Covid’le iki yıl: Kapitalizm Omicron’a yenildi 

Covid-19 salgınında iki yıl geride kaldı. Peki, salgın sona erdi mi? Bu süreç bize neler öğretti? Toplumsal alışkanlıklarımızı nasıl etkiledi? Pandemiden ne tür dersler çıkardık? Uzmanlar anlattı.  

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Türkiye'de ilk Covid-19 vakasının açıklanmasının üzerinden iki yıl geçti. Bu süreçte hayatımıza maske-mesafe-hijyen başta olmak üzere sokağa çıkma yasağı, uzaktan çalışma, online eğitim gibi kavramlar girdi. Kamu kurumları, konser mekânları, restoranlar, tiyatro salonları uzun süre kapalı kaldı.  

Kitlesel hareketliliği azaltmaya yönelik tedbirler bu süreçte sosyalleşmenin önüne geçerken, aşılamanın artmasıyla birlikte Türkiye başta olmak üzere birçok ülke ‘normalleşme’ adımları kapsamında neredeyse tüm sosyal kısıtlamaları kaldırdı.  

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yaptığı son açıklamayla pandeminin sonuna gelindiğini “Fahrettin Koca’yı tanımadığımız günlere dönüyoruz” ifadeleriyle işaret etti.  Peki, Covid-19 salgını sona erdi mi? Bize neler öğretti? Toplumsal alışkanlıklarımızı nasıl etkiledi? Pandemiden ne tür dersler çıkardık?  

Gazete Duvar’a konuşan uzmanlar, aşılamanın da artmasıyla pandemiye karşı bireysel mücadelenin ön plana çıktığını belirtti. Uzmanlara göre toplum büyük ölçüde yaşananlardan ders çıkarsa da hükümet şeffaf ve demokratik olmayan uygulamalarıyla bu süreçten hiç ders almadı.   

‘PANDEMİ TOPLUMSAL TEHDİT OLMAKTAN BÜYÜK ORANDA ÇIKTI’ 

Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, son bir haftadır günlük vaka sayısı 10 binin altında seyrediyor. Ölüm sayıları ise Ağustos 2020'den bu yana ilk defa 30'un altına indi. Ancak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde vaka sayıları diğer illere göre yüksek seyrediyor.  

Tevfik Özlü

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, Covid-19 salgınının artık toplumsal bir tehdit olmaktan büyük oranda çıktığına vurgu yapıyor.  Pandeminin solunum yolu enfeksiyonu gibi sıradanlaşan bir eğilim içerisinde döngüsel bir hastalığa evrildiğini ifade eden Özlü şunları söyledi:

“Covid-19 salgını global bir tehdit olmaktan çıktı, çıkıyor. Önümüzdeki yaz döneminde pandeminin büyük oranda önemini yitireceğini düşünüyorum. Şu anda alınan önlemler, kısıtlamalar bakımından büyük oranda pandemi öncesi döneme döndük. Virüsle birlikte yaşamaya devam edeceğiz ama ona rağmen normal hayatımızı yaşıyor olacağız. Bu açıdan bakınca pandeminin sonuna geliyoruz diye düşünüyorum.”

‘BİREYSEL MÜCADELE DÖNEMİNE GEÇİLDİ’ 

Bülent Ertuğrul

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul’a göre de iki yıllık sürecin sonunda hastalıkla mücadeleden bireysel mücadele dönemine geçildi. Omicron varyantının hızla yayılması ile birlikte ekonomik sistemin durma noktasına geldiğini, bu yüzden de iktidarların ve sağlık otoritelerinin halk sağlığını önceleyen politikalardan uzaklaştığını kaydeden Ertuğrul şunları kaydetti:

