DDA: Cinsel saldırıda mağdurların beyanları tutuklamaya gerekçe olmalı

DDA, 4. Yargı Paketi’ne ilişkin rapor hazırladığı raporda cinsel saldırı suçlarında “somut delil” şartı getiren düzenlemeyi eleştirerek "Mağdur beyanları tutuklamaya gerekçe olmalı" dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde ve İnsan Hakları Eylem Planı’nda belirtilen amaçların gerçekleştirilmesine yönelik AK Parti tarafından Meclis’e sunulan, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi geçtiğimiz hafta kabul edildi.

300’e yakın sivil toplum örgütünün oluşturduğu Denge ve Denetleme Ağı (DDA), “katalog suçlarda tutuklama için, kuvvetli suç şüphesinin somut delillere dayanması” şartının yer aldığı düzenlemeye ilişkin rapor hazırladı.  Katalog suçlar içindeki cinsel istismar ve taciz suçlarına yönelik farklı bir düzenleme yapılması gerektiğini belirten DDA, “Mağdurların beyanlarının koruma tedbiri olarak tutuklamaya gerekçe olması sağlanabilir” önerisini dile getirdi.

İDARİ İŞLEYİŞTE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER 'OLUMLU’

Kabul edilen ve yasalaşan kanun teklifiyle, idari başvurulara cevap verme süresi 60 günden 30 güne, idari eylemler nedeniyle dava açmaya yönelik idareye yapılan başvuruların idare tarafından cevaplanma süresi de 60 günden 30 güne düşürüldü. Denge ve Denetleme Ağı, 4. Yargı Paketi’ne ilişkin yaptığı genel değerlendirmede, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yapılan değişiklikleri hakkı ihlal edilen davacının veya başvuranın haklarının daha hızlı korunması, mahkemeye erişim sürecinin hızlandırılması ve genel olarak yargı kararlarının geciktirilmemesi anlamında olumlu yönde yapılmış değişiklikler olarak niteledi.

‘SINIRLI İYİLEŞTİRMELER OLARAK GÖRÜYORUZ’

Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yapılan değişiklikle, TCK’nın kasten insan öldürme, kasten yaralama, eziyet ve kişi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarında kabul edilen cezayı arttırıcı/ağırlaştırıcı nedenleri “boşanmış eşleri” kapsayacak şekilde genişletildi. Bunu, “kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin önlenmesi bağlamında atılmış olumlu bir adım” olarak değerlendiren DDA, “Ancak, yapılan düzenleme, ceza ağırlaştırmasını geleneksel evlilik kurumu ve bu kurumun ortadan kalktığı boşanma durumuyla sınırlı tutmaktadır. Bu bağlamdaki sınırlılık öldürme, kasten yaralama, eziyet, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve tehdit suçlarından mağdur olan evli olmayan kadınları kapsamamaktadır” dedi. DDA değerlendirmesinde şunları kaydetti: “Türkiye’de kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri sorunlarının boyutu düşünüldüğünde, kanunun sadece aile temelli değerlendirilmesi bu sorunların çözümüne ilişkin bakışın toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden yaklaşılmadığını bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu bakış, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri sorunlarının arkasında yatan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini göz ardı ederek, çözüm yerine bu sorunların daha da derinleşmesine neden olmaktadır. 4. Yargı Paketi içerisinde Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişikliklerin birçoğunu temel hak ve özgürlüklerin korunması, adalete erişim, yargıda etkinlik alanlarında sınırlı iyileştirmeler olarak görüyoruz. Özellikle somut delile dayandırılmadan verilen uzun tutukluluk ve adli kontrol süreleri, temel hak ve özgürlükleri sınırlandıran unsurlar olarak yargıdaki temel sorun alanları arasındadır.”

‘KADIN VE ÇOCUK HAKLARINDA GERİYE GİDİŞ’

