Cihat Yaycı: Serbest-serseri mayınlama bir savaş suçudur

Türkiye sularında görülmeye başlayan mayın krizi büyüyor. Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, La Hey Sözleşmesi’ni hatırlatarak, "Serbest-serseri mayınlama bir savaş suçudur" dedi. 

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - ASAM TÜRK DEGS Başkanı ve İstanbul Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı Türkiye sularında görülmeye başlanan serseri mayınlara ilişkin konuştu.

Yaycı, YRM tipi 30 kilogramlık ağırlığa sahip mayınların 20 gün içerisinde Türkiye sularına ulaştığını, diğer yandan; 120 kilogramlık YM tipi mayınların ise ağırlıkları nedeniyle daha geç bir zamanda ulaşmasının beklenmekte olduğunu belirtiyor.

'Serseri' olarak adlandırılan bu mayınlar tam olarak nereden, hangi rotayı izleyerek geliyor? Neden bu rotayı izliyor?  Cihat Yaycı şöyle cevaplıyor:

"18 Mart 2022 tarihinde Rusya Güvenlik Birimleri, Karadeniz’de serseri mayınlar olduğuna yönelik açıklamalarda bulundu. Rusya Hidroloji Kurumu tespitlerine göre Ukrayna tarafından Odesa, Oçakov, Çernomorsk ve Yujniy liman bölgelerinde döşenen mayınlar fırtına yüzünden çıpalarından kurtularak kontrolsüz şekilde hareket etmeye başladı.

Mayınların buraya gelişinin ana kaynağının Tuna Nehri’nin akıntı yönü olduğunu görmekteyiz. YRM tipi mayınlar 30 kilogramlık ağırlığa sahipler bu mayınların 20 gün gibi bir süreç içerisinde Tuna Nehri’nin akıntıları nedeniyle şu anda bizim sularımıza ulaşmış vaziyette. Diğer yandan; 120 kg’lik YM tipi mayınların ise ağırlıkları nedeniyle daha geç bir zamanda bizim bölgemize ulaşması beklenmektedir. Tuna Nehrinin akış yönünü ve Karadeniz’deki dalga hareketliliğini hesaba kattığımız takdirde mayınların potansiyel yayılım alanlarının Kefken ve İğne Ada bölgemizde yoğunlaştığını görmekteyiz. Ukrayna’nın Odesa, Oçakov, Çernomorsk ve Yujniy liman bölgelerinden çıkan mayınların rotasına en ciddi etkiyi Tuna Nehri akıntısı sağlamaktadır. Bu akıntılar neticesinde özellikle 30 kg’lik YRM tipi mayınlar diğer 172 kg’lik YM tipi mayınlardan daha hızlı bir şekilde ulaşmaktadır."

"Mayın ucuz fakat oldukça tehlikeli bir silahtır. Tuna Nehri’de ne yazık ki serseri mayınların Karadeniz’de ulaşmasında oldukça kötü tecrübelere sahiptir" diyen Yaycı şöyle devam etti: 

"Örneğin; Bosna Hersek’teki Maglay, Doboy, Brçko ile Bosanski Şamats kentlerinde 1992 ile 1995 yılları arasında döşenen çok sayıda mayın bulunuyordu. Seller ve toprak kaymaları neticesinde bu mayınların belirli bir kısmı Bosna’daki nehirlere ulaştı. Hatta savaş yıllarında döşenen mayınların bir kısmının Tuna Nehri’ne ulaşarak akıntı ile Karadeniz’e ulaşacağına dair yoğun endişeler meydana gelmişti. Mayın oldukça riskli bir silahtır. Bulunduğumuz bölgede ve Karadeniz Havzasında ise gerek Tuna Nehri’nin akıntıları gerekse Karadeniz’deki doğal akıntılar Türkiye’nin aleyhinde ilerlemektedir. Boğazlarımız ve Batı Karadeniz bölgemiz oldukça ciddi bir risk altındadır."

 ‘ACI TECRÜBEMİZ VAR, RUMELİ FENERİ’NDE 4 BALIKÇI MAYIN YÜZÜNDEN ÖLMÜŞTÜ’

Yaycı, mayınların görüldüğü aynı bölgede, Sarıyer’in Rumeli Feneri köyünde 18 Aralık 1989 günü denize açılan bir balıkçı teknesinin ağına takılan mayınların da patladığını ve dört balıkçının hayatını kaybettiğini hatırlatarak sorularımızı yanıtladı... 

