Derneklere kayyım düzenlemesi: ‘OHAL hukukunun devamıdır’

İçişleri Bakanlığı’na dernek yöneticilerini görevden alma, derneklere kayyım atayabilme ve dernekleri faaliyetten alıkoyma yetkisi veren kanun teklifi, örgütlenme özgürlüğüne ağır bir darbe vuracağı ve sivil toplum örgütlerini çalışamaz duruma getireceği gerekçesiyle eleştiriliyor. Hak temelli savunuculuk yapan sivil toplum örgütleri, kanun teklifini OHAL hukukun bir devamı olarak nitelendiriyor.

Google Haberlere Abone ol

Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin 43 maddelik Kanun Teklifi, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Yarın Meclis Genel Kurulu’na gelmesi beklenen yasa teklifi kabul edilirse Dernekler Kanunu'nun yedi, dernek faaliyetlerine ilişkin hükümlerin yer aldığı Yardım Toplama Kanunu'nun ise dört maddesi değişecek.

5253 Sayılı Dernekler Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören teklife göre; terör, uyuşturucu ve malvarlığının aklanmasından hüküm giyenler dernek yöneticisi ve denetçisi olamayacak. Hakkında, bu suçlardan soruşturma başlatılanlar mahkeme kararı beklenmeden İçişleri Bakanlığı kararıyla görevden alınabilecek. Bakanlık, gerek görürse dernek yönetimine kayyım atayabilecek. 2860 sayılı "Yardım Toplama Kanunu" kapsamında da yeni düzenlemeler getiren teklife göre internet ortamında yardım kampanyası düzenlemek yeni esaslara bağlı olacak ve yasaya aykırı yardım toplamanın cezası 200 bin liraya kadar artırılacak.

‘İDARENİN KEYFİ UYGULAMALARINA ALAN TANINIYOR’

Sivil toplum örgütlerinin (STÖ) güçlendirmesi üzerine çalışan Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Derneği Koordinatörü Dr. Tezcan Abay, teklifin yasalaşmasının Türkiye’deki örgütlenme özgürlüğünü son derece olumsuz etkileyeceğini belirtiyor.

“Öncelikle yasa teklifiyle ilgili açığa kavuşturulması gereken önemli bir soru olduğunu düşünüyoruz: Dernekler Kanunu ve Yardım Toplama Kanunu gibi Türkiye’de örgütlenme özgürlüğü alanını düzenleyen en önemli düzenlemelerin neden ‘kitle imha silahlarının yayılması’, ‘terörün finansmanı’ gibi politik olarak hassas, teknik olarak ihtisas gerektiren bir konu dolayımıyla, ama bu dolayımın getirdiği kapsamla sınırlı olmaksızın değiştirilmek istendiği.”

Tezcan Abay

Önerilen kanun teklifindeki değişikliklerin örgütlenme özgürlüğüyle ilgili temel evrensel ilkelerle uyuşmazlık içinde olduğunu vurgulayan Abay, şöyle devam ediyor:

“3 önemli endişe kaynağı var. Birincisi, sınırları belirlenmemiş bir soruşturma vesilesiyle İçişleri Bakanlığı’na derneklerin yönetimlerinin ve de çalışanlarının 'geçici' olarak görevden uzaklaştırılması yetkisinin verilmesi. Geçiciyi tırnak içinde ifade ediyoruz, çünkü bu sürenin ülkemizde yılları bulabileceğini biliyoruz. Hatta teknik olarak bu süre soruşturma konusu yapılan suçun zaman aşımı sınırına kadar devam edebilir. İkincisi, derneklerin kurullarında görev alma yasağının süresiz hale getirilerek ölçülülük ilkesinin çiğnenmesi. Üçüncüsü zaten son derece kısıtlayıcı ve yasaklayıcı hükümler içeren Yardım Toplama Kanunu’nun 'yardım yapma'yı da düzenleyecek biçimde genişletilmesi ve cezalarının orantısız biçimde artırılması. Bunlara denetimlerle ilgili idarenin keyfi uygulamalarına geniş bir alan bırakan öznel değerlendirmeler getirdiğini de eklemek gerek. Hatta bu, yapılan bütün değişikliklerin ortak noktasını oluşturuyor. Bu teklif ile idareye örgütlenme özgürlüğünü keyfince kısıtlayabileceği ölçüsüz bir yetki alanı tanınmış oluyor.