“Yani kapitalizm Omicron’a yenildi. Avrupa ve Kuzey Amerika merkezli bakış açısıyla Covid-19 sıradan bir enfeksiyon hastalığı gibi değerlendirilmeye başlandı. Buna bağlı olarak Türkiye’de dâhil bu bölgelerdeki ülkeler Covid-19’a yönelik önlemleri teker teker kaldırmaya başladılar. Kapitalist sağlık sisteminin aslında toplum sağlığını çok da düşünmediğini, en son kertede hala kar amacıyla çalışan bir sistemde yaşadığımızı ve toplum sağlığının önceliklenebilmesi için daha adil ve eşit yönetim biçimlerine gereksinimiz olduğunu öğrendik. Bu süreçte ekonomik anlamda güçlü olan ülkelerde dahi sağlık sistemlerinin böyle büyük bir pandemiye ne kadar hazırlıksız olduğunu gördük. Bu da siyasi ve sağlık otoritelerinin toplumda uygulamış oldukları kısıtlamaların bireysel önlemlere dönüştüğünü gösteriyor.”

‘BU SÜREÇTE DAHA BİREYSEL BİR YAŞAM KÜLTÜRÜ OLUŞTURDUK’ 

Peki, korona virüsü ile geçen iki yıl bize ne öğretti? Ne tür dersler aldık? Uzmanlar Covid-19 salgını sürecinin daha önce hiç karşılaşılmayan bir deneyim olduğuna vurgu yaparak salgının, pandemiden önce ve sonra olarak ikiye ayrıldığını söyledi.  

Bilim Kurulu üyesi Özlü, iki yıl boyunca bayram ziyaretleri, tiyatrolar, konserler dâhil toplu etkinliklerin yapılamadığı izole bir hayat yaşandığını hatırlatarak bu sürecin toplumsal öğretilerini şöyle anlattı: 

“Bu deneyim bize bazı şeyleri göstermiş oldu. Öncelikle konserler, mitingler, düğünler gibi bu tür kalabalık ortamların çok da güvenli yerler olmadığını görmüş olduk. Mesela bu süreçte daha çok sorgulayan, araştıran bireyler haline geldik. Hayatımıza sosyal mesafe, maske, uzaktan çalışma ve online eğitim diye bir kavramlar girdi. İnsanlarla çok yakınlaşmadan mesafemiz olması gerektiğini öğrendik. Bu süreçte daha bireysel bir yaşam kültürü oluşturduk. Komşu ve akraba ziyaretleri eskiye oranla azalma göstermiş olabilir. Aslında tükürük kardeşi olduğumuzu anladık. Çin’deki bir insanın tükürüğü hepimize bulaşmış oldu. Pandemi bir kırılma noktası oldu. Bundan sonraki süreçte hep pandemiden önce pandemiden sonra diye konuşacağız.” 

‘PANDEMİNİN BAŞINDA BİR PARONAYA VARDI’  

Pandeminin başının virüsün yeterince tanınmasından kaynaklı olarak endişe ve panik yarattığını belirten Özlü, “Evlerde kaldık, okula gidemedik, salgının ilk günlerinde marketten alınan ambalajlı ürünleri sabunlarla yıkadık, asansörün düğmesine çıplak elle basmaya dahi cesaretimiz yoktu. Çünkü virüsü tanımıyorduk, neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyorduk ve bir paronaya vardı. Eş dostumuzla sarılmayı, kucaklaşmayı unuttuk. En yakınlarımızı ziyaret etmek, komşu ziyaretleri yapmaktan kaçındık. Ailesiyle naylon bir perde ardından sarılanlar oldu. Tamamen izole bir hayat yaşadık. Artık bu kadar izolasyon olmayacak ama insanlar deneyimlerinden yola çıkarak daha dikkatli olacaklar” dedi.  

