DİSK: Mülteci işçilerle birlikte mücadele etmeliyiz

DİSK tarafından gerçekleştirilen “Mülteci İşçiler, Sendikalar ve Barış” başlıklı panelde mültecilerin Türkiye işçi sınıfının bir parçası olduğu vurgulanarak birlikte mücadele yöntemleri tartışıldı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR – Dünya Mülteciler Günü kapsamında DİSK, bugün “Mülteci İşçiler, Sendikalar ve Barış” başlıklı online bir panel düzenledi.

Öğretim Üyesi ve Göç Araştırmaları Derneği (GAR) kurucularından Doç. Dr. Didem Danış, TEPAV araştırmacısı Omar Kadkoy ve Doç. Dr. Erhan Keleşoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı panelde mülteci işçilerin sorunları ve Türkiye işçi sınıfıyla birlikte mücadele koşulları ele alındı.

‘HEPİMİZ KORUNMADIKÇA HİÇ KİMSE SALGINDAN KORUNAMAZ’

DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu panelin başında yaptığı konuşmayla mültecilerin hali hazırda zor koşullarda hayatta kalma mücadelesi verdiğini hatırlatarak pandemiyle koşulların da zorlaştığını vurguladı. Mültecilerin yeterli sağlık ve hijyen koşullarına ulaşamadan salgına karşı korunmasız kaldığında dikkat çeken Çerkezoğlu, “Bu salgın hepimize toplumun tüm üyeleri salgına karşı korunmadıkça, hiç kimsenin salgından korunamayacağını gösterdi” diye konuştu. Türkiye’de yaşayan göçmen ve mülteci işçilerin bir yandan yasal statü olarak güvencesizliğe ve korkuya mahkum edilirken, diğer yandan ise temel çalışma haklarından faydalanamadığını söyleyen Çerkezoğlu şunları belirtti: “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2019 yılında yaptığı bir açıklamada Türkiye’de 65 bin Suriyelinin çalışma izni olduğunu belirtmektedir. 3.6 milyon kişinin geçici koruma kapsamında bulunduğu düşünülürse, Türkiye’deki sığınmacıların neredeyse tamamı herhangi bir yasal güvencesi veya hakkı olmadan çalışmaktadır demek yanlış olmaz. Bu güvencesiz statü nedeniyle işçiler yasal bir hak olan asgari ücreti dahi alamamaktadırlar; e-devlet sistemi nedeni ile çalışırken bir sendikaya üye olamamakta, yani temel bir insan hakkı olan örgütlenme hakkından mahrum bırakılmaktadırlar; göçmen kadın işçiler, çalıştıkları işyerlerinde sıklıkla tacize maruz kalmakta ancak bir yasal yaptırıma uğrama veya sınır dışı edilme korkusuyla şikayet dahi edememektedirler.”

‘MÜLTECİ, ÇALIŞMA İZNİNE KENDİ BAŞVURABİLMELİ’

Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Göç Araştırmaları Derneği (GAR) kurucularından Doç. Dr. Didem Danış, “Mülteci İşçiler ve Güvencesizlik” başlıklı sunumunda mültecilerin ucuz ve esnek iş gücü olarak kullanıldığını vurguladı. 2019 yılı Birleşmiş Milletler raporuna göre Türkiye’de toplam mülteci ve kayıtlı göçmen sayısı 5,5 milyon olduğunu belirten Danış, Türkiye’de 2016 yılı ocak ayında yapılan çalışma izni düzenlenmesine rağmen sadece 34 bin 573 Suriyelinin çalışma izni alabildiğine dikkat çekti. Mültecilerin en fazla çalıştığı sektörlerin basında tekstil ve hazır giyim sektörünün başı çektiğini söyleyen Danış, bu sektördeki mevcut iş yerlerinin yüzde 93'ünün 1-50 arası işçi çalıştıran küçük işletmelerden oluştuğunu bunun da güvencesiz ve kayıt dışı çalışmayı artırdığını belirtti. Mültecilerin çalışma iznine başvurusunun işverene bağlı olduğunu hatırlatan Danış “Mülteciler çalışma iznine kendileri başvurabilir. Hatta 5 yıl bu şekilde çalışanlara oturum iznini önü açılabilir. Kayıtlı alan çekmek için de teşvik edici olabilir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nezdinde çalışma izninde düzenleme yapılabilir” diyerek önerilerini sundu.

SURİYELİLER KAYIT DIŞI ÇALIŞMAK ZORUNDA KALIYOR

TEPAV araştırmacısı Omar Kadkoy “Türkiye’deki Suriyelilerin 10 Yılı: İş Gücü Piyasasına Etkileri” başlıklı sunumunda Suriyelilerin en çok tekstil, ulaşım, inşaat gibi sektörlerde çalıştığını söyledi. Suriyelilerin yaklaşık 2 milyonun çalışma yaşında olduğunu belirten Kadkoy, 813 bin Suriyelinin çalıştığını ancak bunların çok büyük kısmının kayıt dışı olduğunun altını çizdi. Doç. Dr. Erhan Keleşoğlu, mültecilerin artık Türkiye işçi sınıfının bir parçası olduğunu ve mücadelenin bu hat doğrultusunda verilmesi gerektiğini söyledi. Mültecilerin Suriyeli, Afgan, Afrikalı gibi işçi sınıfı içinde etnik olarak ayrıştığını dile getirerek “Bu gruplar da kendi aralarında rekabet ediyor. Türkiyeli işçi sınıfı işleri elinden alındığı gerekçesiyle mültecilere tepki gösteriyor. Bu çoğu zaman ırkçı tepkilerden oluşuyor. Halbuki işçi sınıfının yaşadığı sorunlar mültecilerle ilgili değil. İşçi sınıfını bir araya getirmek ve örgütlü şekilde mücadelelerini sağlamak için DİSK’in ortaya koyduğu politikalar önemli” diye konuştu.

‘SORUN MÜLTECİ SORUNU DEĞİL, İŞÇİ SINIFININ ORTAK SORUNUDUR’

DİSK Tekstil İşçileri Sendikası Gaziantep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen de Türkiye işçi sınıfının işsizliğin ve düşük ücretlerin sorumlusu olarak mültecileri özellikle de Suriyelileri sorumlu tuttuğunu anlatarak gerçek sorumluların iktidar ve sermaye sınıfı olduğunu söyledi. “Suriyeliler buraya geleli 10 yıl önce geldi. Türkiye işçiler işsizlik gibi sorunlarda Suriyelileri neden olarak görüyor ama 10 yıl önce de bu ülkede işçi sınıfının durumu parlak değildi. Bu nedenle ayrımcılığa karşı yaptığımız çalışmalarda Türkiyeli işçilere sesleniyoruz” diyen Türkmen Gaziantep’te yaptıkları bir etkinlikte Suriyeli bir işçinin yaşadığı bir olayı aktardı: “Antep’te Yusuf adlı arkadaşımız Türkiyeli iş yerlerinde kötü çalışma koşulları nedeniyle Suriyelilerin sahip olduğu bir iş yerine gittiğini ama orada da sömürülmekten kurtulamadığını anlattı. Yani sorun mülteci sorunu değil, işçi sınıfının ortak sorunudur. Birlikte mücadele etmekten başka yolumuz yok.” (HABER MERKEZİ)