Çine'de köylüler madencilik faaliyetlerinden şikayetçi: Doğaya ve yaşama zarar veriyor

Çine'nin Topçam köyünde evlere yakın bölgede dinamitli patlatma yapan Eysim Madencilik tepkiler üzerine patlatmalarını durdurdu ancak faaliyetleri sürüyor. Bölge halkı, madenin kapatılmasını istiyor.

Google Haberlere Abone ol

Cihan Başakçıoğlu

İZMİR - Muğla'nın Yatağan ilçesinden Aydın'ın Çine ilçesine sıçrayan orman yangınını kontrol altına alma çalışmaları sürerken, Çine geçtiğimiz günlerde madencilik faaliyetleri ile gündeme gelmişti. Topçam köyünde Eysim Madencilik’e ait kuvars maden işletmesi nedeniyle evlere 60-70 metre yakınlıkta yapılan dinamitli patlatma işlemleri köylülerin korkulu rüyası oldu. Yaşanan durumun ve patlatma görüntülerinin medyaya yansımasının ardından şirket patlatmaları durdurdu, çalışmalarını seyreltti.

Ancak bölge halkının anlatımlarına göre madencilik faaliyetleri nedeniyle kaynak suları ve fıstık çamları zarar görmeye devam ediyor. Görüntülerde bölgedeki bazı ağaçların kuma gömülerek zarar gördüğü görüldü. Bölge halkının talebi ise maden işletmesinin kapatılması.

3 TEMMUZDAN BERİ PATLATMA YAPILMIYOR

Topçam’daki Coşkun ailesi maden işletmesine yaklaşık 65 metre uzaklıkta ikamet ediyor. Madencilik faaliyetleri ile ilgili Gazete Duvar'a konuşan Ali Coşkun, 3 Temmuz'dan bu yana patlatma yapılmadığını ancak geçtiğimiz hafta sonu kamyonlarla çalışmaların devam ettiğini aktardı. Coşkun, “Daha önce durum vahimdi. Patlatma nedeniyle toz duman gürültü sürekli oluyordu. Biz patlatma yapacağız bu alanı boşaltın deyip bizi evlerimizi bile boşalttırıyorlardı. 3 Temmuz'da ciddi bir patlatma oldu. Ayaklandık, tepki gösterdik. Olay gazetelere manşet olunca valilik devreye girdi. Patlatmaları durdurdular” diye konuştu.

'KÖYLÜLERİ TOZLA YILDIRMAK İSTİYORLAR'

Kısa bir süredir ise yangın nedeniyle madende çalışma olmadığını belirten Çoban, yangınların kontrol altına alınmasının ardından ne olacağını bilmediklerini ve kendilerine herhangi bir açıklama yapılmadığını söyledi. Öte yandan maden şirketi tarafından köylülere bıktırma ve yıldırma politikası uygulandığını söyleyen Çoban, köylülerin bu alandan vazgeçirilmeye çalışıldığını da belirtti. Çoban yaşananları şu sözlerle anlattı:

“Buradan çıkan bir yük kamyonu beş köyden geçiyor. Bu köylerin hiçbirinde toz ve gürültü sorunu yok. Toz, duman, gürültü sadece bu ocağın etrafındaki yerleşim alanlarına özel. Ocaktaki ince kumu alıp yola döküyorlar. Yolun tozumasına sebep oluyorlar. Bu kumu yola dökmeseler yol zaten tozumayacak. Bunu da insanların rahatsız olması için yapıyorlar. 'Biz bunu suluyoruz' diyorlar ama sulanmış gösteriliyor. Madenden çıkan o toz nedeniyle silikozis hastası olan madenciler var. İnsanlar burada yaşamın zor olduğunu düşünerek buradan bir an önce ayrılmanın yollarını arıyor. Madenci de 'Ben sizin yerinize talibim' diyor Madenci gönüllü ya da gönülsüz arazilerimizi bırakıp gitmekten başka şansımız yokmuş imajı yaratıyor. Bu adamlar bizi yıldırmak için elinden geleni yapıyor. Su kaynakları var. Gidiyor derenin içine hafriyat döküyor.”

