CHP'li Öztrak'tan Ayvatoğlu tepkisi: Değirmenin suyu nereden geliyor?

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, uyuşturucu kullanırken görüntüleri çıkan AK Parti Genel Merkez çalışanı Kürşat Ayvatoğlu'yla ilgili konuştu: 7 yılda bu zenginliğe nasıl erişti?

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - CHP Merkez Yönetim Kurulu Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Partinin Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, "Saraydakiler için artık yasa dışı yoktur. Çünkü Saray'dakiler, tek bir imzayla kaldıramayacakları yasa, uluslararası sözleşme olmadığını düşünüyorlar. Utanmasalar TBMM’yi de kapatacaklar. Son birkaç haftada yaşadıklarımıza bakmak bile, ülkenin nereden nereye savrulduğunu görmek için yeterli. Erdoğan bundan 10 yıl önce, TBMM’de oy birliğiyle kabul edilen “İstanbul Sözleşmesi’nden”, tek bir imzayla ülkeyi çıkarmaya karar verdi. Ne Anayasa, ne insan hakları, ne de ahde vefa dinledi. Ucube vesayet rejiminde, tek bir kişinin iradesi, koskoca bir milletin ve 600 milletvekilinin iradesini yok saydı" ifadelerini kullandı.

Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

BUNDAN SONRA  HER KADIN CİNAYETİNDEN ERDOĞAN SORUMLUDUR: Koltuğunu korumak için ülkede vesayet almadığı kurum ve kuruluş bırakmama operasyonunu tam gaz sürdürüyor. Yargıdan ve TBMM'den sonra sıra; aileyi, kadınları, çocukları vesayet altına almaya geldi. İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılırken Erdoğan'a ilham kaynağı olan örümcek kafalı yandaşları şimdi çıkmış; "İstanbul Sözleşmesi yetmez, 6284 sayılı ailenin korunmasına ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun da değişmelidir" diyerek el yüksetmeye kalkıyorlar. Artık bundan sonra aile içi şiddete maruz kalan her kadın, her çocuk ve işlenecek her kadın cinayetinden Erdoğan sorumludur. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması süreci TBMM üzerindeki vesayetin ortaya çıkması bakımından da ibretlik olmuştur. Yaşananlar TBMM'nin milli iradeye sahip çıkan, milletvekilinin hukukunu koruyan bir başkan değil, Sarayın atadığı bir kayyım tarafından yönetildiğini ortaya koymuştur.

'BU KADAR CEHALET OLSA OLSA, ANCAK TAHSİLLE MÜMKÜN OLABİLİR': Saray kayyımı Meclis Başkanı'na göre, teknik olarak Erdoğan'ın tek bir imzayla Montrö'den çekilmek mümkünmüş. Eğer, bu ülkenin toprak bütünlüğünü ve varlığını sağlayan anlaşmalar tek bir kişinin imzasıyla yok sayılacaksa anayasa neden var, TBMM neden var? Sayın Şentop, Montrö'den çıkmak, teknik olarak bile ne imkan ne de ihtimal meselesidir. Montrö'den çıkmak devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozmaya yeltenmektir. Bunu söylemek, ettiğiniz yemini çiğnemektir. Meclis Başkanı kendini eleştirenleri bugün istiskal etmeye de çalıştı. Meclis Başkanı güya bir hukukçu, ihtisası da kamu hukuku üzerine… Hal böyle olunca, ister istemez insanın aklına, Sakallı Celal’in o meşhur sözü geliyor: “Bu kadar cehalet olsa olsa, ancak tahsille mümkün olabilir.”

Sayın Şentop’un sözleri, bu ucube vesayet rejiminin devletimizin bekası için, ne kadar büyük bir tehdit olduğunu göstermektedir. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, bu ucube rejimi getirenlerin artık tek dertleri kendi koltuklarıdır.

Nitekim Sayın Şentop’un sözlerinin hemen ardından, yandaş medyada Montrö tartışmalarının açılması, ardından da “Kanal İstanbul İmar Planlarının onaylanması”, kesinlikle tesadüf değildir. Erdoğan’ın okyanus ötesinden, oval ofisten beklediği telefon bir türlü gelmiyor. Erdoğan da o telefon gelsin diye, taviz üstüne taviz vermeye hazır görünüyor. Bugün Montrö’den en çok kimin rahatsız olduğu bir sır değildir. Kanal İstanbul’un rantını yandaşlarına ve Katar kraliyet ailesine peşkeş çeken Erdoğan, savaş gemileri için Karadeniz’e stratejik bir suyolu açmanın ülkeye maliyetini hiç düşündü mü? Erdoğan bu girişiminin, bölgede yaratacağı sarsıntıları hesaba katıyor mu?

