Meclis'in hazırladığı Diyarbakır Cezaevi raporu 3 yıldır açıklanmadı

Sedat Peker'in Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlar ilgili açıklamaları, Meclis'te konuyla ilgili hazırlanan raporu akıllara getirdi. Rapor aradan 3 yıl geçmesine rağmen kamuoyuna açıklanmadı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Faili meçhul cinayetler ve 12 Eylül sonrası Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlar son günlerde yeniden gündeme geldi. Darbeden sonra askeri yönetime devredilen Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanan ölümler ve sakat kalanlarla ilgili 2015'te TBMM İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde Diyarbakır Cezaevini İnceleme Komisyonu'nun hazırladığı rapor aradan yıllar geçmesine rağmen kamuoyuna açıklanmadı. Meclis raflarında bekleyen bu raporun açıklanıp açıklanmayacağı ise bilinmiyor.

Dönemin komisyon başkanı Mustafa Yeneroğlu ve alt komisyon başkanı Orhan Miroğlu rapor hazırlanma sürecinde aktif rol alan siyasetçiler arasında oldu. Peki komisyon raporu kamuoyuna neden açıklanmadı, o dönem neler yaşandı, kimler tanık olarak dinlendi... 

RAPOR NEDEN AÇIKLANMADI TARTIŞMASI

Sedat Peker'in faili meçhul cinayetler ve Diyarbakır Cezaevi ilgili "Diyarbakır Cezaevi'nde çocukların babalarına bok yedirdiniz, annelerini çıplak aradınız. Çocuğu da bunları görüp dağa gidiyor" şeklindeki sözleri sonrası eski AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Twiitter hesabından, “Diyarbakır Cezaevi'nde yapılan insanlık dışı uygulamalarla ilgili içerideki sözde devleti koruyan muktedirlere rağmen alt komisyon kurduk. Dinlediklerimiz utanç vericiydi, kayıtlarda mevcut. Peki raporu niye yayınlattırmadınız? Düşün devletin sırtından” açıklamalarında bulundu.

Bu açıklamaların üzerine komisyonun mimarlarından Orhan Miroğlu ise şu yanıtı verdi: “Mecliste, Diyarbakır Cezaevini araştırma komisyonu kurulması fikri ve teklifi bana aitti, ‘muktedirden’ kasıt nedir bilmiyorum, bu alt-komisyonun başkanı bendim, çalışmalarımızı bitirdik, elli sayfalık raporu da ben kaleme aldım. Erken seçim (2018) kararı alınınca rapor yayınlanamadı.”


RAPOR YAYINALANACAK MI?

Dönemin AK Parti Milletvekili Orhan Miroğlu, raporun erken seçim kararı alınması nedeniyle açıklanmadığını söylüyor. Peki komisyon çalışmaları nasıl yürüdü? Miroğlu, o dönem HDP ve CHP'nin komisyona üye gönderdiğini ancak MHP'nin komisyona üye göndermediğini belirtirken söz konusu çalışmalarla ilgili şu bilgileri verdi:

“Bizim çalışmamız özel bir çalışma olduğu için tanık bulmak, resmi kurumlara yazmak çok zor oldu. Büyük zorluklarla karşılaştık. Meclis tarihinde bence en sağlıklı çalışan ve Türkiye'nin çok konuşulmuş meselelerinden biri olan Diyarbakır Cezaevi çalışması derli toplu bir çalışma oldu. Bu çalışma yaklaşık 1 buçuk yıl sürdü. 28'e yakın tanık dinlendi. Komisyondaki son tanıklığı da ben yaptım. O dönem siyasi anlamda çok iyi bir iklim vardı. Anadolu Ajansı'ndan bir gazeteci arkadaşımız da geçici olarak Meclis'te çalıştı. 1979-1989 arası bir medya taraması yaptı. 12 Eylül askeri darbesine giden yıllarda ne oldu, Diyarbakır Cezaevi nasıl kuruldu gibi bir tarama yaptık. Süreci tanımak için 170 sayfalık kitapçık oluşturduk ve komisyonun önüne koyduk. Tanıkların dinlenmesiyle birlikte bin sayfalık bir taslak oluştu. Beklentilerimiz nedir, süreçle ilgili neler oldu gibi birçok tartışma yürütüldü. Buranın müzeye dönüştürülmesi, mağduriyetler yaşamış insanların hak taleplerini sağlamak komisyonda en çok konuşulan konular oldu. Meclis Başkanının erken seçim kararı nedeniyle bütün komisyonların çalışmalarını durdurdu. Ben de Yeneroğlu’ndan sonra Meclis İnsan Hakları Komisyonu başkanlığına getirilen Ömer Bey'le de görüşmelerim devam etti. Raporun yayımlanması talebim bu süreçte de sürdü."