‘KUTUPLAŞMAYI ARTIRAN YIKICI BİR TEKLİF’

Denge ve Denetleme Ağı Direktörü Hayriye Ataş, kanun teklifinin Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri kapsayan bütüncül bir bakış açısıyla hazırlanmadığını vurguluyor. Sivil toplum örgütlerinin hareket ve savunuculuk alanlarının OHAL döneminden itibaren büyük ölçüde daraltıldığını ifade eden Ataş, söz konusu düzenlemenin OHAL hukukunun bir devamı olduğunu ifade ediyor:

Hayriye Ataş

“Bu kanun teklifi, yasalaşırsa yargı hükmü gerekmeksizin sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri durdurulabilecek ve sivil toplum örgütleri kapatılabilecek. Yani kolluk kuvvetinin hazırlayacağı bir fezleke ile derneklere soruşturma açılabilecek. Soruşturma aşaması sürerken, yargı kararı kesinleşmemişken derneklerlerin faaliyetleri durdurulabilecek ve dernekler kapatılabilecek. Bunun özellikle muhalif konumdaki hak ve özgürlük savunuculuğu yapan sivil toplum örgütlerinin alanını iyice daraltacağını çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz.”

“Hukuk devleti normlarından oldukça uzaklaştık. Toplumsal ve siyasi kutuplaşma oldukça fazla. Bu durum korku ortamını körükleyecek ve muhalifleri ses çıkaramaz hale getirecek. Normalleşme beklerken kutuplaşmayı ve toplumsal uzlaşmayı yıkıcı bir kanun teklifiyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz.”

Kanun teklifi hazırlanırken hiçbir sivil toplum örgütünün görüşünün alınmadığını söyleyen Ataş, teklifin şeklen de sorunlu olduğunu belirtiyor:

“Böylesine hayati bir konuda toplumsal müzakere olmaksızın sürecin işletilmesi, teklif yasalaşmadan endişeleri artırdı.”

‘SİVİL TOPLUMU ÇALIŞAMAZ HALE GETİRİR’

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan, teklifi “Örgütlenme özgürlüğüne vurulan bir darbe” olarak tanımlıyor. Beyhan, düzenlemenin yasalaşması durumunda sivil toplum örgütlerinin fiilen çalışamaz duruma geleceğini savunuyor.

Tarık Beyhan

“Türkiye’de binlerce insana hiçbir anlamı olmayan soruşturmalar açılıyor. Bunu, Uluslararası Af Örgütü’nün eski yöneticilerinin de yargılandığı Büyükada davasında da gördük. Suçla alakası olmayan kişilere buna benzer soruşturmalar açıldığı zaman, bu kişiler kurumlarındaki görevlerinden alınabilecekler ve derneklerin yönetimi idarenin kontrolüne girecek.”

Türkiye’de örgütlenme özgürlüğünün çok uzun süredir saldırı altında olduğunu söyleyen Beyhan’a göre, söz konusu yasa teklifinin bütün dünyanın yılbaşı ve Noel bağlamında tatile girdiği bir dönemde, çıkarılmaya çalışılması dikkat çekici. Beyhan, “Bu yasa teklifi kanunlaşırsa birçok sivil toplum örgütü bir açıklama yapmadan önce iki kere düşünmek zorunda kalacak. Bu sadece insan hakları örgütleriyle de sınırlı değil. Mahalle güzelleştirme dernekleri bile hangi belediyeye karşı açıklama yaptığını düşünerek hareket etmek zorunda kalacak.”