İstanbul’da görmeye başladığımız bu serseri mayınlar Karadeniz sahillerimize de ulaşabilir mi?

Son gelişmeler ışığında artık bu sorunun bir ihtimal cevabı bulunmamaktadır. Ne yazık ki mayınlar 27 Mart 2022 tarihinde İstanbul Boğazı’nın Karadeniz girişindeki Rumeli Feneri açıklarında ilk mayın, balıkçılarımız tarafından tespit edildi. 28 Mart 2022 tarihinde bulunan ikinci mayını ise Milli Savunma Bakanlığımız Bulgaristan sınırına yakın İğne Ada açıklarında tespit ettiklerini bildirdi ve ilerleyen saatlerde ise imha edildiği duyuruldu. Türkiye’nin askeri ve teknolojik imkanları mayın arama ve avlama hususundaki filosu bölge ülkelerinin oldukça ilerisinde bir kapasiteye sahiptir fakat yukarıda da belirttiğim üzere mayın konusu oldukça tehlikeli ve riskli bir meseledir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma mayınların bile hala tespitleri ve imha süreçleri devam etmektedir. Kaldı ki bulunduğumuz süreç içerisinde mayınlar gerek akıntının etkisi gerekse Ukrayna’nın oldukça acemi ve lakaytça yaptığı mayınlama neticesinde Boğazlarımıza ve karasularımıza ulaşmış vaziyettedir. Artık meselenin tam manasıyla uçakta yapılan bomba ihbarı gibi değerlendirilip tam teyakkuz halde tedbir ve önlemlerle devam etmesi gerekmektedir çünkü mayınlar bölgemize hatta Boğazlarımıza ulaşmış vaziyettedir.  Diğer yandan bu mayınlar hususunda oldukça acı tecrübeler de sahibiz. Örneğin; Sarıyer’in Rumeli Feneri köyünde 18 Aralık 1989 günü denize açılan bir balıkçı teknesinin ağına takılan mayın patlamıştı. Görgü tanıklarına göre patlama anında parçalar 60 metre kadar yukarı fırlamıştı. Teknedeki 4 balıkçının ölümü Rumeli Feneri köyünü yasa boğmuştu. 27 Mart tarihinde bulunan mayında ne yazık ki yine Rumeli Feneri açıklarında bulundu. Oldukça dikkat etmemiz ve tedbiri asla elden bırakmamız gereken bir durumun içerisindeyiz.

‘ROMANYA VE BULGARİSTAN’IN BALIKÇILIK FAALİYETLERİ ÇOK KÖTÜ ETKİLENDİ’

 Bulgaristan ve Romanya'nın bu mayınlardan zarar görme ihtimali var mı? Akıntı mayınları o tarafa doğru da sürükleyebilir mi?

 Şu an bölge ülkelerinin karşı karşıya kaldığı durum bir serseri mayın tehlikesidir. Adından da anlaşılacağı üzere bu mayınların artık hedef, ülke, bölge vs. ayrımı bulunmamaktadır yani mayının hedefi artık tüm bölge ülkeleri fakat özellikle akıntı ve dalga yönleri hesaba katıldığı en ciddi risk ve hedefin Türkiye olduğu ortadadır. 18 Mart 2022 tarihinde Rusya Hidroloji Kurumu’nun mayın uyarısının ardından Romanya ve Bulgaristan da tıpkı Türkiye gibi teyakkuza geçmiştir. Biz 26 Mart 2022 tarihinde Bulgaristan-Kefken arasındaki alanda herhangi bir balıkçılık faaliyeti yapılmasını ikinci bir emre kadar yasakladık. Bu önlemlerin benzerlerini Bulgaristan makamları da aldı. 28 Mart 2022 tarihinde gündeme düşen haberlere göre Romanya sahillerinin 39 mil açığında bir mayının imha edildiği duyuruldu. Bu demektir ki tüm bölge ülkeleri artık ciddi bir risk altındadır.