AYVATOĞLU 7 YILDA BU ZENGİNLİĞE NASIL ERİŞTİ?: Bu ülkede pandemide kapatılan iş yerlerinde çalışan genç müzisyenler, açlıktan, parasızlıktan yaşamına kıyarken, milyonlarca gencimiz işsiz, geleceksiniz anasının babasının eline bakıyor. AK Parti'nin büro çalışanının burnu ultra lüks arabalarda, pudra şekerleriyle doluyor. 2014'te Kastamonu Belediyesi'ne kaynakçı kadrosundan giren bu şahıs, 7 yılda bu zenginliğe nasıl erişti? Bu lüks arabalar, değirmenin suyu nereden geliyor? Eğer AK Parti Genel Merkezi'nde bir büro elemanı bu kadar kısa sürede, bu kadar serveti elde edebiliyorsa, böyle lüks bir yaşamı büro elemanı maaşıyla sağlayabiliyorsa; o zaman büronun asıl sahipleri acaba neler yapıyor? Şimdi beylerdeki telaş acaba neyin telaşı? Olayı soruşturmakla mükellef İçişleri Bakanı da çıkıyor, "Konuyu siyasileştirmek isteyenler var" diyor. Elbette suçun şahsiliği esastır ama nüfus ticaretine konu mekan, siyasi mekan ise, birileri kamu gücünü kullanarak servet ediniyorsa bu konu tam da siyasetin konusudur.

MİLLETİN BAKIŞ AÇISINI BİLE BEĞENMİYORLAR: Pazartesi Türk Lirası, dolar karşısında yüzde 8 değer kaybetti. Yaklaşık 1,5 milyar doları cuma alıp pazartesi satanlar 857 milyon lira kazandı. Bu dövizi alanlar, Merkez Bankası Başkanı'nın görevden alınacağını biliyor muydu? Bunun çok ciddi şekilde soruşturulması lazım. Çünkü başkanın görevden alınacağını içeriden bilenler, tek bir günde servetlerine servet kattı.

Ancak TCMB kasasında buharlaşan milletin 128 milyar dolarının hesabını soramayanlar, bunu soruştururlar mı? Elbette hayır. Yeni TCMB Başkanı bugün çıkmış, “Hemen faiz indirilecek ön yargısı doğru değil” demiş. Güler misiniz, ağlar mısınız? İnsanın fikri neyse zikri de o olur. Madem faizi hemen indirmeyecektiniz, yazmış olduğunuz gazetede, 200 baz puanlık faiz artışına neden kazan kaldırdınız? Köşenizden “Faizi indir” diye bağırdığınız gün, dolar kuru 7 lira 22 kuruştu. Bugün dolar kuru 8 lira 15 kuruş. Avro kuru 8 lira 59 kuruştu. Bugün 9 lira 63 kuruş. Ülkenin risk primi 309 puandı. Bugün 464 puan. 10 yıllık tahvilin faizi yüzde 14’tü. Bugün yüzde 19.

Şimdi neden çark ettiniz? Faizi düşürmeyecekseniz, Naci Ağbal’ı neden görevden aldığınızı millete açıklayın. Neden bu kararla milleti yoksullaştırdığınızı anlatın. Ama bakıyoruz bunun yerine, TCMB Başkanı daha ilk günden, milleti ön yargılı olmakla suçluyor. Ne de olsa Tek Adam Vesayet Rejimlerinde, millete tepeden bakmak, milleti suçlamak adettendir. Bunlar artık milletin bakış açısını bile beğenmiyorlar. Millet yatay baktığında lebalep kongre salonu görüyor. Saray'ın Grup Başkanvekili tepeden bakınca salonu nizami görür. Millet yatay baktığında, AK Parti’nin büro elemanın burnunda uyuşturucu görüyor. Saray'dan tepeden bakınca burunda “pudra şekeri” görüyor. Millet yatay baktığında, memura yapılan zammı yüzde 3 oluyor, saraydan tepeden bakınca, BİST yönetimindeki şürekasının huzur hakkına yapılacak zam, yüzde 33 görünüyor.

Millet yatay baktığında, Adana’da 200 kişilik işçi kadrosuna 52 bin kişinin başvurduğunu görüyor. Bunun 45 bini de üniversite mezunu. Ama sarayın vekilleri tepeden bakınca, bu kalabalığı “iş beğenmezler” olarak görüyor. Millet işsiz sayısına yatay baktığında 10 milyon işsiz görüyor. Saray tepeden bakınca, Son bir ayda iş bulamayanları işsiz saymayıp, 4 milyon işsiz görüyor. (HABER MERKEZİ)