Danıştay'dan 10 Ekim kararı: Emniyet'in 'saldırı olabilir' yazısının ilgili birimlere iletilmemesi hizmet kusuru değil

Danıştay; EGM'nin IŞİD'in canlı bomba saldırısı düzenleyebileceğine dair yazısını ilgili birimlere göndermemesinde, yazıda somut bilgi olmadığı gerekçesiyle hizmet kusuru olmadığına karar verdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, IŞİD'in 10 Ekim 2015 günü, Ankara’daki Barış Mitingi'ne yönelik canlı bomba saldırısı ile ilgili davada, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden (EGM) gelen "canlı bomba saldırısı olabilir" yazısının ilgili birimlere iletilmemesinin hizmet kusuru anlamına gelmediğine hükmetti. Karara gerekçe olarak yazıda yer, kişi, saat gibi somut bilgilerin yer almaması gösterildi.

Kararda, saldırının ardından yaralılar varken polislerin biber gazı sıkmasıyla ilgili olarak ise "sertifikalı güvenlik görevlileri tarafından gerekli görüldüğü için yapıldı" denildi. Kurul, bu nedenle 10 Ekim katliamından dolayı, hizmet kusuru olduğu gerekçesiyle maddi tazminat ödenemeyeceği görüşüne vardı.

T24'ten Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre, 10 Ekim Katliamı'nda yaşamını yitiren Başak Sidar Çevik’in babası İzzettin Çevik ile annesi Hatice Hatice Çevik'in açtığı davada, idare mahkemesi, emniyetin hizmet kusuru nedeniyle anne Hatice Çevik için 381 bin, baba İzzettin Çevik için 264 bin olmak üzere toplam 645 bin lira tazminat ödenmesine karar vermiş, bu karar bozulmuştu. İtiraz ve idare mahkemesinin ilk kararında direnmesi üzerine dosya Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na geldi. Kurul, yerel mahkemenin direnme kararını bozdu.

Kurul, idarenin olay öncesi genel güvenlik hizmetlerine ilişkin kusuru veya kusursuz sorumluluğunun tespiti için olay öncesinde olaya ilişkin ihbar veya istihbari bilgi ve belge olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtti. Belge varsa hizmet kusurundan söz edilebileceği, yoksa edilemeyeceği vurgulandı.

Konuyla ilgili dava dosyalarına giren belgeleri değerlendiren kurul, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığının, 14 Eylül 2015’te Ankara Emniyet Müdürlüğü ve 47 kentin müdürlüklerine IŞİD'in uluslararası ses getirecek çapta eylem yapma kararı aldığı, seçtiği bir grubu Suriye Deyr-ez Zor’da bulunan bir kampta özel eğitime tabi tutmaya başladığı, planlanan eylemin uçak/gemi kaçırma ya da miting/kalabalık yerde aynı anda çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde kompleks bir eylem olabileceği içerikli yazı gönderdiğini vurguladı.

'İSTİHBARİ BİLGİ YER, ZAMAN, KİŞİ UNSURLARINDAN BİRİNİ BARINDIRMALI'

Kurul, İçişleri Bakanlığı Müfettişliği tarafından hazırlanan rapora göre, bu yazının, güvenlik planlamasını yapan Güvenlik Şube Müdürlüğü ile paylaşıldığına dair bir belgenin bulunmadığına da dikkati çekti.

Kurul, bu belgenin TEM Şube Müdürlüğü’nce diğer şube müdürlüklerine gönderilmemesinin ihmal sayılıp sayılamayacağını değerlendirirken, İçişleri Bakanlığı raporunda bunun hizmet kusuru sayılabileceğinin belirtildiği anımsatıldı.

Kararda, buna karşılık, söz konusu yazıdan dolayı idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için elde edilen istihbari bilginin yer, zaman, kişi unsurlarından bir ya da birkaçını belirtmesi gerektiği vurgulandı.

İhbar ile olay öğrenildiği halde idarenin önlem almadığı durumlarda hizmet kusurundan söz edilebileceğinin belirtildiği kararda, "İstihbari bilginin somut, açık bir bilgi içermediği, zaman ve kişi yönünden de bilgi bulunmadığı, bu nedenle bu belgeyi olaya ilişkin bir istihbarat olarak kabul etmenin mümkün olmadığı, yukarıda da belirtildiği üzere emniyet birimlerinin olay öncesinde olaya ilişkin herhangi bir ihbarın bulunmadığına ilişkin yazıları da göz önünde tutularak olay öncesine ilişkin idarenin/idarelerin hizmet kusurundan söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır" denildi.

'HİZMET KUSURU BULUNAMADI'

Kararda, miting öncesinde rutin güvenlik önlemlerinin alındığı belirtilerek, alanda bomba aramalarının yapıldığı, 2 bin 44 personelin görev yaptığı ifade edildi.

Kararda, "Olayın meydana gelmesinin Gaziantep ilinden çıkış ile eylemin yapıldığı an itibarıyla 12 saat içinde, örgüt mensuplarının Ankara il merkezine girdikten sonra 50 dakika içinde, ikinci taksiden indikten sonra 5-6 dakika içinde gerçekleştiği, personel sayısının yeterli olduğu hususlarının değerlendirildiği görülmüştür" ifadeleri kullanıldı.

9 polisin de olayda yaralandığı hatırlatılan kararda, "İdarenin/idarelerin bu hususlara ilişkin hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna varılmıştır" ifadesi kullanıldı.

'GEREKLİ OLDUĞU İÇİN BİBER GAZI SIKILDI'

Kararda, yaralıların üzerine polisin biber gazı sıkması konusunda da şu yorum yapıldı:

"Olay sonrasında emniyet mensuplarınca biber gazı kullanıldığı iddiaları hakkında ise gaz kullanımının bu konuda sertifikalı güvenlik görevlileri tarafından gerekli görüldüğü için yapıldığı, Ön İnceleme Raporu'nda gaz kullanımı hakkında soruşturma izni verilmemesi gerektiği yönünde raporlama yapıldığı görülmüştür."

'DAVA KONUSU OLAYDA, İDARİ FAALİYETLE DOĞRUDAN NEDENSELLİK YOK'

Kararda, devletin, yetki alanındaki bireylerin güvenliğini sağlamak hususunda pozitif yükümlülüğünün bulunduğu belirtilerek, şöyle devam edildi:

"Pozitif yükümlülük bulunmakla birlikte dava konusu olayda olduğu gibi, idari faaliyetle doğrudan nedensellik bağı bulunmayan ve temelde insan davranışlarının önceden bilinemez veya öngörülemez oluşuyla bağlantılı olarak meydana gelen toplumsal olaylarda, idarelerin oluşan gerçek zararı tazmin etmekle yükümlü kılınmalarını gerektirecek biçimde yorumlanmasına hukuken olanak bulunmamaktadır."

Bu nedenle olayda idarenin/idarelerin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluğunu gerektirecek herhangi bir işlem ya da eyleminin olmadığı vurgulandı.

'DAHA YÜKSEK TAZMİNAT ÖDENMELİ'

Kararda, bu nedenle mağdurlar açısından çok düşük tazminat ödenmesini gerektiren ve genel olaylarda kullanılan Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmeliği'nin 21. Maddesinin uygulanması istenildi.

Manevi tazminat yönünden mağdurlara düşük ödeme yapıldığı ifade edilen kararda, 15 bin lira tazminat yerine daha yüksek tazminat ödenmesi gerektiği de belirtildi.