Çiler Çilingiroğlu: Arkeolojide apolitik damarın verdiği etkiyle yeni sorular sorulamıyor

Doç. Çiler Çilingiroğlu, “Türkiye Arkeolojisinin Güncel Sorunları ve Geleceği” başlıklı söyleşide arkeolojide apolitik damarın verdiği etkiye dikkat çekerek, yeni kuramlara geçilemediğini belirtti.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - İzmir Kitap Fuarı (İZKİTAP) etkinlikleri kapsamında, Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çiler Çilingiroğlu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi KUDEP Müdürü Muammer İreç'in katılımıyla “Türkiye Arkeolojisinin Güncel Sorunları ve Geleceği” başlıklı söyleşi düzenlendi. Gazete Duvar İzmir Temsilcisi ve Arkeo Duvar Yazı İşleri Müdürü Nuray Pehlivan'ın moderatörlüğünde düzenlenen söyleşiye, birçok arkeoloğun yanı sıra İzmir'deki üniversitelerin Arkeoloji bölümünde okuyan öğrenciler de katıldı.

Söyleşinin açılış konuşmasını yapan Pehlivan, organizasyonu gerçekleştiren Sakin Kitap’a teşekkür etti.

‘BAKANLIĞIN POLİTİKALARI, ARKEOLOJİK VE DOĞAL SİT ALANLARINI RİSK ALTINA SOKUYOR’

19. yüzyılın başlangıcından bu yana bilimsel temelli kazılara evrilerek çalışmalarına yön veren arkeoloji dünyasının günümüze gelene kadar pek çok sorununu çözdüğünü söyleyen Pehlivan, son 20-30 yılda teknolojinin gelişmesiyle birlikte arkeoloji biliminin de artık antropoloji, sosyoloji, sözlü tarih, felsefe gibi farklı disiplinlerden birçok bileşeni olduğunu belirtti. “Bilimsel verilerin değerlendirilmesinin multidisipliner alana taşınması, arkeolojinin daha sağlam verilerle kendini göstermesine neden olmuştur” diyen Pehlivan, şöyle konuştu: "Tüm bu güzel gelişmelerin yanında arkeolojik varlıkları hızlıca paraya dönüştürülebilir bir varlık ya da ideolojik bir özne olarak gören bir toplumda yaşıyoruz. Bakanlığın kültür ve turizm politikaları bugüne kadar büyük güçlüklerle korunabilen arkeolojik ve doğal sit alanlarını risk altına sokuyor. Her gün sit alanlarıyla ilgili yeni düzenlemelere, arkeolojik alanların tahribatına tanık oluyoruz. Kültür turizmi adı altında yapılan düzenlemeler, ziyaretçi odaklı yapıldığı için ören yerlerinin özgünlüğünü bozuyor.”

Nuray Pehlivan

‘ARKEOLOJİ BİLİMİ NE YAZIK Kİ HALA DEVLETİN HİMAYESİNDE ÇALIŞIYOR’

Bir başka önemli sorunun ise neredeyse yüzyıllık Türkiye arkeoloji tarihinde, devlet tekelinde bilimsel çalışma üretmenin sıkıntıları olduğunu belirten Pehlivan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu sıkıntıları bir türlü aşamadık. Gelinen noktada arkeoloji bilimi ne yazık ki hala devletin himayesinde çalışıyor ve üretiyor. Mevcut genelgeler kazı başkanlarının hareket kabiliyetini sınırlandırıyor. Üstelik sadece bununla da sınırlı kalmıyor. Bilim insanlarına verilen kazı ve araştırma izinleri Cumhurbaşkanı kararıyla yani siyasi bir iradeyle veriliyor. Kazı başkanları kendi kazılarında çıkan eserleri dahi izin almadan çalışamıyorlar. Motivasyonunu yerli ve milli olmaktan alan Kültür Bakanlığı, yabancı bilim insanlarının kazılarını ellerinden alacak kadar keskin müdahalelerde bulunuyor. Tüm bu sorunlar arkeoloji bilimini oldukça olumsuz etkiliyor."

'ALMANLAR KENDİ BİLİM GELENEĞİNİ TÜRKİYE'DEKİ ÖĞRENCİLERE AKTARDI'

Söyleşide Pehlivan'ın ardından söz alan Çiler Çilingiroğlu ise Türkiye'de arkeoloji ve arkeologların sorunlarına değinerek, bütçe sorununa dikkat çekti. Türkiye'deki arkeolojinin akademik başlangıcına bakıldığında, ulus devlete bakmak gerektiğini söyleyen Çilingiroğlu, ilk kurulan arkeoloji bölümlerinde oluşturulan geleneğin aslında nesiller boyu sürdürüldüğünü belirtti. Bizzat Almanya'dan gelen hocalar dolayısıyla kurulan bölümlerin, Alman etkisini yansıttığını ifade eden Çilingiroğlu, Almanların kendi bilim geleneğini Türkiye'de öğrencilere aktardığını söyledi. 