Rapor bittikten sonra erken seçim kararı alındı ve raporun açıklanması da askıya alındı. Miroğlu şöyle devam ediyor: “Diyarbakır Cezaevi'yle ilgili komisyon raporunun uygun bir iklimde kamuoyuna deklare edilmesi aşamasına geldik. Ancak erken seçim kararı alındı. Bu nedenle rapor açıklanmadı. Bu konuda çok büyük ayıbımız olmadı, bu çalışma da kaybolmadı. Çalışmalar İnsan Hakları Komisyonu'nun arşivinde duruyor. Komisyon üyelerine bu çalışmaları gönderdim, 50 sayfalık raporu E-Mail gönderdim. Bu çok kıymetli bir çalışma. İnşallah Türkiye daha iyi bir iklimde bu raporu İnsan Hakları Komisyonu'na deklare eder. Bu konuda yapılan spekülasyonlar haksız, Meclis çatısı altında yapılan en kıymetli çalışmalardan biri de Diyarbakır Cezaevi oldu. Bu rapor ve tartışmalar uygun bir siyasi iklimde, faydalı olacak bir dönemde tekrar gündeme gelebilir. Hiçbir şey kaybolmuş değil. Ben o dönem sadece bir milletvekili değil, bir Diyarbakır Cezaevi mağduru olarak kendimi sorumlu hissettim ve bu sorumluluğum da devam ediyor.”

ALTAN TAN'IN BABASININ ÖLÜMÜNDE SORUMLU GARDİYAN DA DİNLENDİ

Hakkaniyetle bu işi yaptığını belirten Miroğlu, komisyonda tanıklık ettiği olayları ve dikkat çeken gelişmeler için de bazı bilgiler vardı. Cezaevinde işkenceye maruz kaldığı bir tanıkla aynı koğuşta kaldığını öğrenen Miroğlu, buna benzer birçok olay yaşandığını da söyledi. Miroğlu, en çok etkilendiği olayı ise şöyle anlatıyor:

“Komisyonda birçok şehirden gelen tanıklar konuştu. Bir tanığı da Antalya'dan bulup getirdik. Kendisi gardiyandı... Komisyonda dinledik. Bu kişi Altan Tan'ın (HDP'nin eski Milletvekili) babasının ölümünde sorumlu olanlardan biriydi. Bu suçu işleyen herkes gibi o da inkar etti. Bu insan çok zor durumdaydı. Tanığı odama aldım. Kendisine yemek söyledik. Ne iş yapıyorsun diye sorduğumda, 'İnşaat işçisiyim' dedi. Sıradan insanları nasıl suçlu hale getirdiklerini gördüm. Sonra Altan Bey'i çağırdık, o da bana 'keşke bu gardiyanı çağırdığınız zaman ben de orada olsaydım' demişti. Bu çok zor bir şey olurdu... Saatlerce süren bir komisyon Diyarbakır Cezaevi'nde ne oldu diye tartışıyordu. Ben bunun adına bir çeşit yüzleşme seansları diyordum. Bundan sonra da milletvekili olmadım, Diyarbakır Cezaevi'yle ilgili kitaplar yazdım. O kitaplar çok okundu. Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananları unutmamak için Diyarbakır Cezaevi'nden Mektupları ve Dijwar kitabını tekrar yayın evine göndermek istiyorum.”

DİYARBAKIR CEZAEVİ'NDE NE OLMUŞTU?

Diyarbakır Cezaevi 12 Eylül askeri darbesinden sonra burada yaşanan işkencelerle ön plana çıktı. 1981-1989 yılları arasında işkenceye maruz kalan en az 34 kişi öldü, yüzlerce kişi sakat kaldı. Bu kişilerden 25'i aldığı ağır darbeler sonucu, 5'i açlık grevi sonucu vefat etti. Bu cezaevinde işkence görenler arasında Ahmet Türk, Gülten Kışanak ve Orhan Miroğlu gibi isimler de vardı. Tutuklulardan 5'inin kendini asarak, 4'ünün kendini yakarak intihar ettiği cezaevindeki işkenceci görevlilerden hiçbiri ceza almadı. Günümüze kadar tartışmaları süren Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlarla ilgili birçok soru işareti ve mağdurların talepleri ise yanıt bulamadı. En son 2015 tarihinde 600 darbe mağduru dönemin sorumluları hakkında suç duyurusunda bulundu ancak savcılık zaman aşımını gerekçe göstererek yapılan suç duyuruları hakkında takipsizlik kararı verdi.