlamak, bitirmek üzerine şekillendirmiş olanların şaşkınlığını yaşamıyorlar.

***

İskoçya Milli Takımı ile beraber bir grup İskoç da Diyarbakır’a geldi. Bu, şehirde küçük çaplı bir heyecana neden oldu. Maç öncesi şehri gezen İskoçlar, milli kıyafetlerini giymekten imtina etmediler. Diyarbakır’da kadınların ve erkeklerin giydiği kıyafetlerin yadırgandığı koca bir yalan. Ama kilt giymiş erkeklerin dikkat çekeceği de muhakkak. Dolayısıyla Diyarbakır’da acayip bir ilgi gördü İskoçlar. Kadınlı erkekli herkes onlarla fotoğraf çekme yarışına girdi. Sakızcı Memo barış ve kardeşlik mesajı verdi, Amedspor’u övdü.

Diyarbakırlılar İskoçları neden bu kadar sevdi, diye düşünürken, bu sorunun cevabını Ulu Cami’de karşılaştığım İskoçlarda gördüm. Bir defa çok samimi, özgüvenli, sorunlarını önemli ölçüde halletmiş olmanın mutluluğu içindeydiler. Konuşurken insanı kucaklayan bir edaları vardı.

Şalvar ve kilt işin magazin kısmıydı elbette. Esas mesaj, tam adını yazmasını rica ettiğim Mike'tan geldi. Mike Braveheart. Braveheart filmini, William Wallace ismini kim unutabilir. Öyle anlaşılıyor ki Mike da unutmamış. Bunu konuşalım istemiştim Mike ile ancak aramızda dil probleminin yanı sıra fotoğraf çektirmek isteyenlerin ördüğü engeller vardı.

İskoçya 2-1 yenildi ancak tribünlerde çok sayıda William Wallace vardı.

Söz futboldan açılmışken: Çarşamba günü oynanan Türkiye-İskoçya maçı için Diyarbakır'a gelen Türkiye Futbol Federasyonu Başkanvekili Murat Aksu, Amedspor’u da ziyaret etti. Burada kendisine Amedspor forması hediye edildi. Bu ziyaret Amedsporlu taraftarların deplasmandaki maçlarına katılmasına vesile olsun.

Ama galiba öncelikle şehrin bürokratlarının bir zihinsel değişim, dönüşüm gerçekleştirmesi gerekiyor. Mezopotamya Gurme ve Yöresel Lezzetler Fuarı'nın 4'üncüsü gerçekleşiyor. Diyarbakır Valisi ve Büyükşehir Belediyesi kayyımı da fuara katılıyor ve stantları dolaşıyor. Tatlıcı standlarında dizilen kadayıf tepsileri, üzerinde farklı kurumların isimleri yazılarak sergileniyor. Amedspor yazılı bir tepsi ise, valilik korumaları tarafından stanttan kaldırılıyor. Valinin bundan haberi var mı, bilmiyoruz. Ancak Amedspor’a tahammülsüzlüğü, önce şehrin bürokratlarının terk etmesi gerektiğini biliyoruz.

***

Kayyımlar demişken, Sayıştay raporlarına da değinmek gerekiyor. HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ, Meclis’e soru önergesi verdi ve Süleyman Soylu’ya kayyımlar hakkında soruşturma açılmasına izin verip vermeyeceğini sordu.

Dağ, ayrıca TBMM Başkanlığı'ndan Sayıştay raporunda yazılanların incelenmesi, araştırılması için komisyonun kurulmasını talep etti.

Bu taleplerin yerinde olduğunu Diyarbakır biliyor. Ancak Sayıştay kurumunun iktidar tarafından ne denli işlevsizleştirildiğinin, değersizleştirildiğinin farkında. Raporlara rağmen ihmallerin ve usulsüzlüklerin üstünün bir şekilde örtüleceğini geçmiş raporların akıbetinden biliyor. Onca belgeye rağmen bugüne kadar hiçbir kayyım hakkında soruşturma açılmadığını aklında tutuyor.

Bu arada gazeteci Naci Sapan Sur Belediyesi’ne sordu, biz de buradan soralım: Miting için Diyarbakır’a gelen Cumhurbaşkanı ve erkânı için yemek ve hizmet bedeli faturasının 450 bin TL tuttuğu belirtiliyor. Bu doğru olabilir mi?

***

Hatırlanacaktır, 16 gazeteci 16 Haziran’da Diyarbakır’da tutuklanmıştı. 16 gazetecinin tutuklanmasının üzerinden 5 ay geçti. Ancak gazeteciler hakkında hazırlanmış bir iddianame bulunmuyor.

Haklarında 5 aydır iddianame hazırlanmamış gazetecilerin çocuklarından, işlerinden koparılması hukuksuzluktur elbette ve elbette gazetecilik suç değildir.

***

Kasım ayının bitmesine ne kaldı şunun şurasında. Sonbahar enfes renkleri ve güneşiyle kim bilir kaçıncı kez bitecek. Hava parçalı bulutlu da olsa, Diyarbakır kederle değil, yaşama sevinci ile karşılamak istiyor kış aylarını. Bütün bu hırgür içinde.


Vecdi Erbay Kimdir?

Mardin, Şenyurt doğumlu. Üniversite eğitimini tamamlayamadı. Çeşitli dergilerde yazıları, şiirleri, öyküleri yayımlandı. On yıla yakın bir süre Özgür Gündem gazetesinin kültür sanat editörlüğünü üstlendi. Çeşitli yayınevlerinde çalıştı. Yayımlanmış iki şiir kitabı var: Kuşkular Zamanı (Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997), Yaz Sayıklamaları (Piya Kitaplığı, 2003). Öykü kitabı Masalın Ölümü, 2006 yılında Agora Kitaplığı'ndan çıktı. İnatçı Bir Bahar-Kürtçe ve Kürtçe Edebiyat derleme kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan 2012’de çıktı. Şiir: Görülmüştür, Türkiye Barışını Arıyor, General Electric -Halil İncesu karikatür albümü yayıma hazırladığı kitaplardan birkaçı. Diyarbakır'da yaşıyor ve Gazete Duvar bölge temsilcisi olarak çalışıyor.