Çiler Çilingiroğlu
'ARKEOLOJİ KENDİNİ TEKRAR EDEN BİR NOKTAYA GELMİŞTİR'

Bu geleneğin “Kültür tarihçiliği” olarak adlandırılan bir gelenek olduğunu söyleyen Çilingiroğlu, şöyle devam etti:

“Kültür tarihçiliği, daha çok arkeolojik nesneleri betimlemeye ve bunları zamansal sıralamaya yönelik bir gelenektir. Pratiğin dışına çıkan ve sorular soran bir arkeoloji çoğunlukla icra edilmemiştir. Hatta nesilden nesle yozlaştığını da söyleyebiliriz. Her ne kadar arkeoloji bilimsel anlamda, teknik anlamında dünyada birçok ilerleme gösterse de bu teorik çerçeveyi aşamadığımız için arkeoloji kendini tekrar eden bir noktaya gelmiştir. Sürekli çanak çömleğin tipolojisini ortaya çıkarmaya çalışır. O tipolojiden yola çıkarak kronoloji ortaya çıkarmaya çalışır ve birçok arkeolojik çalışma o noktada sona erer. Aslında arkeolojinin tam da burada başlaması lazım. Biz zamanda ve mekanda nesneleri düzene koymaya tabii ki mecburuz. Ama işin asıl heyecanlı kısmı ve soracağımız güzel sorular bu noktadan sonra başlamalıdır. Bunu yapmamız içinde bazı kuramsal yaklaşımlar ve düşünsel pratikler gerekiyor. Hala da bundan uzakta olduğumuzu düşünüyorum.”

Çilingiroğlu, arkeolojide apolitik damarın verdiği etkiyle yeni kuramlara, sorulara geçilemediğini de belirtti.

'TÜRKİYE ARKEOLOJİSİ DEYİNCE 'KAMU' ODAKLI ARKEOLOJİ AKLA GELİYOR'

Muammer İreç, Türkiye arkeolojisi denilince akla kamu odaklı arkeolojinin geldiğinin altını çizerek, tarihi yönlendirici aklın devlet aklı olduğunu söyledi. Ülkenin dinamikleri ve zenginliği düşünüldüğünde ise kuruluş ideolojisinde anlamlı olan ancak bugün yürümeyen bir sistemle karşılaşıldığını ifade eden İreç, Türkiye'de bir yöntem sorunu olduğunu dile getirdi. Türkiye'deki arkeolojinin durumuna değinen İreç, “Kültür tarihçiliği çoğunlukla taklit edilendir. Ama dünya çok daha başka noktalarda. Biz hala geçmişte o geleneksel yapıda kemikleşmiş alt yapıyı bugün hala sürdürerek dünyaya ayak uydurmaya çalışıyoruz. Bana göre esas sorun arkeoloji yapmanın fazla merkezi bir eylem olması. Çok devlet kontrolünde diyebilirim. Cumhurbaşkanlığı imzasıyla kazılara izin verilmesi aslında çok makul bir şey değil. Sağlık Bakanı'nın ya da diğer bakanların bizim yaptığımız kazıyla bir ilişkisi yok. Ama devlet aklı geçmişten itibaren bunu bir eylem olarak gördüğü için bu şekilde yerleşmiş bir fikriyatı devam ettiriyor. Ne yazık ki devletin birçok kolunda güncellemeler olmasına rağmen, arkeoloji alanında güncellemeler çok kısıtlı” diye konuştu.

Muammer İreç
'İZMİR'DE BELEDİYE 8.5 MİLYON TL'LİK DESTEKTE BULUNDU'

Türkiye'de toplumun arkeoloji ile ilişkisinin sınırlı olduğuna dikkat çeken İreç, “Arsası 3. derece sit alanında olan bir vatandaş arkeoloji ile ilişki kuruyor. Ya da herhangi bir yerde değerli bir nesne bulduysa ilişki kuruyor. Ama bu ülkenin arkeolojisiyle ilgili sahip olduğumuz o zenginlikle ilgili neler eksik neler yapılmalı diye devlet aklı dışında vatandaş olarak refleks veren bir akıl yok” dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin arkeolojik kazılara destek verdiğini ifade eden İreç, 2022 itibariyle belediyenin yaklaşık 8.5 milyon TL'lik bir destekte bulunduğunu söyledi. Bakanlığın bütün Türkiye için ayırdığı paranın ise 30 milyon TL civarında olduğunu dile getiren İreç, Türkiye'de arkeolojik kazılara İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin verdiği destek oranında destek veren başka bir belediye olmadığını söyledi.

Arkeoloji bazında merkezden fonlanmaya yerel bir çözüm sunulduğunu dile getiren İreç, bunun önemine dikkat çekti. İreç, kazıların üst makamların ukdesinden çıkarılıp daha bilimsel, şeffaf hale getirilmesinin arkeolojik kazıların sorununa çözüm olacağını da ekledi.

Konuşmaların ardından söyleşi, katılımcıların katkıları ve soru-cevap bölümü ile sona erdi.