'ŞİKAYETÇİ OLUNCA JANDARMAYI BAŞIMA DİKİYORLAR'

Jandarmanın da köylüye destek olmadığını ifade eden Çoban, “Ben şikayetçi olduğum zaman jandarma gelip benim evimin önünde bekliyor. Madencinin çalışmasına izin veriyor. Aynı madenin 70 metre ilerisinde benim de iş yerim var. Çam fıstığı işletmem var. Ben iş kaybı yaşadığım zaman jandarma için bir sorun olmuyor. Ama ben ocağa gidip gürültü yapmamalarını, toz çıkarmamalarını söylediğimde çalışmalarına engel oluyorum diye jandarmayı benim başıma dikiyorlar. 'İş kaybımız var' deyip şikayetçi oluyorlar” dedi.

Çoban, bölgedeki madencilik faaliyetlerinin durdurulmasını istedi.

’20 SENELİK SU KAYNAĞIM MADENİN ALTINDA KALDI’

Köylülerden Saffet Acar da madenden şikayetçi olduklarını ifade ederek, “Hep aynı sıkıntıları yaşıyoruz. Benim 20 senelik su kaynağım madenin altında kaldı. Hafriyat döktüler. Hala susuzuz. Bahçemiz kurudu. Fıstık çamlarımız var. Bir iki hayvan taşıyoruz, bahçe yapıyoruz. Fıstık çamı işi yapıyoruz. Huzursuzuz tozdan duramıyoruz. Yapacak bir şeyimiz kalmadı. Bir türlü sesimizi duyuramadık. Zor durumdayız. Patlamalarda duvarlar çatladı” dedi.

‘BU MADENLER ÇİNE’DE ÇOK KİŞİNİN CANINI YAKTI’

Söz konusu madencilik faaliyetlerinin bir zararı da silikozis hastalığı. 1998 yılından beri bölgedeki çeşitli maden şirketlerinde çalışan Uğur Aydoğdu, anlatımlarına göre 25 yıl madenlerde çalıştıktan sonra silikozis hastalığına yakalandı. Şu an çalışamaz durumda olan Aydoğdu, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

“Uzun süre farklı bir maden şirketinde çalıştım. Son olarak Eysim Madencilik’e girdim. Eysim’den ayrıldıktan sonra başka bir şirkete giriş yapacaktım. Ciğerlerimde sıkıntı çıkınca beni işe almadılar. Hasta olduğumu o zaman öğrendim. Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne gittim. 15 gün orada yattım. Silikozis teşhisi konuldu. Ameliyat oldum, ciğerlerimden parça alındı. Maden şirketlerine dava açtık. Süreç devam ediyor. Benim gibi rahatsızlanan Çine’de çok maalesef. Bu hastalık nedeniyle kimse bize iş vermiyor. Hiçbir gelirim yok. Sağlık sorunlarımdan dolayı çalışamadım, ailevi sorunlarım da oluştu. Hiçbir iş imkânımız da yok. Bu madenler Çine’de çok kişinin canını yaktı. ÇİYAP’ı kurduk ve maden şirketleri ile mücadele ediyoruz.”

‘DOĞA VE SU KAYNAKLARI ZARAR GÖRMEYE DEVAM EDİYOR’

Çine Yaşam Platformu (ÇİYAP) Sözcüsü Ahmet Uslu ise Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin su kaynağının üzerinde maden işletmesi olduğunu belirterek, uzun süredir yaşam alanlarının içerisinde patlatmalı madencilik yapıldığını söyledi. “Evlerin üzerine taş yağıyor resmen. Patlatmaların yapıldığı yere en yakın ev 60 metre. Patlatma işinde son süreçte çok az bir dinamitle patlatma yapılıyor. Tehlikesiz boyuta düşürdüler. Ayrıca gördüğümüz kadarıyla haftada 1-2 gün çalışıyorlar” diyen Uslu, patlatma nedeniyle tehlike azalmış gibi görünse de doğa ve su kaynaklarına yönelik tahribatın sürdüğünü ifade etti. Köylülerin talebinin madenin kapatılması olduğunu aktaran Uslu, şunları söyledi:

“Köylülerin talebi evlerinin dibinde olan madenin kapatılması. Yakınında başka evler de var. En yakını 50 metre, diğer yakınındaki evler de 60-70 metre. Orası bir köy ve evler birbirine yakın. Yüksek dozajlı patlatma yaptıklarında gökyüzü birbirine karışıyordu. Her yer toz duman oluyordu. Şimdi seviyeyi düşürdüler. Peki ya su kaynakları? Su kaynaklarına zarar veriyor. Topçam suyu Türkiye’de en kaliteli sular arasında. Şişe sular var Topçam Madran diye. O kaynakların üzerinde madencilik yapılıyor.”