Kabul edilen teklifle katalog suçlarda bir kişinin tutuklanabilmesi, kuvvetli suç şüphesinin somut delillere dayanmasına bağlı hale getirildi. Türkiye’de tutukluluk, tutukluluğun devamı ve uzatılmasında yaşanan sorunların, temel hak ve özgürlükler bağlamında temel sorun alanlarından biri olarak varlığını koruduğunu belirten DDA, “Bir koruma tedbiri olan tutukluluğun zaman zaman gerektiği gibi uygulanmadığı durumlar, toplumda adalet algısı ve yargıya güveni olumsuz etkilemektedir” ifadelerini kullandı. 4. Yargı Paketinde bulunan katalog suçlarda tutuklama için “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delil şartı”nın ikili bir sonuç doğurduğunu belirtilen raporda şunlar belirtildi: “Getirilen düzenleme, kuvvetli suç şüphesi ya da belirtisi olmadan tatbik edilen tutuklama kararlarını önleme anlamında olumlu olmakla beraber, cinsel istismar ve saldırı davalarında işlenen suç ile ölçüsüz kararların ve koruma tedbirlerinin uygulanması ihtimali anlamında endişe vericidir. Türkiye’de cinsel istismar ve cinsel saldırı vakalarının sayısı ve bu süreçlerde karara bağlanan düşük ölçekli koruma tedbirleri ve kararlar, hem caydırıcılık bağlamında hem de adaletin tesisi anlamında sorunlar yaratmaktadır. Özellikle bu tip olaylarda somut delile ulaşmanın zorluğu, halihazırda ölçüsüz olarak uygulanan koruma tedbirlerinin daha da zor şekilde alınmasına ve uygulanmasına neden olacaktır. Bu da kadın ve çocuk haklarının garantiye alınması bağlamında bir geriye gidiş ve bu tip vakalarda artış riskine işaret etmektedir.”

‘YARGI ALANINDA YAŞANAN TEMEL SORUN YARGI BAĞIMSIZLIĞI’

Hazırlanan raporun sonuç bölümünde, Türkiye’de yargı alanında yaşanan temel sorunun “yargı bağımsızlığı” ve “tarafsızlığı” ve bununla ilişkili olarak yaşanan “liyakat problemi” olduğu ifade edildi. Düzenlemenin, içindeki “olumlu” değişikliklere rağmen yargının temel sorununa hiçbir çözüm getirmeyen bir düzenleme görüntüsü verdiğini belirten DDA, somut önerilerini ise şu şekilde sıraladı:

* İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yapılan düzenlemeleri olumlu bulmakla beraber, idare adına yetki kullanan yöneticilerin fiilleri sonucu oluşan mağduriyetlerin azaltılması adına, idarenin haksız bulunduğu durumlarda, ilgili yöneticilere belli yaptırımlar getirilerek idarenin hesap verebilirliği artırılabilir.

* Cezayı ağırlaştırıcı nedenlerin “boşanmış eşleri” kapsayacak şekilde genişletilmesini, mevcut duruma göre bir ilerleme olarak görsek dahi bu düzenleme evli olmayan tüm kadınları kapsayacak şekilde genişletilmelidir.

* Bir koruma tedbiri olan tutuklama ve tutuklamanın devamına ya da tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda, “adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını” gösteren delillerin somut olgularla gerekçelendirilerek mahkeme kararlarına eklenmesi şartı olumlu bir adımdır. Ancak, uygulamada yaşanan sorunlar dikkate alındığında, bu düzenleme sorunu temelde çözüm niteliğinde değildir. Bu nedenle, uygulamada karar gerekçelerinde tutukluluğa gerek olduğuna dair somut delillerin açık biçimde belirtilmiş olması denetlenmelidir.

‘YARGI İÇİ DENETİM MEKANİZMALARI KURULMALI’

* Sulh Ceza Hakimliklerinin verdiği koruma tedbiri kararlarına dikey denetim mekanizması kurularak itirazlara Asliye Ceza Mahkemelerinin bakacak olması olumlu bir gelişmedir. Ancak, Sulh Ceza Hakimliği sisteminin kapsamlı şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Hak ihlali ve mağduriyetlere neden olan yanlış kararlarda hakimlerin hesap verebilirliği ve sorumluluğunu sağlayacak yargı içi denetim mekanizmaları kurulmalıdır.

* Temel hak ve özgürlükler bağlamında temel sorun alanlarından birisi olan uzun, gerekçelendirilmemiş ve ölçüsüz koruma tedbirleri yargıdaki temel sorun alanlarından birisidir. Bu bağlamda, katalog suçlara ilişkin tutuklama kararlarında “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller şartı olumlu bir gelişmedir. Fakat, uygulamada bu şartın gerektiği gibi uygulanması temel bazı yasalardaki maddelerin geniş yoruma olanak verecek şekilde kurgulanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle temel kanunlarda, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde düzenlemeler yapılması gerekmektedir.

* Katalog suçlar içerisindeki cinsel istismar ve taciz suçlarına ilişkin farklı bir düzenleme yapılmalıdır. Bu bağlamda, mağdurların beyanlarının koruma tedbiri olarak tutuklamaya gerekçe olması sağlanabilir. (DUVAR)