Bulgaristan ve Romanya’da da tıpkı bizde olduğu gibi balıkçılık faaliyetleri çok kötü etkilenmiştir. Diğer yandan; Bulgaristan ve Romanya’nın tüm deniz ticareti doğal olarak Karadeniz üzerinden gelişmektedir. Bulgaristan ve Romanya’nın sadece balıkçılığı vs. değil tüm denizcilik faaliyetleri durma noktasına gelmiştir. Geldiğimiz noktada yine bir zarar ihtimalinden bahsetmek mümkün değildir çünkü artık ekonomik, güvenlik ve diplomatik olarak ciddi zararlar meydana gelmiştir. Karadeniz küresel deniz ticareti açısından risk maliyeti en yüksek denizlerin en başında gelmektedir. Ukrayna-Rusya savaşı bölge deniz ticaretini oldukça olumsuz etkilerken üstüne bir de serseri mayın meselesinin doğması Romanya, Bulgaristan ve Türkiye’yi ciddi şekilde etkilemiş ve ekonomik maliyetler yaratmıştır. Dünya petrol ticaretinin yüzde 2.5 ile 3’ü Karadeniz’de gerçekleşmektedir. Bulgaristan enerji hususunda Rusya’ya bağımlı durumdadır. Ülkedeki petrol tüketiminin yüzde 60’ı Rus Lukoil şirketi tarafından tedarik edilmektedir bu da demektir ki Bulgaristan enerjisi Karadeniz üzerinden gelen tankerlere ciddi oranda bağımlı konumdadır. Romanya’nın da Karadeniz ülkeleriyle olan ekonomik etkileşimi oldukça güçlüdür. Diğer yandan; Bulgaristan ve Romanya’nın tüm deniz turizmi yine Karadeniz sahili bölgesindedir.

Bulgaristan’ın en fazla turist çeken lokasyonlarından birisi olan Varna, Romanya’nın en büyük en stratejik liman kenti olan Köstence şehirleri Karadeniz kıyısında yer almaktadır. Tüm veriler sadece ekonomik maliyetin ciddiyetini anlamak açısından net bir resim sunarken, can kaybı tehlikesini de düşündüğümüzde durumun vahameti net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ne yazık Romanya, Bulgaristan ve ülkemiz çok ciddi bir ekonomik zarar ve güvenlik tehdidiyle karşı karşıya bırakılmış durumdadır. Ne yazık ki Ukrayna’nın sorumsuzluğunu tüm bölge ülkeleri şimdilik ekonomik zarar ile ödemektedir. En büyük temennimiz herhangi bir can kaybı olmaması yönünde.

‘LAHEY’E GÖRE SAVAŞ SUÇUDUR’

Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı

 Türkiye, NATO üyesi bir ülke. Sularında oluşabilecek olası patlamalarda ve oluşan hasarlar neticesinde NATO'yu göreve çağırabilir mi?

Yukarıda da belirttiğim üzere Türkiye’nin ciddi oranda güçlü bir mayın arama ve avlama filosu bulunmaktadır. Türkiye bölgede en yetkin ve güçlü donanıma sahip ülkelerin en başında gelirken küresel anlamda da bu alanda kapasitesi ve yetkinliği oldukça güçlü bir ülke konumundadır yani NATO’nun bu anlamda Türkiye’de görev alması mümkün değildir çünkü Türkiye’nin imkanları ve kapasitesi küresel boyuttadır.

Diğer yandan; NATO’nun güvenlik anlamında bir görev alması da söz konusu olamaz çünkü Ukrayna’nın mayınlaması Türkiye’ye yönelik değildir. Yani Türkiye’ye yönelik kasti bir mayınlama söz konusu değildir. Diğer yandan bizim de herhangi bir yardıma ihtiyacımız söz konusu değildir. NATO üyesi olan Karadeniz ülkeleri Romanya ve Bulgaristan da NATO’ya yönelik herhangi bir davette bulunmamıştır. Fakat 1907 Lahey Sözleşmesi oldukça nettir bu tarz bir mayınlama yani serbest-serseri mayınlama bir savaş suçudur, NATO eğer bir inisiyatif almak isterse savaş suçu işleyen Ukrayna’ya yönelik gerekli inisiyatifi almalıdır. Türkiye’nin ne operasyonel ne de diplomatik anlamda NATO’ya ihtiyacı bulunmaktadır. Ülkemizin mayınla mücadeleye yönelik kapasitesi oldukça iyidir.