‘KÖYLÜLER ÜZERİNDE BASKI KURULMAK İSTENDİ’

Maden şirketinin jandarma aracılığı ile köylülerin üzerinde baskı kurduğunu da belirten Uslu, “Köylülere gözdağı vermişler. Köylüler de baskı altındaydı. Sürekli ifadeye çağırılıyorlardı. ‘Siz madenciye niye engel olmaya çalışıyorsunuz?’ diye. Yolda önlerini kesiyorlardı. ÇİYAP olarak desteğe gittik. Onlara yasal olarak haklı olduklarını söyledik. Madencilik faaliyetinin yerleşim birimine 1600 metre uzaklıkta olması lazım. Burada 60-70 metre uzaklıkta. Son olarak Jandarma köylüyü çağırınca avukat gönderdik. Geri adım attılar. Sonra bir daha köylüleri çağırmadılar” dedi.

‘SU KAYNAKLARININ BU ŞEKİLDE HEBA EDİLMESİNE KARŞIYIZ’

Bölgedeki madencilik faaliyetlerinin zararlarına dikkat çeken Uslu, özellikle su kaynaklarının madencilik faaliyetlerine kurban edilmesinin kabul edilemez olduğunu ifade etti. Uslu, son olarak şunları söyledi:

“İklim krizi dediğimiz bir durum var ortada. Su kaynaklarının bu şekilde heba edilmesine karşıyız. Bizim yaşadığımız bölgedeki nehirler, göller zaten kurudu. Menderes Nehri’nin kirliliği defalarca dile getirildi. Menderes Nehri’nden tarım amaçlı kullanılan su olduğu gibi atık içeriyor. Doğada temiz kalan su, orman içerisindeki sular. Geleceğimiz sudur. Son bir ay içerisinde içilebilir olan damacana sularına arka arkaya gelen zammı hepimiz görüyoruz. Vahşi kapitalizm doğadaki suları yok ederken, bir yandan da aynı yerden fabrika kurup ateş pahasına su satıyor. Böyle giderse önümüzdeki yıllarda insanlar suya erişmekte güçlük çekecek. Böyle bir süreçte bizim Çine’de verdiğimiz ekoloji mücadelesi öncelikli olarak madenlere karşıdır. Madencilik faaliyetleri, yangınlar derken burada doğa talan oldu. Biz bu faaliyetlerin durdurulmasını istiyoruz.”

ŞİRKET YETKİLİLERİ: 6 YILDIR BÖLGEDEYİZ, YASAL OLARAK BİR EKSİĞİMİZ YOK

Konu ile ilgili ulaştığımız Eysim Madencilik yetkilileri de Gazete Duvar’a açıklamalarda bulundu. Yetkili, yaklaşık 6 yıldır bölgede faaliyette bulunduklarını belirterek, yasal olarak herhangi bir eksiklerinin olmadığını söyledi. Köylü ile bir problem yaşamadıklarını söyleyen yetkili, yalnızca daha önce ocakta çalışan ve bölgede oturan bir kişi ile problem yaşadıklarını aktardı. Bu kişinin ocakta sulama işi yaptığını ancak işini düzgün yapmadığı için çalıştırılmadığını söyleyen yetkili, bu nedenle problem çıkardığını ve konuyla ilgili medya organlarına farklı bilgiler verdiğini iddia etti.

Fıstık çamları ve su kaynaklarının zarar görmesi ile ilgili olarak ise yetkili, bölgede fıstık çamı olmadığını iddia etti. Yetkili şunları kaydetti:

“Zamanında fıstık çamları ile ilgili devlet köylülere hak tanımış ama bizim bulunduğumuz bölgedeki ağaçların hiçbiri fıstık çamı değil. Bunlar maden şirketlerini yıpratmaya yönelik adımlardır. Bizler de alışmaya başladık. Her önüne gelen farklı bir durumla bize geliyor. Buyrun gelin sizler de istediğiniz zaman ocak sahamızı görün.”