‘TOPLUMSAL OLARAK PANDEMİDEN DERS ÇIKARDIĞIMIZI SÖYLEYEMEM’ 

Prof. Dr. Ertuğrul’a göre ise toplum pandemiden henüz ders çıkarma aşamasına gelmedi.  Pandeminin öğrettiklerini birkaç kategoride değerlendiren Ertuğrul şunları söyledi:

“Birincisi bilim dünyasına öğrettikleri, ikinci olarak da topluma öğrettikleri diyebiliriz. Bilimsel olarak biz uzmanlar aşı teknolojileri, araştırmalar, yayınlar gibi akademik deneyimler edindik; ancak toplumsal olarak pandemiden ders çıkardığımızı söyleyemem. Dünyadaki her pandemi süreci aslında devamında birtakım değişimlere ve dönüşümlere yol açtı. Bu durum bugün yaşadığımız pandemi sürecine yansımadı. Belki de pandemi tam anlamıyla henüz bitmediği için bu dönüşüme şahitlik edemiyoruz. Bu süreçte korona virüsü üzerinden bilime inanan inanmayan insanların varlığı tartışıldı. Aşı karşıtlığı, maske ve mesafe karşıtlıklarına şahit olduk. Bu süreçte bilim karşıtlığı daha net bir şekilde ayrıştı.” 

‘TÜRKİYE ŞEFFAFLIK VE SAĞLIĞIN DEMOKRATİKLEŞTİRİLMESİ KONUSUNDA ÇOK GERİLERDE KALDI’ 

Pandemi sürecinde aynı önlemleri aynı şekilde alan ülkelerin birbirlerinden farklılaştıklarını gördüklerini de sözlerine ekleyen Ertuğrul, “Nasıl bir farklılaşma bu? Şeffaflık ve demokratikliğin daha önde olduğu ülkelerde pandeminin daha hafif geçtiğini ama daha otoriter, şeffaflığın olmadığı, demokratik geleneklerin yerleşmediği ülkelerde ise pandeminin daha ağır geçebildiğini gördük. Gerçekten bu çok öğreticiydi. Türkiye şeffaflık ve sağlığın demokratikleştirilmesi konusunda çok gerilerde kaldı. Aslında biz de pandemiden en kötü etkilenen ülkelerden biri olduk” şeklinde konuştu.  

‘BAKANLIK DERS ÇIKARMADI ANCAK TOPLUM DERS ALDI’  

Kayıhan Pala

Bursa Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala da “İki yıllık süreçte dünyanın ve Türkiye’nin böyle bir pandemiye hazır olmadığını öğrendik” dedi. Olağan dışı durumlara hazırlığın çok önemli olduğunu göstermek açısından pandeminin anlayana güçlü bir ders verdiğinin altını çizen Pala, tüm yaşananlara rağmen Sağlık Bakanlığı’nın pandemiden ders çıkarmadığını söyledi. Pala toplumun büyük kısmının ise pandemiden ders aldığını, “Sağlık Bakanı Koca’nın “maskeleri çıkarabilirsiniz” dediğinde bile toplumun yüzde 80’i maskeleri takmaya devam etti. Toplumda hala kapalı ve kalabalık alanlarda maske takma eğilimi var ve bu sevindirici” sözleriyle anlattı. 

PANDEMİDE ’65 YAŞ’ ETKİSİ: ‘UZUN TECRİT, SORUNLARI ARTIRMIŞ OLABİLİR’ 

Pala, bu süreçte bulaşıcı hastalıklara karşı makro düzeyde iki alanda yanıt verilebildiğini gördüklerini ifade ederek, şunları söyledi:  

“Birincisi aşı ve ilaç ikinci de farmakolojik olmayan önlemler. Pandeminin başında bu virüs hakkında pek bilgimiz yoktu. Bulaşıcı hastalıklara karşı kısa sürede bilgi edinmenin önemini bu süreçte anladık. Türkiye’de 65 yaş ve üzeri yurttaşların uzun süre tecrit edilmeleri nedeniyle hem bedensel hem de ruhsal sorunların artmış olabileceğini öngörmek mümkün. Aynı zamanda dışarıda sosyalleşmeye alışan 65 yaş ve üstü bu süreçle birlikte tekrar eve kapanmış olabilir.”